AK Parti'nin rakibi bakın hangi partiymiş!
Abone olSeçimlerden başarıyla çıkan AK Parti'nin de hataları var. Hüseyin Yayman yazdı.
Vatan si yazarı Hüseyin Yayman AK Parti'nin hatalarını
yazdı. AK Parti döneminin ikiye ayrılabileceğini söyleyen Yayman,
"Birincisi 2002 ile başlayan ve 2010 anayasa referandumuna kadar
devam eden restorasyon dönem" dedi.
AK Parti'nin 2010 referandumundan sonra yeni bir siyasal dil,
yeni bir siyasal ajanda ve yeni bir kadroyla devlet reformunu
yapması gerektiğinin altını çizen Yayman, partinin bunu yapmayarak
muhalefetin tuzağına düştüğünü yazdı.
Seçim sonuçlarına bakıldığında AK Parti'nin rakibinin yine
AK Parti olduğunun alşaıldığını yazan Hüseyin Yayman'ın
yazısı...
AK PARTİ'NİN RAKİBİ YİNE AK
PARTİ
Seçimler AK Parti’nin rakibinin yine kendisi olduğunu bir kez daha
gösterdi. Basit düşünmekte fayda var. On iki yıldır iktidarda olan
bir parti, girdiği altıncı seçimde, CHP ve MHP’nin toplamından daha
fazla oy aldı. 17 Aralık sürecinde dile getirilen tüm iddialara
rağmen kazanan Erdoğan oldu.
METAL YORGUNLUK GERİ PLANDA
KALDI
Sorun tam da burada. AK Parti girdiği seçimlerden başarıyla çıkıp, siyasal ve toplumsal meşruiyetini tazelerken partinin içine girdiği metal yorgunluğu geri planda kaldı. Parti tabanında bu konu yoğun biçimde tartışılırken parti yönetimi krizlerle mücadele etmekten bu meseleleri gündemine alamadı. Kamuoyunun dikkatinden kaçan ancak içeriden yaptığı eleştirilerle önemli bir perspektif sunan SETA Vakfı 2013 yıllığında esaslı bir AK Parti kritiği var.
AK PARTİ YENİ DÖNEME İLİŞKİN BİR SÖYLEM
GELİŞTİRMELİDİR
SETA’nın AK Parti analizinin ana fikrini şu cümleler
oluşturuyor. ‘AK Parti yeni döneme ilişkin yeni bir söylem
geliştirmelidir. Kalkınmacı ve makro konulardaki demokratikleşme
söylemi yeni Türkiye’ye dar gelmektedir. AK Parti 2002-2007
döneminde sistemle kavga etmeden AB üzerinden sistemi açmaya
çalışırken; 2007-2010 döneminde siyasal sistemi aktif bir
mücadeleyle vesayet sisteminin aktör ve ideolojisini arındırmaya
çalıştı.
2011’le başlayan dönemin demokratikleşme ajandası kimlik gruplarının devletle ilişkilerini daha hakkaniyetli ve demokratik bir zemine oturtmak olmalıdır.’ Gerçekten yerinde ve analitik bir değerlendirme.
AK PARTİ İKTİDARI İKİ DÖNEME
AYRILABİLİR
Genel bir kategorizasyonla AK Parti iktidarını iki ana döneme
ayırabiliriz. Birincisi 2002 ile başlayan ve 2010 anayasa
referandumuna kadar devam eden restorasyon dönemi. Daha önce de
bunu farklı şekillerde ifade etmiştik. Başbakan Erdoğan ve kadrosu
bu dönemde eski Türkiye pratiklerini geriletirken bir anlamda
sistemi restore ettiler. AK Parti, bu dönemde oldukça başarılı bir
siyaset izledi.
DENEME-YANILMA
YÖNTEMİ
Ancak anayasa referandumuyla birlikte yeni bir dönem başladı. Eski Türkiye’nin yönetsel ve siyasal pratikleri konusunda tecrübeli olan parti kadroları, yeni Türkiye’yi kurma konusunda kriz yaşamaya başladı. Çünkü parti de bunu nasıl yapabileceğini bilemiyordu. Dolayısıyla deneme yanılma yöntemiyle hareket edilmeye başlandı.
Bu süreçte zaman, enerji, müttefik ve hedef kaybedildi. Partinin hedefleriyle, pratiği arasındaki makas açılmaya başladı.
ÖZGÜVEN ZEHİRLENMESİYLE İÇE
KAPANDI
2010 sonrası dönemde yeni bir siyasal dil, yeni bir siyasal ajanda
ve yeni bir kadroyla devlet reformunu yapması gereken AK Parti,
özgüven zehirlenmesi ve artan sokak eylemleriyle içe kapandı.
Toplumsal muhalefetin AK Parti’nin siyasetine olan eleştirilerini
ontolojisine yöneltmesi partinin kimyasını bozarak krizin
derinleşmesine yol açtı.
MUHALEFETİN TUZAĞINA
DÜŞTÜ
AK Parti bu dönemde kendi ajandasını hayata geçirmek yerine muhalefetin gündemine cevap vermeye başladı. Tersinden bir okumayla bu, AK Parti’nin muhalefetin tuzağına düşmesi demekti. Sistemi değiştirmek ve yapısal sorunları çözmek yerine sistemin ıslahı yoluna gidildi. Bu durum AK Parti hikâyesinin eskimesine neden oldu.
Referandum sonrası devletin yeniden yapılandırılması yerine, yürütme erkini kapsayan indirgemeci bir rehabilitasyon projesine sapıldı. Kozmetik reform tedbirleriyle sistemin dönüştürülebileceği düşünüldü ve hata yapıldı.