AK Parti olarak çözüm sürecini bitirmeyiz
Abone olAdalet Bakanı Sadullah Ergin, çözüm sürecinde gelinen son noktayı değerlendirdi. Ergin, “Çözüm süreci ne kazandırdı; ’11 ayda 500 kişi ölmed...
Adalet Bakanı Sadullah Ergin, çözüm sürecinde gelinen son
noktayı değerlendirdi. Ergin, “Çözüm süreci ne kazandırdı; ’11 ayda
500 kişi ölmedi. Geçen yıl 11 ayda 500 kişi ölmüştü. AK Parti
olarak çözüm sürecini bitirmeyiz” dedi.
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel ile görüştüğünü ve
görüşmeye devam edeceğini belirten Ergin, eski Genelkurmay Başkanı
Hilmi Özkök’ten de övgü dolu sözlerle bahsetti. Ergin,
“2002-2003-2004 yıllarında yaşanan ‘Balyoz’, ‘Ay Işığı’, ‘Sarı Kız’
gibi hazırlıkların olduğu dönemlerde o tip demokrasimize kast etme
girişimlerini engelleyen, önünde duran dönemin Genelkurmay Başkanı
bugün saygıyla anılıyor. Gelecekte çok daha büyük bir hak ettiği
karşılığı görecek. Ben buna inanıyorum” dedi.
Adalet Bakanı Sadullah Ergin, TGRT Haber Ankara Temsilcisi Batuhan
Yaşar’ın hazırlayıp sunduğu “Ankara’nın Gündemi” programında İhlas
Medya Ankara Grup Başkanı Nuri Elibol ve Kanaltürk Ankara
Temsilcisi Faruk Mercan’ın sorularını cevaplandırdı. Gündeme dair
önemli açıklamalarda bulunan Bakan Ergin, çözüm sürecinde gelinen
son noktayı değerlendirdi. Türkiye’de son 11 aydır ölümlerin
yaşanmadığına dikkat çeken Ergin, bu süreci kısmen sıkıntıya
sokacak asayiş olaylarının yaşandığının altını çizdi. Geçmişten bu
yana sirayet etmiş zor bir problemi çözmeye aday olduklarını
vurgulayan Ergin, “Bunun bugünden yarına bıçak kesilir gibi
kesilmesini beklersek bana göre çok aşırı yükselmek olur bu. Şimdi
bu süreçte son 11 aydır İstanbul’dan, Ankara’dan, İzmir’den bir
takım sivil toplum örgütleri, iş dünyasının temsil edildiği
platformlar Diyarbakır’da, Van’da, Hakkari’de toplantılar tertip
ettiler. Çarşı pazar gezdiler. Bölge insanı kepenk kapatmaktan
kurtuldu. Alışverişini yapıp evine ekmek götürmeye başladı.
Bölgedeki insanlar bunun lezzetini almaya başladılar, batıdaki
insanlar oraya gittiler. Buluşmalar yaptılar. Bütün bunlar bir
arada yaşama iradesini tahkim eden adımlar. Türkiye’nin buna
ihtiyacı var, ötekine değil. Dolayısıyla biz ne kadar bu zemini
geliştirebilirsek, bir arada yaşama iradesine hizmet etmiş
oluyoruz” diye konuştu.
“ÇÖZÜM SÜRECİ BİTERSE KALDIĞIMIZ YERDEN DEVAM EDERİZ”
Çözüm sürecinin kime ne kaybettirdiğini soran Bakan Ergin,
konuşmasına şöyle devam etti:
“Terör örgütü toparlanıyor. Allah Allah. Terör örgütü çatışmalı
zamanda toplanmıyor muydu? Çatışma varken dağa adam çıkmıyor muydu?
