Aksu çağrısını tekrarladı
Abone olTBMM Genel Kurulu'nun 'terör' konusunda bir genel görüşme yapılmasına ilişkin CHP'nin önergesinin ön görüşmeleri sürüyor. İçişleri Bakanı Aksu çağrıda bulundu.
İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu, kaynağı ne olursa olsun,
vatandaşların huzurunu bozan her türlü olumsuzluğa, yasadışı
davranışlara karşı tavizsiz bir mücadeleyi sürdürdüklerini
belirterek, "Biz bir insanlık suçu olan terörün ancak birlik ve
beraberlik içerisinde önlenebileceğine inanıyoruz" dedi. TBMM Genel
Kurulu'nun 'terör' konusunda bir genel görüşme yapılmasına ilişkin
CHP'nin önergesinin ön görüşmeleri sürüyor. İçişleri Bakanı
Abdülkadir Aksu, önerge ön görüşmesi üzerinde yaptığı konuşmada,
"Ortak payda, Türkiye Cumhuriyeti devletinin bir vatandaşı
olmaktır. Bu al bayrağın altında; birbirini anlayan, hoşgörü ile
yaşayan vatandaşlarımız, bizim geleceğimizdir. Türkiye'nin birliği
gerçeği, herkes için, her kurum için vazgeçilmezdir, ve
tartışılamaz bir gerçektir. Şunu herkes bilmelidir ki; başta
hükümetimiz olmak üzere valilerimiz, güvenlik güçlerimiz; her türlü
kanunsuzluğa anında müdahale edebilecek iradeye, güç ve kabiliyete
sahiptirler, bundan hiç kimsenin şüphesi olamaz. Güvenlik
güçlerimiz bütün bu olaylar karşısında zamanında ve yerinde
müdahale de bulunmakta ve mücadele etmektedirler. Şunu da herkesin
bilmesini istiyorum. Kaynağı ne olursa olsun, vatandaşlarımızın
huzurunu bozan her türlü olumsuzluğa, yasadışı davranışlara karşı
tavizsiz bir mücadeleyi sürdürmekteyiz. Bundan sonra da
sürdüreceğimizden bütün vatandaşlarımız emin olsunlar. Devletimiz
bu kışkırtıcılara gerekli cevabı verebilecek güçtedir. Ve
vermektedir. Vatandaşlarımız müsterih olsunlar ki, yasadışı her
olayı takip edecek, soruşturacak, adli organlara teslim edecek ve
yargılanmasını sağlayacak merciler bellidir ve herkes görevinin
başında ve bilincindedir" diye konuştu. "İÇİNE ÇEKİLMEK
İSTENDİĞİMİZ SİNSİ VE PLANLI OYUNLARA GELMEMELİYİZ" Bakan Aksu,
yaptığı konuşmada, Türkiye'nin hassas bir coğrafya üzerinde
olduğunu, bu çerçevede uluslararası ilişkilerin de odak noktasında
olduğunu belirtti. "Ülkemiz uzun yıllar boyunca milli birlik ve
bütünlüğüne, huzur ve güven ortamına, ekonomik gelişmesine kasteden
terör belasıyla mücadele etmek zorunda kalmıştır" diyen Aksu, "Bu
uzun mücadele sonunda, Türk Silahlı Kuvvetlerimizin, güvenlik
güçlerimizin ve vatandaşlarımızın büyük ve fedakarane mücadelesi
neticesinde teröre karşı büyük başarı elde edilmiştir. Ancak, bu
süreç, terörle mücadele yapan tüm ülkelerde olduğu gibi, ülkemizde
de önemli ölçüde maddi ve manevi kayıplara sebep olmuştur. Çok
sayıda askerimiz, güvenlik ve kamu görevlimiz, şehit olmuş, bir çok
vatandaşımız canını, malını kaybetmiş, doğduğu büyüdüğü, geçimini
