Akillere en çok söylenen söz
Abone olBurdur'da şehit ailesini ziyaret eden Akdeniz grubundan yazar Nihal Bengisu Karaca, izlenimlerini anlattı.
Akil insanlar heyetinde yer alan Gazeteci Nihal Bengisu Karaca,
görüşlerini aldığı halkın ne söylediğini anlattı:
"Lütfen Öcalan serbest kalmasın, bunu kabullenemeyiz’ diyor. Bölünme riskini tetikleyecek düzenlemelerden kaçınılmasını şiddetle talep ediyorlar."
Karaca, Burdur’da bir şehit ailesine yaptıkları ziyaretten sonra çözüm konusunda umudunun arttığını, ancak Abdullah Öcalan’ın meşru bir aktör olarak hazmedilmesinin kolay olmayacağını ifade etti.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin akil insanlar hakkında sarf
ettiği sözlerin eleştiri sınırını aşıp kışkırtmaya girdiğini
belirten Karaca, “Bu heyette memlekete zararı dokunacak bir şey
yapmaktansa ölmeyi tercih edecek birçok insan var.” dedi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Dolmabahçe’deki Çalışma Ofisi’nde
yaptığı toplantının ardından çözüm süreci için yollara düşen Akil
İnsanlar heyeti, kendi bölgelerindeki çalışmalarını sürdürüyor.
Burdur’da şehit ailesini ziyaret eden Akdeniz grubundan yazar Nihal
Bengisu Karaca, izlenimlerini ve kendilerine yönelik tepkileri
Cihan Haber Ajansı’na değerlendirdi.
ŞEHİT AİLESİNİ ZİYARETİMİZDE UMUDUM ARTTI'
Nihal B. Karaca, şehit ailesine yaptıkları ziyarete dair
izlenimlerini şöyle anlattı: “Astsubay Orhan Yener’in annesini ve
babasını ziyaret ettik. Aile hala acısını atlatabilmiş değildi
doğal olarak. Ali ve Kezban Yener çifti, ‘Yeter ki kan dursun,
başka anneler ağlamasın’ diyorlardı. Ama dikkat çeken bir şey oldu
o esnada. Baba Ali Eren, bir ara ‘Bu anarşistler artık kan dökmeyi
durdursun’ diye bir şey söyleyecek oldu. Anne hemen müdahale etti:
‘Kötü konuşma’ dedi. ‘Bizim tek istediğimiz başkalarının da bizim
gibi acı çekmemesi’ dedi. Onca acıya rağmen anne yüreği başka
sorunun diğer tarafındakilere hala hakaret edemiyor, etmeye
yeltenen eşini durduruyordu. İnsanımızın bu ahlakı, bu diline hakim
olma basireti, uyumu ve masumluğu nedeniyledir ki, umudum
arttı.”
“AMACIMIZ; NASİHAT VERMEK DEĞİL, DİNLEMEK'
Akil İnsanlar’ın çalışma şeklinden de söz eden Karaca, Akdeniz
grubu olarak iki aylık süre içinde bütün illeri ve bazı ilçeleri
ziyaret edeceklerini anlattı. Burdur’daki ziyaretlerinde sivil
toplum kuruluşu temsilcileri ile bir araya geldiklerini ifade eden
Karaca, “Her grup belirlenen sorular etrafında üçer tur tartıştılar
ve grup sözcüleri de her turun sonunda gruplardan çıkan soru, kaygı
ve önerilerini açıkladılar. Ayrıca münferit söz isteyen kimseler de
program bitiminde söz aldı. Akil insanlar grubu ise tüm bu
tartışmalara gözcülük etti, tartışmaları not aldık. Bunun dışında
bir şehit ailesi ziyareti yaptık, yerel kanaat önderleri ile
görüştük ve yine yerel gazete sahipleri ve yazı işleri müdürleriyle
bir toplantımız oldu. Bunlar sürecin sonunda raporumuzda daha
tafsilatlı biçimde yer alacak. Ayrıca ben köşemde de yazmaya
başladım. Biz grup olarak çözüm süreci ve sonrasına ait görüşler
noktasında farklı okumalara sahip bir grubuz ve görüş serdederken
heyeti toptan bağlayacak şekilde konuşmama yönünde karar aldık.
Zira aksi bir durum heyet içinde senkronizasyon bozukluğu ortaya
çıkarır. O yüzden hepimiz bir soruya cevap verirken kişisel
görüşümüz olduğu şerhini düşüyoruz. Ve daha çok dinlemeye
odaklanıyoruz. Zira bizler bu süreç başlamadan önce de birçok kez
görüşlerimizi aktarmış anlatmış insanlarız. O yüzden, ne nasihat
vermeye geldik ne de izahat, biz çok konuştuk biraz da sen anlat
diyoruz.” şeklinde konuştu.
