AK Partiye çarpıcı dış destek
Abone olDış basın kapatma davasını yazdı. Üç saygın gazete ve dergi, AK Parti'ye görülmemiş yorumlarla destek çıktılar.
İngiltere’den Economist ve Times, ABD’den Washington Post türban
ve kapatma davalarına geniş yer ayırdı. AK Parti'ye destek
çıkılırken laik kesim eleştiri tahtasında. Washington Post'ta Aliza
Marcus ile Andrew Apostolou imzalı yorumda "Alkol tüketimi,
özgürlüğün ölçüsü olsaydı Rusya dünyanın en büyük demokrasisi
sayılırdı” ifadesi çarpıcı.
Economist dergisi, Türkiye’de Adalet ve Kalkınma Partisi’ne karşı
açılan kapatma davasıyla ilgili gelişmeleri “Bayraklar, peçeler ve
şeriat” başlıklı bir yazıda inceledi. Dergi, davanın ardında
“Türkiye ne ölçüde İslamcılaştı?” sorusunun yattığını belirtiyor ve
makalede bu sorunun yanıtı aranıyor. Times gazetesi de, Times2
ekinde Türkiye’deki türban tartışmalarını kapak konusu yaptı.
Amerikan Washington Post gazetesinde yer alan bir yorumda ise,
“ABD, Müslüman ülkelerde demokrasiyi ilerletmekte ciddiyse,
Türkiye’nin demokratik olarak seçilmiş hükümetine destek vermesi
gerek” ifadesine yer verildi.
Economist dergisinde yer alan makalede, kapatma davasının
açılmasından bu yana Türkiye’de bir kargaşa yaşandığı ve
gözlemcilerin AKP’nin kapatılacağına inandığı kaydediliyor. Ancak
Economist, savcı Abdurrahman Yalçınkaya’nın iddianamesinde somut
kanıtların olmadığını öne sürüyor. İddianamenin çoğunun, Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan ve kurmaylarının yaptıklarına değil,
söylediklerine dayandığı belirtiliyor.
HER MÜDAHELEDEN SONRA İSLAMCILAR DAHA GÜÇLÜ
DÖNDÜ
AKP’nin İslami değerleri savunduğunu belirten dergi, buna karşın
hiç Kuran’dan esinlenen yasalar geçirmeye çalışmadıklarını
vurguluyor ve şöyle devam ediyor, “Ama bunların hiçbiri AKP’ye
karşı ‘yargı darbesi’ndeki itici güç olduğuna inanılan, Türkiye’nin
müdahaleci generallerini etkilememiş gibi gözüküyor. Generaller ve
müttefikleri Atatürk’ün laik cumhuriyetinin geleceğinin tehlikede
olduğuna inanıyor. Benzer tartışmalar 1996’da İslamcı Refah Partisi
iktidara geldiğinde de duyulmuştu. Bir yıl sonra, şu anda AKP’ye
yöneltilen suçlamalar nedeniyle kansız, ‘kadife bir darbeyle’
iktidardan uzaklaştırıldılar. Ama her müdahaleden sonra İslamcılar
daha güçlü geri döndü”.
Atatürk devrimlerinden, mahalle baskısı tartışmalarına ve
Aleviler’in şikayetlerine dek birçok konuya değinen yazının
sonunda, adı açıklanmayan üst düzey bir AKP yetkilisinin “Erdoğan
laiklere elini uzatmak için çaba harcamış olsaydı, bugünkü noktada
olmayabilirdik” sözlerine yer veriliyor. Economist Erdoğan’ın bu
anlamda bir kaç şansı da kaçırdığını şöyle belirtiyor, “Bu
şansların ilki, AKP geçen sonbaharda, 1980’de generallerin yazdığı
anayasanın yerini alacak metni yazarken geldi. Erdoğan laik
muhaliflerine danışma zahmetine girmedi. Üniversitelerde türbana
izin veren yasa değişikliğini geçirirken de onları yok saydı.
Erdoğan’ı eleştirenler büyük seçim zaferinin başını döndürdüğünü
söylüyor. Bir AKP milletvekili ‘Erdoğan hiçbir öğüt ve eleştiriyi
kabul etmiyor. Bir tirana dönüştü” diye fısıldıyor. Dönüşmüş
olabilir. Ama bu partisinin kapatılmayı, kendisinin de siyasetten
yasaklanmayı hak ettiği anlamına da gelmiyor”
HAYRUNNİSA GÜL: BEN SAÇINIZ SARI DİYE SİZİ
YARGILAMIYORUM
Times gazetesi ise, Times2 ekinde Türkiye’deki türban
tartışmalarını kapak konusu yaptı. Türkiye’deki laikleri temsil
edenlerden, türban takanlara pek çok kesimin görüşlerinin
yansıtıldığı yazıda, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün eşi Hayrunnisa
Gül’le yapılmış bir röpörtaj da var. Gül, röpörtajı yapan Janice
Turner’a “Ben sizi sarı saçlarınız var diye yargılamıyorum. Ben
başımı örtüyorum, beynimi değil” diyor. Gül, “Türbanın, kadınları
takmaya zorlayabileceğiniz bir şey olduğuna inanmıyorum. İran’da
öyle yaptılar. Ama Türkiye farklı bir toplum. Bazı ailelerde türban
takanlar da, takmayanlar da var. Biz bu farklı tercihlere
alışkınız” şeklinde konuşuyor.
