AKPde Arınç Şener kavgası
Abone olArınç'ın 23 Nisan'da yaptığı konuşma, AKP'de başını Şener'in çektiği grup tarafından hoş karşılanmadı
Cumhurbaşkanı Ahmet Nedet Sezer'in 12 Nisan'da Harp
Akademileri'nde, TBMM Başkanı Bülent Arınç'ın da 23 Nisan'da Meclis
Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmalar, Türkiye'nin önündeki bir yılın
siyasi tartışmasını cumhurbaşkanlığı seçimi olarak belirledi. Bu
tartışmanın zemini de ortaya çıktı: Laiklik-türban tartışması.
Sezer ve Arınç'ın sözlerinin bu tartışmadaki iki kutup olarak
çerçeveyi belirlediği söylenebilir. Başbakan Tayyip Erdoğan, CHP
lideri Deniz Baykal, Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener ve
Dokuzuncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in konu üzerine yaptıkları
çıkışları, hep bu çerçeve içinde değerlendirmek mümkün.
Önümüzdeki yıl bugünlerde Türkiye ya 11'inci cumhurbaşkanını
seçmiş, ya da oyluyor olacak. Arınç'ın konuşmasını 'Erdoğan
cumhurbaşkanı olmayacaksa, ben olabilirim' şeklinde algılayıp,
vaadini de 'laiklik tanımı yeniden yapılmış bir Anayasa' olarak
tanımlayan yorumcular oldu. Ancak Arınç'ın laikliğe ilişkin
sözlerine Baykal'ın 'Ahmedinecad' benzetmesi kadar köşeli bir
eleştiri de, 'Anayasa'nın 24'üncü maddesindeki laiklik tanımıyla
sorununun olmadığını' söyleyen Şener'den geldi.
Şener ile dün, Arınç'ın konuşması, cumhurbaşkanlığı seçimi
senaryoları, laiklik ve erken seçim tartışmaları üzerine yaptığımız
söyleşi, hem AK parti içinde, hem AK Parti ile muhalefet arasında,
hem de cumhurbaşkanlığı seçimlerine doğru kamuoyunda yankıya yol
açacak türden oldu.
İşte Şener'e sorularımız ve yanıtları:
Örnek: Sezer'in seçilmesi
Başbakan Erdoğan cumhurbaşkanlığına aday olursa, AK Parti grubunda
fazla fire olmadan seçileceği anlaşılıyor. Peki olmazsa, Arınç aday
olursa karşısına aday çıkar mı?
- Çıkmaması imkânsız. Tabii daha bir yıl kala ihtimaller üzerine
konuşmak siyasete çok uygun olmayabilir. Bülent bey cumhurbaşkanı
seçilemez diye bir görüş içinde değilim; öyle gerekiyorsa konsensüs
öyle çıkarsa oy veririz. Ama ben öyle bir durumda başka aday
çıkmamasını imkânsız görüyorum. Yürüdüğümüz tarlayı biliyoruz. Bu
tarlada sadece buğday yetişmez.
Ayrıca Türkiye'de seçim dönemlerinde nasıl bir ortam olduğunu
biliyoruz. Bir kez adaylar ortaya çıkmaya başlarsa, mutlaka ilk
akla gelen, ya da isteyen kişi değil, hiç akla gelmeyen biri de
aradan sıyrılıp seçilebilir. Bunun en iyi örneği, güçlü siyasi
adaylar varken, bir hukukçunun, Anayasa Mahkemesi Başkanı Ahmet
Necdet Sezer'in seçilmesidir.
Tayyip Bey aday olmaz, ama Bülent bey aday olursa, siz de
olur musunuz?
- Öyle bir hesabım, düşüncem yok. Ama öyle bir durumda başka
adaylar da çıkabilir
'Üzerimize yapışırdı'
Arınç 23 Nisan'da laikliğin tanımının yeniden yapılması gerektiğini
söyledi. Siz 24'üncü maddedeki tanımla sorununuz olmadığını
söylediniz. Parti içinde de bir tartışma görüntüsü var.
- O sözü söylemeseydim, sanki Bülent beyin söyledikleri parti
görüşlerini temsil ediyor, partinin tamamında kabul görüyor gibi
algılanacaktı. Bu görüş üzerimize yapışacaktı. Bu nedenle
konuştum.
Ama Başbakan Erdoğan 25 Nisan grup konuşmasında, Arınç'ın
söylediklerini büyük ölçüde sahiplendi. Yalnızca 'Şimdi konuşmanın
sırası mıydı?' gibi, adeta bir sitemi oldu. En azından toplumda
böyle algılandı.
- Sayın Başbakan'ın konuşmasını da geniş olarak değerlendirmek
lazım. Türkiye'nin şu anda daha fazla çatışmaya değil, daha fazla
istikrara ihtiyacı var. Başbakan Türkiye'nin şu anda böyle bir
tartışmaya ihtiyacı olmadığını söyledi bence. Türkiye'nin öncelikli
sorunları var. İşsizliğin düşürülmesi, tarım kesiminin sorunları
gibi.
'Seçmen irrasyonel düşünmüyor'
Sayın Arınç, türban ve kamusal alan sorununun öncelikli görüldüğünü
ilan etti. Sayın Demirel ise, 'Meclis'te çoğunluğunuz var, gücünüz
yetiyorsa çözün' diyor. Bu sorunun çözülmesi talebi size gelmiyor
mu?
