Ala'dan cemaate Ecevit göndermesi!
Abone olİçişleri Bakanı Efkan Ala, cemaate ilişkin fişlemelerin 2000 yılında Ecevit döneminde başladığını söyledi.
İçişleri Bakanı Efkan Ala, cemaatin AK Parti
iktidarında değil 2000 yılında Bülent Ecevit döneminde tehlikeli
olarak tanımlandığını söyledi. Ecevit'in imzaladığı belgede
cemaatlere ait yurtlar ve okullar ile İmam Hatip Liseleri'nin
kapatılmasının istendiğini ifade eden Ala, dini cemaatlere yönelik
düşman tanımının, kırmızı kitaptan ve devletin gizli belgelerinden
AK Parti'nin kaldırdığını söyledi.
İçişleri Bakanı Efkan Ala, 24 TV'de Mustafa Karaalioğlu'nun sorularını cevapladı. Ala, cemaatin Ecevit iktidarını öve öve bitiremediğini; ancak bu tür dini cemaatlerin DSP iktidarında tehlikeli sınıfına alındığını söyledi. Bakan Ala programda şunları söyledi:
"2000’de kendisine methiyeler dizdikleri rahmetli Ecevit bir siyasal İslam ve örgütler (irtica ile mücadele) belgesi imzalıyor. Devletin arşivlerinde var. Onun içerisinde bütün bu yapı tehlike olarak tanımlanıyor, bütün yurtları, okullarının İmam Hatip’lerle birlikte kapatılması gerektiği söyleniyor. Her türlü tedbirin alınması ve bertaraf edilmesi yazıyordu orada. O kanunu biz kaldırdık. Ve onun uygulamasını da o yıllara kadar Tayyip Erdoğan durdurdu. Devletin gizli belgelerinde, o kırmızı kitapta cemaatlerin ve diğer inanç kesimlerinin, düşünce gruplarının düşman olarak tanımlanmasına son verildi. Bir demokrasi manifestosu gibi yeniden hazırlandı. Bunlar Türkiye için çok büyük kazanımlardı. Bunu AK Parti hükümeti yaptı. Milletle beraber yaptı.
İçişleri Bakanı Efkan Ala, 24 TV'de Mustafa Karaalioğlu'nun sorularını cevapladı. Ala, cemaatin Ecevit iktidarını öve öve bitiremediğini; ancak bu tür dini cemaatlerin DSP iktidarında tehlikeli sınıfına alındığını söyledi. Bakan Ala programda şunları söyledi:
"2000’de kendisine methiyeler dizdikleri rahmetli Ecevit bir siyasal İslam ve örgütler (irtica ile mücadele) belgesi imzalıyor. Devletin arşivlerinde var. Onun içerisinde bütün bu yapı tehlike olarak tanımlanıyor, bütün yurtları, okullarının İmam Hatip’lerle birlikte kapatılması gerektiği söyleniyor. Her türlü tedbirin alınması ve bertaraf edilmesi yazıyordu orada. O kanunu biz kaldırdık. Ve onun uygulamasını da o yıllara kadar Tayyip Erdoğan durdurdu. Devletin gizli belgelerinde, o kırmızı kitapta cemaatlerin ve diğer inanç kesimlerinin, düşünce gruplarının düşman olarak tanımlanmasına son verildi. Bir demokrasi manifestosu gibi yeniden hazırlandı. Bunlar Türkiye için çok büyük kazanımlardı. Bunu AK Parti hükümeti yaptı. Milletle beraber yaptı.
"VESAYETİ ORTADAN KALDIRACAK REFORMALAR YAPTIK,
YAPACAĞIZ"
Böyle yapılar olunca başka şeyin altını çizmek istiyorum:
Böyle kapalı sisteminiz varsa uluslar arası güçlerde sizin istikrar
içerisinde ‘Büyük Türkiye’ olmanızı önlemek isteyenler, başka
arayışlara girerler ve başka ilişkiler kurarlar. Burada anlaşılması
gereken şu; biz vesayet rejimini ortadan kaldıracak reformları,
dönüşümü, değişimi Türkiye’de yapmak durumundayız, yapıyoruz. Böyle
böyle gitti, bu da bertaraf edilir ama yeni bir anayasayla, yeni
bir sistemi inşa edeceğiz. Milletle beraber ve o zaman bu tür
yapılar artık yaşam alanı bulamayacaklar.
"GAZZE’DEKİ KATLİAMLARI BİLE TELİN
ETMEDİLER"
Mavi Marmara, Gazze meselesine bakın. Telin değil, taziyeler
oluyor. Halbuki bir din adamının en fazla tepki göstermesi,
hassasiyet göstermesi gereken yerdir. Sizin siyasi bir hesabınız
olamaz ki.
"DİNLENİLMEYEN ÜST DÜZEY YOK"
Ulusal güvenliğimize, milli güvenliğimize ve milletimize karşı
yapılmış olan çok ağır. Ülkenin bütün üst düzeylerinin kriptolu,
kriptosuz telefonlarını dinliyorsunuz. İçine istediğinizi ekleyip,
istediğinizi çıkarıyorsunuz. Başbakan’ın ofisine böcek
yerleştiriyorsunuz. Sonra Başbakan’ı dinliyorsunuz. Bir hanımefendi
bakanı bir erkek ismiyle dinliyorsunuz. Eski Başbakan’ı
terör örgütü üyesi diye dinliyorsunuz. MİT müsteşarını
dinliyorsunuz. Dinlenilmeyen üst düzey kimse yok. Peki bu
nasıl bir ulusal güven hırsızlığıdır? Bu nasıl bir gasptır? Bu
nasıl bir casusluktur? Bunu nereye servis ediyorsunuz?”
"HESAP SORULACAKTIR, SORULUYOR DA!"
Türkiye’nin ulusal güvenliği tehlikeye atılmış. Türkiye’nin
gizli bilgileri alınmış götürülmüş. En gizli alanlarda yapılan
toplantılar dinlenmiş. Bunları bin yıllık geleneği olan bir
devlette yapanlar çıkabilir ama cezasız kaldıkları
görülmemiştir. Bu mümkün değil. Milletin menfaatinin
örselenmesi demektir. 76 milyona karşı ihanet demektir. 76 milyonun
güvenliğinin tehdit edilmesi demektir. Bunu kimse istese de örtbas
edemez. Mutlaka gereği yapılacaktır ve hesap sorulacaktır,
soruluyor da.
"NEDEN BU KADAR KİŞİ BİR ARAYA
GELDİNİZ?"
Pazar gününden sonra değişimin liderini aktif bir biçimde
yapacak bir Cumhurbaşkanına ihtiyacımız var. Milletin oyu sembolik
değil, ki seçilen yer sembolik olsun. Bir de mantık hatası da var;
bu kadar sembolikten neden bu kadar kişi bir araya geldiniz? O
kadar sembolikten neden daha önce her Cumhurbaşkabnı seçiminde bu
kadar kriz oldu? O bakımdan bu seçim çok önemli.”