Bugün adam çıkıyor dağa. Çatışma varken de çıkıyordu. Bütün
bunların olması 30 yıldır fiilen yaşanan bir sürecin bitirilmesi
aşamalarında ortaya çıkan. Farklı sahiplerle bunların bir kısmının
çıktığını biliyoruz. Bu süreç netice alır da normalleşme evresine
geçilebilirse bunlar tekrar topluma kazandırma açısından bir takım
imkanlarla buluşacak söylentisine dayalı çıkışların olduğu bir
şeydir. Kamuda istihdam noktasında bir beklenti dile getirildi. Şu
ya da bu şekilde bunlara takılmadan, ama gaflet içerisinde de
olmadan böyle çok olağanüstü iyimserlik havası da uygun değil bu
süreç için. Karamsar bakım da bu süreç için uygun değil. Ne olur;
‘efendim süreç bitti bitiyor’ ha biz bunu hükümet olarak
bitirmeyiz. AK Parti olarak biz bunu bitirmeyiz. Birileri bitirse
ne olur, kaldığımız yerden devam ederiz. 30 yıldır ne oluyorsa 31.
yılda o olur. Bunu arzu etmiyoruz. Bu ülkenin geleceği için
çalışması gereken müşterek gayret verebilecek unsurların birbirinin
eteğine yapışarak uğraşması bu ülkenin, bu milletin faydasına
değildir. Ne Arap’ın, ne Kürt’ün, ne Türk’ün faydasına, ne
Türkiye’nin faydasına. ‘Efendim bitti bitiyor, gitti diyor’ ne
olur; kim ne kaybetti 11 ayda ortalama geçen süreye baktığımızda
500 kişi hayatını kaybetmişti, önceki 11 ayda. Bu 500 kişi hayatını
kaybetmedi. Bütün bunlar topluma takdim biçimi de önemli. Evet
gaflet içerisinde olmayalım ama geleceğe umutsuz da bakmayalım. Bu
umutları daha da güçlendirerek geleceğe taşıyabilirsek millet
olarak, halk olarak iktidar partisinin de, karşıdaki muhalefet
BDP’yi de toplumun tabanı buralarda çözüme mecbur edebilir. Çözüme
mecbur edebilir. İktidar grubunu da, muhalefeti de. Bu çok önemli.
Yani halkın sahip çıkması, milletin sahip çıkması siyasetçiyi oraya
zorlayacaktır. Bunu başarmamız lazım.”
“ÇÖZÜM SÜRECİNİ SABOTE ETMEK İSTEYENLER OLACAK, BUNU BİZDE BDP’DE
SÖYLEDİ”
Hükümet olarak 11 ay önce yola çıkarken ‘uzun ince zor bir
yolculuğa’ çıkıyoruz dediklerini anlatan Ergin, “Bu yolculuk
esnasında bu süreci sabote etmek isteyenler olacak içeriden ve
dışarıdan. Bunu BDP’de söyledi, bizde söyledik. Sabote girişimleri
olacak. Bunu bekleyerek, bunu öngörerek yolculuğa öyle çıkmaz
aslında avantajımız” diye konuştu.
Çözüm sürecini sabote etme girişimlerini beklediklerini ifade eden
Ergin, “Türkiye’nin bu sorunu çözerek yola devam etmesi demek bölge
dengelerinin değişmesi demek” dedi. Bölge üzerinde aktör olan
unsurların bu gidişattan çok mutlu olmadıklarını söyleyen Ergin,
bunu görmek için siyasi deha olmaya gerek olmadığını dile getirdi.
Bölge ülkelerine bir bakılması gerektiğini belirten Ergin, “Bunu
her vatandaşımız bunu benim kadar bilir ama şu devlet veya bu
devlet diye isimlendirmek doğru değil. Şunu ifade edeyim;
yaşadığımız coğrafyada ciddi sorunlar var. Bu sorunların çözümünde
Türkiye kilit ülke. Bu denklem içerisinde Türkiye önemli bir aktör.
Türkiye’nin bu problemlerden arınmış bir şekilde bölgedeki
sorunlara müdahil olunması halinde bölgesel dengeler değişir. Bunu
da arzu etmeyen çok aktör var” ifadelerini kullandı.
