Ak Partinin görmesi gereken tehlike!
Abone olTokat'taki saldırı, ardından DTP'nin kapatılması derken açılım bir süreliğine askıya alındı ama AKP'nin görmesi gereken bir tehlike var.
Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Galip Ensarioğlu’na
göre, Tokat saldırısı demokratikleşme sürecine çok zarar verdi.
Ensarioğlu “PKK, “Amerika’yla işbirliği yapabilirsiniz, Kandil’i
kapatabilirsiniz, PKK’ye Irak’ı yasaklayabilirsiniz ama ben bu kez
batıdaki şehirler dahil bu ülkenin içini savaş alanına çeviririm”
diyor. Bu çok daha büyük tehlikedir ve bunu AK Parti görmelidir"
diyor ve şöyle devam ediyor:
“Bırakın PKK biraz daha dağlarda kalsın! Önce Kürt sorununu çözün.
Sorunu demokrasiyle çözmeden, PKK’nin siyasallaşmasına izin
vermeden, ona dağları yasaklarsanız, şehirleri yakarsınız.”
İşte Neşe Düzel'in Ensarioğlu söyleşisi:
AK PARTİ DEMOKRASİ SINAVINDA!
- Türkiye tam Kürt açılımı yaparken Anayasa mahkemesi
DTP’yi kapattı. Şimdi ne olacak? DTP’nin kapatılması nasıl bir
sonuç yaratacak?
Aslında kapatma kararı hukuken bekleniyordu. Ama zamanlaması hiç
doğru olmadı. Barış sürecinin ve açılımın önünü kesen bir karar bu.
Böyle bir dönemde DTP’nin kapatılması gerginliği daha da
arttıracak. Bu arada AK Parti de tabii bir demokrasi sınavı
verecek.
- AK Parti sizce ne yapmalı?
AK Parti eğer demokratik açılımda samimiyse, derhal Siyasi Partiler
Yasası’nda gerekli değişikliği yapıp, Aysel Tuğluk’la Ahmet
Türk’ün milletvekilliklerinin düşmesine engel olmalı.
Ahmet Türk gibi ılımlı bir siyasetçinin siyasetten uzaklaştırılması
çok yanlış. Bu durumda DTP çizgisi daha şahin bir kanadın eline
geçer. Ahmet Türk’ün siyasi hayatı sürmeli ve DTP’den
sonraki partiye gene o genel başkan olmalı.
TOKAT EYLEMİ BAŞKA BİR ŞEYİ HEDEFLİYOR
- Türkiye tam barış açılımı yaşarken, PKK da, Tokat’ta yedi
askeri şehit etti. PKK’nın böyle bir dönemde bu eylemi yapmasının
anlamı ne?
Anayasa Mahkemesi’nin kararından bir gün önce, PKK’nin bu eylemi
üstlenmesi bana normal gelmedi. Bu eylem, PKK’nin sıradan
eylemlerinden biri değil. Diğer asker ölümlerine benzemiyor. Bu
eylem bir şeyi hedefliyor.
- Neyi hedefliyor?
Türkiye’de bildik bir senaryo hiç değiştirilmeden sürekli
tekrarlanıyor. Bu ülkede ne zaman demokrasi yönünde somut
bir adım atılsa veya atılacak olsa, bu adımları engellemek için
hemen şiddet olayları tırmandırılıyor. Ne zaman AK Parti
veya DTP çizgisinden bir parti kapatılmak istense, toplumu daha da
germek için ülkenin batısında ve doğusunda eylemler arttırılıyor.
Bingöl’de 33 erin pusuya düşürülmesi, korucuların
minibüsünün taranması, Dağlıca ve Aktütün saldırıları ve
en son Tokat’taki gibi toplu asker ölümleri yaşanıyor. Üstelik bu
askerleri seçerken de operasyonel askerler seçilmiyor.
Hangi askerlere saldırılıyor?
Toplumu daha da germek için, eylemin hedefi olarak, operasyon
yapmayan askerler seçiliyor. Böylece olay, “dağda silahlı
olarak karşılaştık ve birbirimizi vurduk” diye
açıklanmıyor. Eylem, bir pusuyla gerçekleşiyor. Tokat’taki birlik
de böyleydi. Onlar da PKK’yi tehdit eden operasyon askerleri
değildi. Bunlar, İç Anadolu gibi çatışmadan uzak bir bölgede
devriye gezen birliklerdi.
