Tüm dünyayı bir kenara bırakmış, AK Parti'de bir temizlik
yapılması gerektiğini yazıyorum günlerdir.
Sıkıntılı olduğuna bizzat şahit olduğum il ve ilçeleri büyük küçük
olduklarına bakmaksızın tek tek kaleme alıyorum.
Neden mi?
Çünkü küçük akıntılar, büyük olanları besler. Bir kaç küçük
akıntı, büyük akıntıya dahil olduğunda sele dönüşür ve herşeyi
önüne katarak büyük yıkımlara neden olur.
İşte bunun için yazıyorum.
Bunu yaparken haddimi hududumu aşıp AK Parti'nin siyaset anlayışını
tasarlamaya çalışmıyorum.
Yazma sebebim çok basit ve bir o kadar da derin...
Konferanslar nedeniyle gittiğim pek çok ilde huzursuzluğun izlerine
rastladım. Neredeyse acıdan inleyecek derecede canı
yanan insanlar gördüm.
Umutsuzluğun tadını aldım.
Havada bir bir çığlık gibi yankılanan isyanlar duydum.
İhtiraslarını dizginleyemeyenlerin altına imza attığı entrikalara,
iftiralara ve kokuşmuşluklara şahit oldum.
Ben gazeteciyim.
Kendi penceremden gördüğüm doğruları öven, yanlışları
eleştiren bir gazeteciyim. Bir partinin bilerek veya bilmeyerek
yaptığı yanlışları görmezden gelecek kadar fanatik biri
değilim.
Taraf mıyım?
Evet, tarafım. Ancak bir partinin tarafı veya taraftarı değilim.
Kendime diyar seçtiğim ülkemin milli ve manevi değerlerine sahip
çıkan hangi parti varsa ondan tarafım.
Yeryüzünün mazlumları Türk milletinin varlığı ile teselli buluyor
ve umuda tutunuyor. O umudu diri ve güçlü tutan parti hangisi ise,
o partiden tarafım.
Tüm hesapların düğümlendiği bir süreçten geçiyoruz.
İçinde bulunduğumuz coğrafya, bir kez daha yüzyıl öncesinin
kaderini yaşıyor. Barbar dünyanın failleri, Ortadoğu'da yarım kalan
hesapları yeniden açıyor, çevremizdeki ülkeleri yeniden paylaşmaya
hazırlanıyor.
Yanıbaşımızdaki cehennemden sıçrayan kıvılcımlardan zaman zaman biz
de nasibimizi alıyoruz. Bizi o ateşten hangi partinin ve hangi
liderin koruyacağına inanıyorsam, ondan tarafım.
Bizleri, yüz yıl önce tarih sayfalarından sürgün edenlere karşı
korkusuzca savaşan parti hangisiyse, ondan tarafım.
Bu partinin ve bu liderin, birilerinin dizginlenemez ihtirasları
nedeniyle zarar görmesini istemediğim için yapılan yanlışları
yazıyorum.
Erdoğan'ın ülke siyasetine damga vurduğu 15 yılı geride bıraktık.
Bu süre içinde Erdoğan'ın ülkesi için, insanları için neler
yaptığını ve neleri feda ettiğini gördük.
O, hala aramızda.
Aralıksız ve acımasız saldırılara, ölümcül sayılacak darbeler
almasına rağmen, kan ve gözyaşıyla süslenmiş bir zafer anıtı gibi
aramızda duruyor.
Ve buna rağmen yaptığı her hareket, bizi umutsuzluğun içinden çekip
alıyor.
Ortalıkta arzu ve istekleri kendileri gibi dengesiz olan insanlar
var. Dokunduğu herşeyi mahveden ve "Erdoğan nasılsa
düzeltir" diyerek şan ve makam davasını devam ettiren
sözde dava adamları var.
Erdoğan daha kaç kez onların imdadına yetişecek. Ya da kaç kez daha
sıkılmadan, inat ve sabırla onların yardımına
koşacak.
Bunları düşününce, içimde sakin kalmamı sağlayan ne varsa
kaybediyorum.
Susamıyorum, bağışlayın!
Acıların ve acı anıların yeniden önümüze serilmesinden endişe
ettiğim için susamıyorum.
Sakin hayatı olan masum insanları, kişisel hesaplaşmalar nedeniyle
Fetö'cü damgası vurarak felakete sürükleyen cellatları gördükçe
susamıyorum.
İtibarı iki paralık olan insanlarla bu davanın yükselemeyeceğine
inandığım için yazıyorum.
Bu insanlar yüzünden çaresizliğin bizi yeniden ele
geçireceğinden endişe ettiğim için susamıyorum.
Ve susabileceğimi de sanmıyorum!
DİPNOT: Balıkesir ile ilgili yazacağımı
söylemiştim. Elimde eksik kalan bazı belgeler var. O belgeleri
toparlamam için bana biraz izin verin. Hafta içi bu konuya muhakkak
değineceğim. Söz...