AK Partili Öznur Çalık'tan HDP'ye: Hesabı iki cihanda sorulur!
Abone olAK Parti Genel Başkan Yardımcısı Öznur Çalık çözüm süreciyle ilgili İnternethaber'e konuştu. Çalık, 6-7 Ekim olaylarında ölen 40 canın sorumluluğunun çağrıyı yapanlar da olduğunu söyledi.
HATİCE KÜBRA
TWİT-ÜL HAVADİS- Türkiye çözüm süreciyle ilgili çeşitli tartışmalara sahne olurken taraflardan gelen açıklamalar bazı soru işaretlerini de beraberinde getirdi. Her ne kadar "çözüm süreci devam edecek" kararlığı görünse de HDP sürecin hükümet tarafından tehlikeye atıldığını iddia ediyor. Peki durum AK Parti tarafında nasıl?
Afyon Kampı'nda çözüm sürecine eleştiriler getiren milletvekillerinin çokluğu bu konuda parti içinde bir çatlağa mı işaret ediyor? Önce bunu ardından da Aysel Tuğluk'un açıklamalarını konuştuk Öznur Çalık'la...
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Öznur Çalık, kendisinin çözüm sürecine her şeyden bir önce anne ve kadın hassasiyetiyle yaklaştığını söyledi. HDP'nin kadın milletvekillerinde aynı hassasiyeti göremediğini ise şu cümlelerle vurguladı: "Annesiniz; bu ölen evlatlar sizin evlatlarınız olabilir. Allah hiç kimseye ama hiç kimseye evlat acısı vermesin. Çözüm sürecinin bitmesi, yeniden ölümlerin başlaması hangi insan ruhuyla tarif edilebilir, anlamak asla mümkün değil".
ERDOĞAN'SIZ İLK AK PARTİ KAMPI
Bu Afyon kampı Erdoğan'sız ilk istişare kampıydı. Yokluğu hissedildi mi, atmosfer nasıldı?
TWİT-ÜL HAVADİS- Türkiye çözüm süreciyle ilgili çeşitli tartışmalara sahne olurken taraflardan gelen açıklamalar bazı soru işaretlerini de beraberinde getirdi. Her ne kadar "çözüm süreci devam edecek" kararlığı görünse de HDP sürecin hükümet tarafından tehlikeye atıldığını iddia ediyor. Peki durum AK Parti tarafında nasıl?
Afyon Kampı'nda çözüm sürecine eleştiriler getiren milletvekillerinin çokluğu bu konuda parti içinde bir çatlağa mı işaret ediyor? Önce bunu ardından da Aysel Tuğluk'un açıklamalarını konuştuk Öznur Çalık'la...
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Öznur Çalık, kendisinin çözüm sürecine her şeyden bir önce anne ve kadın hassasiyetiyle yaklaştığını söyledi. HDP'nin kadın milletvekillerinde aynı hassasiyeti göremediğini ise şu cümlelerle vurguladı: "Annesiniz; bu ölen evlatlar sizin evlatlarınız olabilir. Allah hiç kimseye ama hiç kimseye evlat acısı vermesin. Çözüm sürecinin bitmesi, yeniden ölümlerin başlaması hangi insan ruhuyla tarif edilebilir, anlamak asla mümkün değil".
ERDOĞAN'SIZ İLK AK PARTİ KAMPI
Bu Afyon kampı Erdoğan'sız ilk istişare kampıydı. Yokluğu hissedildi mi, atmosfer nasıldı?
Kurucu genel başkanımız Recep Tayyip Erdoğan hepimiz için çok
önemli bir lider, Türkiye için dünya için çok önemli bir lider. En
son Başbakan olarak kurucu genel başkanımızla yaptığımız toplantı
da Afyon kampıydı. Bu toplantı ise Sayın Başbakanımız Ahmet
Davutoğlu'nun ilk kez Genel Başkan olarak katıldığı kamp oldu. Ama
öyle güzel bir ahenk ve iletişim oluşmuş vaziyette ki hem vefa hem
de gelecek perspektifimiz açısından çok güzel bir tablo oluştu.