TOKAT SALDIRISI NE ANLAMA GELİYOR?
PKK’nın böyle bir dönemde pusu kurarak Tokat’ta askerleri
öldürmesi tam olarak ne anlama geliyor?
Bu eylem, Başbakan’ın Tayyip Erdoğan’ın Amerika’ya gittiği gün
gerçekleşti. Amerikan Başkanı’yla Washington’da görüşülecek
konuların arasında iki ülkenin PKK’yle ortak mücadelesi, Kandil
konusu ve Mahmur Kampı meselesi de vardı. PKK bir taktik eylemle
hükümete “Beni başkasıyla bitirmeye çalışma. Bitiremezsin.
Benimle ilgili konularda muhatabın Amerika değil. Eğer onunla bir
olup Kandil ve Mahmur’u kapatırsan, ben de sana şehirleri dar
ederim” mesajını verdi. Bu daha büyük bir tehlikedir.
BIRAKIN PKK BİR SÜRE DAHA DAĞDA KALSIN
Sizce PKK dağdan indirilmesin mi? Bu durumda ne yapılması
gerekiyor?
Hükümet bu tehlikeyi pek göremiyor. Sınırötesi operasyonlara izin
veren tezkereler çıkarıyor. Irak Kürdistanı Bölgesel Yönetimi’yle,
Suriye’yle ve Amerika’yla ilişkilerini tamamen PKK’ye karşı ortak
bir tavır alma ve PKK’yi Kandil’den çıkarma meselesi üzerine inşa
ediyor. Kandil’i ve PKK’yi bitireyim ve Kürt sorununu böylece
çözeyim mantığını güdüyor. PKK’yi bitireyim ve Kürt sorununu
çözeyim mantığı yanlıştır. Bırakın PKK bir süre daha
dağlarda kalsın! Kandil’de kalsın! Siz önce Kürt sorununu
çözün. Çünkü Kürt sorununu demokrasiyle çözmeden ve PKK’nin
siyasallaşmasına izin vermeden, eğer siz Kandil’i ve
dağları yasaklarsanız, şehirleri savaş alanına çevirirsiniz.
Nitekim olan da bu!
AK PARTİNİN GÖRMESİ GEREKEN TEHLİKE
‘Olan’ nedir?
PKK, “Amerika’yla işbirliği yapabilirsiniz, Kandil’i
kapatabilirsiniz, PKK’ye Irak’ı yasaklayabilirsiniz ama ben bu kez
batıdaki şehirler dahil bu ülkenin içini savaş alanına çeviririm”
diyor. Bu çok daha büyük tehlikedir ve bunu AK Parti görmelidir.
Kandil’i ve PKK’yi bitireyim ve Kürt sorununu böylece çözeyim
mantığı yanlıştır. İki şeyi birbirinden ayıracaksınız. Kürt
sorununu ve şiddeti ayrı değerlendireceksiniz. Ne kadar şiddet
olayı yaşanırsa yaşansın demokratik adımlar atılmalıdır. Bu çok zor
ve çok riskli ama, barış ancak böyle sağlanabilir.
PKK NE UMUYOR?
Tokat saldırısıyla PKK barış sürecini, demokratikleşme
açılımını sabote etti. Barış sürecinin kesilmesinden PKK nasıl bir
çıkar umuyor?
İzaha muhtaç bir eylem bu. PKK’nin bunu izah etmesi gerekir. Köşe
yazarları, “Bu, ısmarlama bir eylem olabilir. Bu eylem barış
sürecini tıkamak için yapıldı” diyorlar. Zaten bir eylemi
değerlendirirken, o eylemi kimin yaptığından ziyade, o eylemin
kimin işine yaradığına bakarsanız.
Tokat saldırısı kimin işine yarıyor?
Bu eylemin demokratikleşme sürecine zarar verdiği kesin. Bu
eylemin, Türkiye’de etnik ayrışmaya, zihinsel bölünmeye yol açtığı
kesin. Bu eylemin, MHP’nin de, CHP’nin de, barış sürecini
engellemek isteyen demokrasi karşıtı tüm güçlerin de işine geldiği
kesin.
PKK’nın barış sürecinin kesilmesinden ve DTP’nin
kapatılmasından çıkarı nedir?