sağladığı köyünü, mezrasını, toprağını, evini ve işini terk etmek
zorunda kalmıştır. Artık herkes bilmektedir ki, terörün beslendiği
ortam ve şartlar ortadan kaldırılmadan terörle mücadelede kesin
sonuca ulaşmak mümkün değildir. Bu nedenle, biz de terörü besleyen
sosyo - ekonomik problemleri çözmek için azami gayret sarf
etmekteyiz. Bunun için bütün imkanlarımızı seferber ediyor,
gerçekçi ve uygulanabilir bölgesel kalkınma projelerini hayata
geçirerek Türkiye'yi her bir köşesiyle mamur hale getirmek için
çalışıyoruz" şeklinde konuştu. Bu konuda önemli projeler
başlattıklarına işaret eden Aksu, bu projelerin hayat standardının
yükselmesinden sağlığın kalitesinin arttırılmasına eğitimden
okullaşmaya karşı her alanda sürdüğünü belirtti. Aksu şöyle
konuştu: "Al bayrağımızın dalgalandığı her yerde hukuk ve demokrasi
ilkelerinin tam anlamı ile yerleşmesi ve çocuklarımızın geleceğe
umutla bakması bizim en büyük hedefimizdir. En değerli sermayemiz
de bu milletin tek tek evlatları olarak aramızdaki sevgi ve
kardeşlik bağlarının gücüdür. Zira biz, birlikte gülüp birlikte
ağlamış, omuz omuza savaşmış ve bu vatan için kader birliği yapmış,
ve de akrabalık bağlarıyla iç içe geçmiş bir büyük aileyiz. Bir
büyük milletiz. Büyük milletlerin olaylar karşısında tarihe mal
olmuş vasıfları, tavırları vardır. Milletler topluluğu içinde
saygın ve ayrı bir yeri olan Türk Milletinin de bu manada ön plana
çıkmış vasfı, zorluklar karşısında milli birlik ve beraberliğini
bozmadan soğukkanlı bir şekilde sağduyulu hareket etmesidir.
Heyecanımızın düzeyi ne olursa olsun sakin ve sabırlı olmalı ve
içine çekilmek istendiğimiz sinsi ve planlı oyunlara gelmemeliyiz."
"ULUSLARARASI İŞ BİRLİĞİ POLİTİKASININ SEMERELERİNİ ELBETTE
ALIYORUZ" 'PKK'nın stratejisini, eylemlerini ve faaliyetlerini
tamamen haince ve kalleşce saldırı üzerine kurduğunu' ve 1984
yılından 2005 yılına kadar terör örgütü tarafından gerçekleştirilen
eylemlerde binlerce güvenlik görevlisinin, askerin, polisin ve
vatandaşın şehit oludğunu seyleyen Aksu, şunları söyledi: "Terör
örgütü elebaşısının 1999 yılında yakalanması akabinde, örgüt yeni
strateji içerisine girmiş ve terörist yandaşlarını ve kitlesini
"Sivil İtaatsizlik" (kalkışma) türü eylemlere kanalize etmeye
çalışmış ise de, istediği düzeyde kitle desteğini sağlayamamış ve
dağılma sürecine girmiştir. Örgütün bu dağılma süreci hızla devam
etmektedir. Bölücü ve kanlı terör örgütü de, hükümetimizin Avrupa
ülkeleri nezdinde sürdürdüğü yoğun temas ve kararlı tavır üzerine
yasaklanma korkusu ile sürekli isim değiştirmiş, köşeye sıkışmış,
eylem yapamaz hale gelmiştir. Başta Amerika Birleşik Devletleri
olmak üzere Avrupa Birliği ülkelerinin bir çoğunda faaliyetleri
yasaklanmış ve terör örgütüne yönelik operasyonlar yapılmıştır.
