AK Parti’den HDP’ye demokrasi çağrısı
Abone olAK Parti Van milletvekilleri, Milletvekili Gülşen Orhan’a yapılan saldırıları kınayarak, Halkların Demokratik Partisi’ne (HDP) demokrasi çağ...
AK Parti Van milletvekilleri, Milletvekili Gülşen Orhan’a
yapılan saldırıları kınayarak, Halkların Demokratik Partisi’ne
(HDP) demokrasi çağrısında bulundu.
Hilmi Irak İlköğretim Okulu’nda cumhurbaşkanlığı seçimi için oy
kullanan AK Parti Van Milletvekili Burhan Kayatürk, daha sonra
beraberindeki Milletvekilleri Gülşen Orhan ve Mustafa Bilici ile AK
Parti İl Başkanı Av. Zahir Soğanda, Tuşba Belediye Başkanı Fevzi
Özgökçe, AK Parti Tuşba İlçe Başkanı Naif Şabu, AK Parti eski
milletvekili Kayahan Türkmenoğlu ve AK Parti eski İl Başkanı
Abdullah Aras ile birlikte bir açıklama yaptılar. 4 milletvekili
olarak bölgede olduklarını belirten AK Parti Van Milletvekili
Burhan Kayatürk, daha önceki dönemlerde yaz mevsimi boyunca bölgede
çalışmalar yaptıklarını, ancak bu yıl meclis çalışmaları nedeniyle
sadece 1- 2’şer gün izin alıp gelebildiklerini söyledi. Önemli bir
seçim aşamasında olduklarını ifade eden Kayatürk, “Bu seçimin çok
önemli olduğuna inanıyoruz. Bu seçimde hedefimiz yeni ve güçlü
Türkiye’nin başına güçlü bir lider getirmektir. Bugün de oylarımızı
kullandık. Kullanılan oyların ilimize, memleketimizi ve ülkemize
hayırlar getirmesini diliyoruz” dedi.
“HALKIN VEKİLLERİ OLARAK BİZLER DE İSYAN EDİYORUZ”
Seçimlerin, demokrasinin olmazsa olmazı olduğunu vurgulayan
Kayatürk, sandıklarda hiçbir şekilde bir baskının, bir şiddetin,
bir tehdidin olmaması gerektiğini söyledi. BDP’ye demokrasi
çağrısında bulunan Kayatürk, “Üzülerek ifade etmem lazım ki, bugün
neredeyse kurdukları her partide barış ve demokrasi kelimelerini
eksik etmeyen kitlenin, Kürt halkı üzerine koyduğu baskı, şiddet ve
tehdit kabul edilmeyecek bir boyuta gelmiştir. Biz bütün iyi
niyetimizle demokrasiye, milli iradeye olan bütün inancımızla
gerçek manada burada bir şölen meydana getirmek istiyoruz. İnsanlar
gelsinler burada oylarını baskı olmadan, şiddet olmadan, tehdit
olmadan kullansın istiyoruz. Ancak görüyoruz ki, ne halkımıza, ne
de vekillerimize baskının, tehdidin, saldırının eksik olmadığını
görüyoruz. Bu kadar güzel bir günde bunları gerçekten söylemek
istemiyorum. Ancak bakıyoruz, Özalp’ta, Çaldıran’da, Başkale’de,
Çatak’ta, bırakın oraları şehrin merkezinde bile tabiri caizse bir
haydutluk var. Bu kadar büyük bir baskı, demokrasiye yakışmaz. Biz
artık burada halkın isyan ettiğini görüyoruz. Halkın vekilleri
olarak bizler de isyan ediyoruz. Siz bir taraftan demokrasi
diyeceksiniz, bir taraftan sandık diyeceksiniz, seçim diyeceksiniz,
hatta hiç ağzınıza yakışmayan barış diyeceksiniz, ondan sonra
kalkıp halka baskı yapacaksınız. Halkın evine örgütten eleman
göndereceksiniz ve diyeceksiniz ki, ‘Ben seni tanıyorum, hangi
partiye oy vereceğini, Başbakan’a oy vereceğini bildiğim için sen
sandığa gitmeyeceksin’ diyeceksiniz. Bu yetmiyormuş gibi
milletvekili demeden, bir hanımefendi demeden, milletvekilimize
saldıracaksınız. Arabasını tahrip edeceksiniz, ele aldığınız taşı
her neyse saldırıp bütün camları dökeceksiniz. Peki demokrasi bunun
neresinde Allah aşkına? Biz buraya çıkıp bu seçim hayırlı olsun
demek istiyorduk. Bunun ötesinde başka bir şey söylemek
istemediğimiz bir anda bu insanların halkımızı, bizleri isyan
ettirmeye ne hakkı var? Bu bölgede hakikatten seçimin tadını
kaçırıyorlar. Bu bölgede insanlar şunu bize söylüyorlar. Diyorlar
ki, ‘Eğer sandık olacaksa, seçim olacaksa siyaset olsun. Ama baskı
olacaksa, şiddet olacaksa, silah olacaksa, o zaman sandığın,
demokrasinin, siyasetin bir anlamı kalmaz. Burada Barış ve
Demokrasi Partisi (BDP) belki bu çağrılarımızı anlamıyor, anlamak
istemiyor. Ama bir daha bu çağrıları yapmak istiyoruz. Allah aşkına
şiddet istiyorlarsa, o zaman siyasetin anlamı kalmaz bu bölgede.
