Uzun menzilli hava ve füze savunma sistemi projesi ihalesi sonuçlandı. İhale kapsamında füze ve sistemlerinin, Çinli CPMIEC kuruluşu ile Türkiye'de ortak üretilmesi amacıyla sözleşme görüşmelerine başlanmasına karar verildi. Peki HQ-9 adı verilen füzeler nasıl? Ankara Çin'i neden tercih etti? Bu konuyu yakından takip eden CNN Türk Haber Genel Yayın Yönetmeni Ferhat Boratav, anlaşmayı ve Çin füzelerini kaleme aldı. İşte ilginç ayrıtılarla dolu o yazı: Çok bilinen bir Hadis-i Şeriftir, “İlim Çin’de de olsa, gidip alın.” İlim tarafını bilemiyoruz ama, füzelerimizi Çin’den almaya karar verdik. 4 milyar $’lık T-LORAMIDS (Türk Uzun Menzilli Hava ve Füze Savunma Sistemleri) projesi çerçevesinde yıllardır süren görüşme ve pazarlıklarla dün nokta kondu ve Türkiye anti-balistik hava savunma sistemini Çin’den satın almaya karar verdi. Alınacak sistemin asıl adı HQ-9. (“Hong qi” diye okunuyor, “Kızıl Bayrak” demek.) Aynı sistem, FD-2000 (“Fang Dun” yani “savunma kalkanı”) adıyla ihraç ediliyor. Çin ordusunun HQ-9 manevralarından bir videoyu ( http://www.liveleak.com/view?i=431_1333956368) izleyebilirsiniz. Açık bilgi kaynaklarına göre, HQ-9’un operasyonel menzili, uçaklara karşı 125, balistik füzelere karşı 25 km. Ses hızının 4.2 katına ulaşabiliyor. Kısacası Türkiye, yakın çevresinden gelebilecek, orta menzilli füze tehditlerine karşı, etkili bir savunma sistemi kurmak yolunda ilk adımını atmış gözüküyor. Bunun güncel duruma tercümesi şudur: artık her bölgesel krizde, NATO’ya “bize Patriot gönderin” demek zorunda kalmayabiliriz. Temel konfigürasyonunda bir HQ-9 bataryası, bir hedef arama-bulma radarı, bir hedef izleme-kitlenme radarı, bir diesel jeneratörü, ve her biri dört füze taşıyan sekiz taşıyıcı-fırlatıcı var. Yani her bataryada 32 füze hazır bulunuyor. Sistem birden çok hedefe aynı anda kitlenebiliyor. Türkiye başlangıç olarak 12 bataryalık bir sistem almayı planlıyordu. Doğrusu ben, Ankara’nın “doğal olarak” Patriotlara eğilimli olacağını düşünüyordum, yanılmışım. Öyle anlaşılıyor ki, bu yaz başlarında, savunma sanayi teknokratları nezdinde Çin sistemi konusunda bir tercih oluşmuş, ama siyasilerin nihai onayı beklenerek bugüne gelinmiş. Türkiye açısından bu sistemin dezavantajı, varolan NATO savunma mimarisine (örneğin Malatya Kürecik’teki radara) nasıl entegre edileceği. Ama Çinliler projenin başından beri pazarlık masasındaydılar, dolayısıyla bu zaten bilinen bir durumdu, ve herhalde, yetkililerin buna verecekleri bir cevap olacaktır. Bu bariz dezavantaja karşı Çin sistemi neden tercih edilmiş olabilir: • Birincisi, HQ-9 rakipleri karşısında teknolojik olarak yeterli. Bunlar, yeni nesil elektronik ve bilişim teknolojilerini kullanan sistemler... Yaşadıkları mahalle itibariyle Çin ordusunu yakından takip etmek durumunda olan Avusturalya’da bir think-tank, durumu şöyle özetliyor: “Batılılar Çin hava savunma sistemlerini küçümsemekteler. Kısa vadede cehalet sizi rahatlatabilir, ama dünyanın uzak bir köşesinde ABD jetleri HQ-9’lar tarafından vurulup düşürüldüğünde acı gerçekle karşı karşıya kalacaklar.” İkincisi, bu sistemin fiyatı da rakiplerine göre muhtemelen daha ucuz. Çünkü Çin, kendi hava savunma sistemlerini yenilemek için zaten çok büyük miktarlarda üretiyor HQ-9’dan. (Resmen açıklanmadı ama, maliyeti 4 milyar $ olacağı hesaplanan projede, Çin’in fiyat teklifinin 3 milyar $ olduğu söyleniyor.) Ama en önemlisi, Çin, 2009’dan beri pazarladığı bu sistemi ilk kez ihraç etmeyi başardı, üstelik önde gelen bir NATO ülkesine. Bu başarıyı sağlama almak ve ilerletmek için Türkiye’yi memnun etmek isteyeceklerdir, dolayısıyla hem bu işte, hem de başka savunma projelerinde teknoloji transferine daha açık olabilirler. Unutmayalım, T-LORAMIDS projesi, aslında üç aşamadan oluşuyor: Hava savunma füze sistemleri, uzun menzilli (2.500 km) yerli füze üretimi, ve Türkiye’de bir uzay aracı fırlatma üssü kurulması... Birinci aşamayı bu anlaşma ile geçtik, diğer ikisinde de kararlıysak, Çin’den almaya gitmemiz gereken çok “ilim” olabilir.