PKK veya Abdullah Öcalan için, DTP’nin kapatılması,
milletvekillerinin ve DTP’li belediyelerin durumu çok önemli değil.
Öcalan ve PKK, kendi pencerelerinden kendi stratejilerini
yürütüyorlar.
İLK KEZ ETNİK BÖLÜNME YAŞANIYOR
MHP, CHP gibi Türk partileri de açılımı önlemek istiyordu,
şimdi bunlara PKK da katıldı. Bu üçü, barışı durdurabilir
mi?
Böyle bir tehlike yok değil. Tokat eyleminden sonra ben biraz
irkildim. Her ne kadar silahlı mücadele sürecinde dağda 40 binin
üzerinde insan öldüyse de... Türkiye bu çatışmaya doğrudan 400
milyar dolar harcadıysa, dolaylı olarak bu çatışma ülkeye bir
trilyon dolara mal olduysa da... Dikkat edin bu ülke bugüne dek hiç
etnik ve zihinsel bölünmeye gitmedi. Şimdi Türkiye ilk kez bu
bölünmeyi yaşıyor. Bu ülkede ilk kez zihinsel bölünme oluyor.
TÜRKLERLE KÜRTLERİ BARIŞ MI BÖLÜYOR?
Savaşın yapamadığını barış mı yapıyor? Türklerle Kürtleri
barış süreci mi bölüyor?
Evet. Bu tehlikeli bir süreç. Herkes sorumlu siyaset yapmalı.
“Ülkeyi ve rejimi koruyorum” diyenler, Türkiye’yi içine
sürükledikleri felaketi iyi görmeliler. Bu zihinsel bölünmeyi MHP
ve CHP körükledi. Bu iki parti, zihinsel bölünmeye ciddi bir zemin
hazırladılar. Bu zihinsel bölünme gittikçe derinleşiyor. Çünkü
açılımı, “ülkeyi bölüyor” suçlamasıyla halka öyle ısrarla şikâyet
ettiler ki, şimdi halk sorunu kendisi sokakta çözmeye kalkışıyor.
Felaket de zaten bu noktada yaşanıyor. Bu yüzden sokak kavgaları
çıkmaya başladı... Bazı şeyleri ifade etmekte zorlanıyorum...
BİZDEKİ ÇOK ACI OLUR
Bir Türk-Kürt çatışmasının çıkacağından mı
çekiniyorsunuz?
Bu felaket olur. “Biz bin yıldır et ve tırnağız”
lafı çok sık kullanılıyor. “Biz Irak değiliz. Biz birbirimizden çok
kız alıp verdik” deniyor ama bunlar durumu kurtarmıyor. Avrupa’nın
göbeğinde 20. yüzyılda bir vahşet yaşandı. Bu vahşet 60 yıl önce
sadece Hindistan ve Pakistan’da olmadı. On beş yıl önce
Yugoslavya’da oldu. Bizdeki inanın çok daha acı olur. Bu yüzden
siyasi ve şahsi ikbal hesabı yaparak bu çatışmayı körükleyenler
Allah önünde de, tarih önünde de hesap verecekler.
MHP ile PKK’nın aynı çizgide buluşmasını nasıl
değerlendiriyorsunuz?
PKK ve DTP, “Ben demokrasi, barış istemiyorum”
demiyor. Ama MHP resmen barış istemediğini söylüyor. PKK silahlı
bir örgüt ama sürekli çözümden, barıştan, ateşkesten ve
operasyonların durdurulmasından bahsediyor. Silahtan vazgeçme
iradesini gösteriyor. Yalnız burada iki sorun var. Birincisi,
Öcalan’ın durumu ne olacak? İkincisi, PKK’ye onurlu bir çözüm
süreci nasıl sunulacak? Kürt sorununu çözeceksek, bunları
konuşmaktan korkmamak gerekiyor. PKK onurlu bir çözüm süreci talep
ediyor.
PKK ONURUMLA DAĞDAN İNMEK İSTİYORUM DİYOR
PKK için onurlu çözüm nedir?
