AK Parti'den Trump'a Brunson yanıtı! O mektup ortaya çıktı
Abone olABD Kongresi Senato ve Temsilciler Meclisi’nden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a hitaben yazılan mektuplara cevaben ABD Başkanı Donald J.Trump'a yazılan mektup, bugün TBMM AK Parti Grup Başkanlığı’nda imzaya açıldı.
İmzaların bu akşama kadar tamamlanması ve yarın gönderilmesi
planlanıyor. Bu nedenle tüm bakan ve AK Parti'li
milletvekillerine imza atmaları yönünde çağrıda bulunuldu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'a 20 Nisan ve 4 Mayıs’ta gönderilen
mektuplarda, ABD'li Rahip Anrew Brunson'la ilgili çeşitli hususlar
kaydedilmişti. Türkiye'de casusluk suçlamasıyla yargılanan
Brunson'ın serbest bırakılması için Washington'dan çağrı
yapılmıştı.
TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı Volkan Bozkır imzasıyla ABD Başkanı Trump'a gönderilecek mektupla ilgili hazırlanan bilgi notunda, 20 Nisan ve 4 Mayıs'da ABD Kongresi Senato ve Temsilciler Meclisi kanatlarından gönderilen mektuplar hatırlatılarak, "Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatlarına istinaden söz konusu mektuplara cevap teşkil etmek üzere hazırlanan ve bilahare Sayın Cumhurbaşkanımızın onayları alınan mektup Sayın Milletvekillerimizin imzasına açılmıştır. Mektubun imza sürecinin ivedilikle tamamlanarak ABD Başkanı Donald J. Trump'a gönderilmesi öngörülmektedir" denildi. ABD Başkanı Trump'a gönderilecek mektuba Milliyet ulaştı. Mektupta şunlar kaydedildi:
"İLİŞKİLER TELAFİ EDİLEMEZ BİR DURUMA GELECEK"
"Sayın Başkan,
Biz, aşağıda imzası olan TBMM üyeleri, iki onurlu ülke arasındaki
uzun süreli ittifaka büyük önem vermekteyiz. Dolayısıyla, ikili
ilişkilerimizin, Türk kamuoyunun gözünde ABD’ye yönelik olarak
büyüyen güvensizliği besleyen ve aciliyet arz eden iki konunun
olumsuz etkilerinden korunması gerektiğine ilişkin güçlü bir inanç
duymaktayız. Eğer bu durum göz ardı edilirse ilişkilerimiz telafi
edilemez bir hasara uğrayacaktır.
FETÖ ÖRGÜTÜ F16'LARLA SALDIRDI
Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ)’nün, demokratik yolla seçilmiş Türk Hükümetine karşı silah gücü kullanarak darbe yapmaya kalkışmasının üzerinden neredeyse iki yıl geçti. Darbe girişimine halk tarafından güçlü bir tepki gösterildi. Savaş helikopterleri ve tanklardan açılan ateşe karşı cesurca göğüs gererek, Türk siviller demokrasiyi korumak üzere sokaklara çıktılar. Bunun bedeli oldukça ağır oldu: Bazı siviller tanklarla ezildi, bazıları ise havadan açılan yaylım ateşiyle katledildiler. Birçoğu, TBMM Genel Kurulu toplantı halindeyken F-16’ların bombardımanıyla öldürüldü. Kayıpların sayısı yüzleri buldu. Hayatta kalanların yaraları hala taze olup, toplumun psikolojisinin iyileşme süreci ise devam etmektedir.
ABD DARBEYE NASIL TEPKİ VERECEĞİNİ BİLEMEDİ
Darbe girişimine karşı ABD, nasıl bir reaksiyon vereceğini garip
bir şekilde bilememiştir; halbuki bunun yanıtı gayet basittir:
Demokrasi öncelenmeli ve onu şiddete başvurarak yıkmak isteyenler
ise lanetlenmelidir.
DARBENİN FETÖ ELEBAŞI TARAFINDAN TERTİPLENDİĞİ
ORTADADIR
Hayatın ve siyasi yelpazenin her kesiminden Türkler, ülkemizin
demokratik temellerine yapılan bu menfur saldırıyı FETÖ’nün
planladığını ve gerçekleştirdiğine dair hiçbir tereddüt
taşımamaktadırlar ve herkes, darbe planlayıcılarının adalete teslim
edilmesini istemektedir. Birçok darbe planlayıcısının itirafları da
dahil olmak üzere adli makamlarımızca toplanan ayrıntılı deliller,
darbenin, FETÖ elebaşı Fetullah Gülen’in talimatları uyarınca
planlandığını ve icra edildiğini kanıtlamaktadır.
GÜLEN VE ÜST DÜZEY TERÖRİSTLERİN İADESİNİ BEKLİYORUZ
Dolayısıyla, Fetullah Gülen’in ABD’de kendine güvenli bir
barınak bulması, bu küresel suç örgütünü Pennsylvania’dan serbestçe
idare etmesi, etkin bir halkla ilişkiler mekanizması ve
müritlerinin kesintisiz methiyeleri yardımıyla eleştirilerden
korunabilmesinin Türk kamuoyunda yarattığı infiali herhalde
anlayabilirsiniz. Üzücü bir şekilde, FETÖ’nün ABD’deki
faaliyetlerinin engellenmesi için bir takım idari önlemlerin
alınmasına dair ABD Hükümetine yaptığımız çağrılar bugüne kadar
cevapsız bırakılmıştır. Bunun yanısıra, Gülen’e ilaveten, FETÖ’nün
40’ı aşkın üst düzey yöneticisinin iadelerini de beklemekteyiz.
