AK Partili Çelik 2004 MGK kararlarını değerlendirdi
Abone olAK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Hüseyin Çelik, “MİT’in veri tabanında bir araya getirilen bilgiler birileri tarafından içe...
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Hüseyin Çelik,
“MİT’in veri tabanında bir araya getirilen bilgiler birileri
tarafından içeridekiler tarafından bu adı geçen gazeteye servis
edilmiştir” dedi.
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Hüseyin Çelik,
son günlerdeki tartışma konularıyla ilgili bir basın toplantısı
düzenledi. Konuşmasına Engelliler Günü’ne değinerek başlayan Çelik,
Cumhurbaşkanı’nın MGK’ya başkanlık yaptığı 2004’te bir tartışmanın
gündeme geldiğini hatırlatarak, “28 Şubat’tan sonra sayın Mesut
Yılmaz’ın başbakanlığı döneminde zamanında irtica ile mücadele diye
bir belge hazırlandı. O eylem planı askeri mahfillerde hazırlanan
bir irtica ile mücadele stratejisi hükümete takdime edilmişti. Bir
taraftan o yürüyordu. MGK’da ele alınan bir konu, bir iddia ortaya
atılıyor. Bir irtica hareketinden bahsediliyor. Bir kurum
tarafından bir tüzel kişi tarafından bir iddia ortaya atıldığında
siz bu iddiayı araştırmak zorundasınız. Hukuk devleti bunu
gerektiriyor” diye konuştu. MGK’daki meseleyle bir iddia
getirildiğini söyleyen Çelik, “Dönemin cumhurbaşkanı ve kuvvet
komutanları bu iddiayı sahiplenmişlerdir. Hükümete bunun gereği
yapsın denmiştir. Tavsiye kararıdır. Ve esas irade sahibi
hükümettir. Hükümet orada gerginliklere yol açmamak için bunu
kendisine havale etmiştir” diye konuştu.
“MUHALİFİMİZ OLAN PARTİLER BİR ANDA CEMAATİ SAHİPLENEN, HAMİLİĞİNİ
YAPAN BİR POZİSYONA GEÇTİLER”
Yurt dışında açılan Türk okullarının Rusya başta olmak üzere bazı
ülkelerde sorunlarla karşılaştığını belirten Çelik, Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan’ın sorunların aşılması için okullara sahip çıktığına
bizzat şahit olduğunu söyledi. Hükümet üyelerinin, Türk insanının
yurt dışında kurduğu ve iftihar vesilesi olan bu okullara sahip
çıkmak için birbirleriyle yarıştığını da belirten Çelik, "Sayın
Başbakanımız ve Cumhurbaşkanımız gittikleri her ülkede bu okulları
bizzat ziyaret etmiş ve bu okullar aleyhine estirilen dedikoduların
da önüne geçmişlerdir. Manevi olarak destek olmuşlardır. Son
dershane tartışmasıyla cemaatle uzaktan sevgisi, sempatisi olamayan
başta CHP, MHP ve BDP gibi muhalifimiz olan partiler bir anda
cemaati sahiplenen, hamiliğini yapan bir pozisyona geçtiler. Sanki
daha önce cemaat aleyhine Meclis kürsüsünden söyledikleri yokmuş
gibi, sanki cemaatin adeta yok edilmesi için seferber olduklarını
unutmuşcasına beyanlarda bulundular” ifadelerini kullandı.
AK Parti’nin 27 Nisan Bildirisi ile birlikte bir e-muhtıranın
hedefi haline getirildiğini belirten Çelik, "Tekrar altını
çiziyorum, ’A’ cemaatine, ’B’ cemaatine yönelik devlet içerisinde
devlet gücü kullanan bazı unsurların yaptığı olumsuzlukları eğer AK
Parti’ye mal ederseniz, AK Parti’nin bizzat mağdur ve mazlum
olduğunu nereye yerleştireceksiniz?" dedi.
Çelik, hükümetlerinin Milli Güvenlik Kurulu’nu sivilleştirdiğini,
dini hassasiyet taşıyan gruplar, vakıflar ve cemiyetleri hedef alan
Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’ne (kırmızı kitap) son verdiğini
söyleyerek, vesayetin bir uzantısı olarak gördükleri Başbakanlık
Takip Kurulu’nun ortadan kaldırıldığını ve EMASYA Protokolü’ne son
verildiğini de anımsattı. Çelik, AK Parti’nin 2008’de kapatmayla
karşı karşıya kaldığını ve partinin "tabiri caizse adeta kale
direğinden döndü"ğünü kaydederek, “2010 Referandumuna kadar
statükonun, vesayetçi güçlerin bir numaralı hedefi AK Parti
hükümeti ve hükümetin üyeleridir” diye konuştu.
