’’Alevi ve Sünniler birbirlerinin yegane hamileridir’’
Abone olCumhurbaşkanı Adayı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “Türkiye, kurulan onca tuzağa rağmen bu nifak tuzağına düşmemiştir. Allah’ın izniyle d...
Cumhurbaşkanı Adayı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “Türkiye,
kurulan onca tuzağa rağmen bu nifak tuzağına düşmemiştir. Allah’ın
izniyle de düşmeyecektir. Alevi ve Sünniler birbirlerinin yegane
hamileridir” dedi.
Başbakan Erdoğan, bazı STK temsilcileri ve kanaat önderleriyle
Ankara Palas’ta iftarda bir araya geldi. İftarın ardından bir
konuşma yapan Erdoğan, sözlerine “sevgili canlar” diye başlayarak,
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın öncülüğünde Perşembe günü son derece
önemli bir uluslararası toplantının gerçekleştirildiğini
hatırlattı. Çeşitli ülkelerden Şii ve Sünni İslam alimlerinin ve
kanaat önderlerinin bir araya geldiğini kaydeden Erdoğan, “3 gün
süren toplantıda Şii ve Sünni alimlerle kanaat önderleri
coğrafyamızda akan kanın durdurulması, akın gözyaşının dinmesi,
ayrılıkların sona ermesi için görüşmeler yaptılar. Yine dün
Hatay’ın İskenderun ilçesinde çok geniş katılımlı, yaklaşık 40 bin
civarında bir iftara katıldık. Hatay ve İskenderun’da bulunan
Hristiyan din adamlarıyla aynı sofrada buluştuk. İskenderun’daki
sofrada ülkemizdeki farklı mezheplerin, grup ve cemaatlerin
temsilcileri de yer aldı. Bugün işte bu sofra etrafında ülkemizdeki
Alevi dernek ve vakıfların temsilcileriyle, Alevi kanaat
önderleriyle bir araya geliyoruz. Soframızın bereketli olmasını,
her şeyden önce muhabbetimizi, dostluğumuzu, kardeşliğimizi daha da
yüceltmesini Rabbimden diliyor, katıldığınız için her birinize tek
tek bir kez daha şükranlarımı sunuyorum” şeklinde konuştu.
“ZULMÜN RENGİ YOKTUR, ZALİMİN BİR TARAFI YOKTUR”
“Zulmün rengi yoktur, zalimin bir tarafı yoktur” diyen Erdoğan,
“Zalim zulmederken mazlumlar arasında ayrım yapmaz. Mazlumun
rengine, etnik kökenine, diline, dinine, mezhebine göre farklı
davranışlar içine girmez. Zalimini meselesi aslında insanladır,
canladır. Şu anda Ortadoğu’da devam eden zulümlere bir dikkat
edelim. Zalim Esed, sadece kendisinde olmayanlara karşı değil,
insana karşı zulüm uyguluyor. Irak’taki terör örgütleri kendilerini
bir dine, bir mezhebe aitmiş gibi gösterseler de aslında ayrım
yapmaksızın insanlığa karşı suç işliyor. İsrail, Musevi olduğu için
değil, bir terör devleti, bir zalim devlet olduğu için insana karşı
en ağır zulmü yapıyor. Bunların hepsinin ortak noktası aidiyeti her
ne olursa olsun insandan, candan, eşrefi mahlukattan nefret ediyor
olmalarıdır. Kişi, bir kez zulmetmeye başlarsa nerede duracağını
bilemez. Zulmünü dinle, mezheple, inançlarıyla meşrulaştırmaya
çalışanlar aslında inançlarını kendi kirli zulümleri için bir
vasıta olarak kullanan sefillerdir” şeklinde konuştu.
“Musevi zulmü” diye bir kavramı asla edemeyeceklerini belirten
Erdoğan, “Zira Musevilik çocukları, kadınları, masum insanları
alçakça öldürmeyi meşru göstermeyi bir inanç bicimi değildir.
