AKP, PKK, Cemaat / Parçala, Böl, Yut…

Tamer DURAN tamerduran@internethaber.com

Türkiye üzerinde yürütülen “parçala, böl, yut” projesi, defalarca sahnelenmesine rağmen günümüze kadar başarılı olamadı.

Ancak şimdi durum biraz farklı; Pakistan, Afganistan, Suriye veya Irak’a dönüşmemiz an meselesi.

Yıllardır süregelen ayrıştırma politikaları meyvesini vermiş ve bölünüp, parçalanmak için ihtiyaç duyulacak her türlü ortam ve şartlar hazır.

Bu noktaya nasıl gelindiğini uzun uzadıya anlatmanın manası da faydası da yok. Ancak bundan sonra ne yapılması gerektiği konusunda söylenecek çok şey var.

Hafızalar taranıp “parçala, böl, yut” projesinin yerel taşeronlarının kimler olduğu anımsanabilirse, bu yönde söylenecek her söz ıskalamadan hedefini bulacaktır.

Dilerseniz önce sahnedeki aktörlere göz atalım;

İzlediğimiz oyunun tartışmasız baş aktörü, Recep Tayyip Erdoğan...

Kullandığı enstürmanların başında din gelmesine rağmen mezhepçilik ve etnik ayrımcılığı kullanmakta da oldukça mahir. 

AKP, PKK, Cemaat…

Devlet Bahçeli liderliğindeki MHP, bu üçlü rol paylaşımının karşısındaymış gibi gözükse de baş aktörün yancısı rolünü, en az partinin varlık nedeni olan soğuk savaş dönemindeki tutumu kadar başarıyla sahnelemekte. Bahçeli’nin izahı imkânsız bu tutumu, seçmen kitlesinde belirli sayıdaki Kemalist seçmeninin rahatsızlık duymasına neden olmaktadır.

HDP ise, sahnelenen oyunun repliklerini unutup, ara sıra doğaçlama rol kesmesiyle, henüz kişiliği oturmamış yardımcı aktör görüntüsü vermekte. Bir yandan Türkiye partisi olma iddiasındayken diğer yandan etnik ayrışım politikalarının etkisiyle Kürt ırkçılığından yakasını bir türlü kurtaramadığı görülüyor. 

CHP’ye gelince;

Parti olarak, Kemal Kılıçdaroğlu ile yakaladığı sinerjiyi, anti demokratik ve yoğun karalama propagandalarının baskısıyla ilk başlarda doğru kullanamamış olsa da nitelikli ve güçlü kadrosu sayesinde kamuoyunu, Türkiye Cumhuriyeti’ni fabrika ayarlarına döndürebilecek tek alternatifin CHP olduğuna ikna etmiş gibi...

Halkın, toplumsal barış, huzur ve adalet beklentisine karşılık bulabileceği tek adres olduğu artık diğer partilerin seçmenleri tarafından da telaffuz edildiğine şahit olmaktayız ki; olası erken seçimin, algı üzerine inşa edilen anket sonuçlarını yerle yeksan edecek boyutta CHP’nin yükselişi ile sonuçlanacağı çok açık.

Yani, “Türkiye Cumhuriyeti’nin geleceğine yön verecek baş aktör bundan sonra CHP olacaktır” denebilir. Gelecekte atılacak öncelikli adımların ve hatta fabrika ayarlarına dönüşte izlenecek yol haritasının ne şekilde olacağını tahmin etmek artık zor değil. CHP’nin koalisyon görüşmelerinde ısrarla öne sürdüğü maddeler ve olmazsa olmazlar, aslında Türkiye’nin gelecekteki yol haritasına da ışık tutmaktadır.