AK Partiyi korkutan kehanet!
Abone olEn prestijli düşünce kuruluşu bir Türkiye raporu yayınladı. Raporda "AKP Nereye gidiyor?" bölümündeki kehanetlere Erdoğan pek üzülecek..
CSIS'in Türkiye raporunda Ak Parti'yi endişelendirecek
kehanetler bulunuyor. Rapora göre; gelecek 10 yıl Türkiye için epey
zor geçecek. Küresel krizin şiddetiyle birlikte ekonomik
iyileşmenin son bulması ve AB'yle müzakerelerin durma noktasına
gelmesi ihtimali, bu meseleleri öteleyen AKP'nin altını oyabilir.
AKP'nin silinmesinin yaratacağı boşluğu daha milliyetçi bir
hükümetin dolduracağıysa kesin gibi..."
Prestijli Amerikan düşünce kuruluşu Stratejik ve Uluslararası
Etütler Merkezi (Center for Strategic and International Studies -
CSIS) önceki gün yayımladığı 100 sayfalık Türkiye raporunda,
Türkiye’nin iç siyasetini, AB, ABD ve Ortadoğu’yla ilişkilerini ve
bir ‘enerji köprüsü’ olarak rolünü masaya yatırarak ABD Başkanı
Barack Obama’ya ikili ilişkiler için çeşitli tavsiyelerde
bulundu.
ABD İLE TÜRKİYE AYRILMAZ MÜTTEFİKLER
1962’de kurulan CSIS’in ‘Türkiye’nin Gelişen Dinamikleri’ başlıklı
raporunu bizzat eski başkanlardan Jimmy Carter’ın ulusal güvenlik
danışmanı Zbigniew Brzezinski ve yine eski başkanlardan Gerald
Ford’la George Bush’un ulusal güvenlik danışmanı Brent Scowcroft
yaparken, Amerika’yla Türkiye’nin ‘ayrılmaz müttefikler
olduğu ve ilişkilerin herhangi bir sebepten dolayı
bozulması durumunda iki ülkenin de dış politika hedeflerinin önemli
zarar göreceği’ vurgulandı.
ERDOĞAN'I TERK EDEN YAKINLARI
DİĞER SAYFADA
ŞENER TERK ETTİ, ARINÇ RAHATSIZ
(...) AKP’nin güçlü noktalarından biri geçmişteki iktidarları
sarsan bölünmeleri önlemesi. Erdoğan partisinin birliğini sıkı
sıkıya devam ettiriyor olsa da, AKP’nin siyasi
yerçekiminden muaf kalamayabileceğine dair işaretler var. Gül’le
Erdoğan arasındaki ilişkide yıpranma alâmetleri söz
konusu. Abdüllatif Şener yolsuzlukla mücadeledeki
etkisizliği gerekçe gösterip ayrıldı. Bülent Arınç’ın da partinin
ana ilkelerinden saptığına dair rahatsızlık içinde olduğu
söyleniyor.
ERDOĞAN ELEŞTİRİLERE TAHAMMÜLSÜZ
Erdoğan medyada yer alan Deniz Feneri gibi usulsüzlük ve yolsuzluk
iddialarına karşı çok sert tepki gösteriyor. Aslında bütün
eleştirilere karşı tahammülsüzlük Erdoğan’ın alâmeti farikası
haline geldi ve medya sahiplerine şahsen saldırarak ve
eleştirel gazetecilerin akreditasyonlarını iptal ederek
medyayı fiilen otosansüre zorluyor.
AKP'NİN ATMAK ZORUNDA OLDUĞU ADIM
DİĞER SAYFADA
KIBRIS İÇİN O ADIMI ATMALI
Görünen o ki AKP, AB’nin sivil özgürlüklerin yanı sıra Kürtler,
dinsel azınlıklar ve Kıbrıs gibi diğer hassas meselelerde talep
ettiği adımlara bağlı ülke içi bedelleri göze almaya gönülsüz.
Kıbrıs’ta ciddi ilerleme olmazsa AB’yle müzakere sürecinin
durma noktasına gelmesi beklenebilir. AKP, bu cephede
ilerleme olmasa bile kuşkusuz uluslararası politikadaki önemli
konumunu sürdürecek. Ancak AB cephesindeki durmanın iç siyasette
olduğu kadar ekonomi üzerindeki olumsuz etkileriyle de baş etmek
zorunda kalacaktır.
TSK ÇATIŞMAYA İSTEKSİZ
(...) Türk Silahlı Kuvvetleri devleti köktendincilik ve
ayrılıkçılığa karşı savunma görevini çok ciddiye alıyor.
İslamcıların hızlı yükselişi laik sistemin belkemiği olan
Genelkurmayı ikilemde bırakıyor. AKP hükümetinden ve laikliğe
meydan okuyarak artan dindarlığın siyasi tezahürlerinden rahatsız
olsa da Genelkurmay kitle desteğine sahip bir partiyle
çatışmaya isteksiz. Dahası modern Türkiye Kemalizm’in
ilkelerine artık sığmıyor olabilirse de, AKP Kemalizm’e
doğrudan meydan okuma riskine girmek istemiyor.
ERDOĞAN ORDU İLE AYNI SAFTA
(...) AKP hükümeti iki hedefi arasında bir ikilemle
karşı karşıya: Etnik bölünmeleri yumuşatmak ve PKK terörizmine
askeri çözümü desteklemek. Erdoğan son dönemde sertleşen
açıklamaları, güneydoğudaki seçim başarısını riske atsa bile
orduyla aynı safı seçtiğini gösteriyor. Ancak bu sertleşen
tutum Kürt seçmeni bölgede ve İstanbul gibi büyük şehirlerde
AKP’den uzaklaştırır.
Bu arada bir yandan güneydoğusunda tutumunu sertleştiren AKP, diğer
yandan Iraklı Kürtlerle işbirliğini artırma yönünde temkinli
adımlar atıyor. Fakat AKP’nin güneydoğu politikalarının gidişatı ve
Iraklı Kürtlerin Türkiye’deki Kürtler için örnek
oluşturmasından duyulan endişe, Bölgesel Kürt Yönetimi’yle daha
yakın ilişkileri muhtemelen engelleyecek.
CHP, MHP VE SP'YE YARAYACAK
DİĞER SAYFADA
EKONOMİK KRİZ ETKİLERİ HİSSEDİLİYOR
2002’deki seçim zaferinde ekonomik krizin
katkısını gören Erdoğan, küresel mali krizin ‘Türkiye’ye teğet
geçeceğini’ iddia etti. Fakat son anketler halkın krizin
etkilerini hissetmeye başladığını ortaya koyuyor. Bununla birlikte
AKP hükümeti henüz IMF’yle anlaşma yapmış değil ve bu gecikmenin ne
kadar büyük bir siyasi bedel getireceğini zaman gösterecek. İronik
olan şu ki, Türkiye küresel ekonomiyle entegrasyon sayesinde büyük
ilerleme kaydetti, fakat şimdi muhtemel ekonomik sorunlarının
nedeni de küreselleşme olacak. Mevcut fırtınayı IMF’nin yardımıyla
göğüslemek zorunda kalacak ve genç nüfusuna daha iyi günlerin
gelmesi için küresel krizin bitmesini bekleyecek.
CHP, MHP VE SP'YE YARAYACAK
1989’daki ANAP’la AKP arasında benzerlikler
bulunabilir. 1983 ve 1987 genel seçimlerini kazandıktan
sonra ANAP 1989 yerel seçimlerinde ciddi darbe yemiş ve bu,
partinin egemenliğinin bitişinin habercisi olmuştu. ANAP’tan beri
tek başına iktidar olan ilk parti olan AKP, Mart 2009 yerel
seçimlerinde birinci çıksa da, 2007’de kazandığı yüzde 47’lik oy
oranını tutturamayabilir. Gerileme büyük ölçüde ekonomik
krizden kaynaklanacak. Ancak AKP’nin başörtüsü meselesinde adım
atmak veya Kürt sorununu çözmek konusunda aciz görünmesi,
kapatma davası sonrası ‘gözlem altında’ tutulması, dikkat çekici iç
uyumuna zarar veriyor. Aynı zamanda uzun zamandır iktidarda olmanın
yıpratıcı etkileri, bilhassa da yolsuzluk iddialarıyla kendisini
gösteriyor. AKP hâkimiyeti hemen bitmeyecek, fakat CHP, MHP
ve SP’nin AKP’ye desteğin azalışından fayda sağlaması neredeyse
kesin. Birçok Kürt seçmen Erdoğan’dan uzaklaşmış
görünüyor.
