Alevi Kurultayı'ndan hükümete tepki
Abone olAnkara'da toplanan Büyük Alevi Kurultayı'nda hükümetin açılımına sert tepki gösterildi!
Büyük Alevi Kurultayı sonunda
yayımlanan bildirgede, hükümetin kendi Alevilerini ve Aleviliğini
üretmek çabasında ısrar ettiği ileri sürüldü. Bildirgede en sert
tepki ise Başbakan'a geldi. İşte Ankara Kurultayı'nın sonuç
bildirgesi;
Anadolu Gösteri Merkezi'nde düzenlenen Büyük Ankara Kurultayı'nda
sonuç bildirgesi yayımlandı.
Bugüne kadar pek çok kişi ve kurumun, Alevilerin sorunlarını tespit
etmek ve bu sorunlara çözüm getirmek iddiasıyla yola çıktığı, ancak
hiç kimsenin Alevilere ve Alevi kurumlarına samimiyetle kulak
vermediği savunulan bildirgede, Alevilerin somut ve meşru
taleplerinin çarpıtılarak etkisizleştirildiği iddia edildi.
Bildirgede, şunlar kaydedildi:
''Koçgiri, Dersim, Kahramanmaraş, Çorum, Malatya, Sivas, Ümraniye
ve Gazi katliamlarının utancıyla yüzleşilmesi ve Alevilerin
acılarının paylaşılması, Türkiye'de yurttaşların farklılıklarına
rağmen barış içinde bir arada yaşamalarının gereğiyken, resmi
ağızlardan katliamları onaylayan seslerin yükselmesi, Alevilerin
acılarını gün geçtikçe daha da derinleştirmektedir.
Öte yandan Alevilerin sorunlarını çözme iddiasıyla çalıştay
düzenleyen mevcut hükümet, adı Alevi katliamlarına karışmış
bir şahsı Alevilerin sorunlarını tartışmak üzere çalıştaya davet
etme cüretinde de bulunmuştur. Bu da yetmezmiş gibi
ülkenin bugünkü Başbakanı, 1980 yılında büyük bir Alevi katliamına
sahne olmuş olan Çorum'da gerçekleştirilen bir mitingde,
fetvalarıyla Alevi katliamlarını kutsamış olan şeyhülislam Ebu
Suud'un adını Çorum'un gururu diye anabilmiştir.
Başbakanın, Alevilere yönelik açık nefret ifade eden bu
söylemi, geride bıraktığımız anayasa referandumu öncesinde yaptığı
konuşmalarda doruk noktasına çıkmıştır.
Bu konuşmalardan birinde Başbakan, Siirt'te okuduğu şiir nedeniyle
aldığı hapis cezasının Yargıtay'ın Alevi hakimlerin bulunduğu bir
dairesi tarafından onandığını ileri sürmüştür. Ülkenin başbakanının
dahi Alevilere yönelik söylemlerinde ortaya çıkan ve Alevileri
toplumun diğer kesimleri karşısında açık hedef haline getiren bu
tutum, çeşitli topluluklara yönelik olarak yaratılan ve yeniden
üretilen kin ve nefret duygularının, kardeşlik ve hoşgörü gibi içi
doldurulamayan afakî kavramlarla ortadan kaldırılamayacağını gözler
önüne sermektedir.''
''MADIMAK UTANÇ MÜZESİ HALİNE
GETİRİLMELİ''
Madımak Oteli'nin utanç müzesi haline getirilmesi, Çorum, Maraş ve
Sivas katliamlarının dosyalarının yeniden açılması ve failler bir
an önce ortaya çıkarılması gerektiği belirtilen bildirgede, ayrıca
Dersim katliamıyla ilgili devlet arşivlerindeki kayıtların açılması
ve Seyit Rıza'nın mezarının yerinin açıklanması, mezarın ailesine
teslim edilmesi de istendi.
Alevilerin temel sorunlarının, Türkiye'de siyasal ve toplumsal
yaşamın Alevilerin diğer inanç gruplarıyla eşit olanaklara sahip
olarak yaşamalarına olanak bırakmayacak şekilde örgütlenmiş
olmasından kaynaklandığı savunulan bildirgede, ''Aleviliğin içini
boşaltan ve Alevilerin hem hakim inanç grubundan farklılığını hem
de Alevilerin kendi içlerindeki çeşitliliği inkar eden tek
tipleştirici bir Alevilik tanımı yaptırma gayreti''nin dikkat
çektiği ileri sürüldü.
Bildirge, şu görüşlere yer verildi:
''Aleviler, 'Alevilik Nedir' sorusuna devlet tarafından kabul
edilebilir bir yanıt vermeye zorlanmakta, ilahiyat uzmanları ve
siyasetçiler başta olmak üzere çeşitli kimseler bu soruyu Aleviler
adına yanıtlama konusunda adeta birbirleriyle yarışmaktadır. Yine
bu bağlamda, Aleviliğin temel kurumları ve Alevilerin iç konuları
olarak görülmesi gereken kimi konular devlet merkezli bir
kurumsallaştırma hedefi doğrultusunda tartışma konusu
yapılmaktadır. Bunun en somut örneklerinden birini, dedelik
kurumunu devletin müdahalesine açmaya yönelik tartışmalar ve
girişimler oluşturmaktadır. Aleviliğin ne olduğu ya da dedelik
kurumunun Alevilik içindeki yeri ve kuruma ilişkin mevcut
sorunların neler olduğu, bilimsel bir araştırmanın veya teolojik
bir tartışmanın konusu olabilir. Ancak açıktır ki Alevilerin,
Aleviliğin ne olduğuyla ilgili bir sorunları yoktur. Alevilik,
Alevilerin inanç adına yaşadıklarının ve yapıp ettiklerinin
tümüdür. Aleviliğin dedelik kurumu gibi temel kurumları da zaten
Alevilik öğretisinin çerçevesi içinde anlamlandırılmış
bulunmaktadır.''
