Akdoğan 'kumpas' yazılarına nokta koydu!
Abone olYalçın Akdoğan'dan kumpas açıklaması. Başdanışman, sözlerinin yanlış anlaşıldığını ve bir grup tarafından özellikle çarpıtıldığını yazdı.
Geçtiğimiz günlerde “Kendi ülkesinin milli ordusuna,
kumpas kuranların bu ülkenin hayrına bir iş yapmış olmayacağını çok
iyi bilir” ifadelerini kullanan AK Parti Genel Başkan
Danışmanı ve AK Parti Ankara Milletvekili Doç. Dr. Yalçın Akdoğan,
bugün Star sindeki köşesinde bu iddialara cevap verdi.
CÜMLENİN MAKSADINI AŞAN
ŞEKİLDE...
Geçen hafta yazdığım yazılar birçok yönden
çok tartışıldı. Ancak bir cümlem maksadını aşan bir şekilde ve
bağlamından koparılarak gündeme taşındı. Benim ne söylediğimi
okumayan insanlar gazetelerin attıkları başlıklar üzerine yorumlar
yaptılar, benim söylediklerimi değil kendilerinin yükledikleri
anlamları değerlendirmelere tabi tuttular.
ERGENEKON SÜRECİNDE NE DEDİYSEK
ARKASINDAYIZ
Önce kullandığım ifadeyi hatırlayalım: “Kendi ülkesinin milli ordusuna, milli istihbaratına, milli bankasına, milletin gönlünde yer edinen sivil iktidarına kumpas kuranların bu ülkenin hayrına bir iş yapmış olmayacağını çok iyi bilir”.
Ertesi günü Yenişafak’taki yazımda ise
şunları söylemiştim: “Kendi ülkesinin
istihbarat servisi, ordusu, bankası, hükümeti aleyhine faaliyetler
içine girmek, onu tahrip edecek işler yapmak hiçbir makul ve meşru
gerekçeyle izah edilemez. Yanlış
yapan kişilerin üzerine gitmek ile kurumları çökertmeye çalışmak
iki ayrı iştir. AK Parti iktidarı kendisine ve milli iradeye
yönelen darbeci anlayışlarla hukuk içinde mücadele ettiği kadar,
hukuk ve adalet duygusunu zedeleyen gelişmelere karşı da
duyarlılığını ortaya koymuştur. Bu yüzden biz Ergenekon sürecinde
ne dediysek aynen onun arkasındayız. Ancak Başbakanımız defalarca
bir kısım tutuklamalardan duyduğu rahatsızlığı dile
getirmiştir.”
SANKİ BEN ERGENEKON'DAN BALYOZ'A NE KADAR
DAVA VARSA BOŞ DEMİŞİM
GİBİ
Bu ifadeler üzerine başta Balyoz davasının avukatları olmak üzere bilumum
destekçileri yeniden yargılamadan bahsettiler, benim tanık olmam
gerektiğini vurguladılar. Benim bir cümleme atfen, bir kısım dava
isimleri sayılarak, bunlara yönelik ‘asılsız, mesnetsiz, boş,
uydurma’ gibi sözler sarfediyormuşum gibi yorumlar
yapıldı.