Bakınız, hükümetimizin hukuki zemine ilave olarak, istihbarat
paylaşımı, iş birliği ve samimi müşterek gayretleri de uluslararası
terörle mücadelede ana stratejiyi oluşturmaktadır. Sayın
Başbakanımızın ve hükümetimizin sürdürdüğü terörle mücadelede
uluslararası iş birliği politikasının semerelerini de elbette
alıyoruz. Hükümetimiz son dönemde uyguladığı bu strateji sayesinde
birçok ülke ile iş birliği ve paylaşım sağlanmıştır. Bu güzel iş
birliği ve paylaşıma örnek vermek gerekirse; 1 Nisan 2004 tarihinde
Türkiye Cumhuriyetinin koordinesinde eş zamanlı olarak ülkemiz ile
Almanya, Hollanda, İtalya ve Belçika'da DHKP/C terör örgütüne
yönelik yapılan başarılı operasyon sonucu toplam 128 örgüt mensubu
yakalanmıştır. 12 Ekim 2004 tarihinde sözde hilafet devleti terör
örgütü lideri metin kaplan'ın federal Almanya devleti tarafından
sınır dışı edilerek ülkemize iade edilmesi sağlanmıştır. 12 Kasım
2004 tarihinde Hollanda güvenlik güçleriyle ortaklaşa
gerçekleştirilen operasyon sonucunda bölücü terör örgütü'ne ait
eğitim kampı kapatılmış ve yakalanan 44 örgüt mensubu da adli
makamlara sevk edilmiştir. 1995 yılından beri Federal Almanya
Cumhuriyetinde basılıp dağıtılan bölücü terör örgütünün yayın
organı bir gazetenin basımı ve dağıtımı ile internet sitesinin
yayını Federal Almanya Hükümeti tarafından 5 Eylül 2005 günü
yasaklanmış. Ayrıca örgütün faaliyetlerine yönelik operasyonlar
düzenlenmiştir. Bölücü terör örgütünün yayın organı, Danimarka'dan
televizyon yayını yapan ROJ TV'nin kapatılması yönünde Danimarka
makamları nezdinde en üst düzeyde girişimlerde bulunulmuş ve halen
görüşmeler devam etmektedir. Bu çalışmalar, hükümetimizin
uluslararası terörle mücadele alanında yürüttüğü başarılı
çalışmalarına bazı örneklerdir. Dolayısıyla, hükümetimizin terörle
mücadele alanında ve bütün terör örgütlerinin faaliyetlerini yok
etme konusundaki iradesini ve gayretlerini hiç kimse siyasi hesap
ve yaklaşımlarla yok sayamaz, görmezden gelemez" diye konuştu.
Güvenlik güçlerinin terörle mücadele alanında bugüne kadar
kazandığı bilgi ve deneyim ile yapmış olduğu çalışmalar tüm dünyada
büyük bir takdirle karşılandığını söyleyen Aksu, "Bugün amacı ve
yapılanması bakımından diğer terör örgütlerinden farklılıklar
gösteren El-Kaide terör örgütünün çatısı altında Türkiye'de
oluşturulan grupların 15 - 20 Kasım 2003 tarihlerinde İstanbul'da
gerçekleştirdikleri eylemlerin açıklığa kavuşturulması ve
faillerinin yakalanarak saatlerle ifade edebileceğimiz kısa bir
süre içerisinde adli mercilere teslimi takdire şayandır. Yine 2005
yılı ağustos ayı içerisinde Antalya ilinde bir eylem yapma
hazırlığı içerisinde olduğu anlaşılan LOUAİ SAKKA isimli örgüt
mensubunun, Diyarbakır havalimanında güvenlik güçlerimizin
gerçekleştirdiği operasyonlar sonucu yakalanması da başarılı
çalışmalara güzel bir örnektir. Bölücü terör örgütünün faaliyet
gösterdiği ülkelerde bir bir yasaklanması, ülkemiz içerisinde
