AKİL İNSANLARDAN ÇEKİLME DEĞERLENDİRMESİ
Abone olAkil insanlar Marmara Grubu, Bursa’da basın mensuplarıyla bir araya geldi. Levent Korkut, Kandil’den yapılan açıklamalarla ilgili, “Bu, görü...
Akil insanlar Marmara Grubu, Bursa’da basın mensuplarıyla bir
araya geldi. Levent Korkut, Kandil’den yapılan açıklamalarla
ilgili, “Bu, görünüş itibarıyla silahsızlanma sürecini destekler
nitelikle bir gelişme” dedi.
Akil Adamlar Marmara Grubu Üyeleri Levent Korkut, Mustafa Armağan
ve Hayrettin Karaman, Bursa Hilton Otel’de düzenlenen toplantıda
basın mensuplarıyla bir araya geldi. Mayıs ayında da tekrar
Bursa’ya geleceklerini ifade eden Levent Korkut, "Gittiğimiz
yerlerle diyalog oluşturup sohbet havasında toplantı düzenliyoruz.
Edindiğimiz tecrübeler gösteriyor ki, toplumsal kesimler sık sık
bir araya gelip yüz yüze konuşmuyor çünkü yüz yüze olan sohbet
gerçek oluyor. Kendi kabuğumuza çekilip konuşunca yalnız kalıyoruz.
Demokratik toplumun yapması gereken de budur. Bu Türkiye’nin en
önemli gündem maddelerinden biridir. Terör, 30 yıldır süren, 40 bin
insanın kaybedildiği, toplumu travmalara iten bir durum. Amacımız
bu barışı sağlayabilecek zemine katkıda bulunmak. 62 kişilik akil
insanlar heyetinin bütünü bu hedefe odaklanmıştır. Aralarında görüş
ve fikir ayrılığı olsa dahi. Temel hedef, barışı oluşturacak zemine
katkı sunmaktır. Biz siyasetçi değiliz. Oy, meşhur olma gibi siyasi
kaygılarımız yok. Çok zor bir süreç olduğu ortada. Yeni bir dile,
anlayışa ihtiyacımız var" diye konuştu. Önemli olanın halkın görüşü
ve desteği olduğunu ifade eden Korkut, şunları söyledi:
"Dünyanın hiçbir yerinde halkın istemediği bir barış süreci
başarıya ulaşmamıştır. Halk arzu ediyorsa, buna onay veriyorsa
olur. Halk iradesi olmazsa bu kesinlikle gerçekleşmez. Halk
gelişmeleri izleyecek, ona göre bir karar verecektir. Kimse halktan
bağımsız bir barış sürecini devam ettiremez. Buna siyasi iktidar da
dahildir. Türkiye’nin bütününü dinlemeden Türkiye’nin bütünlüğünü
savunamayız. Farklı kesim ihtiyaçlarını belirlemeliyiz. Gerçek
anlamda birlik ve bütünlük savunucusunun toplumun tüm kesimlerinin
katılımıyla gerçekleşir. Ancak birbirimizi dinleyebilirsek toplumda
var olabiliriz."
"BİR MÜSLÜMAN OLARAK BENİM DE İSTEKLERİM VAR"
Kimsenin halkı aptal yerine koymaması gerektiğini ifade eden
Hayrettin Karaman, "Herkes sürecin ne anlama geldiğini biliyor.
Çözümün olması için pürüzlerin ortadan kaldırılması gerekir.
Herkesin soğukkanlı ve tahriklerden uzak konuşması lazım. Herkes
ısrarla, ‘Ne verdiler?’ diye soruyorlar. Türkiye’de ne gizli kaldı?
3 kişi bir şey konuşuyor, 1 hafta sonra bu sızıyor. Benim de bir
Müslüman olarak bu ülkede istediklerim var. Müslümanlardan bir grup
da çıksın, ’Tarikatların açılmasını istiyorum’ diyebilsin. Bir
başkası, ’Komünizm istiyorum’ diyebilsin. Bırakın insanlar
konuşsun. İnsanlar konuşa konuşa yumuşar. Konuşarak insanların
fikirlerini kazanamayabilirsiniz ama muhalefetlerini törpülersiniz”
dedi.
Mustafa Armağan ise, bu meseleyi Cumhuriyet’in ergenlik sivilcesi
olarak gördüğünü belirterek, “Türkiye bir bütün. Bunun her
tarafının herkese açık olduğu bir ülkeyi istememiz lazım ama
maalesef bu açık değil. Ben Bitlis’te Eyüp Sultan’ın kardeşinin
kabrini buldum. Türkiye’nin bir tarafı flu. Türkiye Bursa, Edirne,
İzmir’den ibaret olsa sıkıntı yok. Türkiye bir bütünse eşit olmak
zorunda. Bizi ülkeyi bölmekle itham edenler var. Asıl biz o kafayla
gidersek işte o zaman bölüneceğiz. Dönüşüm kabiliyeti olanlar
yaşıyor. Sert olanlar kırılıp yok olur. Türkiye asla bölünmez.