"Ben Bakan olur olmaz Sayın Başbakan bana bu dershanelerin bir hale
yola koyulmasıyla ilgili bir emir verdi” diyen Çelik, şunları
söyledi:
“Ben de o günkü şartlarda bunun nasıl yapılamayacağını anlattım,
ikna ettim, uzun uzadıya bunu paylaştım. Son günlerde belli
grupları 2012 ve 2013’te fişledikleri iddiaları var. Ben bunun
detayına girmiyorum. Kamuda gizlilik derecesi olan makamlara
mevkilere ve bazı kurumlara eleman alınırken, ’güvenlik
soruşturması ve arşiv araştırması’ diye bir uygulama yapılır. 2001
yılında DSP, MHP ve ANAP iktidarı döneminde çıkartılan Güvenlik
Soruşturması ve Arşiv Araştırması Yönetmeliği’nin 7. ve 8.
maddelerine göre bu yapılır. Kimdir bunlar genellikle askerlerle,
emniyet mensuplarıyla ilgili yapılır, bakanlıklara üst düzeye
atanacaklarla ilgili yapılır. Ceza ve tevkif evlerinin birinci
dereceden sorumluluk alacak olanlarla ilgili yapılır. Hakimlik,
savcılık ve kaymakamlık gibi önemli noktalarda görev alacaklarla
ilgili bu güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapılır" diye
konuştu.
“MİT’İN 10 YILLARIN ALIŞKANLIĞINDAN BİR GÜNDE SIYRILDIĞINI İDDİA
ETMEK DOĞRU DEĞİLDİR”
Çelik, bir gazetede yayınlanan belgelerle gündeme gelen fişleme
olayına dair ise şunları söyledi:
"Peki bu son olay neyin nesidir? Onu da söyleyeyim ben size. Bakın,
şu belge arkadaşlar Başbakan Sayın Abdullah Gül tarafından 58.
Hükümet döneminde Milli İstihbarat Teşkilatı’na gönderilmiş bir
talimatnamedir, bir emirdir. O gün bugündür de bu yürürlüktedir.
Bakın ne diyor bu talimat. Tam tarihini söyleyeyim. 4.12.2002
tarihlidir. Bu tarihte ’MİT müsteşarlığına’ adıyla, başlığıyla
gönderilmiştir. Tabi hepsini okuyacak değilim ama can alıcı
noktaları sizinle paylaşmak isterim; suçun şahsiliği evrensel
kuralı çevresinde Ahmet Mehmet’i araştırıyorsunuz, onun teyzesi de
şu gün suç işlemiş halası da işte şuydu, onun kardeşinin de şöyle
eğilimleri var, babasının da şu derdi var gibi bir güvenlik
soruşturması, makbul bir güvenlik soruşturması değil. Çünkü
suçların ferdiliği prensibi hukukun temel kuralıdır. Suçun
şahsiliği evrensel kuralı çerçevesinde kişilerin doğrudan şahısları
ile ilgili olmayan veya maddi bir delile dayanmayan, sadece soyut
duyumlardan elde edilen istihbari bilgilerin gönderilmeyerek yalnız
adli makamlara intikal eden eylemlerin yazılı olarak bildirilmesini
talep ediyor. Bundan sonra güvenlik soruşturması arşiv araştırması
dediğimiz böyle yapılacaktır diyor Sayın Abdullah Gül. Dönemin
başbakanı. İstenen bu ve bu çerçevede sözünü ettiğim yönetmeliği
yani güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yönetmeliğinin 7.
ve 8. maddelerine göre bunlar yapılır. Peki son günlerde olan
nedir? MİT’in başına Sayın Hakan Fidan da gelse Ahmet Mehmet de
gelse MİT’in 10 yılların alışkanlığından bir günde,
alışkanlıklarından bir günde sıyrıldığını iddia etmek doğru
değildir. MİT’in bir veri tabanı vardır. Her taraftan dediğim gibi
hakkında inceleme soruşturma veya şey yapılacak, arşiv araştırması
yapılacak şahıslarla ilgili gelen bilgiler bir havuzda toplanır.
Ama bu gelen bilgiler biraz önce söylediğim yazı çerçevesinde, bu
talimat çerçevesinde eğer bir kuruma gönderilecekse o şekilde
gönderilir.”
