Albay Önsel açlık grevine başladı
Abone olBalyoz davası kapsamında yakalanan Albay Mustafa Önsel 3 gün boyunca sembolik açlık grevine başladı
Balyoz davası kapsamında İstanbul 10. Ağır Ceza
Mahkemesi’nce 11 Şubat’taki duruşmada hakkında yakalama emri
çıkarılan Jandarma Kurmay Albay Mustafa Önsel, dün Merkez
Komutanlığı’na ait araçla Beşiktaş’taki İstanbul Adliyesi’ne
getirildi.
Bu sırada Önsel’in avukatı Hasan Gürbüz, müvekkilinin 3 günlük
sembolik açlık grevine başladığını duyuran açıklamasını
gazetecilere dağıttı. Albay Önsel el yazısıyla kaleme aldığı
açıklamada, “30 yıldır üniforma giydiğini, kendilerine
‘darbeci’ denilerek üniformalarının lekelendiğini”
belirtti.
WİESEL'DEN ALINTI
Naziler tarafından ailesiyle birlikte Auschwitz-Birkenau toplama kamplarına gönderilen ve hayatta kalmayı başaran Nobel Barış Ödülü sahibi edebiyatçı Elie Wiesel’den alıntılar yapan Önsel, açıklamasında şöyle dedi:
“Elie Wiesel isimli bir düşünür, ‘Adaletsizliği engelleyecek gücünüz olmayabilir. Ama adaletsizliğe itiraz etmeyi, direnmeyi beceremediğiniz bir zaman asla olmamalı’ diyor. İşte adaletsizliğe karşı direnmek, bu kararı verenlere ‘Hukuksuzsunuz, öyle ise bizim için artık hükümsüzsünüz’ diye haykırmak maksadıyla cezaevinde 3 günlük sembolik açlık greviyle direnişimi başlatıyorum. Bu tamamen bireysel kararımdır. Artık bıçak kemiğe dayanmıştır. 3’üncü kez hukuk katledilerek tutuklanıyorum. Yeter artık. 14 Mart günü Silivri’deki duruşma düğünümüzdür. Bütün dostları düğünümüze davet ediyorum.”
Önsel, teslim olduğu İstanbul 10’uncu Ağır Ceza Mahkemesi’nce
tutuklandı. Adliyeye gelirken kendisini görüntüleyen
kameralara el sallayan Önsel, cezaevine götürülmek üzere mahkeme
salonundan çıkarılırken de şöyle dedi:
Türk milletine savaş
“Gerçekten Türk milletine açılmış bir savaştır. Bu savaşta,
Sakarya Savaşı çok önemlidir. Sakarya Savaşı’nda ordunun yüzde 40’ı
kaçmış. İlginçtir ki yüzde 60’ı da savaşmıştır. Biz savaşan
dedelerin torunuyuz. O savaşta kaybedenlerin torunuyla savaş şimdi
başlıyor.” Önsel duruşmada verdiği ifadesinde de “Onlarca kez PKK
tarafından pusuya düşürüldüm. Eğer o pusulardan birinde
yakalansaydım biliyorum ki beni öldüreceklerdi ama ‘Son sözün
nedir?’ diye de soracaklardı. Siz son söz hakkını bile bize
tanımadınız.”