yapmaya çalıştıkları eylemlerin başarısız olması ve bekledikleri
kitle desteğinin sağlanamaması, bölücü terör örgütü mensupları
arasında dağılma ve ciddi ölçüde taraftar kaybetme nedeniyle
anlaşmazlıklar yaşanması, Hükümetimizin terör örgütünün istismar
ettiği yörelere önemli ekonomik ve sosyal açılımlar sağlaması gibi
nedenlerle eli kanlı bölücü örgüt, çöküş sürecine girmiş ve eylem
yapamaz hale gelmiştir" ifadelerini kullandı. SAĞDUYU ÇAĞRISI Bakan
Aksu, terör örgütünün son zamanlarda, kendilerine göre 'riski az'
hain pusularla, güvenlik güçlerine ve masum vatandaşlara yönelik
menfur saldırı ve eylemlerini sürdürmek istediğini ifade ederek,
"Terör örgütü ve hain işbirlikçileri, bu çöküş ve yok olma süreci
nedeniyle; kullandıkları kışkırtıcılar aracılığı ile her yönü ile
et ve tırnak gibi bir bütün olmuş vatandaşlarımız arasına nifak
tohumları saçmaya çalışmaktadırlar. Ancak sağduyulu Türk milletinin
bireyleri bu haince ve sinsice planlanmış oyunun aktörleri
olmayacaktır. Güvenlik kuvvetlerimizin zamanında ve samimi
gayretleriyle bu hain ve sinsice eylemlerin büyük çoğunluğu
gerçekleştirilemeden ve daha da olumsuz ve elim sonuçlar doğurmadan
önlenmektedir. Geçmişte de akla gelmeyecek sinsice ve haince
tertiplerle, yüzyıllar boyu bir arada yaşamış kardeşleri, birbirine
düşürmek adına ne yapılması gerekirse o yapıldı. ancak, tertipçiler
amaçlarına ulaşamadılar. Türkiye'de yaşayan herkes ayağa kalktı ve
bu tertiplere karşı çıktı. çünkü biliyoruz ki, bu gibi olaylara
prim vermek; sosyal barışa, toplumsal huzura ve ekonomik gelişmeye
darbe vurmaktır" dedi. Toplumun tüm kesimlerinin meydana gelen bu
olaylardan ders çıkartması, siyasi hesap ve rant kaygısından uzak
durması gerektiğini kaydeden Aksu, şöyle konuştu: "Çünkü terör
örgütleri bunu istiyor, bitmek üzere olduklarını hesap edip öyle
yada böyle bir şekilde kendilerini gündemde tutmak istiyor, onun
için bu olayları bu yönüyle de değerlendirip terör örgütlerinin
ekmeğine yağ sürmeyelim. Bu vesileyle, bir arada yaşamanın ortak
paydasını, yediden yetmişe insanlarımızla paylaşmamız lazım
geliyor. Aslında ortak payda, Türkiye Cumhuriyeti devletinin bir
vatandaşı olmaktır. Bu al bayrağın altında; birbirini anlayan,
hoşgörü ile yaşayan vatandaşlarımız, bizim geleceğimizdir.
Türkiye'nin birliği gerçeği, herkes için, her kurum için
vazgeçilmezdir, ve tartışılamaz bir gerçektir. Şunu herkes
bilmelidir ki; başta hükümetimiz olmak üzere valilerimiz, güvenlik
güçlerimiz; her türlü kanunsuzluğa anında müdahale edebilecek
iradeye, güç ve kabiliyete sahiptirler, bundan hiç kimsenin şüphesi
olamaz. Güvenlik güçlerimiz bütün bu olaylar karşısında zamanında
ve yerinde müdahale de bulunmakta ve mücadele etmektedirler. Şunu
da herkesin bilmesini istiyorum. Kaynağı ne olursa olsun,
vatandaşlarımızın huzurunu bozan her türlü olumsuzluğa, yasadışı
davranışlara karşı tavizsiz bir mücadeleyi sürdürmekteyiz. Bundan
sonra da sürdüreceğimizden bütün vatandaşlarımız emin olsunlar.
