AK Parti'li Bakan Gandi'ye 'güdük' dedi
Abone olDevlet Bakanı Faruk Çelik, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun 'Stockholm Sendromu' sözlerini sert dille eleştirdi.
Devlet Bakanı Faruk Çelik, CHP Genel Başkanı Kemal
Kılıçdaroğlu'nun, AK Parti'nin seçimlerde aldığı oy oranına ilişkin
''Stockholm Sendromu'' değerlendirmesi hakkında ''Sizi besleyen,
sizin hayat bulmanızı sağlayana hakaret ederseniz, nasıl
varlığınızı sürdüreceksiniz? İşte 'güdükleşirsiniz', küçülürsünüz,
bu yola devam etmeleri durumunda yok oluşa gidiştir bu''
dedi.
Bursa'daki evinin bahçesinde gazetecileri ağırlayan Çelik, ''Stockholm Sendromu'' tartışmalarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
''Genelde böyle bir söylem, siyaset kurumuna ve siyasi partilere hakarettir. Yüzde 50 oy almış olan, özelde AK Parti'ye yapılmış olan bir hakarettir. Millet iradesine karşı yapılmış bir hakarettir'' diyen Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Bu aynı zamanda bu siyasi partinin veya bu görüşü dillendiren yetkililerin, demokrasi ile ilgili bir sorunlarının olduğunu ortaya koyuyor ki demokrasiyi hazmedememe sendromuyla karşı karşıya olduklarını söyleyebilirim. Umuyorum ki milletimiz 12 Haziranda çok güzel bir reçete yazdı ve bu hastalıklarına karşı bu ilacı düzenli olarak kullanırlarsa, muhalefetin tedavi olacağı inancı içerisindeyim. Bu reçeteyi anlamama ve ilaçları düzenli kullanamama alışkanlıklarını sürdürürlerse, hastalıkları ilerde daha da artacaktır. Bu sendromları daha farklı sendromlara taşıyacaklardır diye düşünüyorum. Milletimiz feraset sahibidir, hep doğrusunu yapmıştır ve bundan sonra da yapmaya devam edecektir. Halkımızın verdiği karara biz her zaman saygı duyacağız. Umuyorum ki muhalefet de aynı anlayış noktasına gelir.
Burada doktor millettir. Milletimiz siyasi partilerin ne
olduğunu, ne olmadığını, ne kadar hizmetten yana olduklarını, ne
kadar söylemden yana olduklarını tespit etmiş ve size vaat
siyasetinden, 'Cumhuriyet Vaat Partisi'nden çıkın'
diyor. 'Çözüm partisi olun' diye bir reçete yazmış. Siz
çözümü değil, size çözüm yolunu gösteren millete halen hakaret
etmeyi, küçümsemeyi, onu aşağılamayı adeta ortaya koyan ifadeler
kullanıyorsunuz. Bu, ilaç yazan doktoru tanımadığınızı gösteriyor.
Milleti tanımama ve reçeteyi uygulamama gibi bir tabloyu ortaya
çıkarıyor ki, hastalığa devam edeceğim diyorsunuz. CHP'ye
baktığınız zaman kendi içlerinde bir Stockholm Sendromu
yaşadıklarını görüyorsunuz zaten. Şu anda yine kendi bünyelerinde
bin bir sorunla karşı karşıyalar. Çünkü millete atfettikleri bu
rahatsızlık, kendi bünyelerinde var. Yine de biz inşallah bu
hastalıktan kurtulurlar temennisinde bulunalım.''
NASIL BİR MUHALEFET...
