Akşam'da KUBİ dönüşü!
Abone olAkşam'ın tepe yönetimi, siyasetin 'kubi'sini aratmayan bir dönüş yaptı. Akşam, bir gün önce 'muhabirimiz' dediği kişiye, bugün 'bir kişi' diyor. İşte ayrıntılar...
Çukurova Grubu ile Doğan Grubu arasındaki kavgayı tarafların
görüşlerini virgülüne dokunmadan size aktarıyoruz. Bugüne kadar
Fatih Altaylı'nın yazılarını, Akşam'ın karşı cevabını birbir
karşınıza koyduk. Akşam'ın tepe yönetimi, ŞOK bir iddiayı da ortaya
atmıştı. Şimdi önce o haberi okuyalım isterseniz:
-" AKŞAM'ın Petrol Ofisi istasyonlarında kaçak mazot satışı
yapıldığını belgeleyen fotoğrafı, Doğan Grubu'nu sarstı.
Belge niteliğindeki fotoğrafı çeken muhabirimize haberinden
sonra baskı yapılmaya başlandı. Muhabirimize tehdit
mesajları gönderen kimliği belirsiz kişiler, fotoğrafın
'mizansen-uydurma' olduğu yönünde yazılı belge vermesini istediler.
Bu kişiler, işi daha da ileri götürüp, gazete yönetimi baskı
yaptığı için böyle bir mizansen hazırladığı yönünde 'yalan ifade'
vermesini de talep ettiler. Ağır baskıya maruz kalan
muhabirimiz, oturduğu şehri terk etti. Cumhuriyet
Savcılığı'na da suç duyurusunda bulundu."
Şimdi bugüne, yani Akşam'ın "Şeytani oyunlar kötü insanlar"
yazısına dönelim:
Sevgili okurlar;
Dün olan gelişmeleri duymuşsunuzdur. Dolayısıyla bu konuda bir yazı
yazıp size olan biteni olabildiğince açık bir şekilde anlatmak
istiyoruz. Olabildiğince diyoruz, çünkü anlatacaklarımızdan hem
kendimiz açısından hem de bu olayda karşı karşıya geldiğimiz taraf
açısından utanıyoruz. Kendimiz için utanıyoruz, çünkü öyle bir
mesleki pisliğin içine düşürüldük ki; ki yıllardır
gördüklerimizden, yaşadıklarımızdan sonra böyle inanması zor bir
pisliğin, tuzağın içine düşmemeliydik. Ama ne yapacaksınız,
medyamızın durumu da böyle işte. Komplo, şeytani oyunlar ve kötü
insanlarla dolu bizim sektörümüz, sonunda gazetemiz de oyuna
getirildi sevgili okurlar. Şu anda yapacak şey fazla yok, iş iyice
çirkeflik boyutuna çekildi, sizden ricamız anlatacaklarımızı sonuna
kadar okumanız ve kararınızı ondan sonra vermenizdir. Bu olayın iki
tarafı var, bir bize ve tarihimize bakın, bir de karşımızdaki
'Meslektaşlarımıza' bakın ve onların tarihini hatırlayın ve ondan
sonra anlatacağımız olayda neler dönmüş olabileceğini tahmin
edin.
Birkaç gün önce bir televizyon kanalında Çukurova Holding'in sahibi
Mehmet Emin Karamehmet ile ilgili son derece asılsız ve çirkin
iddialardan oluşan bir haber yapıldı. Yapılacak en iyi şey aslında
bu tür saldırı haberlerine cevap vermemek olmalı, çünkü saldırıyı
yapanların neler yapmaya hazırlıklı olduklarını çok yakından
biliriz. Ancak bu kez saldırı o kadar haksız ve onca badireyi
atlatıp da borcunu ödedikten sonra yeniden geri dönmeye hazırlanan
bir işadamına yapılmış korkunç bir saldırıydı ki; bunu düşünürken
bile insanın içi kaldırmıyor. Biz de bu olayın haksız bir
saldırıdan ibaret olduğu yolunda bir haber toparlanmasını ve sadece
belgeler üzerinden gidilmesini istedik. Sonra bu ülkede yaptığımız
sayısız karayolu seyahatinde belki bin ayrı noktada gördüğümüz ve
bizler gibi binlerce insanın da belleğine yazılmış olan 'burada
ucuz mazot satılır' ilanları aklımıza geldi ve yurt haberleri
müdürüne, 'muhabirlere haber ver, yollara çıksınlar ve gördükleri
istasyonda bir fotoğraf çeksinler' dedik. Bir saat kadar sonra
sistemimize fotoğraf düştü ve bunu da birinci sayfamızda
kullandık.