‘İslami terör’ diye bir kavramı asla kabul edemeyiz. Zira İslam,
adı üstünde barış dinidir ve terörle, kan dökmeyle, can almayla
asla yan yana gelemez. ‘Şii terörü’ kavramını asla kabul edemeyiz.
Zira Hz. Hüseyin’in şehit edilmesinin acısını asırlardır yüreğinde
taşıyan bir toplum yeni Kerbalalar yaşanmasını asla meşru göremez.
‘Sünni terörü’ kavramını da asla kabul edemeyiz. Zira ‘bir cana
kıyan alemlere kıymıştır’ ilkesini yüreğinde taşımak zorunda olan
topluluktan cana kıymayı meşrulaştırması beklenemez. Zalim
zalimdir. Zalim, bütün inançlarından, dininden, mezhebinden, insani
değerlerinden sıyrılmış kalbinde inanca dair her zerreyi dışarıda
bırakmış bir kişidir” ifadelerini kullandı
“Peygamber Efendimiz aramızda olsaydı bu insanlık dışı saldırılara
müsamaha gösterir miydi?” diye soran Erdoğan, “Kardeşini katleden
bizimle aynı dinden, aynı mezhepten olamaz. Zira kardeşin kardeşe
malı, ırzı özellikle de kanı yani canı haramdır. Aynı kıbleye
dönen, aynı peygambere, aynı kitaba inananlar kardeştir.
Kardeşlerin Sünni ya da Şii olması Alevi ya da Hanefi olması
birbirlerine birbirlerinin kanını asla helal yapmaz” ifadelerini
kullandı.
“ALEVİ VE SÜNNİLER BİRBİRLERİNİN YEGANE HAMİLERİDİR”
“Sevgili kardeşlerim, sevgili canlar” diye seslenen Erdoğan,
“Ortadoğu’da kardeşleri Şii ve Sünni diye ayırıp birbirlerine
düşürmek isteyenler bu kirli oyunu Türkiye’de de oynamak istediler.
Zaman zaman da bu oyunu ısıtıp Türkiye’de servis etmek derdindeler.
Allah’a sonsuz kere hamdolsun ki Türkiye, kurulan onca tuzağa
rağmen bu nifak tuzağına düşmemiştir. Allah’ın izniyle de
düşmeyecektir. Alevi ve Sünniler birbirlerinin yegane hamileridir.
Alevi ve Sünniler Selçuklu Devleti’nin, Osmanlı Cihan Devleti’nin,
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin hem mimarlarıdır hem de eşit asli
unsurlarıdır” şeklinde konuştu.
“ANACIĞIM ALEVİ KOMŞULARIMIN ELBİSELERİNİ DİKERDİ”
Başbakan Erdoğan, son bin yıla bakıldığında Alevi ve Sünni
arasındaki farkların değil ortak eserleri görüldüğünü belirterek,
“Bin yıldır ne başardıysak birlikte başardık. Bin yıldır bütün
sevinçlerimizi birlikte yaşadık, bütün sorunları, bütün badireleri
birlikte aştık. Vatanımız için birlikte savaştık, İstiklalimiz için
birlikte mücadele ettik, devletlerimizi birlikte imar ettik. Aynı
köy içinde, aynı mahalle, aynı semt, hatta aynı apartman içinde
birbirimize komşu olarak, dost, kardeş olarak yaşadık. Alevi
komşularımla aynı sofrada yemekler yedik. Anacığım Alevi
komşularımın elbiselerini dikerdi. Mektepli değildi anacağım ama
iyi yetişmişti. Hem ucuz dikerdi hem de onların o arzularını seri
olarak yerine getirirdi. Hepimiz Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin
vatandaşlarıyız ve bu devletin eşit unsurlarıyız” dedi.