Tabi sayın Cumhurbaşkanımızın varlığı her zaman ve her daim
bizim yüreğimizde en üst köşede olacak. Ben ikisini yan yana
koyduğumda "milletin adamları ve yeni Türkiye'nin adımları" diye
tarif etmiştim. Yeni Türkiye'nin adımlarını
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakanımız Ahmet
Davutoğlu'yla birlikte atacağız inşallah.
13 yılda 23 kamp... AK Parti kurulduğu andan
itibaren istişareye önem veren bir parti. 23. İstişare toplantısı
13 yaşındaki bir parti için büyük bir başarıdır. Son yaptığımız
Afyon Kampı'nda; çözüm süreciyle lgili olarak bakanlarımız ve parti
yöneticilerimiz milletvekillerimizin sorularını, çözüm önerilerini
varsa eleştirilerini aldılar. Dış politika ve ekonomi konularında
toplantılar oldu. Sayın Başbakanımız, AK Parti'nin hafızası olan
parti kurucularıyla bir araya geldi, çok duygusal anlar yaşandı.
Sayın Başbakan ve kurucular arasında oluşan o bağ çok
muhteşemdi. AK Parti'nin bir veda değil bir vefa partisi olduğunun
en büyük göstergelerinden birisi de bu oldu.
AK PARTİ'DE ÇÖZÜM SÜRECİ ÇATLAĞI MI?
AK PARTİ'DE ÇÖZÜM SÜRECİ ÇATLAĞI MI?
Çözüm süreciyle ilgili bazı
milletvekillerinin eleştirilerinin yükseldiği medyaya yansıdı. AK
Parti kendi içinde çözüm sürecinde çatlak mı yaşıyor
mu?
Asla, o çatlağı dile getirenlerin her zaman hevesleri
kursaklarında kalmıştır. Geçmiş dönemde hatırlayın, Gezi Olayları
esnasında "parti bölünüyor, parçalanıyor" dendi dimdik ayakta kalan
bir grubumuz vardı. 17-25 Aralık'ta "parti bölündü,
parçalandı" dendi hepsinin hevesi kursağında kaldı. Tuzlukların
dökülmesiyle birlikte bizim grubumuzun sapasağlam olduğu, çatıdan
bir kaç tuğlanın düşmesinin bizim için hiç bir anlam ifade
etmediğini bütün Türkiye gördü. 30 Mart'ı yaşadık,10 Ağustos'u
yaşadık. Ve AK Parti grubunun nasıl sapasağlam bir grup olduğunu
tüm Türkiye'ye de ispat etmiş olduk.
Biz her zaman konuşuyoruz, onlar yeni konuşuluyor
sanıyorlar. Tüm bölge milletvekilleriyle yapılan istişare
toplantılarında bunların hepsi konuşuldu zaten. Ama
tekrardan bir kez daha herkes "çözüm süreci ve kamu düzeniyle
alakalı ne diyor" diye, görüşler, kanaatler ortaya konuldu.
Orada süreci çok iyi götüren arkadaşlarımız var. Yalçın Akdoğan,
Efkan Ala, Beşir Atalay, Bülent Arınç, Adalet Bakanımız Bekir
Bozdağ... Ve Başbakanımız Ahmet Davutoğlu'nun süreci kendi
başkanlığında götürüyor olması çok anlamlı. Bizim kendi içimizde
hiç bir şekilde çatlağımız olmaz. En güzel kanaati Sayın
Başbakanımız genel değerlendirme esnasında bakanlarımızla yaptı ve
"hiç bir şekilde çözüm süreci kamu düzeninin alternatifi
değildir" dedi.
"ÇÖZÜM SÜRECİNİ İNSAN ODAKLI GÖTÜRMEK ZORUNDAYIZ"
"ÇÖZÜM SÜRECİNİ İNSAN ODAKLI GÖTÜRMEK ZORUNDAYIZ"
Bu eleştiriler kampta nasıl
değerlendirildi?