Bir gün sonra bu fotoğrafın çekildiği bölgede bir hareketlilik
olmaya başladığı haberi geldi, fotoğrafı çeken kişinin
üzerinde büyük baskı uygulandığı belirtiliyordu. Bunu
duyunca 'O zaman arkadaşı İstanbul'a davet edin de
baskılardan bir süre de olsa kurtulsun 'dedik.
Olan biten de bundan ibaret. Başına bir şeyler gelmesin diye
İstanbul'a getirttiğimiz bu insanın meğerse başına bir
şeyler çoktan gelmiş bile. İstanbul'a gelir gelmez hikayesini
değiştirdi, güya bize fotoğraf çekmek için kendisi bir mizansen
yapmış da sonra kameraya yakalanmış da... Tüm Türkiye'de
binlercesi olan ve isteyen her insanın görebileceği bir manzarayı
çekmek için bu kadar oyun oynanmak ihtiyacı da neden duyuldu, bunu
da daha anlamadık. Ama inşallah bu hikayenin ardındaki gerçek de
bir gün ortaya çıkar.
İşte böyle sevgili okurlar, pislik şimdilik bu kadar. Böyle bir
olayı yaşamış ve sizlere de yaşatmış olmaktan dolayı çok üzgünüz.
Üzerimize düşen sorumluluğun gereğini yapacağız ve bir daha böyle
bir oyuna getirilmemenin gerektirdiği tedbirleri alacağız. Kasadaki
çürük elmaları ayıkladık, oyunlarda gönüllü piyon olanlarla
bağlantımızı kestik. Karşı taraf ne hissediyor bilemeyiz.
Oyunlarının, kendilerini başardık gibi göstermenin, bir
aldatmacanın keyfini mi çıkarıyorlar, yoksa bu mesleğin düşürüldüğü
pislik için üzülüyorlar mı? İkincisinin olacağını da zannetmiyoruz
ve bu utanma olmadıkça da bu ülkede gazetecilik hep bitirilmiş ve
tüketilmiş olarak kalacaktır. Sonra düşündük; ne kadar can
damarlarına basmış olmalıyız ki, bu tür yollara başvurma ihtiyacını
hissettiler. Bu olay medya tarihine geçecek kadar lekeli ve pislik
bir olaydır, ileride basın okullarında ibretlik olay olarak
okutulacak kadar da berbattır.
Biz bu olayı kendimize duyulan güvenin tazelenmesi için bir vesile
olarak görüyoruz. Kendimizden eminiz ve okuyucuların hangi
gazetenin nasıl davranabileceği ve ahlakı hangi noktalara kadar
düşürebileceğini bizim gibi bu olaydan da yola çıkarak tekrar
göreceklerine inanıyoruz.
İki yazı arasındaki farka bakıyoruz şimdi de:
-Muhabirimiz şehri terketti...
Akşam yönetimi şehri terkettiği muhabiri meğer kendisi İstanbul'a
getirmiş:
-Bu kişiyi İstanbul'a davet ettik...
-Muhabirimiz...
-Bir kişi...
Dedik ya, Akşam'ın yönetimi siyasetin KUBİ'sini aratmayan bir
dönüşle, Türk medyasında bir ilki gerçekleştirdi. Tabii bu dönüş,
Fatih Altaylı'yı "mizansen fotoğraf" konusunda bir kez daha haklı
çıkardı.