''ALEVİLERE YÖNELİK AYRIMCILIK İDDİALARI
AYDINLATILMALI''
Alevilerin eğitim-öğretim, bürokrasi gibi başlıca alanlarda maruz
bırakıldıkları ayrımcılığın, Türkiye'nin eşit yurttaşlık idealinin
gerçekleştirilmesi yolunda ne kadar geri bir noktada durduğunu
gözler önüne serdiği öne sürülen ve buna çeşitli örnekler verilen
bildirgede, Alevilerin eşit yurttaşlık taleplerine temel teşkil
eden en önemli sorunlarından birinin de zorunlu din dersi
uygulaması olduğu ifade edildi.
Bildirgede, ''Kimler tarafından nasıl hazırlandığını hiçbir Alevi
örgütünün bilmediği, ama Aleviler tarafından hazırlandığı iddia
edilen bu metinler bir müjde gibi Alevilere sunulmaktadır. Bu da
açıkça göstermektedir ki hükümet kendi Alevilerini ve Aleviliğini
üretmek çabasında ısrar etmektedir. Biz Alevilerin talebi açık ve
nettir. Zorunlu din dersleri kaldırılmalıdır'' ifadelerine yer
verildi.
''DİYANET'İN KONUMU ALEVİLERE YÖNELİK
ASİMİLASYONU DERİNLEŞTİRMEKTEDİR''
Diyanet İşleri Başkanlığının konumu ve görevlerinin, ''Alevilere
yönelik asimilasyonu derinleştirdiği'' iddia edilen bildirgede,
şöyle devam edildi:
''Diyanet İşleri Başkanlığının, Alevileri Sünnileştirme amacına
hizmet ettiği ve din ve vicdan özgürlüğünü ihlal ettiği açıktır.
Nitekim Diyanet İşleri Başkanlığının temsil ettiği ve topluma
dayattığı tek tip inanç anlayışıyla uzlaşması mümkün olmayan
Aleviliğin, müstakil bir inanç ve ibadet düzeni olduğu
reddedilmektedir.''
Alevi topluluklar için tartışmasız biçimde en önemli kutsal
mekanlardan biri olan Hacı Bektaş Dergahının, gerçek sahiplerine
teslim edilmesi gerektiği savunulan bildirgede, Alevilerin
kendileri için talep ettiği tüm demokratik hak ve taleplerin, bu
ülkede yaşayan, ve Aleviler gibi ayrımcılığa maruz kalan tüm
farklı, etnik, inançsal, kültürel kimlikler içinde eş değerde talep
ettikleri ifade edildi.
Bildirgede, Alevilerin ayrıca Kürtlerin kültürel kimlik haklarını
ve anadillerini kullanma özgürlüğünü evrensel bir insan hakkı
olarak gördüğü belirtildi.
Bildirgede, ayrıca Munzur vadisine, Alevilerin kutsal mekanlarının
yok olmasına yol açacak biçimde yapılması planlanan barajların
durdurulması, Antakya ve çevresinde yaşayan Alevilerin kutsal günü
sayılan 'Gadiri Hum'un resmi tatil olarak kabul edilmesi
istendi.
KURULTAYDAN NOTLAR
Türkiye, Avrupa, Balkan, İran, Irak, Suriye'den 10 bini aşkın
Alevinin, Alevi kurum yöneticilerinin, inanç önderlerinin,
sanatçıların, akademisyenlerin, Alevi yöre derneklerinin, siyasi
partilerin, büyükelçiliklerin ve sivil toplum örgütlerinin
temsilcilerinin katılımıyla Ankara'da gerçekleştirilen Kurultay'da,
yurt içi ve yurt dışından pek çok Alevi derneği yöneticisi görüş
bildirdi.
Kurultay'a katılan ''Alevi Açılımı'' Koordinatörü
Necdet Subaşı, yaptığı açıklamada, Kurultay'da Alevi toplumundan
belli bir kesimin kendi içinde içselleştirdiği talepleri,
''aşırı duygusal ve yıllara yayılan sorunların biriktirdiği
enerjiyi'' tekrar dinleme ve izleme imkanı bulduklarını
söyledi. Sorunların acıtıcı olduğunu dile getiren Subaşı,
hükümetin, Alevilerle ilgili gerekli adımları attığını, süreci
anlamaya, önerileri kavramaya çalıştığını belirtti.
Alevi Çalıştayları'ndan çıkan rapor yayımlandığında Alevilerin
eleştirilerinin çoğunun
yeniden ele alınması gerekeceğini anlatan Subaşı, ''Anlaşmak
dinlemeyi gerektirir'' dedi.
Boğaziçi Alevi Kültür Derneği Başkanı Nursel Yılmaz, cemevlerine
başörtüsüyle girilmesi konusuna tepki göstererek, bu tutumların
sorgulanması gerektiğini söyledi.
Kurultay'a sonradan katılan Eski Adalet Bakanı Seyfi Oktay,
katılımın bu kadar çok olmasının bir demokrasi özlemini
gösterdiğini belirtti.
Duayla ''lokma desturu'' yapılarak katılımcılara dağıtıldı.