FETÖ, müttefik olduğumuz ülkelerle ilişkilerimizi zehirlemek için
tüm kaynaklarını seferber etmiş olup, piyonları, ABD Kongresi
koridorlarında Türk Devleti aleyhine iftira tohumları serpmektedir.
Benzer şekilde, Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Hakan Atilla’ya
karşı açılan dava duruşmalarına, FETÖ kaçakları ile destekçileri
tanık olarak çağrılmışlardır; bu kişilerce mahkeme kararını
etkilemek üzere yanlış deliller üretilmiştir. Bu, affedilemeyecek
olan darbe girişimini mazur görmektir ve seçilmiş liderlerine
destek olmak üzere kahramanca bombalara ve kurşunlara göğüs geren
Türk halkının onurunu lekelemektir.
İkinci husus ise, ABD tarafından da terör örgütü olarak tanınan
terör örgütü PKK/KCK’nın Suriye koluna ABD’nin süregelen
desteğidir. Vatandaşlarımız, PYD/YPG teröristleriyle devriye gezen
ABD askerlerinin görüntülerinden ve tırlar dolusu silah ve
mühimmatın PYD/YPG’ye transfer edilmesinden derin bir rahatsızlık
duymaktadırlar. Bu teröristlerin, sanki alay edercesine, ‘Suriye
Demokratik Güçleri’ lakabını benimsemeleri, bahse konu ABD askeri
malzemesinin nihai kullanıcılarının Türkiye’ye karşı faaliyet
içerisinde bulunan bir terör örgütü olduğu gerçeğini
değiştirmemektedir.
PYD/YPG teröristlerinin Suriye sınırımızın hemen karşı tarafındaki
mevcudiyetleri Türkiye’nin milli güvenliği için ciddi bir tehdit
teşkil etmekle kalmayıp, Suriye’de kalıcı barışın tesisi için
gerekli olan toprak bütünlüğünü ve siyasi birliğini de tehlikeye
atmaktadır. Bir terörist örgütüne destek vererek başka bir terörist
örgütle savaşmak esasen DAEŞ’e karşı olan tüm mücadeleyi riske
atmaktadır. Bu durum, terörün her türü ve biçimiyle mücadeledeki
ahlaki üstünlüğü kaybettirmektedir. PYD/YPG’nin açık şekilde
desteklenmesi, bu örgütün ele geçirdiği bölgelerdeki Arap
çoğunluğun haklarının gasp edilmesine yol açmakta ve onların DAEŞ
ve El-Kaide gibi aşırıcıların yararına olacak şekilde
radikalleşmesi sonucunu doğurmaktadır. Suriye’de yakın zamanda
demokrasinin yeşermesi maalesef mümkün gözükmemektedir. Ve esasen
demokrasinin tohumlarını ekecek olanlar, kendilerini PKK/PYD’ye
mensup hissedenler olmayacaktır.
Hiçbir ülke, terörizme karşı, Türkiye kadar çetin ve kararlı bir
savaş vermemiştir. Suriye’de ve tüm bölgede, terörizmle mücadelede
Türkiye’den daha iyi bir partner bulunmamaktadır. Bu cihetle, ABD
Hükümetine, vaatlerini yerine getirmesi, PYD/YPG ile olan
ilişkisini kesmesi, DAEŞ ve diğer tüm terörist tehditlerin kesin ve
tamamen bertaraf edilmesi için Türkiye’yle işbirliği yapılması
çağrısında bulunuyoruz. Terörizmle mücadele ile Suriye ve diğer
konulardaki işbirliğimiz için hayati önemdeki Münbiç ile ilgili yol
haritasıyla başlamak üzere teknik düzeyde alınan ortak kararların
uygulanması sürecinin hızlandırılması hususunda sizin şahsi
müdahalenizi rica etmekteyiz.
Sayın Başkan,
Türk-Amerikan İttifakı, önceki nesillerin stratejik vizyonuyla
perçinlenmiştir. Ülkelerimiz, Kore, Bosna, Kosova, Afganistan ve
diğer bölgeler dahil olmak üzere büyük küresel zorluklara karşı her
zaman olağanüstü bir dayanışma sergilemiştir. Türkiye, bunca
zamandır çeşitli sınamalardan geçmiş ittifakımızın değerine
inanmaktadır ve temel prensiplerine bağlıdır.
Ülkelerimiz, demokrasilere sürekli tehdit oluşturan terörizm
belasından çok çekmiştir. FETÖ ve PYD/YPG, milli güvenliğimiz ve
demokrasimiz için varoluşsal birer tehdit teşkil etmektedir.
İlişkilerimizin daha fazla yıpranmasını önlemek için, ABD
Hükümetinin, Türkiye’den yükselen sesi duymasının ve müttefiki
Türkiye’nin güvenliğinin teminine yönelik somut adımlar atmasının
zamanıdır
Saygılarımızla,"