Faruk Çelik, milletin, 12 Haziran seçiminde AK Parti kadrolarına güvendiğini gösterdiğini ifade ederek, şunları söyledi:
''Peki halkımız bunun ilerisinde ne istiyor?... 'Demokraside biz iktidarı ve muhalefeti ile bir bütünlük arzu ediyoruz'. Vatandaşın verdiği 330'un az altındaki milletvekili sayısından 'diyalog kurun' mesajını çıkarabilirsiniz. Başbakanımızın 'helalleşme' dediği ifadenin altında bir de bu yatıyor. Biz milletimizin gerek hizmetten memnuniyet, gerekse diyalog noktasındaki mesajını aldık ve biz yine zeytin dalı uzatan tarafız. Ne yazık ki muhalefet, eski yaklaşımlarını sürdürme çabası içerisinde ve bundan kesinlikle istifade edemeyeceklerdir. Muhalefet, 12 Eylül referandumu öncesinde denedi. Ne oldu? Milletimiz gerekli dersi, o zaman da bir reçete yazdı, verdi. Ama o reçetenin farkına varmayanlar bugün daha sıkı bir reçete ile karşı karşıya bırakıldılar. Umuyorum ki tüm seçimlerin neticesinde milletimizin arzularına tercüman olacak bir muhalefet, normalleşen bir muhalefet sürecine Türkiye 13 Haziran itibarı ile girmiş olur. Bunu özellikle söylüyorum, Türkiye'de birçok kurum, kuruluş, mevzuat neyse, demokratik anlamda normalleşiyor. Umuyorum ki parlamento düzeyinde de muhalefet, Türkiye'nin sorunlarının çözümünde aktif rol alacak. Ayrıca kendi fikirlerini ortaya koyarak bir uzlaşma içerisinde olursa ben muhalefetin normalleşme sürecine girmiş olacağını görmüş olacağım ama muhalefetin henüz o noktada olmadığını da belirtmek istiyorum.''
Bakan Çelik, yeni anayasa için mevcut parlamento aritmetiğini de değerlendirerek, ''Bu dönem anayasa değişikliğinin çok daha kolay gerçekleşeceği inancındayım. Geçtiğimiz dönemde muhalefetin yanlışını millet de tescil etti. Dolayısıyla millet artık bu konuda 1980'lerden kalan bu Anayasa'nın değişmesi konusunda kararlı. Bütün siyasi partiler de kararlı. Muhalefet tarafından eğer yeni bir direnç ortaya konulursa dibe vuracakları inancındayım. İster istemez komisyon kurulacaksa, buna üye verme durumundadırlar. Uzlaşma içerisinde, herkesin katkısıyla, hakikaten çağın çok gerisinde kalan bu Anayasa'nın ortadan kalkması ve milletimizin yepyeni bir anayasaya kavuşması konusunda çok daha rahat bir sürecin işleyeceği inancındayım'' dedi.
Faruk Çelik, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun, ''Uzlaşma konusunda samimiyseler ilk adımı Meclis başkanlığı seçiminde atsınlar'' sözüne işaret ederek, ''Meclis Başkanlığı seçimi konusunda partimiz yine diyalog mekanizmasını çalıştıracak inancındayım. Diğer siyasi partilerin de görüşleri mutlaka alınacak ama takdir edersiniz ki yüzde 50 almış bir siyasi partinin içinden bir arkadaşımızın Meclis başkanı seçilmesi doğaldır. Ama bu yine diyalog zemininde olacak inancındayım. Biz buna hep açık olduk'' diye konuştu.
İsminin Meclis başkanlığı için de geçtiğinin hatırlatılması üzerine Çelik, ''Kişisel anlamda bizim böyle bir beklentimiz söz konusu değil. Değerli bir arkadaşımızın Meclis başkanı olacağı inancı içerisindeyim. Birçok arkadaşımız buna layıktır'' dedi.
''HELALLEŞME''
Hakkari'den Bağımsız Milletvekili seçilen Selahattin Demirtaş'ın, basına yansıyan ''Helalleşme bizi kapsamıyor. Başbakan Erdoğan, bir tek bizle helalleşmedi'' sözlerinin hatırlatılması üzerine Bakan Çelik, AK Parti olarak öteden beri diyalogdan yana olduklarını herkesin bildiğini söyledi.
Faruk Çelik, ''Türkiye'nin en önemli ve ciddi konuları ile ilgili başbakanımız muhalefetle hep diyaloğu tercih etmiştir. Kapıları kapatan, ortamı gerginleştiren muhalefettir. Şimdi biz milletin tercih ettiği, teveccüh ettiği herkesin bizim nezdimizde, demokratik bakışımız çerçevesinde yeri vardır. Biz herkese saygı duyarız, ama 'Türkiye'ye bir başbakan yetmez'den başlayan ve seçim döneminde kullandıkları Türkiye'nin birliğini, bütünlüğünü zedeleyici anlamlar taşıyan ifadeleri kullananların ve benzen birçok tahrike neden olanların bugün helalleşmekten ne anladıklarını doğrusu ben anlamakta zorlanıyorum'' dedi.