Akademisyen çift, Türkiye'nin ilk mRNA aşısı için ter döküyor
Abone olSelçuk Üniversitesinde (SÜ) Kovid-19'a karşı yürütülen Türkiye'nin ilk mRNA aşı çalışmaları için bulundukları Malatya ve Diyarbakır'daki üniversitelerden geçici görevle atandıkları Konya'ya yerleşen Doç. Dr. İbrahim Halil Yıldırım ile eşi Dr. Öğretim Üyesi Seval Cing Yıldırım, gece gündüz demeden laboratuvarda özveriyle çalışıyor.
Selçuk Üniversitesi tarafından kendilerine tahsis edilen lojmana
yerleşen Yıldırım ailesi, mRNA aşısında büyük bir özveriyle
çalışıyor. Doç. Dr. İbrahim Halil Yıldırım, AA muhabirine, yeni tip
koronavirüs (Kovid-19) vakalarının görülmesinden sonra Selçuk
Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Genetik Bölümünde Doç. Dr. Nadir
Koçak ile "gerekirse ücretsiz izin kullanırım" düşüncesiyle hareket
ederek aşı çalışması yapmaya karar verdiklerini anlattı.
Yıldırım, eşi İnönü Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi
Biyoteknoloji Ana Bilim Dalında görevli Dr. Öğretim Üyesi Seval
Cing Yıldırım'ın da mRNA aşı çalışmalarına katılması dolayısıyla 11
yaşındaki kızları Ayşe Damla ile Konya'ya geldiklerini
belirtti.
"Ayrı şehirlerde olmamıza rağmen kızımı daha çok
görüyordum"
Ailesinin Malatya'da yaşadığını, kendisinin de hafta sonları
Diyarbakır'a gittiğini ifade eden Yıldırım, "Daha önce ayrı
şehirlerde olmamıza rağmen kızımı daha çok görüyordum, şimdi
Konya'dayız ama kızımı daha az görüyorum. Proje sürecinde haftada
1-2 gün eve gidiyorum, onun dışında hep laboratuvardayız."
dedi.
Kızının salgının dünyayı nasıl etkilediğinin farkında olduğunu
vurgulayan Doç. Dr. Yıldırım, anne ve babasının da aşı
çalışmalarında yer almasının gururunu yaşadığını söyledi.
Mesleki olarak salgınla mücadelede yapabilecekleri her şeyi yapmak
için çalışmalara başladıklarını vurgulayan Yıldırım, "Biz bu işe
girerken 'elimizden geleni yapmak' değildi amacımız, üstümüze
düşeni yapmaktı. Bizim alanımızda da üzerimize düşenin bu olduğu
kanaati oluştu. Yapabileceğimiz şeyleri sıraladık. Aşı
öncelikliydi, bunu ailelerimize, kızıma anlattım. Kızım da
ehemmiyetini anladı ve birlikte karar verip bu sürece girdik." diye
konuştu.
"Çoğunlukla laboratuvardayız"
Seval Cing Yıldırım da 11 yaşındaki kızı Ayşe Damla ile onun
bakımıyla ilgilenen anneannesinin de Konya'ya geldiğini
aktardı.
Eşi ile laboratuvarda yoğun tempo ile çalıştıklarını dile getiren
Yıldırım, "Kızımız Ayşe aslında küçüklüğünden beri bizim bu yoğun
tempomuza alışkın. Laboratuvar ortamlarına da çok alışkın. Burada
da laboratuvarda yüksek lisans ve doktora öğrencilerimizle,
gençlerle çalışıyoruz. Ayşe de anneannesinin yanında evde kalıyor."
şeklinde konuştu.
Yıldırım, ekip olarak günün büyük bölümünü laboratuvarda
geçirdiklerini vurgulayarak, şunları kaydetti: "Çoğunlukla
laboratuvardayız. Eve yemek yemek ve uyumak için gidiyoruz. Eşim
çok uzun mesailer geçiriyor, eve hiç uğramadığı günler oluyor.
Laboratuvarda çalışmalar yoğun devam ediyor. Ben de geç vakitte eve
gidiyorum. Çocuğun ödeviyle ilgilenip yatıyoruz. Evde çok fazla
zaman geçiremiyoruz. Hafta sonları, tatillerde de laboratuvara
geliyoruz."
Yıldırım, kızının resim yapmayı çok sevdiğini, anne-babasına ve
ekibin diğer üyelerine resimlerle küçük notlar bıraktığını ifade
etti.
"Projenin hem ülkemiz hem dünya için önemli bir proje
olduğunun farkında"
Kızının ekibe moral verdiğini aktaran Yıldırım, şunları
kaydetti:
"Kızımız Ayşe, bu süreci iyi biliyor. Bu projenin hem ülkemiz hem
dünya için önemli bir proje olduğunun farkında. O yüzden bize
gereken desteği gösteriyor. Resim malzemeleri Malatya'da kaldığı
için biraz üzülüyor ama burada ona moral takviye etmeye
çalışıyoruz."
Ayşe Yıldırım da 5. sınıf öğrencisi olduğunu ifade ederek, şöyle
konuştu:
"Annem ve babam vakitlerinin çoğunu laboratuvarda geçiriyor. Babam
bazen laboratuvarda kalıyor. Ben derslerime giriyorum. Anneannem ve
kedim Pekmez ile vakit geçiriyorum. Evden uzak olmak biraz tuhaf
ama Konya'da olmak çok güzel. Evime gitmek isterim. İnsanların
maske takması, hijyenlerine dikkat etmesi ve kalabalık ortamlardan
uzak durması gerekiyor."