“BİN YILLIK KARDEŞLİĞİN ÖRSELENMESİNE, MÜSAADE ETMEYECEĞİZ”
Ahmet Yesevi’nin bu topraklardan sökülüp atıldığında geriye hiçbir
şey kalmayacağını söyleyen Erdoğan, “Mevlana’yı bu topraklardan
sildiğinizde geriye bir şey kalmaz. Hacı Bektaş Veli’yi, Hacı
Bayram Veli’yi, Yunus Emre’yi, Mehmet Akif’i unuttuğunuzda geriye
vatan kalmaz, geriye toprak kalmaz. Biz onları mensup oldukları
mezheplerle değil, geriye bıraktıkları eserlerle biliriz. Onlar
bize hep kardeşliği anlattılar. Onlar bize farklı kelimelerle de
olsa bir olmayı, iri olmayı, diri olmayı tavsiye ettiler. Bin
yıllık kardeşliğin örselenmesine, yaralanmasına hiçbir zaman
müsaade etmeyeceğiz. Ortadoğu’ya saçılmak istenen kanlı nifak
tohumlarını Türkiye’ye sıçramasına asırlardır olduğu gibi bugün de
hep birlikte izin vermeyeceğiz” ifadelerini kullandı.
“DERSİMLİ KATLİAMINDAN ÖZÜR DİLEYEN BU KARDEŞİNİZ OLDU”
Devletin on yıllar boyunca vatandaşları arasında sadece “makbul” ve
“makbul olmayan” ayrımı yaptığını kaydeden Erdoğan, “Devlet kendisi
gibi düşünenlere birinci sınıf muamelesi yaparken, kendisi gibi
düşünmeyenlere inancına, mezhebine, etnik kökenine bakmaksızın
zulmetti, cefa çektirdi. Biz kendi dünyasına kapanan, başkalarının
acılarına kulak tıkayan göz yuman bir hareket, bir parti asla
olmadık. Bize yapılan zulümlerin başkalarına, diğer etnik gruplara
yapıldığını asla göz ardı etmedik. Bundan 13 yıl önce AK Parti’yi
kurduğumuzda sadece kendi yaralarımızı iyileştirmeyi değil,
toplumdaki tüm ezilmişlerin, inkar edilmişlerin de yaralarını
iyileştirmeyi kendimize gaye edindik. Bu ülkede, Dersim katliamını
gündeme taşıyan, Dersim katliamından dolayı Alevi kardeşlerimizden
özür dileyen, bu cesareti gösteren bu kardeşiniz oldu. Ana
muhalefetin Genel Başkanı bu özür dileyemedi. Çünkü bu katliamın
yapıldığı dönemde bu işin başında CHP vardı. Bugüne kadar da hala
ağzına alamamıştır” diye konuştu.
“DERSİM KONUSUNU SİYASİ MALZEME OLARAK DEĞİL, SAMİMİ BİR SORGULAMA
VESİLESİ OLARAK DİLE GETİRDİK”
Yakın tarihte herkes gibi Alevi vatandaşların da büyük acılar
yaşadığını kaydeden Erdoğan, “Elbette, acıları unutmak kolay
değildir. Elbette; acıların üzerine kül atmak, acıları silip atmak
mümkün değildir. Hele hele daha hesabı sorulmamış, daha
aydınlatılmamış acılar varken, elbette hiçbir şey olmamış gibi
davranmak mümkün değildir. Gelecek, acılar üzerine, öfke, kin,
intikam üzerine inşa edilemez. Acılarımızın yasını tutarken,
acıların hesabını sorma mücadelesi verirken, bunu bir ayrımcılı
değil, bir bütünleşmenin ve dayanışmanın vasıtası olarak kurgulamak
zorundayız. En başta Alevi vatandaşlarımız, onların istismarını
yapmaya gayret edenler ki bunları etraflıca sorgulamak zorundayız.
Biz, ‘Dersim’ konusunu gündeme getirirken, bunu bir siyasi malzeme
olarak değil, samimi bir sorgulama vesilesi olarak dile getirdik.
Sivas’ı, Kahramanmaraş’ı, Gazi Mahallesi’ni, Çorum’u defalarca dile
getirirken, bunu acıları istismar etmek için değil, bilakis; yakın
tarihi sorgulamak için gündeme taşıdık. Dersim’den başlayarak
karanlık her olayın aydınlatılmasını istedik. Sizler de
biliyorsunuz ki bizim bu samimi çabalarımız, bir yere geldi ve o
yerde durduruldu. Karşımıza çeteler çıktı, karşımıza hukuki
karartmalar çıktı, karşımıza karanlık dehlizler çıktı, en önemlisi
de karşımıza yaşanan acıların sebebi, bir statüko partisi CHP, yani
ana muhalefet partisi çıktı” ifadelerini kullandı.
