Ak Parti vermedi biz aldık!
Abone olErdoğan 1 Mayıs'ın Taksim'de olmasına biz izin verdik diyor ama KESK Başkanı Sami Evren aynı fikirde değil
Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) Genel
Başkanı Sami Evren, Taksim Meydanı'nın 1 Mayıs Emek ve Dayanışma
Günü kutlamalarına açılmasına ilişkin, ''Toplumsal mücadeleler 'hak
verilmez alınır' kavramı üzerinde gelişir. Siz mücadele etmezseniz
kimse sizin talebinizi görmez. Dolayısıyla biz mücadele ettik,
siyasi iktidar bu talebimizi karşılamak zorunda kaldı''
dedi.
Evren, Taksim Hill Otel'de düzenlediği 1 Mayıs değerlendirme
toplantısında, KESK olarak 1 Mayıs'ı 54 il ve 4 ilçe merkezinde
coşkuyla kutladıklarını, Taksim'in 32 yıl aradan sonra kutlamalara
açılmasının ve 1 Mayıs'ın tatil olmasının katılımın yüksek
olmasında etkili olduğunu söyledi.
Alanı dolduran yüz binlerin büyük çoğunluğunun sendika ve siyasi
partilerin pankartları arkasında alana gelirken, diğer halk
kesimleri, işsizler ve köylülerin katılma oranlarının düşük
olduğunu dile getiren Evren, Taksim'e gelen yüz binlerin
çoğunluğunu gençlerin ve kadınların oluşturduğunu kaydetti.
Evren, başta İstanbul, İzmir ve Ankara olmak üzere büyük kentlerde
1 Mayıs kutlamalarına 6 konfederasyonun öncülük ettiğini,
Anadolu'nun genelinde kutlamaları KESK, DİSK ve Türk-İş'in
düzenlediğini ve siyaseten sağ partilerle dirsek temasında olan
sendikaların 1 Mayıs'a katıldığının gözlendiğini, sağ partilerin
alanlarda temsil edilmediğinin dikkatlerden kaçmadığına işaret
etti.
-MÜCADELEYİ ZAAFA UĞRATACAK AÇIKLAMALAR-
Emekçilerin birleşik mücadelesinin çok önemli olduğunu dile getiren
Evren, şunları kaydetti:
''Bu mücadeleyi zaafa uğratacak açıklamalardan sendikaların uzak
durması gerekir. Eleştiriler, eksikler ya da yanlışlar ortak
toplantılarda değerlendirilmelidir. Sendikaların varlık nedeni
emekçilerin hak ve çıkarlarını korumaktır. Birbirleriyle rekabet
etmek değildir. Sendikalar arası polemik, emek hareketine zarar
verir. Kaldı ki sendikalar sadece işçi haklarıyla sınırlı görevleri
yoktur, aynı zamanda demokrasinin de teminatıdır. Bu nedenle
demokrasi mücadelesi veren örgütlerin kendi iç yapıları da
demokratik olmak durumundadır. Eleştiriye açık olmalıdır. 1
Mayıs'ta ortaya çıkan bazı olumsuzluklar emek hareketine zarar
vermeden, karşılıklı eleştiri ve özeleştiri ile aşılmalıdır.''
''Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Taksim açılımıyla ilgili
gereksiz bir tartışmanın içine girdiğini'' öne süren Evren, ''Bir
ülkenin başbakanı, emek örgütleriyle polemik yapma hakkına sahip
değildir. Sendikaların taleplerini, önerilerini değerlendirmekle
mükelleftir. Demokrasinin gereği de budur. Bir sorun varsa siyaset
sorunu çözmek durumundadır. Türkiye'de 1 Mayıs sorundu. Türkiye'de
Taksim'in yasaklı alan olması sorundu. Sendikalar yıllarca bunu
dile getirdiler ve mücadele ettiler. AKP iktidarı sendikaları ve
mücadelelerini ancak iktidarının 8. yılında anlayabildi, mesele
bundan ibaret'' diye konuştu.
