AK Partide fırtına öncesi sessizlik!
Abone olAK Parti'de şu an sessiz duran bazı vekiller patlamaya hazır bomba gibi... Yoksa ufukta yaprak dökümü mü var?
Ankara'nın tecrübeli gazetecilerinden Vatan Gazetesi yazarı Bilal Çetin, AK Parti'nin içinde alttan alta başlayan kaynamaya dikkat çekti. Sayıları az da Başbakan Erdoğan'ın söyleminin taban tabana aksini düşünen bu vekiller şimdilik korktukları için pek sesini çıkarmıyor. Peki ya sonrası?
Bu sorunun yanıtı Bilal Çetin'in bugünkü yazısında saklı:
- AKP Grubu’nun tümü Erdoğan gibi düşünmüyor...
Başlangıçta anayasal devlet kurumları arasında güven bunalımından, uygulamadaki bazı yetki sıkıntılarından söz ediliyordu. Son dönemdeki durum bunun çok ötesinde. Bugün artık durumu açıklamak için “güven bunalımı” değerlendirmesi çok hafif kalıyor. Bugünkü tablo tam anlamıyla çatışma, hatta devlet krizi tablosu.
Ancak Başbakan Erdoğan “hayır” diyor. Bu yöndeki tespit ve değerlendirmeleri reddediyor.
Reddetmenin de ötesinde muhalefet liderlerini, bu yöndeki açıklamaları nedeniyle sorumsuzlukla suçluyor.
Dün partisinin grup toplantısında bu konuya değinirken şunları söylüyor Başbakan Erdoğan:
“Kurumlarımız arasında uyumsuzluk ve sıkıntı olduğu yönünde bir görüntü oluşturmaya çalışmak büyük bir yanlıştır, Türkiye’ye zarar verecek bir sorumsuzluktur. Muhalefeti bir kez daha sorumlu davranmaya davet ediyorum; sözlerini, kelimelerini, kavramlarını iddia ve ithamlarını gözden geçirmeye davet ediyorum...”
Yani Başbakan Erdoğan bugün toplumdaki yaygın kanaatin aksine son aylarda yaşananları, olup bitenleri, “devletin normal işleyişi” olarak görüyor. Telefon dinlemelerini, yüksek yargı organları ile hükümet arasındaki gerilimli ilişki düzenini, Adalet Bakanı ve Hükümet ile Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun yargıç üyeleri arasındaki çatışmayı olağan mı saymak gerekiyor?
Yargıtay Başkanı’nın “savunma durumundayız” ifadesi ne anlam taşıyor? Kime karşı savunma pozisyonunda yüksek yargı?
Türk Silahlı Kuvvetleri içinde hükümeti devirmeye dönük komplo iddialarının ardı arkasının kesilmiyor olması normal sayılabilir mi?
Başkent sokaklarında askerle polisin birbirini sobelemesi, askerlere ait araçların okyanus ötesinden gelen bir ihbar telefonu ile durdurulup saatlerce aranmasında hiç mi anormallik yok?
Askerlerin Başbakan Yardımcısı’na suikast yapacağı iddiası nasıl hafife alınabilir?
Örnekler çoğaltılabilir... Ancak bütün bunları olağan görüyor Başbakan. Belki de Türkiye’yi demokratikleştirmenin, dönüştürmenin, demokrasiyi, milli hakimiyeti asker vesayetinden kurtarmanın zorunlu sonucu olarak değerlendiriyor.
İktidar partisinin yöneticileri ve bakanların çoğu da öyle görüyor. Ama ya partinin içi nasıl? Dünkü grup toplantısında Başbakan Erdoğan’ın bu yöndeki konuşmalarını dinleyen, alkışlayan milletvekillerinin azımsanmayacak bir bölümü aksini düşünüyor. Tıpkı muhalefetin söylediği gibi anayasal devlet kurumları arasındaki çatışmanın tehlikeli bir noktaya doğru ilerlemekte olduğu kaygısını taşıyor bazı iktidar milletvekilleri.
Sayıları belki fazla değil ancak azımsanmayacak sayıdaki milletvekili gelişmelerden kaygılı, rahatsız. Açılım sürecinden, açılım sürecinde yaşanan gelişmelerden, Habur görüntülerinden rahatsız. Asker-hükümet ilişkilerindeki, yüksek yargı ile Adalet Bakanlığı arasındaki gerginlikten, telefon dinlemelerinden kaygılı. Özetle iktidar grubunda küçümsenmeyecek sayıdaki milletvekili “Bu gidişin hayırlı olmadığı” düşüncesinde.
Dün Cumhurbaşkanı Gül ve Başbakan Erdoğan’ın eski arkadaşı, AKP’nin eski kurucusu şimdiki Türkiye Partisi Genel Başkanı Abdüllatif Şener’e eski partisi içindeki son gelişmeleri sorduğumda şunları söyledi:
“Gelişmelerden rahatsızlık duyan milletvekili sayısı sizin tahminlerinizin çok ötesinde. Şimdilik bir kısmı korktuğu için, bir kısmı başka nedenlerle seslerini çıkarmıyorlar. Ama önümüzdeki günlerde AKP’de önemli gelişmeler olabilir...”
Acaba Erdoğan, bu rahatsızlıkları, kaygıları giderebilecek mi?