Akşam'da gruplar cirit atıyor
Abone olAkşam Gazetesi'nin önceki günkü nüshasını 'felaketler bülteni' olarak değerlendiren Genel Yayın Yönetmeni Serdar Turgut, okurlara adeta karanlıkta gözkırptı...
Akşam Gazetesi'nin Genel Yayın Yönetmenliği'ne geldiğinden bu güne okurlarla dertleşmeyi bir rehabilitasyon aracı gören Serdar Turgut, önceki günkü gazeteyi olarak değerlendirdi.
Okurlara adeta karanlıkta göz kırpan Turgut, Akşam Gazetesi'ndeki gruplaşmalardan örtülü olarak bahsetti ve Engin Ardıç'a selam vermeyi ihmal etmedi:
- Gazeteyi gece elime aldığımda farkettim ki önceki gün bizim gazete bir 'felaket bülteni' olarak ortaya çıkmış. Ben ki Marduk meselesine kafayı taktığımdan bu yana olası felaket haberlerine alışkın bir insanım, önceki günkü gazetemiz benim bile içime baygınlık getirdi. 'İstanbul'un son 9 saniyesi' manşetteydi sonra '10 yıl içinde dünya kavrulacak' başlıklı bir haber daha vardı... Durun, derin bir soluk alın, daha bitmedi. Çünkü bir de 24 dizisi gerçek mi oluyor' başlıklı bir başka haberde de nasıl öleceğimizin bir başka biçimi anlatılıyordu.
Bunları okuduktan sonra 'acaba bizim arkadaşlar bana bir mesaj mı vermek istiyorlar ki' diye de düşündüm. O kadar mutsuz olmalılar ki dünyanın sonu üzerinde düşünmek onları mutlu ediyordu galiba, bu meseleye el atmak üzere bunu bir kenara not ettim. Ertesi gün onlara tam 'neden bu kadar mutsuzsunuz ki' diye soracaktım ama, aniden 'acaba İstanbul'u tsunami vurur mu' sorusunu tartışmaya başladılar. Ben de sorumu sormaktan hemen vazgeçtim ve işlerin düzelmesini zamana bıraktım (bu davranış iyi yöneticiliğin olmazsa olmaz koşuludur).
Şurası da açıktır ki dünya sonumuzun çok yakında olduğunu düşünen delilerle doludur. Bu böyledir de, bir gazetenin genel yayın yönetmeninden yazı işleri müdürlerine kadar hemen herkesin bu şekilde tamamen delirdiği galiba ilk kez oluyor. Bunun sonucunu ise önceki gün görebiliyordunuz; ölüm üzerine çeşitlemeler ve bir tür felaketler kataloğu haline dönüşmüştü gazete.
Muhakkak ki dünyanın sonunun yakın olduğu düşüncesi insanı bayağı rahatlatan bir düşüncedir de aynı zamanda. Örneğin dünyanın sonunun yakın olduğunu düşünürseniz, 'borçlarımı nasıl ödeyeceğim' diye hiç kaygı duymaz ve kredi kartınızı sürekli kullanırsınız. Sonra, hastalanmaktan da korkmamaya başlarsınız... Çocukların büyüyünce ne olacaklarını da düşünmezsiniz artık. Hatta ve hatta karınızdan bile korkmamaya başlayabilirsiniz.
Tabii şu da var: İnsanlar temelde absürd olan fikirlere pek çabuk inanırlar, neredeyse dünya yaratıldığından bu yana dünyanın sonunun pek yakında olduğuna inanan abuk insanlar hep varolmuştur. İnsanların abukluğu bununla da sınırlı değildir, bir keresinde bir Fransız, kendisinin uzaylılar tarafından kaçırılıp bir süre tutsak edildiğini ortaya atmıştı. Üstelik de tutsak edildiği uzay gemisinde son derece akıcı Fransızca konuşan yeşil bir yaratığın kendisine insanların uzay yaratıkları tarafından laboratuvarda imal edildiklerini anlattığını da söylemişti. Acaba adam bunları anlattığında rasyonel olarak olması gereken mi olmuştu ve adamcağız direkt olarak maksimum güvenlıkli bir tımarhaneye mi atılmıştı diye merak ediyorsanız, ben de size 'saçmalamayın, olur mu öyle şey' diyeceğim. Çünkü adamcağız bunları anlattıktan sonra kendisine özgü bir din oluşturdu ve de dahası ona tapan binlerce mürit çevresinde toplandı.
(Böyle tuhaflıkların sadece Amerikalılara özgü olduğunu düşünenler gördüğünüz gibi yanılıyor; bir de şu var: Dünyada bir tek Fransızlar uzaydan gelen yeşil renkte ve büyük ihtimalle de çirkin olan bir yaratığın akıcı bir Fransızca konuşacağını düşünebilirler. Yaratığın renginin yeşil ve de üstelik çirkin olması onu Fransızların gözünde sempatik kılmış da olabilir. Bu yaratık tanımının nasıl da kurbağaya benzemekte olduğunu bilmem farkettiniz mi?)
Ben yazıyı burada keseceğim. Şimdi gündelik rutin Engin Ardıç'ı kontrol etme zamanım, bakalım bugün Kuzey Kutbu'na kaçmış mı?.. Malum o kaçarsa ben de arkasından gideceğim, çünkü Marduk dünyaya çarptığında o anda bulunulacak en iyi yer Kuzey Kutbu'dur.
Son söz olarak siz okuyucularıma şu bilgiyi de iletmek istiyorum: Engin ve ben bu gazetenin en rasyonel düşünen grubunu oluşturmaktayız! Bilmem anlatabiliyor muyum?
Yazı: Serdar Turgut
Kaynak: