AK Parti'yi bekleyen tehlike!
Abone olBulaç'a göre, AK Parti'yi bekleyen en büyük tehlike islami kimliği. İşte Çakır ile Bulaç'ın söyleşisi...
AKP`yi bugüne kadar yaşananlar ışığında nasıl tanımlıyorsunuz?
--AK Parti`nin en dikkate değer icraatı, seçimlerden hemen sonra
Aralık-2002`de Türkiye için çok önemli bir zirve olan Kopanhag`ta
gösterdiği yüksek performans oldu. Siyasi özgürlükler ve bunları
mümkün kılan hukuki düzenlemeler yanında, halkın birinci derdi olan
ekonomi alanında da önemli adımlar atıldı. Ekonomide makro
dengelerin yerine oturduğu, faiz hadleri ve enflasyonun düşüşe
geçtiği, ihracatta artış sağlandığı görülüyor. Ancak henüz bu
yoksul kesimlere yansımış değil. İşsizlik ve istihdam sorunu hâlâ
devam ediyor. AK Parti IMF programını takip ediyor. IMF programının
``sosyal boyutu`` nün zayıf olması AK Parti`yi ondan çok yüksek
beklentileri olan geniş toplumsal kesimler nezdinde zor duruma
sokabilir. Yazık ki her siyasi iktidarın kamu kaynaklan üzerinden
geçinen bir ``mafya takımı`` var. Umarım AK Parti onu iktidara
taşıyan merkezkaç güçlerin temsilcisi olur ve kendisi yeni bir
mafya üretmez. AKP`nin ezici bir çoğunluğunu geçmişin İslamcıları
oluşturuyor. Bunlar hakikaten İslamcılıktan tam olarak koptular mı?
-- AK Parti kuşkusuz Milli Görüş çizgisinden gelme yeni bir siyasi
harekettir ve kuşkusuz farklı bir din ve siyaset algısına da
sahiptir. Kendine yeni bir kimlik tanımlaması yapmaya çalışıyor; bu
da ``muhafazakâr demokrasi`` dir. Unutmayalım, AK Parti`yi bir
düşünce ve yeni bir siyasi okuma olarak mümkün gören faktör, bizzat
İslami çevrelerin uzun yıllardır yaptığı eleştiri ve sağladıkları
birikimdir. İslam içinde geniş katılımlı ve çoğulcu bir
demokrasinin yaratılmasının mümkün ve gerekli olduğunu savunan
islamcı entelektüeller, öteden beri Aydınlanma ile gelen ilerlemeci
tarih görüşüne, 18. yüzyıl rasyonalizminin Fransız tipi yorumuna ve
19. yüzyılın katı pozitivizmine karşı tezler geliştirmişlerdir. Ama
muhafazakâr kavramı, geçmişten ve Milli Görüş çizgisinden radikal
bir kopuşu ifade etmek üzere kullanılıyorsa burada bazı sorunlar
var: İlki, kesin kopuş muhafazakâr siyasetin doğasına ve onu mümkün
kılan temel varsayımlarına aykırıdır, bu açıdan AK Parti geçmişteki
Milli Görüş partileri gibi ``İslamcı bir parti`` olmayabilir, ama
İslami geçmişini de inkar edemez. Bu, ne doğrudur ne de
inandırıcıdır. İkincisi muhafazakâr siyaset, bir yönüyle statükonun
muhafazasını öngörür. AK Parti ise son tahlilde merkezdeki
çekirdeğin siyaset dışı tasarruflarına karşı ortaya çıkmış bir
çevre hareketidir. Dolayısıyla idari, ekonomik ve sosyal açılardan
``devrimci`` değilse bile en azından reformcu olmak, değişimi
desteklemek ve değişime göre yeni politikaların kabulünü esas almak
zorundadır. AK Parti`nin seçmen tabanı, sosyal devlet isteyen
yoksul kesimlerden, liberal politikalar isteyen esnaf ve orta
sınıflardan ve nihayet manevi ve kültürel değerlerin korunmasını
isteyen dindar halktan oluşmaktadır. Bu aynı anda AK Parti`yi
duruma göre liberal, duruma göre solcu ve sosyalist, duruma göre de
muhafazakâr kılar. Aslında çok iyi formüle edilmemiş olsa bile,
İslamcı siyasi talepler bütün bunları içermektedir, ama yazık ki
geçmişte Milli Görüş partileri bu ortak paydanın kapsayıcı ve
birleştirici önemini yeterince kavramadıkları ve öne çıkarmadıkları
için başarısızlığa uğradılar. AK Parti`yi bekleyen en büyük
tehlike, İslami geçmişinden ve kökeninden kaçayım derken, ``merkez
sağ`` bir politik zemine oturması, bildik sağcı bir parti
olmasıdır. Kaynak: Vatan Gazetesi