“BDP, SON ÜÇ DÖRT AYDIR OLUMSUZ BİR ENERJİYİ TOPLUMA YÜKLÜYOR”
BDP’nin son üç dört aydır olumsuz bir enerjiyi topluma yüklediğinin
altını çizen Bakan Ergin, konuşmasına şöyle devam etti:
“Bunu kendileri ile konuşurken de ifade ediyoruz. Siyasetçi çözüm
noktasında umut verir topluma. Umutları göstererek, olumsuzları öne
çıkararak bir karamsar iklim oluşmasına hizmet etmez siyaset
kurumu. Bunu dışarıda illegal örgütler yapıyor zaten. Ama siyaset
kurumu umudu güçlendirecek, geleceğe dönük olumlu haberleri
önceleyerek, bu süreci canlı tutacak bir performans ortaya koymak
durumundadır. O açıdan BDP yetkilileri son dönemlerde bu gayeye
hizmet eden bir duruş içerisinde olmadılar.”
“AHDE VEFA GEREKİYORSA O FOTOĞRAFIN ÖZELDE KALMASI LAZIM”
BDP Grup Başkanvekili İdris Baluken’in cep telefonu ile çektiği
İmralı Adası’nın fotoğrafı ile ilgili değerlendirmelerde de bulunan
Ergin, “Öncelikle o fotoğraf olayı farklı bir hadise. Onun orada
özelde kalması biraz daha kıymetli. O koşulla da çekilmiş fotoğraf
zaten. Dolayısıyla ahde vefa gerekiyorsa onun öyle kalması lazım”
dedi. Çözüm sürecinin topluma anlatıldığında aşamalardan
bahsedildiğini anımsatan Ergin, ilk aşama olarak silahların
susmasıyla beraber yurt dışına çıkış olduğunu ifade etti. İkinci
aşamada demokrasinin standartlarını yükselten ve ihtiyaç duyulan
adımların atılması olduğunu dile getiren Ergin, “Üçüncü aşamada
silahların tamamen terk edilerek normalleşme süreci, dönüş aşaması.
Burada suç işlediği yönünde bilgi olmayan unsurların dönüşlerini
sağlayacak bir çözüm öngörülüyordu. Şimdi bu aşamalar adım adım
öngörüldüğü şekilde gitmedi. Ama hakikaten çatışmasızlık noktasında
önemli ölçüde 11 aydır uygulandı. 11 ay içerisinde şükür ölümler
olmadı. Çıkışlar aşamasında yüzde 20-25 olduğu yönünde bir takım
tespitler oldu ama kalanı çıkmadı, çıkılmadı. Burası eksik kaldı”
dedi.
“TERÖR HADİSELERİNİN TEKRAR HAREKETLENMESİNDEN KAYNAKLI BİZ TMK’YI
KALDIRAMADIK”
Terörle Mücadele Yasası’nın her paket açıklandığında üç dört
maddesini değiştirdiklerini vurgulayan Ergin, “Üç madde, dört madde
uğraşmayalım bu süreç yol alsın Terörle Mücadele Kanunu’nu tamamen
kaldıralım. 2004 yılında Ceza Yasası yapılırken Terörle Mücadele
Yasası yürürlükten kaldırılacak diye yapıldı ve Terörle Mücadele
Yasası’nın düzenlediği alanlar TCK’da da düzenlendi. Ancak 2005’te
Ceza Kanunu yürürlüğe girdiği aşamada terörde bir kıpırdama
başladı. Terör hadiselerinin tekrar hareketlenmesinden kaynaklı TMK
kaldırılamadı. Ama inşallah bu süreç netice alır ve biz Terörle
Mücadele Yasası’nı biz tamamen yürürlükten kaldırırız” diye
konuştu.