Çözüm süreci çok netameli ve ince bir yol. Bu yola çıkarken
her türlü riski alacağımızı bilerek yola çıktık. Birlik ve
Kardeşlik projesi diye yola çıktık, çözüm süreci diye devam
ediyoruz. Tabi ki bölgenin vekilleri hem de diğer bölgelerde
siyaset yapan hem yerelde hem de genelin sesini duyuran
arkadaşlarımız çözüm süreciyle ilgili kanaatleri mutlaka
konuşulmalıydı. Biz yeni Türkiye'de "Konuşan Türkiye" diyor ve
sivil toplum toplantıları başlatıyoruz. Bunu yaparken kendi
içimizde, milletvekili arkadaşlarımızın ya da parti kurucusu
arkadaşlarımızın kampa katılan arkadaşlarımızın kanaatlerini her
alanda dile getirmesi çok normal. Bu bizim parti
içerisinde her zaman ve her daim vardı. İlk kez olan bir şey değil.
Her zaman her daim interaktif görüş alışverişi yapılır ve
konuşulurdu.
Tabi ki bu kampta çözüm süreci çok anlamlıydı, 6-7 Ekim
olayları yeni yaşanmış ve bir taraftan milliyetçi söylemlere
ağırlık vermek isteyen muhalefet partileri, diğer taraftan farklı
milliyetçilik yapan siyasi partiler, HDP Kürt ırkçılığı üzerinden
siyaset yapıyor, MHP ve CHP Türk ırkçılığı üzerinden siyaset
yapıyor biz insan için siyaset yapıyoruz. Tam da burda
"çözüm sürecini insan odaklı götürmek zorundayız"
diyoruz. Hiç bir canımızın kaybolmaması, ölmemesi için almamız
gereken tüm riskleri de alıyoruz. İşte orda bakanlarımız, Sayın
Cumhurbaşkanımız ve Başbakanımız başta olmak üzere, çok ciddi
riskler aldılar ve almaya da devam ediyorlar. Çözüm sürecinin bıçak
sırtında götürülmesi gereken çok önemli bir yol olduğunu biliyoruz.
Ve bu yolun yarısını geçtik. Şimdi bunu sekteye uğratmak
isteyen farklı güçlerin, 6-7 Ekim olayları gibi farklı bahanelerle
Türkiye'yi kaosa sürüklemek isteyenlerin varolduğunu
biliyoruz. O yüzden Türkiye'nin farklı illerinden tüm
milletvekilleri arkadaşlarımınla bu konuda görüş alışverişi
yapıldı. Başbakanımız ve Bakanlarımız cevaplarını verdi. Mutlaka
kendi dairesi içerisinde birinin birine sözü olabilir ve gereği
neyse oradaki konuşmalarla çözülür.
"ANNESİNİZ! ÖLENLER SİZİN EVLATLARINIZ OLABİLİRDİ"
AK Parti ve HDP'den çözüm
sürecine devam edileceği mesajları geliyor fakat bir yandan da
Aysel Tuğluk'un çözüm sürecinin bitme noktasına geldiği yönünde
açıklamaları oldu. Buna ne diyorsunuz?
Öncelikle şunu söylemek lazım, biz her türlü şiddete
karşısındayız, hangi siyasi partiye yapılırsa yapılsın. 6-7 Ekim
olayları esnasında yüzlerce bina yakıldı, 40'a yakın insanımız
öldü. Malı geri koyarsanız, insanı geri yerine koyamazsınız.
Dolayısıyla bu kaosu yaratmak isteyenler, ölenlerden bir tanesinin
kendisinin evladı olabileceğini düşünerek konuşmalı. Ben
bir anne olarak çözüm sürecine olumlu bir şekilde devam etmek
zorunda olduğumuzu bilerek bunu söylüyorum. HDP'den
yapılan açıklamalara dönüp bakıyorum. Aysel Tuğluk'a, Ayla Akat
Ata'ya dönüp bakıyorum. Annesiniz; bu ölen evlatlar sizin
evlatlarınız olabilir. Allah hiç kimseye ama hiç kimseye evlat
acısı vermesin. Çözüm sürecinin bitmesi, yeniden ölümlerin
başlaması hangi insan ruhuyla tarif edilebilir, anlamak asla mümkün
değil. HDP çözüm sürecine devam diyen diliyle devam
etmeli. İçlerinde farklı görüş ve düşünceleri dile getiren
insanların varolduğunu biliyoruz ama oraya güçlü irade koyarak
çözüm sürecine devam etmek zorunda olduğumuzu bilerek konuşmamız
gerekiyor.