Devletimiz bu kışkırtıcılara gerekli cevabı verebilecek güçtedir.
Ve vermektedir. Vatandaşlarımız müsterih olsunlar ki, yasadışı her
olayı takip edecek, soruşturacak, adli organlara teslim edecek ve
yargılanmasını sağlayacak merciler bellidir.ve herkes görevinin
başında ve bilincindedir. Ayrıca, hiçbir kişi veya sivil toplum
örgütü kanunların kendisine vermediği bir yetkiyi üzerine atfederek
kullanamaz. Aksi davranış ve eylemler toplumda kamu düzenini bozar,
kargaşaya sebep olur. Geçmişte de gördük ki, bu gibi kanunsuz
yönlendirme ve yanlışlıklardan vatandaşlarımız büyük zarar gördü.
Güvenlik güçlerimiz her olayı takip edebilecek donanıma sahip olup,
meydana gelen olaylarda suçlular en seri şekilde yakalanıp adli
mercilere teslim edilmektedir. Bir kez daha ifade ediyorum ki;
Türkiye Cumhuriyetinde demokratik hukuk ilkeleri geçerlidir.
Kanunsuz bir durum ve olay sözkonusu olduğunda, devletimizin
güvenlik güçleri er veya geç olayın faili veya faillerini bulur ve
hesabı sorulmak üzere adli mercilere teslim eder. İlgili merciler
bu olayların arkasında kimlerin olduğunu araştırmaktadır.
Hükümetimiz, bu tip olayları önleme gücüne, iradesine ve kudretine
sahiptir. Bu gerçekten hiç kimsenin şüphesi olamaz." "TERÖRİZMLE
MÜCADELE BİR BÜTÜNDÜR" Bölücü terör örgütünün son günlerdeki
eylemlerine yönelik güvenlik güçlerinin çalışmalarının aralıksız ve
büyük bir özveri ile devam ettiğini söyleyen Aksu, 2002 - 2005
yılları arasında güvenlik güçlerince düzenlenen operasyonlar
sonucunda C3, C4, TNT, RDX ve A4 maddesi olmak üzere toplam (457
kilo 909 gram) patlayıcı madde ele geçirildiğini, ayrıca bu miktara
yakın patlayıcı da bulunarak olay bölgelerinde uzman ekiplerce
imhasının yapıldığını kaydetti. Ayrıca, eylem hazırlığı içerisinde
olan özel eğitimli (50) örgüt mensubunun yakalanması sonucu
düzenlenmesi planlanan çok sayıda eylem engellendiğini söyleyen
Bakan Aksu, "Örgüt, 01 haziran 2004 tarihinden itibaren ülkemizdeki
huzur ve güven ortamını bozmaya yönelik olarak silahlı şiddet
eylemlerini yeniden tırmandırma ve çeşitli organizasyonlarla
kitlesel eylemlerde bulunmayı amaçlamıştır. Bu tarihten itibaren
terör örgütünce gerçekleştirilen olaylar esnasında veya sonrasında
olaylara karıştıkları tespit edilen (4228) kişi yakalanarak
haklarında adli işlem yapılmıştır. Hükümetimizce yapılan hukuki,
sosyal, kültürel ve ekonomik düzenlemelerle hareket alanı daralan
örgütün, elemanlarının bir çoğu eylemlerini gerçekleştiremeden
yakalanmıştır. Tüm taktik ve örgütsel denemelere rağmen hedeflediği
kazanımları elde edemeyen örgüt, şiddet eylemlerini tırmandırmaktan
başka alternatiflerinin kalmadığını görmüştür. Bu doğrultuda terör
örgütünün halk üzerinde "terör yeniden başladı" endişesi yaratma,
siyasi otorite ile bürokrasi üzerinde baskı oluşturma, Doğu ve
Güneydoğu Anadolu bölgelerindeki kırsal kesimde bulunan silahlı
gruplarının sıkışmışlığını önleyerek eylemleri daha geniş bir
coğrafyaya yayma, özellikle 3 Ekim 2005 tarihinde Avrupa Birliği
müzakerelerinin başlaması öncesinde Avrupa kamu oyunun dikkatini
çekme ve Türkiye üzerinde siyasi ve hukuki bir baskı oluşturma ve
sonucunda ülkemizi zor durumda bırakmaya çalışarak ulusal ve
uluslararası platformlarda çeşitli kazanımlar elde etme çabası
içerisinde olduğu müşahede edilmektedir. Bununla birlikte örgüt,
içerisine girmiş olduğu çökme sürecinden çıkmak ve yeni açılımlar
sağlamak amacıyla, başta metropol illerimiz olmak üzere birçok
ilimizde kitlesel eylemler gerçekleştirmek ve bundan maksimum fayda
sağlama gayreti içerisine girmiştir. Bu amaç doğrultusunda, 04
Eylül 2005 tarihinde bölücü terör örgütü, terörist başına uygulanan
sözde tecridin kaldırılması amacıyla ülkemizin çeşitli
bölgelerinden araçlarla insanları bursa iline hareket ettirmiştir.