“ÖZELLİKLE AK PARTİ İLE VE BELLİ KONULARDA TARTIŞMALARI OLAN BAZI
KESİMLERE MENSUP VE YAKIN KİŞİLER SEÇİLMİŞTİR”
Gazetecilik mesleğinden örnek veren Çelik, konuşmasını şöyle
sürdürdü:
“Tabiri caizse bir muhabir kendi gazetesinin veya televizyonunun
haber merkezine onlarca rapor gönderir. Bir günde onlarca rapor
gönderir. Duyumlarını da gönderir. Kulisleri de gönderir. Gönderir
de gönderir. Ama o gazetenin yazı işlerinde o gazetenin haber
müdürü ve yetkilileri bunları alırlar, medya etiğini de göz önünde
bulundurarak yasal bir sıkıntıya girmemeyi göz önünde bulundurarak,
bunun bir kısmını gazeteye koyarlar, olması gereken kısmını
koyarlar, olmaması gerekenleri de çöpe atarlar. Esas olan
muhabirlerin gönderdiği onlarca rapor değil gazetede yer alan
kısımdır. Son günlerde bazı şahıslarla ilgili gazetelerde yer alan
bilgilerin hiçbirisi MİT müsteşarıyla da ilgili müsteşar
yardımcısıyla da hepsiyle teker teker görüşmemin sonucundaki
bilgileri sizlere aktarıyorum. Hiçbir kurumda ve kişiyle bu
bilgiler paylaşılmamıştır. Ve MİT’in veri tabanında bir araya
getirilen bilgiler birileri tarafından içerdekiler tarafından bu
adı geçen gazeteye servis edilmiştir. Bu yapılırken de arkadaşlar
şu yapılmıştır. Özellikle AK Parti ile ve belli konularda
tartışmaları olan bazı kesimlere mensup ve yakın kişiler
seçilmiştir. Hepsine baksanız başka başka belki insanlarla ilgili
de bilgiler vardır. Bu arada, tabi belki de o yeteri özeli
göstermedikleri için mesele MÜSİAD’la ilgili olan ki MÜSİAD’ın
hükümetle bir problemi yok veya Avrupa Demokratlar Birliği ile
ilişkili olanlar da buna dahil edilmiştir. Veya meşveret cemaati
ile ilgili olan kısımlar buna dahil edilmiştir. Kenarından
kıyısından. Ama ağırlıklı olarak birkaç cemaatle ilgili iddialar ön
plana çıkarılarak bakın hükümetle arası iyi olmayan cemaatlerin
camiaların mensupları bu şekilde fişlenmektedir şeklinde bir
iddiaya dönüştürülmüştür. Bu doğru değildir. Bu hakkaniyetle
bağdaşan bir durum değildir. Bunu bir kez daha burada
huzurlarınızda ifade etmek isterim. Bundan sonra da bu tür diyelim
ki birileri, birileri hakkında bir bilgi verdi ama bu hiçbir yerle
paylaşılmadı. Bunlar tekrar istismar edilebilir. Bir başka şey var
arkadaşlar. Orada bir nottan söz ediliyor. Efendim şöyle bundan
sonra bilgiler şöyle verilecek, şöyle yazılı verilmeyecek, sözlü
verilecek. Şu şu eğer yapılırsa bazı problemler doğacak. Arkadaşlar
bu aslında hiçbir şekilde işleme girmemiş olan bir belgedir.
Bizatihi müsteşarın ve müsteşar yardımcısının bile onaylamadığı bir
belgedir. Böyle bir belge doğrudur. Bırakın siyasi iradenin bilgisi
ve talimatı paralelinde siyasi iradenin bilgisi dahilinde bırakın
bir tarafa, bizatihi MİT müsteşarı ve müsteşar yardımcısının bile
onaylamadığı dolayısıyla uygulamaya girmemiş olan bir belgedir.
Bunu özellikle belirtmek isterim fakat tekrar altını çiziyorum,
oradaki bilgileri hiç kimseyle hiçbir suretle paylaşılmamıştır. Bir
kez daha altını çiziyorum, bu fişleme meselesi ile ilgili olarak
böyle bir alçaklığa AK Parti hükümeti, AK Parti göz yummaz, kendi
insanımıza yönelik biz böyle bir tavır içerisinde olamayız. Esasen
Milli İstihbarat Teşkilatı bundan sonra en azından son yıllarda
kesinlikle cemaatleri hedef olmaktan kendisi de kurtarmıştır; ancak
bir eğer diyelim ki silahlı eylemleri olan bazı cemaatler varsa ki
bunların kimler olduğunu sizler biliyorsunuz silahlı eylem yapma
potansiyeline sahip olanlar MİT’in hedefindedir. Bunun dışında dini
hassasiyeti olan Müslim veya gayrimüslim hiçbir grup hiçbir camia
hiçbir cemaat MİT’in hedefi durumunda değildir. Ve sağlıklı olan da
budur. Ama terör örgütü ama uluslararası düzeyde istihbarat
toplanması elbette MİT’in hedef kitlesidir ve onların görev alanı
içerisindedir. Mesele bundan ibarettir. Bunu bir paranoya
dönüştürmenin anlamı yoktur."