ŞEHİT ANNELERİNİN GÖZYAŞLARINI ANLAMIYORLAR
ŞEHİT ANNELERİNİN GÖZYAŞLARINI ANLAMIYORLAR
Benim bu konuda, özellikle kadınların siyaset yapması
gerektiğini her daim söylüyorum. Kadınla ilgili hem
siyasette, hem bürokraside, hem evinde her alanda güçlü kadın
olması için mücadele ettim. Mücadele ederken "güçlü kadın,
güçlü aile ve güçlü toplum olur, güçlü Türkiye olur" diye
mücadelesini verdim. Bunu vermeye de devam edeceğiz. Bunları bu
kadar dile getirirken, HDP "bizim içimizde eşbaşkanlık
sistemi var" derken, kalkıp bir kadının, bir annenin çözüm
süreciyle ilgili onu baltalayacak bir açıklama yapmasını şiddetle
kınıyorum. Bir anne olarak kınıyorum. Ve orda çözüm sürecini
alkışlayan, dağda çocuğu ölen annenin ya da şehit annelerinin
gözyaşını bir kadın olarak anlamadıklarını düşünüyorum.
40 CANIN HESABI İKİ CİHANDA SORULUR
40 CANIN HESABI İKİ CİHANDA SORULUR
HDP'de kadın siyasetçilerin kullandıkları dile çok net dikkat
etmesi gerekir. Kadınların en önemli özelliği barış için
kullanacağı dildir. Anne merhamettir, kadın merhamettir,
zerafettir, nezakettir. Sen eline taşı alıp geçersen kadın
kimliğini, anne kimliğini tamamen dışarıya atarsın. Biz
zaten kadınlar siyasette bu sürecin içinde var olsun derken en
önemli gerekçemiz siyasetin içine merhameti de katarak devam
etmekti. Ama siz elinize taşı alır, gördüğünüz vakada
elinizi havaya kaldırır polise tokat atarsanız ya da 6-7 Ekim
olaylarında olduğu gibi "hadi buyrun hepiniz eyleme" derseniz
olmaz. Şiddete davet etmek nasıl bir algıdır, nasıl bir
düşüncedir?
Eğer bu şiddet dilini kullanıyorsan, orda ölen candan sen
sorumlusun. 40 canın hesabı o insanlardan iki cihanda sorulacaktır.
Dolayısıyla çözüm sürecinin devam etmesini özellikle kadınlar
olarak biz isiyoruz, AK Parti olarak biz istiyoruz. Kamu düzenini
sağlayacağız ve çözüm sürecine de devam edeceğiz.
81 İLDE STK'LARLA ÇÖZÜM SÜRECİ
81 İLDE STK'LARLA ÇÖZÜM SÜRECİ
Sizin 81 ilde sivil toplum
kuruluşlarıyla yaptığınız toplantılar var. Toplantılar nasıl
gidiyor?
6-7 Eylül Olaylarıyla süreci tıkamak istediler ama tıkamak
istemelerine rağmen biz Halkla İlişkiler Başkanlığı olarak Yeni
Türkiye'de Sivil Toplum buluşmalarıyla tüm Türkiye'yi dolaşmaya
gayret ediyoruz, Başbakanımızın talimatıyla. Bu hafta
Hakkari, Van , Ağrı, Bitlis'e gitmek istiyoruz. İnşallah Mart'a
kadar 81 ili tamamlayacağız. Yapmış olduğumuz ziyaretlerde
de inanılmaz güzel neticeler alıyoruz.
Ve STK'lar şunu söylüyor: "Buraya yatırım gelmesine engelleniyor."