Milliyetçiliğin insana karşısındaki insanı da anlama kabiliyetini
vermesi gerekir. Türkiye’de Cumhuriyet kurulurken, her şeye devlet
karar verdi. Ulus devlet devam etmek istiyorsa bu hakların topluma
iade edilmesi lazımdı. Şu anda da toplumun sahip olduğu haklar
kendisine veriliyor. Şu an bu süreci yaşıyoruz. Türkiye’de birçok
işadamı ile görüştüm. O, ’Benim işim para kazanmak’ diyor.
’Hakkari’de daha çok para kazanacaksam niye oraya yatırım
yapmayayım?’ diyor. Şemdinli’ye tayini çıkan bir öğretmen
yıkılıyor. Böyle bir ülke mi olur? Bu sağlıklı bir yapı mıdır?
Bunun değiştirilmesi gerekir. Biz de krizi fırsata dönüştürmek için
yollara düştük. Umarım Türkiye bu tünelden kaza yapmadan çıkar”
dedi.
BASIN MENSUPLARININ SORULARINI CEVAPLANDIRDILAR
Levent Korkut, Kandil’den yapılan açıklamalarla ilgili görüşlerinin
sorulması üzerine şunları söyledi:
“Görünüş itibarıyla silahsızlanma sürecini destekler nitelikle bir
gelişme. Bunun birtakım teknik şartları varmış. Bunların siyasi
nitelikte olmaması önemli bence. Konuların tartışılmasını siyasi
zemine kaydıran bir yaklaşım olduğu söylenebilir. Çözüm sürecinin
desteklendiğini görüyoruz. Kritik dönem, bu çekilmenin tamamının
sağlanmasıdır. Bu da sağlanırsa daha kalıcı bir silahsızlanma olur”
diye konuştu.
Silah bırakma karşılığında ne verildiğinin sorulması üzerine Levent
Korkut, “Bu birden bire olmuş bir olay değil. 1999’dan beri zaman
zaman bu sinyaller verildi. Tek taraflı ateşkesler yapıldı ama
Türkiye bu sorunu devlet olarak çözmeye hazır değildi. Siyasi
gelişmeler, AK Parti hükümetinin ilk yılları ve daha sonraki yıllar
bu fırsatları engelledi. Bu son durum 4. ya da 5. görüşmeler
şeklinde literatüre geçiyor. Bu birden bir tepeden inmiş bir şey
değil. Şeffaflığı daha yüksek. 90’lı yıllarda bu yapıldı. Çok
kapalı kapılar ardında yapıldı. Sonuç alınamadı. 12-13 yıllık bir
geçmişi var” yanıtını verdi.
Mustafa Armağan ise şunları söyledi:
“Özal’ın vefatından önce, bir karar taslağı Milli Güvenlik
Kurulu’na kadar gelmişti. Bu 20 yıl önce de çözülmeye çalışılıyor.
Artık aşikare olma, ortaya çıkma aşamasına geldi. Bir barış
yapacaksanız bunun iki tarafı vardır. Burada elbette ortak noktada
buluşmak için bazı şeyler konuşulmalı. Ana dil hakkı, siyaset
imkanı verilmesi gibi. Gerçek anlamda biz de orada ne olduğunu
bilmiyoruz. Bilmemiz de gerekmez çünkü MİT’le yürütülen bir durum.
Bizim bildiğimiz ve gördüğümüz kadarıyla bunu devlet bir devlet
kararı haline getirmiş durumda. Bu AK Parti hükümetinin oy toplama
kaygısı ile yapılmıyor, devlet buna karar vermiş durumda. MGK
olsun, MİT olsun, dolayısıyla bir kararlılık söz konusu. Bir eyalet
sistemi, mahalli idareler kanunu ile halledilebileceğini
düşünüyorum. Anayasa süreci önemli olacak.”
Hayrettin Karaman ise, “Çözümüne uğraştığımız problem her neyse
sadece iç etkenlere bağlı değil, bunun bir de dış etken boyutu var.
Uluslararası ilişkiler ve siyaset yorumcularının bana makul gelen
tezi, uluslararası konjonktür de bu çözüme müsait hale gelmiştir.
Büyük oyuncular Türkiye’nin huzurlu olmasını istiyor. Bunun başında
enerji var, petrol var. Talep edebilirler insanlar ama bize en ters
gelen şeyler dahi talep edilmelidir. Ama iş vermeye gelince bu
padişahlık sistemi değil, dikkatörlük değil, halka dayalı bir
sistemdir. Halkın istemediğini kimse ne alır, ne verir” diye
konuştu.
Yine bir soru üzerine devletin her kesiminin buna karar verdiğini
ifade eden Mustafa Armağan, “Bu sürecin iki tarafı olduğuna göre,
bazı hakların verilmesi, hatta eyalet sistemi de olabilir. Belki
yapılacak olan mahalli yönetimler reformlarıyla bunun
halledilebileceğini düşünüyorum. Anayasa önemli bir mesele, bunlar
tartışılacak ama halkın kabul etmediği bir kararın yürürlüğe
konulması mümkün değil” dedi.
(İHA)