AK Parti Yıldız'ın istifasını bekliyor
Abone olAK Parti Genel Başkan Yardımcısı Nihat Ergün, kamuoyunun, CHP Milletvekili Mahmut Yıldız'dan bazı iddialar ve hakkındaki fezleke yüzünden, istifasını beklediğini savundu.
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Nihat Ergün, özgürlükler
alanındaki genişlemenin ekonomik ve sosyal gelişmişliğe yapacağı
katkı yanında, kısa süreli de olsa etnik ve dini radikalizmi
güçlendireceği ve hareket kabiliyetini artıracağı endişesinin,
özgürlüklerin genişlemesine kuşkuyla bakılmasına neden olduğunu
kaydetti. Ergün, parti genel merkezinde düzenlediği basın
toplantısında, AK Parti'li milletvekillerinin Ağrı Milletvekili
Cemal Kaya'nın istifasının TBMM'deki oylamasında kabul oyu
vermelerinin, yolsuzlukla mücadelede gösterilen hassasiyetin ve
kararlılığın ifadesi olduğunu söyledi. Ergün, ''Yolsuzlukla
mücadele, yozlaşmayı ve yoksulluğu yenmenin vazgeçilemez koşulu
sayılmıştır'' dedi. Nihat Ergün, kamuoyunun, CHP Milletvekili
Mahmut Yıldız'ın, ticari ilişkileri nedeniyle ortaya çıkan bazı
iddialar ve hakkındaki fezleke yüzünden, başka mercilerin hakkında
karar vermesine gerek kalmadan duyarlılık göstererek, istifa
etmesini beklediğini ifade etti. ''CHP yönetiminin burnunun dibinde
olan bitene karşı göstereceği tavır, yolsuzlukla mücadeledeki
samimiyetinin test edilmesi niteliğinde olacaktır'' diyen Ergün,
şöyle konuştu: ''Özelleştirme, zarar eden KİT'lerin satılması işi
değildir. Yarı devletçi karma ekonomik modelden gerçekçi ve dürüst
bir piyasa ekonomisi modeline geçiştir. Erdemir'in, Tüpraş'ın,
Tekel'in, Petkim'in özelleştirilmesi, Sayın Baykal tarafından
Fırat'ın, Dicle'nin, Çukurova'nın satılması diye tanımlanıyorsa,
ortada koyu devletçi bir ekonomik model savunması var demektir.
Artık Türkiye'nin çok sayıda fabrika kuracak, baca tüttürecek
müteşebbisi vardır ve iş başındadır.'' Türkiye'nin AB sürecinde
etrafındaki bir çok olumsuz gelişmeye rağmen güvenlik riskini ve
açığını büyütmeden özgürlük alanlarını genişletmeyi başarabilmiş
ender ülkelerden birisi olduğunu belirten Ergün, ''Önce
zenginleşelim, sonra özgürleşiriz'' diye düşünülmesinin bir yanılgı
olduğunu vurguladı. Ergün, ''Çünkü hiç bir toplum, teşebbüs,
düşünceyi açıklama ve inanç özgürlüğü konusunda gerekli ve yeterli
açılımı ve ilerlemeyi sağlamadan, ekonomik gelişme ve toplumsal
zenginlik üretemez. Bu nedenle yıllarca bir çok vatandaşımızın,
enerjisinden, heyecanından, bilgisinden, deneyiminden,
sermayesinden ve yeteneklerinden yararlanamadığımız açıktır'' diye
konuştu. ANAYASAL VE YASAL ÇERÇEVE Nihat Ergün, özgürlüklerin
kısıtlanmasının ortaya çıkardığı sosyo-ekonomik ve politik
maliyetin, özgürlüklerin istismarından doğan maliyetlerden daha
fazla olduğunu dile getirerek, şöyle devam etti: ''Özgürlükler
alanındaki genişlemenin ekonomik ve sosyal gelişmişliğimize
yapacağı katkı yanında kısa süreli de olsa etnik ve dini
radikalizmi güçlendireceği ve hareket kabiliyetini artıracağı
