Aköz'ün sahtekar bulduğu enteller
Abone olEmre Aköz, medya ve tv'yi eleştiren bazı kişilerin aslında kendilerini topluma aydın gibi göstermek için eleştirdiklerini, bu kişilerin aydınlığa layık olmadıklarını söylüyo
Sabah Gazetesi yazarı Emre Aköz, medyayı ve özellikle de televizyonu eleşitiren bazı kişilerin aslında hiç bir şey bilmediklerini söylüyor. Aköz, bu kişilerin topluma kendilerini entellektüel göstermek amacıyla televizyonlarda boy gösterdiklerini iddia ediyor...
1970'li, 80'li yıllar... O vakitler entel olmanın ölçütü arabesk müziği yerden yere vurmaktı. Niye? Çünkü bir şeyi eleştirdiğin zaman, kafası pek çalışmayanlar, senin 'daha üstün, daha iyi' olduğunu sanıyor.
Bu mekanizmadan yararlanıp, mesela 'arabesk kötüdür' dersen... Yüksek zevklere sahip olduğun 'imajı'nı veriyorsun. Arabeski varoş kitleleri dinliyor. O halde sen onlardan değilsin. Böylece 'sınıf yapmış' oluyorsun.
İşin gülünç yanı: Bu takımın yüzeyselliği arabeske laf ederken doğru dürüst bir dayanağı olmamasından belliydi. Çünkü bu konudaki ilk ciddi araştırma, arabesk müziğin ortaya çıkışından 20 yıl sonra, 1990'da yayımlandı.
Bizim enteller ise 'yoz', 'bayağı', 'dejenere' gibi kelimeler kullanarak arabeski eleştirdiklerini vehmettiler. Sanki bir şeyi beğenmediğini söylemek fikirmiş gibi... Adam ne demiş: "Önyargılarını yeniden düzenlemeyi düşünce sanıyorlar!"
***
Bugün yine aynı kelimeleri işitiyoruz: 'Bayağı, yoz, dejenere...'
Ancak hedef değişti. Arabeskin yerini, genel olarak medya, özel olarak da TV aldı.
Tabii bu 'sözde' TV eleştirisinin de kendi içinde trendleri var: Çok değil iki üç yıl öncesine kadar "TV'deki şiddet görüntüleri, toplumda şiddete yol açar" gibi hiçbir geçerliliği olmayan laflar ediyorlardı.
Ama o tarz 'saptamaların' modası geçti. Artık "TV'de sadece eğlence var; bu kadar da olmaz" diyorlar. Bu tavrın, kendilerince en şık biçimi de, o sözleri bir TV programında söylemek! Bir heves stüdyoya koşmak, önce makyaj yaptırıp ardından da kameralar karşısında "TV kötüdür" demek!
İş o raddeye vardı ki...
Geçenlerde bir panel düzenlendi. Tartışma konusu neydi biliyor musunuz? Sıkı durun: 'Bu medyayla yeni bir dünya mümkün mü?'
Solun geldiği noktaya bakın: Kapitalizmi bırakıp medyaya takmışlar. Sanki TV, onların arzu ettiği gibi olsa; devrim patlayacak, düzen değişecek, mutlu mesut günler gelecek. Allah akıl fikir versin.
***
Sözde eleştiri' tabirini boşuna kullanmadım. 'Ay ne iğrenç' demenin nesi eleştiri? 'Ay ne iğrenç' demenin, 'Ay ne hoş' demekten bir farkı var mı? Beğeni ifadesi ne zaman eleştiri oldu?
Ama dedim ya... Şık duruyor. 'Fikir insanı' sayılıyorsun. Hele Neil Postman'dan, Jean Baudrillard'dan ya da Adorno'dan bir de alıntı çakarsan... Havandan geçilmez. Süper aydın mertebesine ulaşırsın.
Neyse... Bu takımın asıl tahammül edemediği nedir biliyor musunuz? Özellikle TV'nin; toplumda zaten olup da... Diplerde yüzen inançları, hayat tarzlarını, kavrayış biçimlerini su yüzüne çıkarması... Yani: Kuytuda kalanı görünür kılması. Bastırılmış olanı serbest bırakması.
Ekrana baktıklarında bilmedikleri, garipsedikleri, hatta tiksindikleri bir toplumla karşılaşıyorlar. Anlamadıkları, ilişki kuramadıkları ve daha da acısı, onlara hiç kulak vermeyen bu toplumu 'görmek' istemiyorlar.
Aslında uzaktan kumandaya basarak o görüntülerden kolayca kurtulabilirler. Ama bunun yerine ahkam kesmeyi tercih ediyorlar. Çünkü böylesi hem kendilerini olumlama imkanı veriyor, hem de getirisi fena sayılmaz: "Ün ve paranın kime zararı var şekerim?"
Not: Tabii ki TV'nin laf edilecek bin tane abukluğu var; ama bunların yaptığı başka.
YAZI:SABAH