AK Partinin kader tarihi
Abone olErdoğan'ı çileden çıkaran Femhi Koru, Erdoğan'a randevu verdi. Bu tarih AK Parti'nin kaderini tayin edecek.
Erdoğan-Bush benzetmesiyle tüm şimşekleri üzerine çeken
Fehmi Koru, iki farklı röportajla bugün, akıllara takılan soruları
yanıtladı. Vatan'da verdiği röportajda Erdoğan ve Gül ilişkisini
anlatan Koru, Sabah'ta ise Erdoğan'ı değerlendirdi.
İşte Sabah'ta yayınlanan Şirin Sever'in Fehmi Koru röportajından bazı satır başları;
Biriktirip birden patlamadım: (...)
Sankibirikmiş birikmiş bir şeyler, aniden dışa vurmuş gibi
algılandığının farkındayım özellikle bazı çevrelerin
zihninde. Ama yanlış bir algılama bu! Çünkü AKP'nin son
altı yıllık iktidarının hemen hemen her kritik dönemecinde yanlış
adım atıldığı hissine kapıldığımda eleştirilerimi hiç çekinmeden
yapmış bir yazarım. Geriye dönüp bir bakalım; 1 Mart
tezkeresinde AKP'nin bu maceraya girmek istemesini
eleştirdim. AB konusunda ne zaman ayak sürmeye başlasalar,
bunun yanlışlığını açıkça yazdım. Mesela zina konusu, 312 ve
301'inci maddeler konusunda 'başka Avrupa ülkelerinde de
benzer maddeler var' dediklerinde onlara muhalefet ettim.
Hrant Dink suikastı sonrasında gevşeme hissettiğim her an
karşılarına çıktım. Dolayısıyla ben kendimi hiçbir zaman AK
Parti'nin sözcüsü gibi görmedim zaten.
Fevaranı AK Parti için kopardım: Bugün olan hadise
şu; 22 Temmuz 2007 seçimlerinde, ilk defa olarak Türkiye partisi
konumunda olan bir partinin bölge partisi DTP'yi geçtiğini
gördüm ve bunu çok önemsedim. Benim arzum AK Parti'nin
bölgeye ekonomik refahı da götürerek, bölünme, ayrılıkçılık
hislerini bütünüyle ortadan kaldırması, bütünlüğü sağlamasıdır.
Bu da 29 Mart 2009'da da başarılı olunursa
sağlanabilir. Ben, AK Parti'nin başarılı olamayacağı
endişesine kapıldığım için bu feveranı kopardım!
Birilerine kızdığım, kafamın tası attığı için filan değil, tam
tersine AK Parti'den beklediğimi bulma arzusuyla sesimi yükseltmiş
durumdayım.
O meteforun sahibi Erdoğan: O metaforu da ben
Tayyip Erdoğan'dan ödünç aldım. Zaten o ses getiren televizyon
programında sözüme başlarken Erdoğan'dan o metaforu ödünç aldığımı
da söyledim. Tayyip Bey tabii, milli kahramanlara benzetilmekten
hoşlanır ama o gün konumuz, seçimden yeni çıkmış Amerika'da Obama
ve Bush'un durumuydu. Dolayısıyla Kanuni'nin herhangi bir şekilde
gündemde olduğu bir ortam olsaydı belki Kanuni'yi örnek
verebilirdim!
Belki kırılabilirdim ama...: Tayyip Bey, çok
nazik cümleler kullanmasıyla meşhur bir insan olsaydı ve bir tek
benim için 'sevsinler seni'yi kullansaydı bu beni rahatsız
ederdi, alınabilirdim ama daha önce çok kişiye bu üslupla
seslendiği için yadırgamadım. Kulaklarım alışkın yani böyle bir
cevaba; benim için bunu kullanması beni şahsen rahatsız etmez.
Bekir Çoşkun'un zihin sorunu: Bekir Coşkun'u çok
anlayışlı, çok anlayan, zihni pırıl pırıl bir insan olarak
görmüyorum. Ne dediğimi hiç anlamamış olanların başında geliyor.
Doğrusu siz o yazıdan iyi çıkarmışsınız bu sonucu, ben onu da
çıkartamamıştım! Niçin öyle bir yazı yazdığını anlayamadım. Çünkü
ben öyle başbakanın uçağından inmeyen bir insan değilim, bu altı
yıl içerisinde ya üç ya dört kez başbakan çağırdı, kendisiyle
yurtdışı gezisine gittim.
Gül ve Erdoğan ilişkisi: Ben bu sözleri sarf
ettiğim programı yapan arkadaşlarımıza telefon edip, "Ben Abdullah
Gül tarafından görevlendirildim, mesaj vermek istiyorum, beni
çağırırsanız programınız çok tartışılır, gazeteler sizden
bahseder," demedim! Aradılar, Amerikan seçimlerini konuşmak için
davet ettiler, bu arada da Kürt sorununu konuştuk, çünkü bir gün
önce bu konuyla ilgili yeni bir gelişme olmuştu. Tamamen spontane
bir cevaptı. Gerçekten ne Gül, ne Erdoğan, kendi
aralarındaki ilişkide bana ihtiyacı olan insanlar değiller!
Sabah