Geçmiş dönemde derin devletten, Jitem'den rahatsızlık duyan herkes bugün o örgütten rahatsızlığını dile getiriyor. Kendi kendinize orada yapı oluşturamazsınız buna millet izin vermez.
"MASKE TAKARAK HAK ARANMAZ"
Ve STK'lar şunu söylüyor: "Buraya yatırım gelmesine engelleniyor."
Geçmiş dönemde derin devletten, Jitem'den rahatsızlık duyan herkes bugün o örgütten rahatsızlığını dile getiriyor. Kendi kendinize orada yapı oluşturamazsınız buna millet izin vermez.
"MASKE TAKARAK HAK ARANMAZ"
STKlardan çözüm süreciyle ilgili
hükümete de eleştiriler geliyor
mu?
Hükümete gelen eleştiriler kamu düzeniyle alakalı
"benim canımı siz korumak zorundasınız"
diyorlardı. İşte biz ordaki milletin sesini bir kez daha dinleyerek
bu iç güvenlik yasasını çıkarıyoruz. Önce insanın canına
kastedenleri engellememiz gerekiyor. Eline molotof kokteyli alıp,
yüzüne maske takarak herhangi bir hak arandığını gördünüz
mü?
STK'LAR DAHA FAZLA İNİSİYATİF ALMALI
Sivil toplum örgütleri çözüm
sürecinde yeteri kadar sorumluluk aldılar mı
sizce?
Bu konuda tavır almaları gerekn çok hadiseler oldu. Tavır
alanlar oldu almayanlar oldu. Sorumluluk alanlar oldu, almayanlar
oldu. Bu sorumluluğu açık yüreklilikle ifade edip, filile döküp
hareketleriyle destek veren tüm arkadaşlara gönülden teşekkür
ediyorum. Ama olumsuz tavır alanların olduğunu da biliyorz. Farklı
düşünen arkadaşlarımızın görüşleri de bizim için çok önemli. Çözüm
sürecine destek veren arkadaşlarımızın söylediği cümleler çok
önemliydi.
Siirt'ten bir ses geldi: " Çözüm sürecinde biz kefen giyeriz yeterki evlatlarımız artık ölmesin, dağa çıkmasın". Ne Kürt annesi ne Türk annesi ne Türkiye'deki hiç bir anne terör yüzünden ağlamasın. Bu terör PKK terörü, IŞİD terör, başka terör... Asla kabul etmiyoruz. Ve İslam'ın yanına terörü koyan dili de şiddetle kınıyoruz.
Siirt'ten bir ses geldi: " Çözüm sürecinde biz kefen giyeriz yeterki evlatlarımız artık ölmesin, dağa çıkmasın". Ne Kürt annesi ne Türk annesi ne Türkiye'deki hiç bir anne terör yüzünden ağlamasın. Bu terör PKK terörü, IŞİD terör, başka terör... Asla kabul etmiyoruz. Ve İslam'ın yanına terörü koyan dili de şiddetle kınıyoruz.
STK'larımızın bu anlamda daha fazla inisiyatif
almaları gerekir. Çok önemli güçler çünkü. Çözüm sürecinin
devam etmesi ve buna engel olan hadiselerde tepkilerini ortaya
koymaları gerekir. Tepkilerini ortaya koyan bütün STK'lara teşekkür
ediyorum.
" İÇ GÜVENLİK YASASI ENDİŞEYE YOL
AÇMASIN"
İç güvenlik yasasına eleştiriler
var, bu eleştirilerden sonra herhangi bir değişiklik olması
gündemde mi?
Sizin canınıza sizin malınıza gelecek her türlü zararı
önlememiz gerekir. Sizin yapacağınız toplantı, yürüyüş, gösteri
özgürlüğünü de korumamız gerekir. Türkiye demokratik bir
ülkedir, hem insanın canını koruyacaktır hem de yapılacak olan hak
arayışlarında gerekli yasal düzeni sağlamak için tedbirlerini
alacaktır. Hiç bir şekliyle buna engel olacak kimse olmaz.
