Aköz'e göre gazetecilik kutsal değil
Abone olAli Kemal'in basın şehidi olup olmadığı tartışılırken Sabah yazarı Emre Aköz olaya farklı bir gözle baktı. Aköz gazeteciliğin kutsal bir meslek olmadığını savundu.
Gazeteci Ali Kemal şehit mi değil mi tartışmalarına katılan Emre
Aköz gazeteciliğin kutsal bir meslek olmadığını savundu. Yazar
şehitlik ve kutsallık kavramlarından yola çıkarak yazısıyla
tartışmalara noktayı koydu.
Yazı: Emre Aköz
Kaynak:
-Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin internet sitesinde 'Basın
Şehitleri' başlıklı bir bölüm var. Burada 1922'de linç edilen,
'Kurtuluş Savaşı' karşıtı Ali Kemal de yer alıyordu. Eleştiriler
üzerine Cemiyet, Ali Kemal'in adını listeden çıkardı.
Ali Kemal orada yer almalı mı, almamalı mı? Ben bunu değil, listeye
uygun görülen 'başlığı' tartışmamız gerektiğini düşünüyorum.
Gördüğüm kadarıyla 'şehit' kelimesini bol keseden kullanıyoruz.
Şehit ne demek? "Kutsal bir ülkü veya inanç uğruna savaşırken ölen
kimse..." Cemiyet öldürülen gazeteciler için neden 'Basın Şehidi'
tabirini tercih ediyor? 'Katledilen Gazeteciler' daha uygun olmaz
mı?
Böyle düşünüyorum çünkü gazetecilik, 'kutsal bir ülkü veya inanç
uğruna savaşmak' değil ki! Gazetecilik de diğer meslekler gibi bir
meslek, bir iş. Diyelim ki Irak'ta haber yapan bir gazetecinin
öldürülmesi ile... Irak'a mal taşıyan bir kamyon şoförünün
öldürülmesi arasında ne fark var? Haber kutsal bir şey mi?
Hayır.
Habercilik kutsallık atfedilecek bir faaliyet mi? Hayır. Gazeteci
kutsal bir kişilik mi? Hayır. O zaman niye 'şehit' deniyor?
Gazeteciliği küçümsediğimi sanmayın. İç ve dış haberleri halka
duyurmak... Yolsuzlukları ortaya çıkarmak... Olayların ardındaki
'derin' anlamı çözmeye çalışmak... Bunlar elbette önemli. Tamam da
kutsallık bunun neresinde? Sanırım kutsallık arayışı Türk basınının
Osmanlı döneminde devlete bağımlı bir biçimde doğmasından
geliyor.
Bu bağımlılık Atatürk ve İnönü döneminde iyice pekişti. Habercilik
adeta bir devlet görevi gibi algılandı.
Ama o eskidendi. Basın mekân olarak da, yaklaşım olarak da
'Babıali'yi geride bıraktı. Yani bugün 'devletin ideolojik aygıtı'
değil.
Tabii ki bu işlevi iştahla sürdüren birçok gazeteci ve yayın organı
var. Ama baskın eğilim o değil. Medyalaşma çağında çok seslilik
hâkim oluyor.
Bence Cemiyet yönetimi de artık zihniyetini değiştirmelidir.
Değişimin ilk ayağı olarak 'Basın Şehitleri' tabiri kaldırılmalı,
onun yerine mesela 'Katledilen Gazeteciler' ibaresi konmalı. Ayrıca
bu gazetecilerin nasıl, niye, kimin tarafından öldürüldüğü de
yazılmalı.
Ancak böyle yapılırsa terör kurbanı Uğur Mumcu'dan polis dayağıyla
ölen Metin Göktepe'ye, farklı eğilimlerdeki isimler bir araya
gelir. Ve Ali Kemal de o yeni listede yerini alır!
Not: Sahi o listede, 27 Mart 1923'te Mustafa Kemal'in fedaisi Topal
Osman tarafından öldürülen, Tan gazetesi sahibi ve Trabzon
milletvekili Ali Şükrü bey neden yok? Söyleyin bakalım!