Akşam ve Taraf yazarı aynı konuyu yazdı
Abone olAkşam gazetesinden Gürkan Hacır ile Taraf'tan Ayşe Hür aynı konuyu, Kazım Karabekir'in matbaadan toplatılarak yakılan İstiklal Harbimizin Esasları kitabını gazete sayfalarına taşıdı.
Akşam gazetesinden Gürkan Hacır ile Taraf'tan Ayşe Hür aynı konuyu, Kazım Karabekir'in matbaadan toplatılarak yakılan İstiklal Harbimizin Esasları kitabını gazete sayfalarına taşıdı.
İşte iki farklı yazarın kaleminden Kazım Karabekir'in kitabının başına gelenler:
AYŞE HÜR: Kazım Karabekir’in kitabı
Pek çok gazetede Ahmet Şık’ın İmam’ın Ordusu‘nun Türkiye’de
matbaada imha edilen ilk kitap olduğunu belirten haberler, köşe
yazıları çıktı. Ancak bu iddia doğru değil. Daha önce de değindiğim
gibi Türkiye’de daha matbaa aşamasında imha edilmiş ilk kitap Kazım
Karabekir’in İstiklal Harbimizin Esasları kitabı.
Bilindiği gibi Mustafa Kemal ve Karabekir Paşa, Milli
Mücadele’yi başarıya ulaştıran iki eski dost, iki kahraman asker,
iki ihtilalcıdır. Ancak daha işin başından itibaren çok konuda
farklı düşünen ikilinin yolları, 1923’te Cumhuriyet’in İlanı ve
1924’te Halifeliğin İlgası’ndan sonra kesin olarak ayrılmıştı.
1924/1925’teki başarısız Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası (TpCF)
deneyimi ve 1926’daki İzmir Suikastı Davası’ndan sonra evinde bir
nevi hapis hayatı yaşamak zorunda bırakılan Kazım Karabekir, 1933
yılında, Mahmut Soydan’ın çıkardığı Milliyet gazetesindeki
“Ankaralı’nın Defteri” isimli sütununda “Millici” imzasıyla
kendisini eleştiren yazılara “hakikatleri ortaya koymak için” yedi
cevap göndermişti. O günlerde yapılan tahminlere göre, “Millici” ya
Mustafa Kemal, ya da onun yakın dostları Falih Rıfkı (Atay) veya
Mahzar Müfit’ti (Kansu) idi. Mektuplarından sonuncusu “devletin
beynelmilel menfaatlerine aykırı olduğu” gerekçesiyle gazetede
yayımlanmayınca Karabekir Paşa, Milli Mücadele dönemini kendi bakış
açısından ele alan İstiklal Harbimizin Esasları kitabını yazmaya
başlamıştı.
İnönü’nün ihbarı
Bundan sonrasını İstiklal Mahkemeleri’nin ünlü üyesi Kılıç
Ali’nin hatıralarından izleyelim: İsmet İnönü bir gün Mustafa
Kemal’e “Kazım Karabekir Paşa, nutkunuza cevap olarak bir kitap
yazmış. Bugünlerde birkaç muhalif gazetede reklamı yapılarak
yayımlanacakmış. Bu teşebbüsü önemli gördüğüm için kendisiyle
görüşmeye ve gerçeği öğrenmeye çalıştım; fakat bir sonuç alamadım.”
Kılıç Ali’ye göre İnönü’nün asıl endişesi kitapta kendisi hakkında
da bazı ‘hakikatlerin’ olmasıydı. Mustafa Kemal bu bilgi üzerine,
“Kılıç, sen madem bu akşam İstanbul’a gidiyorsun, orada bunu da
öğrenmeye çalış. Gerçekten böyle bir şey var mı? Herkes böyle bir
kitap yazabilir. Ancak İsmet Paşa’nın dediği gibi gösteri şeklinde
niçin yapılsın? Bunları bir anla” demişti.