Başbakan Erdoğan'ın 1 Mayıs meydanlarında emekçilerin ortaya
koyduğu talepleri anlaması gerektiğine işaret eden Evren, bu
talepleri şöyle sıraladı:
''Kayıt dışı ekonominin kayıt altına alınması, herkese güvenli bir
gelecek, iş, aş ve insanca yaşam, parasız eğitim ve parasız sağlık,
ucuz iş gücü piyasası oluşturan taşeron şirketlerin kaldırılması,
eşitlikçi, özgürlükçü, demokratik bir anayasa, Kürt sorununun
barışçıl çözümü için gerçek demokrasi, tutuklu belediye
başkanlarının ve sendikacıların serbest bırakılması, taş attığı
için tutuklanan çocukların özgür bırakılması, Tekel işçilerinin
haklı mücadelelerinin karşılığı olan 4-C ve 4-B uygulamalarına son
verilmesi, kamu emekçilerinin grev ve toplu pazarlık haklarının
anayasal güvence altına alınması, çalışma sürelerinin kısaltılarak
binlerce emekçinin çalışabileceği istihdam alanlarının üretilmesi,
sigortasız çalıştırılmama, sendikal hak ve örgütlenme özgürlüğünün
önündeki engellerin kaldırılması, kamu çalışanlarına siyaset
yasağının kaldırılması, temsiliyette adalet için yüzde 10 barajının
kaldırılması.''
-İKTİDAR İLE MUHALEFET ARASINDAKİ TARTIŞMALAR-
İktidar ile muhalefet arasında devam eden tartışmalara da değinen
Evren, ''adalet, eşitlik ve özgürlüğün olmadığı yerde faşizm
olduğunu, bu zehirli siyasal atmosferden çıkmak için Anayasa
tartışmalarını demokratikleşme tartışmalarına dönüştürmek
gerektiğini'' söyledi.
''Mevcut anayasa paketinin kısır tartışmalarla içi boş demokrasiyi
içerdiğini'' dile getiren Evren, çağrılarına kulak verilerek tam
demokrasi için eşitlikçi ve özgürlükçü bir anayasayı yeniden
yazmalarını önerdi.
Evren, iş güvencesi ve güvenceli çalışma hakkının aynı zamanda bir
insan hakkı olduğunu, bu hakkın Tekel işçilerinin elinden 4-C
uygulamasıyla alınmaya kalkışıldığını ve taleplerin dikkate
alınmadığını belirterek, bu nedenle 26 Mayısta genel eylemi, genel
direnişe, greve dönüştürme haklarının meşru olduğunu, bu hakkı
kullanmaktan çekinmeyeceklerini ifade etti.
Basın mensuplarının sorularını da yanıtlayan Evren, 26 Mayısla
ilgili önümüzdeki günlerde diğer konfederasyonlarla bir araya
geleceklerini, 4 konfederasyonun bu kararı aldığını ve alınan bu
kararın arkasında durmak ve bunu örgütlemenin görevleri olduğunu
söyledi.
-''HAK VERİLMEZ ALINIR''-
Başbakan Erdoğan'ın 1 Mayıs'ın Taksim Meydanı'nda kutlanmasına
ilişkin sözleri de hatırlatılan Evren, şöyle konuştu:
''Toplumsal mücadeleler 'hak verilmez alınır' kavramı üzerinde
gelişir. Dolayısıyla bir hak yıllarca dile getiriliyorsa,
demokratik kamuoyu tarafından meşru hale geliyorsa, burada bir
mücadele var. Siz mücadele etmezseniz kimse sizin talebinizi
görmez. Dolayısıyla biz mücadele ettik, siyasi iktidar bu
talebimizi karşılamak zorunda kaldı. Meseleye böyle yaklaşırsak 'o
mu verdi, biz mi aldık' tartışması anlamını kaybeder. Bundan sonra
da biz mücadele edeceğiz, önce itiraz edecek, sonra haklıysak
toplumsal bir meşruiyet oluşacaksa, Başbakan veya siyasi iktidarlar
bunu karşılamak zorunda kalacak. Aksi takdirde toplumsal
mücadeleleri görmeden toplumsal mücadeleleri yok sayan bir siyasal
iktidar anlayışı tam da kendisinin tartıştığı faşizm anlamına
tekabül eder. O nedenle Taksim Meydanı meselesi 33 yıldır bu
memleketin, işçi sınıfının meselesiydi. Sendikalar ve demokratik
kitle örgütleri olarak bunu gündeme getirdik, mücadele ettik,
gözaltına alındık, dövüldük, gaz bombası ile tehdit edildik ama
geçen yıl adım attık. Bütün dünyada hak olan bir şeyin bizde yasak
olması zaten ayıptı. Bu ayıp Türkiye'den kalktı. Dolayısıyla
gereksiz polemiğe gerek yok. Hakkımızı herkes teslim etmek
zorundadır.''