- Türban sorunu, başörtüsü sorunu bütün sağ partilerin tabanında
var, ama ağırlıkla bizim tabanımızda olduğu söylenebilir. Bu sorunu
çözmemiz talep edilmiyor mu? Ediliyor. Ama artık seçmen irrasyonel
düşünceye itibar etmiyor. Yani türban sorununu nasıl çözersen çöz,
ne bedel ödenirse ödensin demiyor. Oy çoğunluğuna sahip olan her
sorunu çözer inancından, çözümlerin toplumsal uzlaşmayla
bulunabileceği düşüncesine geliyor. Her ne pahasına çözümün bir
maliyeti olduğunu biliyor.
Birincisi, nedir o maliyet? İkincisi sayın Arınç, gerekirse
referandumun göze alınması gerektiğini söylüyor.
- Ben toplumun buna hazır olmadığını, zorlanmaması gerektiğini
söylüyorum. Maliyet, zaten toplumun sürekli bir tartışma ve gerilim
ortamında bulunmasıdır.
'Anayasa'ya uygun konuşmadı'
'Hazır değil' derken, Arınç'ın çıkışını zamanlama açısından mı
yanlış buldunuz?
- Yalnız zamanlama değil. Ben laiklik tanımında da bir belirsizlik
olduğunu düşünmüyorum. 24'üncü madde laiklik ve devlet ilişkisini
açıklıyor. O anlamda Cumhurbaşkanı'nın konuşmasının da 24'üncü
maddeye uygun olmadığına inanıyorum. Toplumu sürekli olarak 'türban
için her bedel ödenmeli' kutbu ile 'laiklik toplumsal ve kişisel
her alanı belirler' kutbu arasında sıkıştıracak tartışmalardan
kaçınılması gerektiğini düşünüyorum.
'Gerilim aşılmalı'
Sezer'in ve Arınç'ın konuşmalarının böyle bir kutuplaşmayı
getirdiğini mi düşünüyorsunuz?
- Türkiye'de siyaset ile diğer devlet kurumları arasında yıllara
dayanan bir güvensizlik var. Bu güvensizlik, ülke güvenliğine dahi
etki eder bir zafiyet ortaya çıkarıyor. Irak savaşı, İran krizi
gibi sorunlarla da uğraşan Türkiye, bu tartışmalarla kendi içinde
zafiyet sergiler hale düşüyor. Bu güvensizliğin aşılmasında biz
siyasilere büyük rol düştüğüne inanıyorum.
Çıkışınızın AK Parti grubunda desteklendiği yolunda izlenim var. Bu
durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Siyasette artılar değil, eksiler önemlidir. Övgüler unutulur,
yergiler kalır.
Bunu hükümet icraatına uygulamak da mümkün ama. Diyorsunuz ki,
enflasyon düştü, çiftçiye şu kadar destek verdik, şu kadar toplu
konut yaptık... Ama seçim zamanı yaklaştıkça, seçmen olumlu
gelişmeleri unutma, olumsuzları hatırlama eğilimine girer.
- Doğru. Ancak biz, Türk halkının yıllardır aradığı istikrar
ortamını kaybetmek istemeyeceğine inanıyoruz. Sert tartışmalara
girmek istememiz de bu yüzden. Dolayısıyla, iktidarımızın
getirdikleri halkın hafızasından kolay silinmez diye
düşünüyorum.
'Erken seçim yok, ama..'
Hep soruluyor ama, var mı erken seçim?
- Bizim gündemimizde yok. Seçim 2007'de zamanında yapılacak. Ama
siyasette her zaman önünüze hesaplamadığınız bir şey konulur, bir
gelişme olur, seçime gitmek zorunda kalırsınız. Küçük de olsa bunu
bir ihtimal olarak hesaba katmak lazım.
Ne olabilir böyle bir gelişme?
- Şu an bilemeyiz. Ama mevcut durum, erken değil, zamanında seçimi
zorluyor.
Muhalefet tersini söylüyor. Biraz açar mısınız?
- Bir kere, İran durumunun belirsizliği var. İran'da ne olacağı
belli değilken seçime gitmek ne kadar doğru olur?
'Güçlü muhalefet yok'
Sizi hükümete getiren 2002 seçimleri Irak savaşının arifesinde
yapılmıştı.
- Ayrıca, erken seçim için toplumda da büyük bir talep yok. Dört
yıl dolarken Türkiye'de seçim isteklerinin başlaması doğal. Ama
bize gelen anketlere göre, toplumun dörtte üçü erken seçim
istemiyor. Öyle meydanlar seçim talebiyle doluyor filan değil.
Bunda, en büyük pay ise, karşılarında alternatif oluşturacak bir
muhalefet partisi bulamamaları. Bize alternatif oluşturacak, güçlü
muhalefet yok.
Sonuç
Başbakan Yardımcısı Şener'in verdiği yanıtların altında, kendisini
hep hissettiren bir senaryo var. Erdoğan cumhurbaşkanı seçilse de,
seçilmese de AK Parti içinde ciddi bir rekabet su yüzüne çıkacak
gibi görünüyor. Erdoğan zor bir karar verecek.
Radikal