Bu örgüt 25 yıl silahlı mücadelede bulundu. Dağa bir mücadele için
çıktı ve kırk bin kayıp verdi. “Köylerim yakıldı, kırk bin
insanım öldü, faili meçhul oldum, işkencelere uğradım. Ben bu
süreçte büyük bir bedel ödedim. Eğer şimdi bir barış ve
çözüm süreci yaşanacaksa, ben bu sürecin içinde olmak ve bu sürecin
karşılığını almak istiyorum. ‘Yenildim, devletin şefkatli kollarına
teslim oldum’ diyerek dağdan inmeyeceğim. Ben inandım, mücadele
verdim, bedel ödedim, pişman değilim, itirafçı da olmayacağım,
onurumla dağdan inmek istiyorum” diyor. PKK, siyasal ve sosyal
yaşama katılmak istiyor.
Tokat gibi saldırılar, PKK’ya onurlu çözümü sağlar mı
sizce?
Bu son eylemin savunulacak, kabul edilecek bir tarafı yok
Ne zaman barışa yaklaşsak PKK bir eylem yapıyor. Kürtler
arasında PKK’nın tutumuyla ilgili hiç bir kuşku yok
mu?
PKK’nin içinde Ergenekoncu yok mu? PKK’nin içinde çözüme muhalif
olanlar yok mu? PKK, Avrupa’da ilişki ağları olan büyük bir örgüt
neticede. 25-30 yıldır yurtdışında üs kurmuş olan ve silahlı
mücadele veren böylesine büyük bir örgütün birçok istihbarat
birimiyle veya uluslararası istihbarat ağıyla ilişkiye girmesi
normaldir. Hangi eylemin nereden geldiğiniz biz bilemiyoruz. Çünkü
birçok istihbarat birimi ve uluslararası ilişkiler de bu işin
içindedir. Bazı eylemleri yönlendirenler olabilir. İşin içinde
Ergenekoncular, uluslararası istihbarat örgütleri olabilir. Bunlar
normaldir ve bunları görmek gerekir. Bakın... Biz bu sorunu
sağduyuyla çözmediğimiz sürece hem içte hem dışta bu süreci bozmak
isteyenler olacak ve Tokat benzeri eylemler yapılacak. Sorunu
çözmemek, gerçekten Türkiye’yi felakete götürür.
Barış süreci biterse Güneydoğu’da yaşam bu gelişmeden nasıl
etkilenir?
Soruyu artık, “Barış süreci biterse, Türkiye’de yaşam ne
olur” diye sormak lazım. Çünkü bunun faturasını herkes
öder. Barış sürecinin bitmesi, altından kalkamayacağımız bir
faturadır. Çok kötü bir şeyden bahsediyorsunuz. Bu ülkenin
bölünmesinden, yıkımdan bahsediyorsunuz. Türklerin ve Kürtlerin
barıştan başka şansları yok. Birlikte yaşamak zorundalar.
Türkiye’yi bu hale sokan, barış sürecinde Türkiye’yi zihinsel
olarak bölen, siyasetçilerdir. “Bu açılım felakettir. Bu
açılım bizi bölüyor” diye şikâyet ettiler ve milleti bu
işe kattılar. Kürt ve Türk bütün siyasetçiler tekrar tekrar
düşünsünler. Barışı baltalama ihanetini insanımıza yapma hakkına
hiç kimse sahip değil.
Hükümetin ne yapması gerekiyor?
Hükümet demokratikleşme adımlarında çok çekingen davranıyor. Kürt
enstitüsünün adını ısrarla “Türkiye’de yaşayan diller” olarak
değiştirmek gerekmiyordu. Artık Amerika’yla ve Irak’la birlikte
sadece Kandil’i ve Mahmur’u kapatarak, PKK’ye sadece dağları dar
ederek bu sorunu çözemezsiniz. Aksine bu sorunu daha da
büyütürsünüz. Çünkü mesele...
Evet... Mesele nedir?
Mesele, Kürt sorununu çözmektir. Kürt sorunu çözüldükten sonra PKK
varlığını zaten sürdürmez. Ama devlet ve hükümet PKK üzerine
anlamsız ve gereksiz bir biçimde kafa yoruyor. Devlet ve hükümet
PKK üzerine bu kadar kafa yoracağına, Kürt sorununun çözümüne kafa
yorsaydı, bugün Kürt sorununu bitirecek bir proje geliştirebilirdi.
Ama hükümet böyle yapmadı, önce PKK’yi bitireyim dedi.
Kürtler, hükümetten ne bekliyor?