Biz bu güne kadar, devletin şiddetine, devletin terörüne sonuna
kadar direnen bir hareket olduk. Bundan dolayı bakıyoruz,
Türkiye’de devlet şiddetinin minimize olduğu, sıfırlandığı bir
dönem yaşıyoruz. Peki o zaman örgüt ve örgüte yakın duran
insanların şiddetini ne yapacağız. Bakın, Selahattin Demirtaş
gittiği her yerde barıştan söz etti. Hatta yetmemiş gibi, yeşilden,
çiçekten, böcekten, demokrasiden söz etti. Kardeşlikten söz etti.
Biz bunu alkışladık. Keşke bir süreç olsa da, Selahattin Demirtaş
devamlı cumhurbaşkanı adayı kalsa da, bu tür mesajlar verebilse.
Peki siz orada bunu söylüyorsunuz. Kendi kitlenizin yaptığı bu
şiddete, bu baskıya, bu saldırıya ne diyeceksiniz? Bizim
milletvekillimizin demokrasi hakkını kullanmaktan başka ne suçu
var, Allah aşkına. Bir taraftan böyle yapıyorsunuz, bir taraftan da
bizim milletvekilimize ‘Senin orada ne işin var? Niye gidiyorsun?’
diyeceksin. Milletvekilinin gidemediği, oyunu rahatça kullanamadığı
bir yerde, millet oyunu nasıl kullanacak? Daha bir hafta önce benim
aracım yakıldı. Bugün benim milletvekili arkadaşımın arabası
paramparça edilmiş. Bakıyoruz, arkadaşlarımız çıkıp demokrasiden
söz ediyor. Dolayısıyla son defa söylüyoruz, biz bu çağrımızı
tekrarladık, tekrarlamaya devam ediyoruz. Eğer BDP veya bugün ki
ismiyle Halkların Demokratik Partisi (HDP) demokrasiye inanıyorsa,
artık bu tehditleri, bu şiddeti bir tarafa bıraksın. Yoksa Doğu ve
Güneydoğu’da seçim yapmanın anlamı kalmaz” şeklinde konuştu.
Yapılan saldırı ile ilgili açıklamada bulunan AK Parti Van
Milletvekili Gülşen Orhan ise, “Orada bütün milletvekilleri gibi
sandıkları gezdik, hayırlı olsun dedik. BDP’nin ya da HDP’nin bina
sorumlusu bir grupla önümüze geldiler. ‘Siz burada ne arıyorsunuz?
Gezemezsiniz, evinize gidin’ dediler. Demokrasi hakkımız
kullanıyoruz, dedik. O şahıs, orada bulunan kitleyi provoke etti,
bizi yuhalattı ve arkamızdan aşağıya doğru onları yönlendirdi.
Yaklaşık 50-100 kişiye yakın bir grup bir araya geldi. Biz
araçlarımıza gidinceye kadar bizi taşlamaya başladılar ve
araçlarımızı tahrip ettiler. Şimdi bütün oradaki insanların tamamı
BDP’li olsun, başka partili olsun hepsi bu manzaraya şahittir.
Şimdi çıkıp kendi yayın organlarında, medyalarında, basın
açıklamalarında da şu dezenformasyonu yapıyorlar ve ‘Gülşen Orhan,
zırhlı araçlarla TOMA’larla geldi ve oradaki insanları provoke
etti, tehdit etti ve gitti” diyorlar. Hadi diyelim ki orada olmayan
insanlar buna inandılar, peki oradaki insanları nasıl
inandıracaksınız bu yalanlara. Kesinlikle yakınımda bulunan 3
kişiden başka kimseyle beraber gitmemişiz, hiçbir askeri araç, TOMA
vs. hiç bir şeyler orada yoktu. Ne bizden önce, ne bizden sonra, ne
bizimle beraber orada bulunmamıştır. Kamuoyunun doğru bilgilenmesi
adına bunu ifade ediyorum” dedi.
(İHA)