Akif’in torunlarına haciz geldi
Abone olAncak Akif'in torunları bu haklarını kullanamıyor. Üstelik borçlarla hacizlerle uğraşıyorlar...
İstiklal Marşı şairi Mehmet Akif Ersoy’un torunlarına borçları
yüzünden haciz geldi. Türkiye’de Kur’an–ı Kerîm’den sonra en çok
satan kitap olan Safahat’ın kanuni haklarını ellerinde bulunduran
Akif’in torunları, bu eseri yayımlayanlardan telif alamıyor ve
maddi sıkıntılarla boğuşmak zorunda kalıyor. Kirada oturan Ferda ve
Selma Argun, avukata verecek paraları olmadığı için de yasal
mücadele başlatamıyor. İki kardeş geçimini emekli maaşıyla
sağlıyor. Selma Argun, 1995’teki Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nda
yapılan ve kendilerini de yakından ilgilendiren değişikliği 2001
yılında öğrenmiş. Kanundaki değişiklikle bir eserin müellifi ya da
varislerinin eser üzerindeki mali hakları 50 yıldan 70 yıla
çıkarılmıştı. Kanunun verdiği telif hakkını almak amacıyla harekete
geçtiklerini belirten Argun, “Safahat’ı izinsiz basan yaklaşık 30
yayınevi tespit ettik. Ancak hiç kimse telifini ödemeye yanaşmadı.”
diyor. Kaynak : Zaman Akif’in torunları ile İnkılap Yayınları
arasında 2001’de yapılan anlaşmaya göre Safahat’ın basım hakkı
yalnızca bu yayınevine ait. İnkılap Yayınları, 15 yılda bastıkları
5 bin eserin telifini aileye ödemiş, ancak diğer yayınevleri buna
yanaşmamış. Selma Argun’un ifadesine göre Safahat gerek devlet
gerekse özel sektör tarafından hâlâ korsan olarak basılıyor. Selma
Argun, 2000 yılında Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin izinsiz olarak
20 bin adet Safahat bastığını, ancak belediyenin bu yayımdan
kendilerinin payına düşen telif ücretini ödemediğini şu şekilde
aktarıyor: “Belediyeden çok üst düzey bir yetkili ile görüştük.
‘Mehmet Akif, milletin şairi, siz de kim oluyorsunuz?’ diyerek bizi
üzdü.” 1999’da Milli Eğitim Bakanlığı’nın da Safahat’ı bastığını
söyleyen Argun, dönemin Milli Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun
kendilerine az da olsa bir telif ödediğini belirtti. Ferda ve Selma
Argun, bugüne kadar dedeleri Akif’in polemik konusu yapılmasını
istemedikleri için susmuş. Ancak artık bıçağın kemiğe dayandığını
ifade ediyorlar. İki kardeş, yaşadıkları sıkıntıyı dile getirirken
de acıklı bir manzara çizmekten ısrarla kaçınıyor. Argun kardeşler,
Mehmet Akif ile millet arasına girmemek için onun ölüm
yıldönümlerinde hiçbir etkinliğe katılmıyor ve dedelerinin kabrine
de gitmiyor. Milli Şair’in kabrini ziyarete gelenlerin,
torunlarının orada bulunduğunu öğrenip kendilerine ilgi
göstermesinden ve iltifat etmesinden çekindikleri için dedelerinin
kabrini bir gün önce ya da sonra ziyaret ettiklerini söylüyorlar.
Böyle manzaralar karşısında mahcup olduklarını belirten Selma
Argun, “Mehmet Akif bizim dedemiz, ama bu milletin de şairi.
Dolayısıyla bizim onu sahiplenmemizden Türk halkı rencide
olabilir.” diyor. Mehmet Âkif’in torunlarının yaşadığından sadece
kamuoyunun değil; devletin de uzun yıllar haberi olmadı.
Kimliklerini şimdiye kadar hiç dışa vurmadıklarını ifade eden Selma
Hanım, “Bizi bilen bilir. Eğer birisi bizi ‘bunlar Âkif’in torunu’
diye tanıtmazsa biz söylemeyiz. Komşularımız dahi bilmez bunu.
Dedemin torunu olmakla iftihar ediyoruz; ama onun adını, nüfuzunu
kullanmak istemiyoruz. Onun adını kullanarak öne çıkmadık,
çıkmayacağız. Bizim en büyük hazinemiz böyle bir ailenin ferdi
olmak.” diye konuşuyor. Devletin kendilerine sahip çıkmadığını
üzülerek betirten Selma Argun, “Devlet varlığımızdan, 1991 yılında
kirayı ödeyemediğimiz için evden çıkarıldığımızda bir gazete
haberinden öğrendi. Zamanın Cumhurbaşkanı rahmetli Turgut Özal
olayla yakından ilgilendi. Danışmanı Kaya Toperi’yi bize gönderdi.”
diyor. Eski başbakanlardan Mesut Yılmaz da Akif’in torunlarına
Ataşehir’den bir daire vermiş. Ancak o daireyi de anneleri Suat
Hanım’ın hastane masraflarını karşılamak için satmak zorunda kalan
iki kardeş, “Devlet bizi dedemizin ölüm yıldönümünde bile arayıp
halimizi sormuyor.” diyerek dert yanıyor. Ferda ve Selma Argun’un
avukatı Erdem Türkekul, Safahat’ı korsan basanlar ile telif
ücretini ödemek istemeyenlerle bir dönem mücadele ettiklerini,
ancak ailenin mahkeme ve avukat masraflarını karşılayacak paraları
olmadığı için mahkeme açamadıklarını belirtti. 5846 sayılı Fikir ve
Sanat Eserleri Kanunu’na göre Safahat’ı 1995’ten itibaren
basanların suç işlediklerini ifade eden Türkekul, bu eseri basanlar
hakkında manevi tazminat davası açılabileceğini söyledi. Safahat’ı
izinsiz basanlar suç işliyor Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nda
1995 yılında yapılan bir değişiklikle eser sahibi veya
mirasçılarının eser üzerindeki mali hakları 50 yıldan 70 yıla
çıkarıldı. 1936’da vefat eden Mehmet Akif’in eserlerini 2006
yılının sonuna kadar yasal mirasçılarının izni olmadan kimse
yayımlayamıyor. Bu eseri basanlar suç işlemiş sayılıyor. 1986 ile
yasanın çıktığı 1995 yılına kadar basanlar ise bu kapsama girmiyor.
Safahat’ı basma ve yayımlama hakkını elinde bulunduran Mehmet
Akif’in torunları, 2001’de yayım iznini sadece İnkılap Yayınları’na
verdi. Avukat İbrahim Ceyhan, Akif’in mirasçılarının yasanın
değiştiği tarih olan 1995’ten sonra basılan bütün Safahat basımları
ile ilgili geriye dönük olarak hukuki süreç başlatabileceğini
hatırlatarak, “Mirasçıların basım ve yayım hakkını devrettiği
yayınevinin dışında başka hiçbir yayınevi 70 yıllık süre dolana
kadar Akif’in eserlerini yayımlayamaz.” dedi. Ceyhan, izinsiz
olarak Safahat’ı basan yayınevleri aleyhinde “tecavüzün refi ve
men’i” davalarının yanı sıra tazminat davasının ve ceza davalarının
açılabileceğini de vurguladı.