Bu gruplar, oluşturulan giriş noktalarında durdurularak kendilerine
valilik tarafından kamu düzeninin bozulacağı gerekçesiyle toplantı
ve gösteri yapılmasına izin verilmediği tebliğ edilmiştir. Bölücü
terör örgütü, geçmişten günümüze gerçekleştirdiği silahlı ve
propagandaya yönelik eylemlerle ülkemiz gündeminde varlığını devam
ettirmeye çalışsa da, özellikle son yıllarda 58 ve 59'ncu
hükümetlerimiz döneminde gerçekleştirilen yapısal reformlar ve
halkımızın sağduyulu yaklaşımları sonucunda, uyguladıkları
taktiksel yaklaşımların sonuca ulaşması mümkün değildir"
ifadelerini kullandı. Terörün, barışı, uluslararası güvenliği ve
özellikle de "demokratik hukuk devleti ilkelerini" tahrip etmek
isteyen bir uluslararası tehlike olduğuna dikkat çeken Aksu, bu
yüzden devlet, terörü önlerken ve terörle mücadele ederken hukuk
devleti ilkelerinden taviz veremeyeceğini, aksi takdirde terörün
amaçlarına hizmet etmiş olacağını bu bağlamda, terörle mücadele
kanunu ile ilgili çalışmalarının, Avrupa Birliği'ne uyum sürecinde
yapılan demokratik atılımlara zarar vermeme hassasiyeti ile devam
etitkelirin belirterek, "Terörizmle mücadele bir bütündür. Yurt
içindeki ve yurt dışındaki mücadeleler bu bütünün parçalarıdır.
Bütün insanlığı tehdit eden terör örgütlerinin faaliyetlerinin,
gelişen teknolojik unsurlara paralel olarak globalleşmesi,
özellikle içinde bulunduğumuz zaman itibariyle hızla artan bir
trendin dünya genelinde kendini göstermesi, terörizm olgusuyla
uluslar arası alanda mücadelenin önemini kendiliğinden ortaya
çıkarmaktadır. Hükümet olarak terörle mücadelede uluslararası
işbirliğine büyük önem veriyoruz. Politika olarak da terörle
mücadelede işbirliğinin önemini devamlı vurguluyoruz. Bu alanda,
bugüne kadar 51 ülke ile güvenlik işbirliği anlaşması ve protokolü
yapmış bulunuyoruz. Çok sayıda ülke ile de güvenlik işbirliği
anlaşması yapma zemininde müzakere ve görüşmeleri devam
ettiriyoruz" dedi. TERÖRLE MÜCADELEDE ORTAK TAVIR Aksu,
açıklamalarında şu ifadelere de yer verdi: "Bu itibarla, terörle
mücadelede bütün kuruluşların ortak tavır takınmaları ve bu konuda
üstlerine düşen görevleri en iyi şekilde yapmaları gerekmektedir.