endişesi, özgürlüklerin genişlemesine kuşkuyla bakılmasına neden
olmaktadır. Ancak, ülkemizdeki anayasal ve yasal çerçevenin
sağlamlığı, devletin tüm organlarının radikal akımlarla mücadele
gücü, kabiliyet ve kararlılığı, radikal akımlara karşı genel
toplumsal duyarlılık, radikalizmin Türk toplumundaki tarihsel ve
sosyolojik temellerinin zayıflığı, endişe ve kuşkuların abartılı
olduğu gerçeğini önümüze koymaktadır. Abartılı endişe ve kuşkuların
uygulamadaki yansıması, kültürel ve geleneksel farklılığı ile
dindar bir kimlik ve görünümle modern hayata aktif bir şekilde
katılmayı isteyen bireylerin mağduriyeti şeklindedir. Bu tür
mağduriyetlerin önlenmesi ve bir daha oluşmaması için, hak ve
özgürlükler konusundaki bir zihinsel ilerleme, bir paradigma ve
bakış açısı değişikliği yeterli olacaktır. İnsan hak ve
özgürlüklerinin oylama konusu yapılması düşünülemez. Yargısal
içtihatların ve belirli siyasi mülahazaların günümüzü de geleceği
de bağlayan mutlak doğru ve değişmezler olduğunu iddia etmek, yeni
bir dogmatizm üretmektir. Halbuki, çağdaş, bilimsel ve rasyonel bir
laikliğin, dogmatizmin devlete ve devlet gücünü kullananların
kararlarına ve eylemlerine egemen olmaması anlamına geldiği
açıktır.'' SORULAR Ergün, bir gazetecinin, ''Bir mağduriyetin
olduğu aşikar. Bu mağduriyetin giderilmesi için Anayasa değişikliği
ya da referandum yapılması gerektiği üzerinde duruluyor. Böyle bir
şeye girecek misiniz ya da Bumin veya birilerinin çıkışları
sonrasında geri adım mı atacaksınız?'' sorusu üzerine, Türkiye'de
bu tür mağduriyetlerin çözülmesinin yolunun toplumda var olan geniş
mutabakatın yaygınlaşması ve bu yaygınlaşmanın genel toplumsal
hoşgörü zemini içerisinde çözülmesi olduğunu söyledi. Haklar ve
özgürlüklerin oylama konusu yapılmasının, bunların kabul
edilmesinin ya da reddedilmesinin sonuçlarına, bireylerin ve
toplumun katlanmak mecburiyetinde bırakılması gibi bir durumun
ortaya konulamayacağını vurgulayan Ergün, toplumda bunu çözme
iradesinin mevcut olduğunu söyledi. Ergün, CHP Milletvekili
Yıldız'ın dokunulmazlığının kaldırılmasına neden karşı çıktıkları
ile ilgili soruyu yanıtlarken de, dokunulmazlık konusunun, uzlaşma
ile ortaya konulması gereken bir konu olduğunu belirtti. Bu konuda
TBMM'de henüz bir uzlaşma komisyonu kurulmadığını ifade eden Ergün,
''Bir milletvekili arkadaş bir bireysel tercih kullanmıştır. Benzer
bir tavır, CHP'li milletvekilinden de beklenmektedir''dedi.
''Anayasa Mahkemesi Başkanı Mustafa Bumin'in sözlerini kişisel
olarak mı, yoksa bazı çevrelerin genel bir değerlendirmesinin
yansıması olarak mı görüyorsunuz?'' sorusuna da Nihat Ergün, şu
yanıtı verdi: ''Sayın Bumin'in konuşması, kamuoyunda geniş kapsamlı
bir değerlendirmeye tabi tutuldu. Burada, Anayasa Mahkemesi'nin
içtihatlarının ortaya konulmasından rahatsızlık duyulmamıştır.
Gündemde böyle bir mesele yokken ifade edilmesi, toplumda
rahatsızlık meydana getirmiştir.''