Sanki ben Ergenekon’dan Balyoz’a kadar ne
kadar dava varsa hepsi boş demişim ve daha önceki
değerlendirmelerime ters laflar etmişim gibi lanse edildi. Oysa bu
yazılarımda ve attığım sosyal medya mesajlarımda çok açık bir
şekilde daha önceki davalarla ilgili söylemlerimizin arkasında
olduğumuzu ifade ettim. Dünkü yazılı açıklamam ise şöyleydi:
“Bu süreçlerde ortaya koyduğumuz söylemlerin her cümlesinin
arkasındayız. AK Parti iktidarı,
kendisine, Türk demokrasisine ve milli iradeye yönelen her türlü
girişimin karşısında olmuş, darbeci ve vesayetçi anlayışlarla hukuk
içinde mücadele etmiştir. Ancak kendisinden bağımsız olarak gelişen
süreçlerde yanlış bulduğu ve hakkaniyete uygun görmediği
gelişmeleri de eleştirmekten geri durmamıştır. Herkes ülkede yaşanan gelişmelerle ilgili oluşan
rahatsızlıkları hukuka uygun şekilde gündeme taşımakta ve kamu
vicdanın sesini dile getirmekte özgürdür. Asıl olan tüm süreçlerin
hem evrensel hukuk normlarına uygun şekilde gerçekleşmesi hem de
kamu vicdanının tamam olarak mutmain kılınmasıdır... Son günlerde
yaşanan gelişmeler tam anlamıyla hükümete karşı bir karalama
kampanyasına dönüşmüştür. Medya manipülasyonları, itibarsızlaştırma
girişimleri, usule uygunluğu tartışmalı şekilde devam eden
süreçler, kamu vicdanını yaralamakta, milletin seçilmiş iktidarına
ve Türkiye’ye zarar verecek bir görünüme bürünmektedir... Milletin
gündeminde olan herhangi bir konuda siyasetçiler hukuki
hassasiyetleri gözeterek milletin vicdanının yansıması olan
yorumlarda bulunabilirler. Bizim
ifadelerimizde spesifik olarak bir dava veya soruşturmaya yönelik
bir iddia ve farklı bir bilgi bulunmamaktadır”.
YANLIŞ YAPANLARI DEĞİL DE KURUMLARI ZAN ALTINDA
BIRAKABİLİYORLAR
Özellikle son günlerde yaşananlar kamu vicdanında rahatsızlık uyandırmanın ötesinde önemli soru işaretleri oluşturmaktadır. İnsanların bu soru işaretlerinden kalkarak vicdani kanaat belirtmelerini engellemek mümkün değildir.
Ülkenin milli kurumlarını yıpratmaya veya
karalamaya yönelik kampanya, tertip veya faaliyetler çeşitli
vesilelerle ve farklı araçlar kullanılarak gündeme
gelebilmektedir. Yanlış yapan
kişileri değil de kurumları zan altında bırakan veya suçluluğu
ispat edilmeden kişilerin itibarını zedeleyen yaklaşımlar zaman
zaman organize bir kampanyaya dönüşebilmekte, adeta bir kumpas
şeklinde görünüm vermektedir. Bir kısım medya organları, STK’lar, sivil veya
bürokratik çevreler bu olumsuzluklara alet olabilmekte, insanların
şahsiyetlerine yönelik itibarsızlaştırma, yargısız infazda bulunma
veya kurumların saygınlığına gölge düşürme operasyonlarına bilerek
veya bilmeyerek ortak olabilmektedirler.
DURUMU ANLAMAKTAN ZİYADE KAYIKÇI KAVGASI
YAPIYORLAR
‘Orduya kumpas’ başlığı altında edilen laflar durumu anlamaktan ziyade kayıkçı kavgasına dönüşmüş durumda. Muhalefet partileri, ‘ortada suç varsa siz de ortaksınız’ gibi basit ve ucuz yaklaşımlarla hükümeti tongaya düşürmeye çalışıyor.
Bahsi geçen davalarla ilgili avukatlar veya destekçi yayın organları da bizi hedefe koyarak, suçlayarak veya adres göstererek benzer bir yanlışın içine giriyorlar.
Kamu vicdanını yaralayan bir durum varsa, bir istifam, soru işareti, şüphe varsa müdafilere düşen meseleyi başka yerlere çekmek değil, bu iddiaları somut delilleriyle ortaya koymak olmalıdır.
Siyasetçiye düşen ise kamu vicdanının ve
efkarının tercümanı olmaktır. Siyaset algıları yorumlayabilir, ancak hukuk
olgularla hareket eder.