İKİ MESELE AKP'NİN ALTINI OYACAK
DİĞER SAYFADA
İKİ MESELE AKP'NİN ALTINI OYACAK
Türk siyasetinin gidişatını büyük oranda ülke dışı değişkenler,
özellikle de küresel krizin şiddeti ve AB belirleyecek. Ekonomik
iyileşmenin bitişinin ve AB sürecinin sonunun denk gelmesi,
bu iki meseleyi iktidarı elde tutup pekiştirmek için öteleyen
AKP’nin altını oyacak. Sürecin sonunda AKP’nin silinmesiyle ortaya
çıkacak olası boşluğu, iç ve düşmanlara karşı tavrında
muhtemelen daha da milliyetçi olan bir hükümetin dolduracağı kesin
gibi görünüyor. Sağa doğru kaçınılmaz dönüşün boyutunu, ekonomik
gerilemenin şiddeti ve iç tepkiler belirleyecek.
1970 KAOSUNA DÖNÜLMEZ
Keskin ideolojik ayrımların yokluğu, 1970’lerin kaosuna dönme
ihtimalini ortadan kaldırıyor, fakat güneydoğuda ve kalabalık
Kürt azınlığın yaşadığı büyük şehirlerde Kürt-Türk
çatışmaları yaşanabilir. Ülke nispeten refah içindeyken
AKP için yönetmek kolaydı. Pastanın küçülmesiyle birlikte işsiz
Kürt gençlerin PKK’ya katılma ihtimali artabilir veya Türk
muadilleri aşırı milliyetçi çetelere yönelirken, PKK’ya
sempatilerini daha açık sergileyebilirler. Vaktiyle paramiliter
grupları seferber eden MHP’nin liderinin coşturucu karizmadan
yoksun olması ve Erdoğan’ın vatansever söylemi sürekli kullanması,
Türk milliyetçiliğinin kaynama noktasına gelmesini engelleyebildi.
Erdoğan, AKP liderlerinin büyük kısmını yönlendiren Milli
Görüş’ün merkezindeki Türk-İslam sentezinden besleniyor. Fakat
eninde sonunda karşısında milliyetçiliği İslam’dan daha çok
vurgulayan yeni bir milliyetçi politikacı bulacak.
KİM GELİRSE GELSİN HALK DİNDAR OLACAK
AB’ye yönelik umutların azalması, Türkiye’yi Kürtlere, Alevilere
ve gayrımüslim azınlıklara karşı daha hoşgörüsüz, muhalefete ve
ifade özgürlüğüne daha kapalı bir ülke haline getirebilir.
Özellikle Kürt sorunu ve diğer bir dizi meselede ordunun rolü,
politika tercihleri bakımından daha da önemli bir belirleyici
haline gelebilir. Laik devletin savunucu olarak genelkurmay
kendisini Türk milliyetçiliğinin ana çekirdeği olarak görüyor ve
zayıflayan bir AKP veya halefleri yönetim kabiliyetlerine
gizli-açık milliyetçi tehditler konmasını kabul ederse darbe
düzenlemek için daha az nedeni olacaktır. İç politikanın şekli ne
olursa olsun halk dindar olmayı sürdürecektir ve AKP’den sonra kim
gelirse gelsin bu gerçeği kabul etmek zorunda kalacak.
Beril Köseoğlu - Murat Uyurkulak / Radikal)