“BATI, BİZİ BİRBİRİMİZE DÜŞÜRMEK İÇİN HER TÜRLÜ OYUNU YAPIYOR”
Aleviliğin; siyasetin, marjinal güçlerin, nifak çıkarmaya çalışan
kirli odakların faaliyet zemini olmadığını ifade eden Başbakan
Erdoğan, şöyle konuştu:
“Ön kabulleri bir kenara koyacağız, ön yargıları bir kenara
koyacağız… Tarihin acılarını bir nefret vasıtası olarak değil, bir
uzlaşma vasıtası olarak göreceğiz. Sıkılı yumrukları açacak, bir
kez daha musaffa yapacak ve bir kez daha kucaklaşacağız. Aramızdan
istismar siyasetini, marjinal örgütleri, uluslararası istihbarat
örgütlerini çekip alacak, birbirimize gönüllerimizi açacağız.
Sadece istihbarat örgütleri değil, inanın ki, Batı dünyası
ülkelerin birçoğu, ne yazık ki bizi birbirimize düşürmek için her
türlü planı, oyunu yapıyorlar. Son aylarda, alevi vatandaşlarımızın
kapılarında yapılan işaretlemeleri dehşetle karşıladık. Son derece
hassas bir şekilde olayların üzerine giderek olayları aydınlattık.
Reyhanlı saldırısında, Gezi olaylarında, diğer birçok talihsiz
olayda, bir hak mücadelesinden ziyade, tahrik ve nifak
girişimlerinin başrol oynadığını gördük. Birtakım karanlık
kişilerin, alevi vatandaşlarımızın hassasiyeti üzerinden Türkiye
üzerinde kirli oyunlar oynadıklarını hep birlikte gördük. Bu toplum
öyle bir toplum ki, asırlardır bu ve buna benzer tuzakların
hiçbirine pirim vermedi. Bu toplum, Alevisiyle, Sünnisiyle çatışma
tuzaklarına aldırış etmedi. Mesele hepimizin ortak meselesidir.
Meselemizi inşallah birlikte çözeceğiz.”
“10 AĞUSTOS’TA YENİ SÜREÇ, DAHA DA GÜÇ KAZANACAK”
Türkiye’de herkes için yeni bir süreç başladığını belirten Erdoğan,
“10 Ağustos’ta yeni süreç, daha da güç kazanacak. Daha da hız
kazanacak. Hiçbir meselenin üzeri örtülmeyecek. Hiçbir mesele
iteklenmeyecek, örtülmeyecek, ötelenmeyecek. Yeni Türkiye’de, eski
sorunların devam etmesine inşallah rıza göstermeyeceğiz. Hiçbir
etnik gurubun, inanç gurubunun, fikrin, ideolojinin, egemenlik
iddiasında bulunup kendisinden farklı olana, farklı nazarla
bakmasına izin vermeyeceğiz. Devlet, 77 milyonun devletidir. 77
milyon her unsuruyla, tüm farklılıklarıyla devlet nazarında birdir,
eşit vatandaştır. Bugüne kadar bunun peşinde koştuk, bunun
mücadelesini verdik. İnşallah, 10 Ağustos’tan sonra bu mücadeleyi
daha üst bir aşamaya taşıyacağız. Sizler destek verirseniz, sizler
katkı verirseniz, tavsiyeleriniz, önerilerinizi bizimle cesaret ve
samimiyetle paylaşırsanız, inanın her engeli aşar, her sorunu
çözeriz” değerlendirmelerinde bulundu.
Başbakan Erdoğan, sözlerini, Pir Sultan Abdal’ın, “Himmet eyleyin,
şu dağları aşalım. Pir aşkına kaynaşalım, coşalım. Gelin birer
birer helalleşelim. Dostlar, bizi safa ile gönderir” dizeleriyle
tamamladı.
(İHA)