Ülkemizi uzun yıllardan bu yana meşgul eden terör örgütlerine karşı
mücadelede vatandaşlarımıza da bir takım görevler düşmektedir.
Halkımızın; öncelikle, terörün amacının vatandaşlarımızı tedirgin
etmek, otoriteyi zayıf göstermek, güvenlik güçlerini şiddet
kullanmaya zorlamak ve istikrarsız bir ortamın oluşmasını sağlamak
olduğunu bilmeleri gerekir. Halkımızdan, yapılan eylemleri soğuk
kanlılıkla karşılayıp, bize her zaman olduğu gibi güvenmeye ve
yardımcı olmaya devam etmelerini istiyoruz. Hükümet olarak,
güvenlik güçlerimizin özverili çalışmaları ve vatandaşlarımızın
desteği ile bugün kontrol edebilme seviyesine getirdiğimiz terörle
mücadele çizgisinden asla geri dönmemek üzere gayret ve
çalışmalarımız inanç ve kararlılıkla devam etmektedir. Biz, bir
insanlık suçu olan terörün ancak birlik ve beraberlik içerisinde
önlenebileceğine inanıyoruz. Ülkemizin üniter yapısı, devleti ve
milletiyle bölünmez bütünlüğü ile demokratik laik sosyal hukuk
devleti ilkelerine yönelik faaliyet gösteren her türlü terör
örgütüne karşı mücadelede kararlılığımız sonuna kadar devam
edecektir. Yine, son günlerde ülkemizin gündeminde yer alan Hizb-ut
Tahrir örgütünün, gerek 2 Eylül 2005 tarihinde İstanbul Fatih
Camii'nde, gerekse 9 Eylül 2005 tarihinde Hacı Bayram Camii'nde
cuma namazı sonrası yaptığı eylemler vatandaşlarımızın tepkisini
çekmiş ve mütedeyyin halkımız tarafından örgütün propagandasına
itibar edilmemiştir. Güvenlik güçlerimiz, eldeki bilgi ve
belgelerden yola çıkarak her iki yerdeki eyleme katılan 53 kişiyi
yakalamış ve bunlardan 33 kişi çıkarıldıkları mahkemelerce
tutuklanmışlardır. Yine, aynı örgüte yönelik olarak muhtelif
şehirlerimizde düzenlenen operasyonlarda toplam 8 kişi yakalanmış
ve bunlardan 2'si çıkarıldıkları mahkemelerce tutuklanmışlardır.
Bölücü terör örgütünün şehir merkezlerindeki uzantıları marifetiyle
organize ettiği ve taraftar bulamayan provakasyona yönelik
eylemlerin Avrupa Birliği müzakerelerinin başlayacağı 3 ekim süreci
öncesinde cereyan etmesi elbette ki tesadüfi değildir. Bölücü terör
örgütü elebaşısının hükümlü bulunduğu İmralı Cezaevi'ne doğru
başlatılan yürüyüşlerin, 30 Ağustos Zafer Bayramı' ve '4 Eylül
Bilecik ve Bozüyük'ün Kurtuluşu' gibi milli hassasiyetlerin
yükseldiği kutlama tarihleri ile çakışması, sağduyulu
vatandaşlarımızın tahrik edilmesine yönelik bir unsur olarak
kullanılmaya çalışılması da elbette tesadüf değildir. Bugüne kadar
örgüt tarafından gerçekleştirilen silahlı eylemlerin etkisinin doğu
ve güneydoğu bölgelerimizle sınırlı kaldığı; ancak, toplumsal
hassasiyetin artması ile birlikte örgütün eylemlerine tepkinin
ülkemizin batı bölgelerinde daha fazla olması ve bu etkinin devam
etmesi sürecinde, medya'nın etkiyi yayan bir propaganda aracı
olarak kullanılmaya çalışıldığını görmekteyiz. Basın yayın
kuruluşlarımızın bu tür propagandalara alet olmayacakları da bir
gerçektir. Bu nedenle basın yayın kuruluşlarımızın da bu konuda
daha önce gösterdikleri hassasiyeti artırmalarını, daha dikkatli ve
kamuoyunun duyarlılığını göz önünde bulundurarak yayıncılık
yapmaları ülkemizin ve ülkemizde yaşayan herkesin yararınadır.