Anayasayı değiştirmek artık Türkiye’de çok zor. AK Parti anayasayı
değiştirebilecek güçteyken, bunu yapmadı ve anayasayı değiştirme
kabiliyetini kaybetti. Vatandaşlık tanımını ve anadilde eğitim
konusunu ise anayasayı değiştirmeden çözemezsiniz. AK Parti şimdi
en azından iyi niyet gösterebilir ve okullarda seçmeli Kürtçe
derslerle işe başlayabilir. Ana dilde eğitim hakkını sonra tanır.
Hükümet, bütün bu demokratik açılımları yaptıktan sonra PKK’ye
koşulsuz bir genel af getirmelidir. Kısacası Türkiye önce Kürt
sorununu çözmek zorunda. Önce demokratikleşmeyi yapacaksınız ve
Kürt sorunu bitireceksiniz. Sonra PKK’ye geleceksiniz.
Türkleri infiale sürükleyen Tokat türü saldırılar olurken, bir
hükümet demokratikleşme adımlarını atabilir mi?
Çok zor. Hükümetin işi kolay değil. Ama maharet özgürlükleri
sınırsız olarak tanıdığınız bir ortamda güvenliği sağlayabilmektir.
Kürtleri infiale sürükleyecek eylemleri de başkaları yapabilir.
Doğrusu ben, Kürtleri infiale sürükleyecek bir eylem bekliyorum. Bu
ülkede bu da olacak.
Kürtleri nasıl bir olay infiale sürükler?
Yarın batıda bir ilçede, bir ilde linçler olabilir. Siyasi örgütler
ve partiler adına siyasi cinayetler olabilir. Öcalan’ın koşulları
biraz daha kötüleştirilerek de infial yaratılabilir. Bu yüzden
herkese çok büyük görev düşüyor.
Abdullah Öcalan ne istiyor?
Öcalan’ın kaygısı, Kürt sorununa ve PKK’ye bir çözüm bulunup,
kendisinin gözardı edilmesidir, hesaba katılmamasıdır. Birinin
Öcalan’ı ikna etmesi gerekir. Ve bu zor değildir. Ben Öcalan’ın
bütün ifadelerini ve avukat görüşmelerini okurum. Öcalan’ın Kürt
sorununun çözümündeki talepleri ortalama bir Kürtten fazla
değildir. Öcalan’ın kabul edilemez talepleri yok.
Öcalan’ın kendisiyle ilgili serbest bırakılma ve siyasete
katılma talebi Türkler tarafından kabul edilebilir mi?
Kürt sorunu çözülecekse, Türkiye’ye barış ve huzur gelecekse, artık
insanlar ölmeyecekse, Türkiye’de zenginlik ve mutluluk hâkim
olacaksa, varsın Öcalan hapisten çıksın. Hemen yarın çıkamaz ama
barış, huzur ve kardeşlik sağlandıktan beş yıl sonra Öcalan’ı
serbest bırakabilirsiniz.
Barış için umudunuzu sürdürüyor musunuz?
Tabii ki... Aksi felakettir. Bu süreç henüz bitmedi. Biz her şeye
rağmen barış için ısrar edeceğiz. Belli bir kesim, PKK’nin
siyasallaşmasını, PKK’nin silahlanmasından daha tehlikeliymiş gibi
sürekli olarak dile getiriyor. Bırakın PKK siyasallaşsın! PKK’yi
dağdan indirmenin yolu, PKK’nin siyasallaşmasına izin
vermektir.
Bu nasıl olacak?
Bu, önce, demokratik adımların atılmasıyla olur. Siyasetten
korkmayalım. PKK’nin dağda silahla dolaşmasını değil de, onun
silahı bırakıp siyaset yapmasını felaket gibi gösteren bir anlayış
var. Biz bu çelişkiyi hiç konuşmuyoruz. Siyaset yapma işini
taklitlerine değil, işin aslına sağlamak lazım. Bunun yolu da Kürt
sorununu çözmekten geçiyor. Kürt sorunu çözüldükten sonra PKK’ya
genel af getirilmeli ve dağdan inmeli. Onun sosyal ve siyasal
yaşama entegrasyonu sağlanmalı. Böylece siyasette silahların
gölgesi kalkar, partiler birbiriyle serbestçe yarışır ve halkı ikna
edemeyen siyasetten tasfiye olur. Ama bugün, bu silahlar varken,
bölgede başka siyasi örgütlerin güçlenmesi mümkün değildir.