AK Parti’nin zaferi ve güçlü muhalefet

Abone ol

BBC Türkçe’den Güney Yıldız, 12 Haziran seçiminde sandıktan güçlü bir iktidarın çıktığını, güçlü bir muhalefetin oluşup oluşmadığını görmek için ise 13 Haziran’dan sonrasını beklemek gerektiğini söylüyor.

Ankara

Adalet ve Kalkınma Partisi girdiği üçüncü genel seçimde de oylarını yükselterek olağanüstü bir başarı elde etti.

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, “Artık daha güçlü bir CHP var” dese de, AKP iktidarının güç kaybederek, daha güçlü bir muhalefetle karşılaşmasının daha iyi olacağını düşünenlerin isteği olmadı. Çünkü, yüzde 50’nin üzerindeki oy desteğiyle, artık AK Parti de daha güçlü.

AKP 2009 yerel seçimlerinde kaybetmeye başladığı momentumu, 2010 referandumuyla yeniden kazanırken; CHP ise Deniz Baykal’dan hemen sonra kazandığı yüksek ivmeyi, Yeni CHP’nin ‘yeni’liğini ortaya koyamayarak zaman içinde kısmen yitirdi.

Başbakan Erdoğan’ın seçim zaferi sonrası balkon konuşmasını beklerken, yanımda bir yandan bayrak sallayıp, bir yandan sosyal medya sitelerine mesajlar gönderen Ayşe Hanım “Halk esas olarak anayasa değişikliği için oy verdi” diyor.

Oysa seçim kampanyalarında asıl ağırlık yeni anayasa ve özgürlükçülük söylemi yerine, kalkınma ve istikrara verilmişti.

Seçim kampanyaları AK Parti’nin güçlü olduğu zeminde geçti

AK Parti “çılgın projeler”i öne çıkarırken, CHP ise seçim kampanyasını ekonomik sorunlara odaklayarak kendisini “projeler partisi” ilan etti.

İzmir’de seçim kampanyası sırasında görüştüğüm Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, partinin referandum öncesinde kitleleri anayasa ve özgürlükler üzerinden harekete geçirdiğini, seçim döneminde ise bu kez yeni kavramların öne çıktığını söylüyordu.

Yeni CHP’nin mimarlarından Sencer Ayata ise seçimden hemen önce Ankara’da yaptığım röportajda, "CHP vatandaşın esas gündemi olan sosyal ekonomik sorunlarla AKP’den daha iyi ilişki kurdu" diyordu.

Kalkınma ve girişimcilik, sosyal demokrat bir zeminde olduğunu ifade eden partilerin sağ partilere göre daha zayıf olduğu bir alan.

Mustafa Kemal Atatürk’ten sonra CHP’de lider koltuğuna oturanlar arasında, kalkınma ve girişimciliğin teşviki konusunda öne çıkan pek kimse yok.

CHP Genel Başkan Yardımcısı Sencer Ayata, partinin din ve kültürel kimliğe saygılı yaklaşarak işçi sınıfı ve yoksulları, kalkınma projeleri ile de orta sınıflara seslenmeyi hedeflediğini söylüyordu.

Fakat, yoksul halka yeterince yansımadığı eleştirilerine rağmen yüzde 8-9 oranlarında bir büyümeyi sağlamış olan AK Parti hükümetinin en güçlü olduğu alan da ekonomi olarak görünüyordu.

Ekonomi yönetiminde başarılı görülen bir hükümete karşı, sınanmamış bir parti olarak ‘AKP’nin yaptığı her şeyi biz de yaparız, üstelik daha temiz yaparız” çizgisinde bir politika çok ikna edici görünmedi.

Yeni CHP’nin ilkeleri

Buna karşın, AK Parti’nin son dönemlerde geri adımlar atarak siyaseten boş bıraktığı özgürlükler, demokrasi, Kürt sorunu, inançlar sorunu gibi konularda CHP de ileri hamleler yaparak dolduramadı.

AKP’nin muhafazakâr-milliyetçi söylemlere başvurması da bu muhalefet eksikliği nedeniyle puan kaybettirmedi.

Seçimi izlemek üzere gittiğim Antalya, İzmir ve Ankara’da, AK Parti’nin muhafazakâr bir söylem benimsediği ve milliyetçi bir tutum aldığını düşünen birçok kişi, bunun alternatifinin eski ya da yeni CHP olmadığı görüşündeydi.

Anadolu Üniversitesi’nden akademisyen Osman Şişman, aday profili ve savrulan söylemiyle CHP’nin hangi ilkeleri savunduğunun anlaşılmadığını, bu nedenle CHP’yi belirli bir ana doğrultu ve ilkeyi savunan politik bir parti olarak görmediğini söylüyordu.

Seçimde AK Parti ve CHP teşkilatlarının rolü

Başbakan Erdoğan’ın konuşmasının ardından farklı kentlerde AK Parti seçim kampanyalarına katılmış iki kişiye yüzde 50’yi aşan oy oranını bekleyip beklemediklerini sordum.

“En az yüzde 48 bekliyorduk” dediler. “Bizim kadar inançla çalışan başka teşkilat yoktu.”

Bu aklıma İzmir’in yoksul bir mahallesinde “Seçimi Kılıçdaroğlu tek başına götürüyor” diyen CHP’liyi getirdi.

AK Parti’nin milletvekili adaylarını belirlerken teşkilatlarını da göz önüne almaya özen gösterdiği, medyada yer alan bir gözlem.

CHP’nin yenilenen yönetimi ise bu yenilenme sancıları içinde eski kalan teşkilatlarından aday göstermekten bir düzeyde imtina etti, ve eski teşkilatları yeni CHP için harekete geçiremedi.

“İktidar yıpranmaz, muhalefet yıpratır”

AK Parti’nin başarısının arkaplanı ile ilgili izlenimlerde muhalefetin başarısızlığının öne çıkması yanlış değil.

İki dönem iktidarın ardından, üçüncü döneme oylarını 5 milyon artırarak giren bir partinin başarısı, yalnızca bu iktidarın yaptıklarıyla açıklanamaz.

Ege Üniversitesi’nden sosyolog Engin Önen, “iktidar yıpratır” varsayımının yanlış olduğunu, iktidarın kendi başına bir partiyi yıpratmayacağını, yıpranması için güçlü bir muhalefetle karşı karşıya olması gerektiğini söylüyor.

12 Haziran seçimleri sonucunda sandıktan güçlü bir iktidar çıktı. Güçlü bir muhalefetin oluşup oluşmadığını görmek için ise 13 Haziran’dan sonrasına beklemek gerekecek.

Günün Önemli Haberleri