Terörle Mücadele Kanunu’nun yürürlükten kaldırılmasının Türkiye’de
terör eylemlerine benzer suçlar işleyenlerin elini kolunu
sallayarak rahat hareket alanı bulacaklar anlamına gelmediğini
belirten Ergin, “Türk Ceza Yasası’nda bu ihtiyacı karşılayan
maddeler var. 314. madde silahlı örgütü düzenlemiş, terör örgütü
düzenlemiş. TCK’nın 220. maddesi suç örgütlerini düzenlemiş. Burada
bir takım tedbirler var. TMK’yı kaldırırken yargılama usulleri
açısından belki usul yasasında, belki TCK’ya bir takım maddeler
monte edilebilir. Ayrı bir Terörle Mücadele Yasası’na bir köşede
durmasına gerek kalmaz. Siz bu gibi özel yöntemlerle işlenen
suçlara uygulayabileceğiniz bir takım maddeleri TCK’ya monte
edersiniz ve bir tek yasa içerisinde bütün hepsini karşılarsınız.
Bunlar mümkün. Onun için bu son paket içerisinde TMK’dan bir madde,
iki madde, dört madde girsin diye tekliflerde geldi. Perakende
perakende uğraşmanın bir faydası yok. Her pakette iki üç madde
uğraşılıyor ve terör tehdidi şuanda devam da ediyor. Şuanda bir
çatışmasızlık süreci var ama hala süreç sonlanmış değil. Hala
silahlar bırakılmış değil, hala normalleşme sürecine geçilmiş
değil” şeklinde konuştu.
“KCK DAVALARI İLE İLGİLİ EPEYCE TAHLİYELER OLDU, 700-800 KADAR
TUTUKLU VAR”
KCK davaları ile ilgili açıklamalarda bulunan Ergin, konuşmasına
şöyle devam etti:
“KCK davaları dediğimiz zaman bunlar pirüpak davalar mıdır? Yani o
insanlara zulüm olsun diye yapılan soruşturmalar mıdır? Şimdi kimse
bunu savunmasın bana. Evet belki bunlar ellerine silah alıp bir
çatışmaya girmediler, bunu savunuyorlar. Ama insanlara tehdit,
şantaj, adam kaçırma ya da alternatif yargılama yapma girişimleri,
insanlardan vergi adı altında para toplama girişimleri bunlar masum
eylemler midir? Dolayısıyla böyle insanın üzerine cebir ve baskı
kullanarak onları bir şekilde farklı unsurlarla tehdit ederek
illegal bir takım faaliyet yapan unsurların serbest mi kalması
gerekecek. Bu tip eylemler varsa mevcut yasalar çerçevesinde bu
eylemler soruşturulur. Bu soruşturulan eylemler karşısında bir
yargılama süreci icra edilir. Bizim Türkiye’de bu yargılamaların
tutuklu olup olmaması konusunda bir takım tartışmalar var. KCK
davaları ile ilgili epeyce tahliyeler oldu, oluyor. Süreç
içerisinde doğrusu bunlarda yaşanıyor. 700-800 kadar tutuklu
olduğunu düşünüyorum.”
Abdullah Öcal’ın serbest kalacağı yönündeki iddialara da cevap
veren Bakan Ergin, “Vallahi onu kim diyorsa çıksın konuşsun. Benim
bildiğim bir şey yok. Bizim olduğumuz hiçbir zeminde böyle ne
gündeme gelmiştir ne konuşulmuştur. Parlamentonun faaliyetleri için
kullanılan ve sevdiğim bir laf var. ‘Yasa koyucu abesle iştigal
etmez’ der” dedi.
“ÖCALAN’IN KALDIĞI YER İKİ AY ÖNCE DEĞİŞTİRİLDİ”
Abdullah Öcalan’ın kaldığı yerin iki ay önce değiştiğini belirten
Ergin, Öcalan’ın 1999’da kaldığı yere alındığını söyledi. Öcalan’ın
daha önce kaldığı yere göre şartların biraz daha iyi olduğunu dile
getiren Ergin, “Ama netice itibariyle İmralı Cezaevi içerisindedir.
F Tipi cezaevidir orası ve Ankara’daki F tipi neyse, İstanbul’daki
F tipi neyse odur” ifadelerini kullandı.