Kitaplar kireç ocağına
Kılıç Ali’nin aklına gelen yöntem ise matbaa sahibine bir miktar
para verip, kitabın nüshalarını basılmadan elde etmekti. Kılıç
Ali’ye göre 1.800 ya da iki bin lira karşılığında kitabın 3000
kadar nüshası Cağaloğlu’ndaki Sinan Matbaası’ndan alındı ve başka
kaynaklardan öğrendiğimize göre Topkapı yakınlarında kireç
ocaklarında yakıldı. Ancak İsmet İnönü bunu yeterli görmemiş, Kılıç
Ali’ye, Kazım Karabekir’in elinde tüm nüshaların ve belgelerin
kalması halinde tehlikenin yok olmadığını söylemişti. Bunun üzerine
İstanbul Cumhuriyet Savcılığı’nın emri ile Kazım Karabekir’in
Erenköy’deki köşkü ile Paşa’nın yakın arkadaşı Cafer Tayyar
(Eğilmez) Paşa’nın ve başka birkaç kişinin daha evi basıldı. Ele
geçirilen belgeler çuvallarla Ankara‘ya getirildi. Genelkurmay’da
bir heyet ve Mustafa Kemal bu belgeleri inceledi. Kılıç Ali’nin
iddiasına göre Mustafa Kemal belgelerin Kazım Karabekir’de
kalmasında mahzur görmedi. Sadece “askeriye ile ilgili olanların
Genelkurmay’a verilmesini” istedi. Kitabın kendisi hakkında ise ne
dediğini Kılıç Ali söylemiyor ama kitabın müsadere edilen
nüshalarından biri üzerinden Mustafa Kemal tarafından hazırlanan
dokuz sayfalık ve 33 maddelik yanıtlarda, bazı açıklamaların yanı
sıra, “yalan”, “saçma ve ayıp”, “saçma ve şantaj”, “beyinsizce”
şeklinde notlar düşüldüğü görülüyor.
GÜRKAN HACIR: 78 yıl önce benzerini
Karabekir Pasa yasadı
Hepimiz Ahmet Şık'ın yayınlanmamış kitabına yapılanları görünce
infiale kapıldık. Bu kadar da olmaz, dedik. Basılmamış bir kitap
toplatılıp yasaklanır mıydı? Hep söylüyorum, ülkede rejim
değişiyor. 'Yeni Türkiye' kuruluyor. Ve bu 'Yeni Türkiye'
kurulurken tıpkı eskisinin kuruluşunda yaşananların benzeriyle
karşılaşıyoruz. Ahmet Şık'ın kitabının başına gelenler milli
mücadelemizin büyük ismi Kazım Karabekir Paşa'nın da başına
gelmişti. Bakın Kazım Karabekir Paşa bir kitap yüzünden neler
yaşadı?
MUSTAFA Kemal Atatürk ve Kazım Karabekir'in yolları cumhuriyetin
kuruluşuyla birlikte ayrıldı. Kurtuluş savaşında omuz omuza
savaşmış bu iki eski dost ayrı düştü. Kazım Karabekir'in Atatürk'e
örgütlü muhalefete kalkışması ise yarayı derinleştirdi.
Karabekir Paşa'nın, ülkede ilk partisel muhalefet deneyimi
sayılabilecek Terakki Perver Cumhuriyet Fırkası'nı kurmasının
ardından, 1926'daki 'Gazi'ye suikast girişimi' suçlamasıyla
tutuklanması da iki kader arkadaşının yol ayrılığı oldu.
Artık Karabekir Paşa, 'Başkomutanım' dediği Mustafa Kemal'i 'Tek
adam'lıkla suçluyor, Gazi ise ' O olmasa Kurtuluş Savaşı'nı
kazanamazdık' dediği eski silah arkadaşını yapılması zorunlu
devrimlerin önünde engel görüyordu.
İPLER İYİCE GERİLDİ
Yıllardır dipten ve derinden devam eden polemiklerle
gerilen ipler, 1933 yılının yazında kopmaya hazırdı.
Atatürk'ün yakın çevresinin kaleme aldığı tahmin edilen K.
Karabekir'i suçlayıcı bir yazının Milliyet Gazetesi'nde
yayımlanması, Karabekir'i harekete geçirmeye yetti; 'Millici'
imzasıyla yayınlanan yazının ardından Karabekir yanıt verdi. Onu
'Millici'den gelen yanıt izledi.
Milliyet Gazetesi'nde tam altı gün süren bu sert polemik,
Karabekir'in yedinci günde hazırladığı cevap yazısına gazete
yönetiminin yayın izni vermemesiyle sona erdi.
Gazetenin gerekçesi basitti.
Yazıdaki bazı bölümler, uluslararası siyasetimizle ilişkiliydi ve
yayınlanması ülke çıkarlarımıza ters bir durum yaratabilirdi.