SON YILLARDA HIRSLI VE DİNDAR BİR SINIF ORTAYA
ÇIKTI
Makaleyi kaleme alan Turner ise, İslam’ın, türban takan kadınların
şahsında, zorla değil, ama artan sayılarıyla siyasi iklimi
değiştirdiği tespitinde bulunuyor. 30 yıl önce İstanbul’da sadece
hizmetçi kadınların ve kenti ziyaret eden köylülerin türban
taktığını ifade eden yazar şöyle devam ediyor; “Ama son yıllarda
hırslı ve dindar bir orta sınıf yükselişe geçti ve şehirlere
yayıldı. Siyasi alandaki sesleri olarak da AKP iktidara geldi ve
kendilerine olan güvenleri arttı. Şimdi laikler Starbucks’larda,
şık restoranlarda ve en iyi üniversitelerde yanlarında türbanlı
kadınların oturduğunu görüyorlar. Artık sadece kentin kendilerine
ait bölümlerinde kalmıyorlar.”
Times, başyazılarından birini de Türkiye’ye ayırmış. “Türkiye için
mücadele” başlıklı yazıda, “Demokrasiye tehdit olan kızgın
generaller, türban değil” deniyor. Yazıda “Batılı hükümetler konuyu
olduğu gibi, bir yargısal darbe girişimi olarak görmeli. Hukuki
dayanakları yetersiz. Başarılı olursa, Türkiye’nin zaten sorunlu
olan Avrupa Birliği’ne giriş sürecini raydan çıkarabilir. Birçok
AKP taraftarının da sandıklardan umudunu kesmesine yol açabilir.”
sözlerine yer veriliyor. “Aralarında üst düzey generallerin de
bulunduğu kişilerin bu ay toplu halde tutuklanmaları bazıları
tarafından keyfi ve otoriter bulundu. Ancak bunun tehlikedeki bir
demokrasinin kendisini savunması olarak algılanması daha iyi olur.”
denen yazıda Başbakan Erdoğan’a yönelik de bazı tavsiyeler dile
getiriliyor. Times, Erdoğan’ın eğitimli şehirli kesimleri ve
entellektüelleri de yanına alması gerektiği görüşünde ve
Başbakan’ın kamudaki atamaları şeffaf ve liyakat prensibine
dayanarak yapıp, eğitimli ve şehirli kesimleri de yanında tutması
gerektiğini belirtiyor.
ALKOL TÜKETİMİ ÖLÇÜ OLSA, EN BÜYÜK DEMOKRASİ RUSYA
OLURDU
Amerikan Washington Post gazetesinde yer alan bir haber-yorumda
ise, “ABD, Müslüman ülkelerde demokrasiyi ilerletmekte ciddiyse
Türkiye’nin demokratik olarak seçilmiş hükümetine destek vermesi
gerek” ifadesine yer verildi ve ABD hükümetinin Türk demokrasisine
yönelik bu saldırıda sessiz kaldığı savunuldu.
Aliza Marcus ile Andrew Apostolou imzası taşıyan yorumda, ABD’nin
bir zamanlar Türkiye’yi Müslüman dünyası için ‘demokratik bir
model’ olarak gösterdiği, ancak Amerikan yetkililerinin şimdi
kamuoyu önünde ‘bu adli oyunu’ kınamakta duraksadığı”
kaydedildi.
“AK Parti’ye yönelik ‘yasal saldırının’ temelinde, Türk toplumunu
‘İslamlaştırma’nın’ bulunduğu” görüşünü dile getiren yazıda,
“Erdoğan gizlice, İslami bir devletin çerçevesini oluşturmaya
çalışmakla suçlanıyor. Ancak bu iddialar gerçek değil, fantezi. AK
Parti’nin üniversitelerde başörtüsü yasağını kaldırmasını,
Türkiye’de laikliğin tehlikeye girdiğinin kanıtı olarak görenler
bulunuyor. Alkollü içeceklerdeki verginin AK Parti döneminde
arttığı ve bunun sonucu alkol tüketiminin yüzde 2.5 düştüğü,
kadının iş dünyasındaki sayısal oranının azaldığı, Türk
gazetelerindeki reklamlarda kadınların etek boylarının uzatıldığı,
her geçen gün daha fazla sayıda kadının başını kapattığı gibi
iddialar dile getiriliyor. Fakat görünüş aldatıcıdır. Alkol
tüketimi, özgürlüğün ölçüsü olsaydı Rusya dünyanın en büyük
demokrasisi sayılırdı” ifadelerine yer verildi.
Başını örten kadınlarının sayısının çok arttığı iddiasının, yanlış
olduğu iddia edilen yorumda, “Başını örtmeyen kadınların sayısının
1999’da yüzde 27.3, 2006 yılında yüzde 36.5” denildi.
“Bir partinin demokratikliğini test etmek için ölçünün, özgür ve
adil seçimler yapmaktaki istekliliği olduğu” belirtilen yorumda,
“Başbakan Erdoğan’ın bunu iki kez yaptı ve son seçimde yüzde 47
destek aldı. Türkiye’de demokrasi testinde başarısız olan
laikliktir. AK Parti demokratik kuralları kullanıyor ve ABD eğer
Müslüman ülkelerde demokrasiyi ilerletmekte ciddiyse, Türkiye’nin
demokratik olarak seçilmiş hükümetine destek vermesi gerekir”
ifadesine yer verildi.