Alevi terim ve deyimleri kitap oldu
Abone olAlevi terim ve deyimleri, ilk kez kapsamlı bir sözlük çalışmasıyla bir araya getirildi.<br/>“Alevi Terim ve Deyimleri Sözlüğü”nü hazırlayan ...
Alevi terim ve deyimleri, ilk kez kapsamlı bir sözlük
çalışmasıyla bir araya getirildi.
“Alevi Terim ve Deyimleri Sözlüğü”nü hazırlayan Araştırmacı Yazar
Alper Çağlayan, çalışmanın Alevilik inancına ait bazı sözcük, deyim
ve terimlerin anlamlarının doğru şekilde bilinmesi ve anlam
birlikteliğinin sağlanması amacıyla hazırlandığını söyledi. Bin 680
maddeden meydana gelen sözlük 20 yılı aşan bir süredir devam eden
derleme ve araştırma çalışmasıyla tamamlandı. Türkiye Diyanet
Vakfı’nın “Alevi-Bektaşi Klasikleri” projesinin koordinatörlüğünü
de yürüten Hitit Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Osman
Eğri, sözlüğün terminolojide önemli bir ihtiyaca cevap verecek
nitelikte olduğunu belirtti.
“Boyun Vermek, Bezm, Cara Koşmak, Dar-ı Nesimi, Çarpana, Çerağ
Uyarmak, Epsem, Erkancı, Etek Tutmak, Hak-i pay, Tarik-i Ali” Alper
Çağlayan’ın 20 yılı aşkın bir süredir yaptığı sözlük çalışmasında
yer alan Alevi terim ve deyimlerinden birkaçı. Bu çalışma ile Alper
Çağlayan, Alevilik inancında yer alan söz ve deyimlerde anlam
birlikteliğini sağlamayı amaçladığını ifade ediyor.
Fabulinus Yayınları’ndan çıkarak kitapçılarda yerini alan sözlük
çalışmasının ön sözünde Alper Çağlayan, Türkçe konuşan çok geniş
bir coğrafyaya yayılmış olan Alevilik ile ilgili söz ve deyimlerin,
bu inanç değerlerinin yaşatıldığı yöreler itibarıyla değişik
anlamlar ifade ettiğine dikkat çekerek “Yöreler arasında bu anlam
farklılığı da zaman zaman yanlış anlamalara ya da konunun yeterinde
anlaşılamamasına sebep olmaktadır” ifadesini kullandı. Çağlayan
sözlerini şöyle sürdürüyor:
“Bu çalışmada, derlenen ve kaynaklardan tespit edilen sözcüklerle
deyimler, taşıdıkları anlam itibariyle, mümkün olduğunca kısa,
anlaşılır bir şekilde farklı kullanımlardaki karşılıklarıyla
verilmeye çalışılmıştır. Ülkemizin farklı yörelerindeki cem
ayinleri ve muhabbet cemlerine bizzat katılmak suretiyle, bu inanç
dairesinde yer alan sözcük ve deyimler taşıdıkları anlamlarla
birlikte derlenmiştir. Bu katılımlar sırasında, Alevilik inancını
yaşayan çeşitli kişi ve gruplarla yapılan görüşmeler sonucunda,
Aleviliğin ülkemizdeki yeri, önemi hakkında bazı tespitler de
yapılmıştır. Maddelerdeki ritüel uygulamaların anlatımında ise
çoğunlukla ‘Çubuk Yöresi’ baz alınarak açıklamalar
yapılmıştır.”
"İHTİYACA CEVAP VEREBİLECEK NİTELİKTE"
2005 yılından bu yana Türkiye Diyanet Vakfı’nın “Alevi-Bektaşi
Klasikleri” projesinin koordinatörlüğünü yürüten Hitit Üniversitesi
Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Osman Eğri de kitabın arka yüzünde
yaptığı değerlendirmede, “Asırlardır Horasan’dan Balkanlar’a
pirleri, mürşidleri, ocakları, dergahları, talibleri, adabı ve
erkanı ile varlığını devam ettiren ‘Alevi Bektaşi Yol’u ideal insan
ve ideal toplum modelinin oluşturulmasını temin edecek değerler
dizgesine sahiptir. Sevgi, hoşgörü, doğruluk, dürüstlük, şefkat,
merhamet gibi kıymet biçilemeyen, Hak ve halk katında muteber bu
değerlerin yaşatılması, onların anlaşılması, açıklanması ve genç
nesillere öğretilmesi ile mümkündür. Bir geleneğin açıklanması ve
öğretilmesi kavramlara, deyimlere, kısacası aslına uygun bir
terminolojiye ihtiyaç duymaktadır. Değerli araştırmacı Alper
Çağlayan’ın yılların emeği Alevi Terim ve Deyimleri Sözlüğü’nün bu
ihtiyaca cevap verebilecek nitelikte bir eser olduğu
düşüncesindeyim” dedi.
TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi Tarih Bölümü Başkan
Yardımcısı Doç. Dr. Rıza Yıldırım’ın değerlendirmeleri de şöyle;
“Aleviliği tamamen söz üzerinden öğrenen araştırmacılar ve yeni
nesil Aleviler, terimlerin deruni anlamlarını doğal olarak
kavrayamamaktadırlar. Bu kavrayamayış zamanla terimlerin
manalarında daralma, sığlaşma ve hatta başkalaşmayı da beraberinde
getirmektedir. Alevilik bilgisini batını-irfani derinliği ile
yaşandığı, yaşatıldığı ve mütemadiyen yeniden üretildiği cemler ve
muhabbet ortamları artık neredeyse tamamen ortadan kalkmıştır. Yine
de tarihin derinliklerinden süzülerek bir dantela gibi işlenmiş bu
terimleri ve kavramları tarihsel ve teolojik köklerinden koparmadan
anlamak mecburiyeti vardır. İşte bu noktada bu çalışma önemli bir
boşluğu doldurmaktadır.”
(İHA)