Akşam'ı kendi yazarı rezil etti
Abone olAkşam yazarı Ersan Özer, gazetesinin Marlon Brando’nun ölümüne gösterdiği ilgiye ilgisiz kalamadı. Akşam ile dalga geçen yazar, hem güldürüyor hem düşündürüyor...
ÖZER’İN AKŞAM’DA YAYINLANAN YAZISI: AKŞAM'ın başı sağolsun
Kıymetli AKŞAM gazetesi çalışanları, hepinizin başı sağolsun.
Acınızı yürekten paylaşıyorum. Biliyorsunuz, yazıları evden
gönderdiğim için gazetede neler olup bittiğinden çoğu zaman
haberdar olmuyorum. Yoksa daha öğrenir öğrenmez gardırobumdaki en
koyu renk takım elbiseyi giyip siyah gözlüklerimle gazetenin
kapısında olmaz mıydım? Lütfen metin olun. Hayat devam ediyor.
Ölenle ölünmez. Emin olun, yaşasaydı O da kendinizi bu şekilde
harap etmenizi istemezdi. Bu taziye yazısını geciktirdiğim için çok
özür dilerim. Bilemedim. İdrak edemedim. Marlon Brando'nun AKŞAM
gazetesi için bu denli önemli olduğunu tahmin edemedim! Cumartesi
günü Marlon Brando'nun ölüm haberini ana sayfadan vermiştiniz.
İçeride de, beşinci sayfanın çeyreğini habere ayırmıştınız.
Herhalde sayfada ilan olduğu için kısa tutmak zorunda kaldınız. Ama
ben bunu nerden bileyim? Pazar günü 'Viva Brando' başlığıyla bu
sefer tam sayfa girdiniz. Artık dur mu geldi, aklım fikrim mi
bağlandı bilemiyorum ama Marlon Brando'nun sizin için ne kadar
mühim olduğunu bu koca sayfaya rağmen anlayamadım. Pazartesi günü
bir daha tam sayfa, 'O bir armağandı' başlığını atarak habere devam
ettiğinizi görünce nihayet uyandım. Ve nasıl utandığımı size
anlatamam. Tam o sırada karpuz yiyordum. Meret de inanılmaz güzel
çıkmıştı. AKŞAM gazetesi Marlon Brando için ağlarken, onun için
arka arkaya sayfalar doldururken bense burada günümü gün ediyordum.
Kıpkırmızı, kütür kütür bir karpuzu mideye indiriyordum! Bir daha
hayatım boyunca karpuz yiyebileceğimi sanmıyorum. Yersem de ceza
olsun diye kelek karpuz yerim. Gerçi karpuzcu, 'Bana bir karpuz
verin ama kelek olsun' deyince biraz şaşıracak ama bakacağım artık
bir çaresine. Allahım, ne utanç, ne aymazlık, ne kendini bilmezlik!
Hak ettim ben. Hepsini dibine kadar hak ettim! Yemin ederim
yalakalık olsun diye söylemiyorum, karıma dün akşam koca bir
tencere helva yaptırdım. Üstelik de fıstıklı! Hiçbir masraftan
kaçınmadım yani. Konu komşuya dağıttık. Naçizane, acınıza ortak
olabildiysem, ne mutlu bana. Ayrıca, anısını yaşatmak maksadıyla
küveti doldurdum. Marlon Brando deyince zihnimde canlanan tek
görüntü bu maalesef. Paris'te Son Tango'daki küvet sahnesi ile
ustayı anmak istedim. Hanım, 'Manyak mısın be? Zaten çocuk
durmuyor! Gel de gazını çıkar' dedi. Dinlemedim. Küvette yalnız
kaldım fakat yine de sahneyi gözümde yaşlarla canlandırdım. Bu
satırları yazarken de göz yaşlarım damla damla klavyenin üstüne
dökülüyor. İnanmazsınız, klavyenin en uzun tuşu olan 'boşluk verme
tuşu' dahi boydan boya ıslandı. Ki ben en üzüldüğümde dahi en fazla
o kısacık 'shift' tuşunu ıslatmıştım. Şu an ne kadar ağladığımı
varın siz tahmin edin! Marlon Brando bizi de yanına al. Artık bu
acıyla biz iflah olmayız gayrı.