Programda vatandaşlardan gelen soruları da cevaplandıran Bakan
Ergin, genel afla ilgili bir soru üzerine “Böyle bir çalışmamız
yok” dedi.
“KILIÇDAROĞLU ÇOK KONUŞUYOR VE BOŞ KONUŞUYOR”
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu Balyoz davası ile ilgili
Yargıtay kararlarını eleştiren sözlerine de değinen Bakan Ergin,
şunları söyledi:
“Sayın Kılıçdaroğlu çok konuşuyor ve boş konuşuyor. Dünkü beyanları
da kendisi adına yüz kızartıcı. Yargı mensuplarının ona çıkıp cevap
verme imkanları yok. Sürekli bu saldırıyı yapıyor. Onların ne
şartlarda çalıştığını hepimiz biliyoruz ve bu ülkede gerçekten
hayatı normalleştiren, demokrasimizi normalleştiren adımları atan
yeni yargıdır. Şöyle bir geçmişimize bakalım darbelere meşruiyet
kazandıran, darbecilerin önünde esas duruşta bekleyen, darbeci
anlayışlardan brifing alan yargı yok artık. Sayın Kılıçdaroğlu bunu
anlamalı. Şimdi darbelerden hesap soran bir yargı var. Milletin
iradesini askıya almak isteyenlere hesap soran bir yargı var. Böyle
bir anlayış saygı gösterilmesi gereken bir anlayıştır. Saygıyı hak
eden bir anlayıştır. Elbette ki iddiam şu değil; ‘yargı mensupları
hata yapmaz, yanlış yapmaz’ gibi bir tezim yok. Ama Türkiye’de
yargı son üç yıldır artık özgür iradesiyle hareket ediyor. 2010
referandumundan sonra Türkiye’de yargı rüştünü ispat etme konusunda
önemli mesafeler kat etti. Mülkün temeli adalettir. Bunu
sağlayamazsak mülkü korumamız mümkün değildir. Devleti korumamız
mümkün değildir. Onun için Sayın Kılıçdaroğlu çok konuşuyor ve boş
konuşuyor. Bunu milletimizde görüyor.”
“HİLMİ PAŞA HAK ETTİĞİ KARŞILIĞI GELECEKTE GÖRECEK BUNA
İNANIYORUM”
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel’in Balyoz Davası ile
ilgili kendisiyle görüştüğü yönündeki iddialara da cevap veren
Ergin, “Tarih herşeyi şaşmaz hafızasıyla not ediyor. 2002-2003-2004
yıllarında yaşananlar ‘Balyoz’, ‘Ay ışığı’, ‘Sarı Kız’ gibi
hazırlıkların olduğu dönemlerde o tip demokrasimize kast etme
girişimleri engelleyen, önünde duran dönemin Genelkurmay Başkanı
bugün saygıyla anılıyor. Gelecekte çok daha büyük bir hak ettiği
karşılığı görecek ben buna inanıyorum. Hilmi Paşa. Gerçekten
duruşuyla, devlet adamı kimliğiyle kendi kurumunu da korumaya
çalışan bu ülkedeki demokrasiye en büyük hizmeti yapanlardan bir
tanesidir. Bugün Necdet Paşa bulunduğu konumla ilgili yapılan
eleştiriler hakkında çok net açıklamalar yaptı. ‘Anayasa karşısında
benim pozisyonum budur.’ Biz nereden geliyoruz bugüne o bir
hatırlamamız lazım. 1950’de çok partili siyasi hayata geçtik,
arkasından 9-10 sene gidebildik. 1960 darbesi 27 Mayıs. Arkasından
62 ayaklanması, 63 ayaklanması. Bakınız 69 darbe teşebbüsü, 71
darbe teşebbüsü başarısız oldu, 9 Mart, üç gün sonra 12 Mart netice
aldı hükümeti yıktılar. Bir asker hükümet geldi. 12 Eylül 1980
darbesi, 2007 e-muhtırası. Baktığınız zaman 8-10 senede bir
darbe-muhtıra. Böyle bir geliş var. Böyle bir gelenek var. Şimdi
çık diyorlar ki bunlar hiçbir şey yapmadılar, suçlar. Ben davaların
özeline girmiyorum ama şunu görmek lazım. Türkiye artık 21.
