Akar, nasıl fişlendiğini yazdı
Abone olFişlenenlerden biri de Birgün Gazetesi yazarı Rıdvan Akar.. Akar, nasıl fişlendiğini okurlarıyla paylaştı:
Beni fişlediler… Hayat eskisi gibi akıp gidiyordu. Yine işe
gidiyor, alışveriş yapıyor, çocuklarımı seviyor ve Beşiktaş’ın
haline üzülüyordum. Yine kapının önündeki simitçiden simitimi
alıyor, telefonda özgürce küfür ediyor, baharın o delişmen ışıkları
girsin diye evimin perdelerini kapatmıyordum. Hayat eskisi gibi
akıp gidiyordu. Oysa aynı günlerde/saatlerde birileri masasının
üzerine benim fotoğrafımı koymuş, bana bakıyordu. Önündeki dosyada
“ben'' hatta “ailem'' vardı. Benim dosyama not düşüyordu. Yaşamımı
didikliyor, mahremiyetime dair bütün detayları inceliyordu. Acaba
ben bir “terörist'' olabilir miydim? Acaba NATO Zirvesi’ne
katılacak o 60 devlet başkanı için ben, eşim ve dahi çocuklarım bir
tehlike oluşturabilir miydi? Hayat -onlar için de- eskisi gibi akıp
gidiyordu. Evrensel Gazetesi sürmanşetten verdiği bir haberinde,
polisin NATO Zirvesi’nin yapılacağı Beşiktaş civarında halkı
fişlediğini iddia etti. Kanıt olarak da benim, eşimin ve bir başka
meslektaşımın muhtardan alınmış, resimli dosyayı kanıt gösterdi.
Zirvenin yapılacağı otel çevresinde yaşayan bizler potansiyel
tehlike oluvermiştik. Otelin pencerelerine bakan evlerimizden
NATO’cu liderlerin odalarına kızgın bir bakış fırlatabilir, Nanik
yapar, Memleketimizin o güzide el hareketini gösterir, Hatta 4.5
aylık çocuğumun poposunu gösterip memleketin al-i çıkarlarına fena
halde zarar verebilirdim. O otelin karartılmış odalarından,
Beşiktaş’ın sakini -bizlerin- evlerini dürbün -ya da herneyse-
dikkatle izleyen gizli ajanlar da telsizlerinden benim evi işaret
edip, “işte tehlike'' diyebilirdi. NATO’cu liderler huzur içinde
zirve yapsın diye yaşamıma birileri girmiş, beni araştırıyordu.
Bana dair bütün kayıtları inceliyor, yaşamım bütün mahremiyeti ile
elden ele dolaşıyordu. Fişlenmiştim… Fişlendiğimin kanıtı Evrensel
Gazetesi’ydi. Yıllar önce muhtarlığa verdiğim fotoğrafı gazetenin
sayfalarında tanıdım. Evrensel Gazetesi kanıt olsun diye bana dair
her şeyi yayınlamıştı. Gazetenin haber editörlerinde mesleki bir
güvensizlik mi vardı? Kanıtlarını en son satırına basmazlarsa
“asparagas sanırlar'' endişesi mi vardı bilinmez ama her şeyi
yayınlamışlardı. 4-5 bin Evrensel okuru da tıpkı polis gibi bana
dair “şeyleri'' öğrenmiş, mahremiyetimi paylaşmışlardı. Mühim olan
haberdi. Haberin kanıtı olan “bizlerin'' yaşamını okur da
paylaşmış, bilmiş, öğrenmiş ne önemi vardı! Düzenin muhalifi
olduğunu söyleyen bir gazete, özel yaşamın kutsallığından
“bihaber'', haberi ve “başarısı'' uğruna beni “kullanmaktan''
çekinmemişti. Hayat -yazıişleri masasında benim dosyama bakanlar
için de- eskisi gibi akıp gidiyordu. İki ay sonra NATO’cu liderler
benim evimin karşısında zirve yapacak. Evim izlenecek, belki de
telefonum dinlenecek. Simitçim değişecek. Bana dair bilgiler elden
ele geçecek. Ben ise yaşamıma bütün nobranlığı ile girenleri,
trafiği kilitleyenleri, yolların akışını değiştirenleri,
telefonları dinleyenleri, fişleyenleri… O zirvede bir masa
etrafında oturup Irak için, Afganistan için, Kosova için,
bilmediğimiz başka ülkeler ve halklar için karar verenleri protesto
edeceğim. Hatırlayın, “Aydınlık için bir dakika'' uğruna her akşam
saat 9’da evlerimizin ışıklarını açıp kapamıştık ya o eylemi
yapacağım. Düşünsenize Beşiktaş’ın, İstanbul’un dört bir yanında
NATO’culara karşı yanıp sönen ışıklar… O yalnız otel odalarından
evlerimizi seyredenler amma panik yapar!