Toplumun bütün kesimlerini, Edirne'den Ardahan'a ülkenin bütün
bölgelerini aynı vatandaşlık bağı ile kuşatan bir anlayış
içerisinde; hangi etnik kökenden olursa olsun, kendisini al
bayrağımız altında ve misak-ı milli sınırları içerisinde bu ülkenin
şerefli bir bireyi olarak gören tüm vatandaşlarımızı kucaklıyoruz.
Bu ülke vatandaşlarının özgür ve güvenli bir şekilde yaşamaları
için, sayın başbakanımızın da ifade ettiği üzere, ne güvenlik adına
özgürlüklerden taviz verdik, ne de özgürlükler adına güvenliğimizi
ihmal ettik. Avrupa birliği sürecinde Türkiye sorunlarını ancak
demokratik teamüller ile evrensel hak ve özgürlükler temelinde
üretilen çözümler ile aşacaktır. Doğu ve güneydoğu bölgelerimizdeki
problemlere, istismar ve polemiğin bir aracı haline getirilmeden
çözüm üretilmesi gerektiği inancındayız. Dolayısıyla, üretilecek
siyasi, ekonomik ve kültürel politikaların; toplumun aidiyet
hissini bir bütün olarak güçlendirmesi ve bu aidiyet hissini
pekiştirecek tarihi, dini, kültürel ve coğrafi unsurları
desteklemesi gerekmektedir ve herkese de bu konuda büyük sorumluluk
düşmektedir. Unutulmamalıdır ki, hangi etnik kökenden gelirse
gelsin ve hangi inanca sahip olursa olsun, Al Bayrağımıza sahip
çıkan ve bu uğurda canını feda etmekte tereddüt göstermeyen Türkiye
Cumhuriyetinin tüm vatandaşları bu milletin asli unsurlarıdırlar.
Bölücü terör örgütünün, bütün çabalarına rağmen, vatandaşlarımız
arasında yeterli desteği bulamaması, vatandaşlarımızın 'ortak
aidiyet hissi'nden kaynaklanmaktadır. Tarihi birikim ile
desteklenen bu aidiyet hissinin hiç bir güç tarafından zaafa
uğratılmayacağı bilinen bir gerçektir. Tarihimiz, bu konuda Türk
milletinin sabrını denemeye çalışanlara verilen derslerle doludur.
Türk milletini kötü emellerine alet etmek isteyenler, hainler,
tarihin karanlık sayfalarına gömüleceklerdir. Geçmişte yaşanan
bunca sıkıntıya rağmen, büyük bir devlet olarak, bu ülkeyi
kuranların bize miras bıraktığı temel prensipler ve cumhuriyet
ilkesi, anayasal düzen dahilinde her sorunu daha çok demokrasi,
daha çok vatandaşlık hukuku, daha çok refahla çözeceğimizden
kimsenin endişesi olmasın. Bir kez daha herkesin bilmesini
istiyorum ki; kaynağı ne olursa olsun, vatandaşlarımızın huzurunu
bozan her türlü olumsuzluğa, yasadışı davranışlara karşı tavizsiz
bir mücadeleyi sürdürmekteyiz. Bundan sonra da sürdüreceğimizden
hiç kimsenin endişesi olmaması gerekir. Laik Cumhuriyetimize,
Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'e ve ülkemizin
bölünmez bütünlüğüne yönelik eylemlerin sonuca ulaşması mümkün
değildir. Ve mümkünde olamayacaktır.