yüzyılda. Türkiye böyle demokrasisini üç beş senede bir askıya
aldırtamaz ve bu şekilde yoluna devam edemezdi. Bu geçmişimizle
yüzleşmek ve gelecekte bu tip hadiseleri olmasını engellemek
zorundaydık. Dünyada yok artık. Üçüncü dünya ülkelerinde kalmadı
bunlar. Allah aşkına hangi çağda yaşıyoruz. Başımızı kaldırıp bir
sağa sola bakalım. Bugün Necdet Paşa’nın söylediği şeyler modern
demokrasilerde olması gereken şeyler. Oradan çıkıyor bir kısım
basın mensubu ‘İstifa edecek misiniz?’ Niye istifa edecek? Modern
bir demokraside olması gereken bir tavrı ortaya koyduğu için mi?”
şeklinde konuştu.
“GENELKURMAY BAŞKANI ORGENERAL NECDET ÖZEL İLE BİR GÖRÜŞMEM OLDU,
BUNDAN SONRA DA OLACAK”
Kendisinin belli zemin ve platformlarda Genelkurmay Başkanı
Orgeneral Necdet Özel ile görüştüğünü ifade eden Ergin, iki gün
önce Milli Güvenlik Kurulu toplantısında beraber olduklarını dile
getirdi. Ergin, “Terörle mücadele toplantılarında, özel
toplantılarda elbette ki askerin taleplerini meşru zeminde getirip
hükümete, Sayın Başbakanımıza, Sayın Cumhurbaşkanımıza, ilgili
bakanlara taleplerini iletir. Bize de iletmiştir. Ama bu talepler
devam etmekte olan bir yargılamaya müdahale etme olamaz, çünkü
böyle bir imkanımız ve yetkimiz yok. Ancak mevzuattan kaynaklı bir
takım sorunlar varsa bu mevzuattaki yanlış uygulama örnekleriyle
göstermek suretiyle bunların düzeltilmesini istemiştir. Siyaset
kurumu bunlara parlamentoda yapacağı yasal düzenlemelerle müdahale
edebilir. Yoksa görevi ifa etmekte olan savcılara, hakimlere ne
Cumhurbaşkanımızı, ne Başbakanımızın ne de bizim bir telkinde
bulunma imkanımız yok. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel
ile bir görüşmem oldu, bundan sonra da olacak” dedi.
“AİHM’DEKİ DOSYA SAYIMIZ DÖRTTE BİR AZALDI”
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde (AİHM) Türkiye’nin resminin ‘tüm
zamanların ve her yılın şampiyonu Türkiye’ olduğunu ve buna bir
takım tedbirler getirdiklerini dile getiren Ergin, konuşmasına
şöyle devam etti:
“Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruyu getirdik. AİHM’deki
savunmalar Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılıyordu, 1 Mart
2012’den itibaren Adalet Bakanlığı bu savunmaları üstlendi. Biz
yapmaya başladık. İnsan Hakları Daire Başkanlığı’nı kurduk. Özel
işi bu AİHM’i takip ediyor. Artık hakim ve savcıların tertip
kriterini değiştirdik. Artık hakim ve savcılar AİHM’den verdikleri
kararlardan ihlal alırsa terfi etmekte zorlanacaklar. AİHM’in
verdiği kararları Türkçe’ye çevirdik, UYAP portalı üzerinden bütün
hakim ve savcıların kullanımına açtık. Dolayısıyla hakim ve
savcılarımız içtihatları biliyorlar ve AİHM kararlarına aykırı bir
değerlendirme yaparlarsa kendi terfilerini olumsuz etkileyecekler.