Ne zamana kadar? Eğer siz vandallık yapmak isterseniz, eğer siz molotofkokteyli alır camları kırmak isterseniz, eğer sizelinize silahı alır birilerini vurmaya kalkarsanız o zaman ordaki emniyet yetkilimize gözaltına alma hakkını vermek zorundayız. Cezalarını artırmak zorundayız. Siz insanların canını yakarken hadi buyrun burdan müsadesini, hiç bir şekliyle veremeyiz. Tabiki sizin can güvenliğinizi sağlarken toplantı özgürlüğünüzü de size vereceğiz. Tasarıda geçen cümleler antidemokratik uygulamalar ya da makul şüpheliler oluşturacak endişesine yol açmasın, asla böyle bir şey söz konusu olmayacak.
KENDİ İÇİMİZDEN ÇIKSA BİLE TERÖR ÖRGÜTÜNE İZİN VERMEYİZ
Ne zamana kadar? Eğer siz vandallık yapmak isterseniz, eğer siz molotofkokteyli alır camları kırmak isterseniz, eğer sizelinize silahı alır birilerini vurmaya kalkarsanız o zaman ordaki emniyet yetkilimize gözaltına alma hakkını vermek zorundayız. Cezalarını artırmak zorundayız. Siz insanların canını yakarken hadi buyrun burdan müsadesini, hiç bir şekliyle veremeyiz. Tabiki sizin can güvenliğinizi sağlarken toplantı özgürlüğünüzü de size vereceğiz. Tasarıda geçen cümleler antidemokratik uygulamalar ya da makul şüpheliler oluşturacak endişesine yol açmasın, asla böyle bir şey söz konusu olmayacak.
KENDİ İÇİMİZDEN ÇIKSA BİLE TERÖR ÖRGÜTÜNE İZİN VERMEYİZ
Polisin bu konuda yapması gerekn işlem eylem yapanların
normalde yaptığı eylemde güvenliği saplamak. Bu güvenliği sağlarken
orada eyleme katılmayan insanların canına, malına kast varsa bu
konuda tedbir almıyorsak, kamu düzenini sağlamıyorsak çok ciddi bir
zaafiyet oluştuğu düşünülmez mi? Biz Ergenekon, Balyoz,
derin devlet, Jitem, paralel yapı gibi yapılanmaya asla izin
vermedik. Bundan sonra da asla izin vermeyeceğiz. Kendi
içimizden bir terör örgütü çıksın buna müsade etme imkanımız yok.
Kendi devletine kasteden bir yapıya asla izin vermeyeceğiz. Bu
paralel yapıdır başka yapıdır. Miletin devleti olmak zorunda. AK
Parti iktidarından önce devletin milleti vardı artık milletin
devleti var. Burda ne Ergenekona ne Balyoza ne paralel yapıya asla
izin vermeyecek.
"KAOS ALGISI YARATILMAK İSTENİYOR"
"KAOS ALGISI YARATILMAK İSTENİYOR"
Son olaylarla birlikte Türkiye'yi
90'lı yıllara çevirmek isteyen bir el olduğu yönünde görüşler
yaygınlaştı. Buna katılıyor musunuz?
Hayır, bu oluşturulmak istenen algıdır. Bu algı,
Türkiye kaosa sürükleniyor algısıdır. Türkiye kaosa
sürüklendiği anda ne olacak? Türkiye'nin ekonomisi, siyaseti,
dempkratik işleyişi sarsılacak. Eski Türkiye'deki rakamları
ekonomik olarak gözönüne aldığımızda eski Türkiye ve yeni Türkiye
arasında dağlar kadar fark var. Şimdi 90'lı yıllara geri dönülüyor
denmesinin bir tek gerekçesi var; yükselen, büyüyen, gelişen
Türkiye'nin önüne engel koymak. Ama milletimiz bu engelleri
her seçim döneminde attı, şimdi 2015 seçimlerinde de yaptığımız tüm
anketlerde de %50'nin üzerinde AK Parti desteği görülüyor,
genedestekle çıkacağız. 90'lı yıllara geri dönüş asla söz konusu
değil.