'ÖCALAN'IN MEŞRU AKTÖR OLARAK HAZMEDİLMESİ ZOR
GÖRÜNÜYOR'
“Burdurluların kanın durması yönündeki talebe ve çabaya elbette bir
itirazı yoktu.” diyen Karaca, sözlerini şöyle sürdürdü: “Yani, ‘biz
çok şehit verdik, devlet bizim kinimizi gütsün’ diyen olmadı ama
Öcalan’ın meşru bir aktör gibi öne çıkması noktası pek kolay
hazmedilecek gibi görünmüyor. Hemen herkes, ‘Kürtlerle biz
zaten barış içindeyiz ve eşitiz aksini hiç iddia etmedik. Ama
lütfen Öcalan serbest kalmasın, bunu kabullenemeyiz’ diyor. Bölünme
riskini tetikleyecek düzenlemelerden kaçınılmasını şiddetle talep
ediyorlar. Sürecin şeffaf ilerlemesini istiyorlar ve ağırlıklı
olarak ‘neye destek veriyoruz bilmek istiyoruz’ cümlesi öne
çıkıyor. Hallerinde bir kırgınlık var; süreci suçlular
değer kazanırken biz masum insanlar değer kaybediyoruz gibi
algılıyorlar, maalesef bazı yayınlar böyle bir algı oluşmasına yol
açmış durumda. Sadece Burdur’da değil, birçok yerde, sokaklarda da
durum aşağı yukarı böyle gibi.
DEVLET ÖZELEŞTİRİ YAPIYOR
Sanırım şöyle bir şey var: Devlet bunca yıl hem Türk’ü hem Kürt’ü ezmiş. Kürt’e ‘yoksunuz ulan’ demiş, ‘dağdaki çapulcu’ demiş. Türklerin de eğitimsiz masum çocuklarını anne kucağından alıp o dağdaki çapulcu diye tarif ettiği son derece profesyonel militanların önüne atmış. Bütün bunlardan dolayı hiç hesap vermemiş, hiç özür dilememiş, hiç yardım edin de şu hatamı telafi edeyim dememiş! Şimdi hatasını telafi etmeye çalışan ve ortaya özeleştiri yaparak çıkan bir devlet var.
BABANIN SAHTE SAKİNLİĞİ Mİ?
Fakat halk böyle bir şeye alışık olmadığı için bunu tokat
atmadan önce bunu yapacağını belli etmeyen babanın sahte sakinliği
gibi algılıyor. Yani, bayram değil seyran değil devlet beni
niye sürece katılmaya çağırıyor ki? Kesin bu işte bir iş var! diye
düşünülüyor. Oysa bana kalırsa, bu süreçte, bu akil insanlar
heyetinin oluşturulması nedeninin asıl sebebi bir hatayı telafi
gayretidir. Devlet ilk kez, 30 yıldır süren savaşta terör
örgütü suçlu ama devlet de kabahatli. ‘Gelin bu kabahati izale
edelim’ diyor. ‘Savaşmak kolay, ama barışmak zor. ‘Yardımınız
olmadan bu barışın altından kalkamayız’ diyor halka. Ama insanımız
o kadar ezilmiş, yok sayılmış ki, devlet bize fikir soruyorsa
başımıza gelecek bir bela vardır psikolojisi içinde tepki
veriyor.”
'BAHÇELİ'NİN SÖZLERİ, ELEŞTİRİYİ AŞIP KIŞKIRTMAYA
GİRİYOR'
MHP lideri Devlet Bahçeli’nin akil insanlara yönelik sözlerini de
yorumlayan Karaca, “Bahçeli, sorunun terörle mücadele ekseninde
ilerlemesi ve sadece o şekilde ele alınması gerektiğini düşünüyor.
Bu yönde düşünen ve ‘kan dökülürse dökülsün ama devlet asla taviz
vermesin’ diyen bir kesim var ve o da onlar temsil ediyor. Tenkit
etmesi bir şey değil de, ayarı kaçırıp işi tehdide ve tahrike
vardırması yakışıksız. ‘63 karanlık ruh’ diye başladığı her cümle,
eleştiri sınırını çok çok aşıyor ve kışkırtma içeriyor. Bu heyette
memlekete zararı dokunacak bir şey yapmaktansa ölmeyi tercih edecek
birçok insan var. Ama kendisini anlamak mümkün, Bahçeli en başta,
bu sürecin içerdiği devlet ve sistem eleştirisine katlanamıyor.
‘Devlet bir kere kendisini eleştirirse dağılır gider, çorap söküğü
gibi gelir bunun arkası’ diye bakıyor. Oysa çağdaş devlet
anlayışında ayakta kalmak için tam tersi lazım. Haklı olmak için
masaya yumruk vurmak yetmiyor artık. Haklı olmak, hatalı olduğun
alanlarda bunu telafi etme gayreti içine girmeye ve halka daha sık
fikir sormaya bağlı. Hükümeti neden bunu yapıyor diye değil, neden
daha sık yapmıyorsun diye eleştirmek lazım.” ifadelerini
kullandı.