Tazminat Komisyonu kurduk, Türkiye’de uzun yargılamalardan yapılan
şikayetler için. AİHM’deki dosyaların bir kısmını Türkiye’ye
çektik. Vatandaşımızla kendimiz helalleşiyoruz, anlaşıyoruz. Bütün
bu çalışmalardan sonra 2012 sonu itibariyle Türkiye 16 bin 900
başvuru ile AİHM’e en çok şikayet edilen ikinci ülkeydi Rusya’dan
sonra. Bütün bu tedbirlerden sonra bugün itibariyle AİHM’deki bizim
dosya sayımız bir anda 4 bin azaldı ve biz en çok şikayet edilen
dördüncü ülkeye geriledik. Ukrayna ve İtalya bizim önümüze geçti.
Rusya, İtalya ve Ukrayna bizi geçti, biz dördüncülüğe geriledik.
Biz inşallah klasmandan tamamen çıkmak istiyoruz. Yıl bazında da
ilk defa 2012 yılında şampiyonluğu Rusya’ya bıraktık ama bu bizi
kesmez, daha da bunu aşağılara düşüreceğiz. Dolayısıyla AİHM en çok
şikayet edilen ülkeler sıralamasında dördüncülüğe indik. En çok
ihlal alan ülke sıralamasında birincilikten ikinciliğe geriledik
ama önemli olan bu trendi görmektir. Bu tende baktığımız zamanda
dörtte biri azaldı.”
“UZUN TUTUKLULUK KONUSUNDA AB ORTALAMASININ ALTINA İNDİK”
Uzun tutukluluk süreleri konusunda ise Bakan Ergin, “Türkiye bugün
tutuklu yargılamalarda AB üyesi ülkelerin ortalamasından üç puan
geriye düşmüştür. AB ortalamasından daha iyiyiz şuanda. Türkiye’de
cezaevinde bulunan her 100 kişiden 20’si tutuklu 80’i bugün itibari
ile hükümlü. Bu oran 2006’da yüzde 50’ydi. AB üyesi ülkelerin
ortalaması yüzde 23.5’dir. Biz yüzde 20.2’yiz. AB’den üç puan daha
gerideyiz. Türkiye’de tutukluların yüzde 76’sı son 12’de
tutuklanmıştır. Baktığımız zaman cezaevlerinde şuanda 28 bin
tutuklu var. Bu 28 bin tutuklunun yüzde 76’sı, yani 20 bin 903
tanesi son 12 içerisinde. Dün tutuklanan da bunun içerisindedir.
Bir ila iki yıl arasında tutuklu kalan yüzde 15 var. İkisinin
toplandığınız zaman zaten yüzde 92’i yapıyor. Üç yılın üzerinde
tutuklu kalan yüzde 4 civarında bir kesim var. Bunu da düşürmeye
çalışıyoruz. AB ortalamasının altına indik. Geçmişten gelen yanlış
bilgiler var. Bunları tazelemekte fayda var. AB ilerleme raporuna
bakınız. Raporda cezaevlerinde bulunanların beşte biri tutuklu
diyor. AB üyesi ülkelerin üçte ikisinden daha iyiyiz. Bizden daha
iyi olan üç dört tane ülke var” diye konuştu.
MİT Müsteşarı Hakan Fidan ile ilgili son günlerdeki eleştirilere de
değinen Ergin, MİT Müsteşarı Hakan Fidan ile ilgili İsrail çıkışlı
kaynakların yeni olmadığını belirterek, geçmişte de bir takım
değerlendirmelerin yapıldığını söyledi.
Demokratikleşme Paketi içerisinde yer alan maddelerin tamamını
Bakanlar Kurulu’nda imzaya açtıklarını kaydeden Ergin, “Temenni
ediyorum ki bu önümüzdeki toplantıda bu imzalar atılır ve TBMM’ye
önümüzdeki hafta gidebilir. Bütçeden önce biz bu paketi
yasalaştırmak istiyoruz. Parlamento aşamasını bitirmek istiyoruz”
dedi.
(İHA)