AK Parti MKYK ’sı sona erdi
Abone olAK Parti Sözcüsü Hüseyin Çelik, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın İsrail ile ilgili sözlerine cevap veren ABD’ye tepki gösterdi. Çelik, “ABD,...
AK Parti Sözcüsü Hüseyin Çelik, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın
İsrail ile ilgili sözlerine cevap veren ABD’ye tepki gösterdi.
Çelik, “ABD, İsrail adına konuşma hakkını niye kendinde buluyor ki,
ben onu anlamıyorum. Türkiye bir NATO ülkesidir, İsrail değildir.
Ama NATO’daki müttefikimiz olan ülke, İsrail adına bir açıklama
yapıyor. Bizim bugüne kadar alıştığımız şey değildir bu. Bunu
ibretle ve hayretle karşıladık” dedi.
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Hüseyin Çelik, AK
Parti Genel Merkezi’nde bir basın toplantısı düzenleyerek gündeme
ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Ekonomideki durumdan bahseden
Hüseyin Çelik, son imzalanan toplu iş sözleşmesinin de Türkiye’ye
yakışan bir olgunlukla yürütüldüğünü kaydetti. Çelik şöyle
konuştu:
"Herhangi bir sıkıntı olmadan, kamu çalışanlarımızı üzmeden,
onların bizi üzmeyeceği şekilde bir çalışma yapıldı, sonuca
varıldı, imzalar atıldı. Yüzler güldü. AK Parti 2002’de iktidara
geldiği zaman en düşük devlet memurunun aldığı ücret aile yardımı
da dahil 392 TL. 2013’de nasıl? Son artışlarla birlikte bin 877
lira olmuştur. Ortalama devlet memurunun aldığı ücret 578 lira iken
bu son artşılarla beraber 2 bin 190 Türk Lirası olmuştur.
2002 ile 2013 arasına kümülatif enflasyon nedir bu arada? Yüzde
152’dir toplamda, enflasyon payını çıkardığınız zaman iyileştirme
payı, refah payı olarak, refah artışı olarak en küçük devlet
memurundaki artış yüzde 91’dir. Ortalama devlet memurundaki artış
50.4’tür.
Toplu iş sözleşmesinde taban aylığında 4.5 milyon kamu çalışanının
ve emekliyi ilgilendiren 175 liralık bir taman artışı sağlanmıştır.
4.5 milyon insan bundan olumlu yönde etkilenecektir. Ayrıca 666.
sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile eşit işe eşit ücret mantığıyla
yapılan düzenlemeyle adaletsizlikler giderilmiştir. Mesela
Başbakanlıkta çalışan bir daire başkanı, Gıda Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığında çalışan bir daire başkanından neredeyse bin 500 liraya
yakın fazla para alıyordu. Bunlar eşitlenmiştir, burada da ciddi
artışlar meydana gelmiştir. Son toplu sözleşmeyle birlikte 4C’li
kamu çalışanları içi de yüzde 40’a yakın iyileştirme
yapılmıştır."
“GELİŞMİŞ ÜLKELERDEN DAHA İYİ DURUMDAYIZ”
"Türkiye zenginleştikce halkımız zenginleşiyor, Türkiye iyileştikçe
halkımızın sosyal durumu, refah durumu iyileşiyor" diyen Hüseyin
Çelik, "Biz, gelişmiş ülkelerden daha iyi durumundayız, hangi
açıdan borcumuzun milli gelire açısından. Biz, finans sektörümüz
aççısından son derece iyi durumdayız. Bildiğiniz gibi Bazel 2
kriterlerine göre 2017’de AB ülkelerindeki bankaların sermaye
yeterlilik rasyosu yüzde 8.5 olması gerekiyor. Bizde şimdiden yüzde
17’dir. Karamsarlığa gerek yok, Türkiye’de siyasi istikrar var"
dedi.
Hüseyin Çelik açıklamalarının ardından ise gazetecilerin sorularını
cevaplandırdı. Bir gazetecinin, "Suriye’de daha önce de kimyasal
silah kullanılmıştı, o dönemde bazı yaralılar Türkiye’ye
getirilmişti. Bazı bulgulara erişilmişti, ABD ziyaretinde Obama ile
paylaşılmıştı. Bu sefer de somut olarak kimyasal silah
kullanıldığını kanıtlamak için Türkiye’nin oynayacağı herhangi bir
rol olabilir mi?" şeklindeki sorusu üzerine Çelik şunları
söyledi:
"Suriye bizim komşumuz, bizim Suriye halkıyla ciddi bir
dayanışmamız var. Suriye’de sağlar da Suriye’de yaralılar da ne
zaman kapımızı çalsa biz onlara kapımızı da gönlümüzü de açtık, bu
bundan sonra da böyle olacak. Biz ekmeğimizi tuzumuzu onlarla
paylaştığımı gibi hastanemizi de tüm imkanlarımızı onlarla
paylaştık. Bu insan olmamızın gereğidir, komşu olmamızın gereğidir.
Olması gereken budur, birileri bize aferin desin diye bunu
yapmıyoruz. Bundan sonra da bu böyle olacaktır. Gelirlerse ki büyük
ihtimalle gelebilir. Malum Şam biraz daha ötede, bu sınıra yakın
bölgelerde olsa çok daha fazla insanın tedavi çin gelmesi söz
konusu olabilirdi, birlikte izleyelim."
DEMOKRATİKLEŞME PAKETİ
Hüseyin Çelik, bir gazetecinin Demokratikleşme Paketi’nin ne
aşamada olduğunu sorması üzerine, şunları söyledi:
"İleri demokrasiye ulaşmak için ne gerekiyorsa onu yapacağız. Ama
toplumsal algıyı iyi yöneterek yapacağız. Her şey bir günde
olmuyor. Zamanın ruhu diye bir şey var. Zamanın ruhu neyi
gerektiyorsa onu yapıyoruz, yapmaya devam edeiyoruz. AK Parti 4.
Olağan Kongresi öncesinde yine kamuoyuyla paylaştığımız AK Parti
2023 Siyasi Vizyonu diye belgemiz var. Burada 64 madde var,
kamuoyuyla paylaştığımız, taahhüt ettiğimiz. Bunları
yapacağız."
Demokratikleşme Paketi için Ağustos sonu ve Eylül başını işaret
eden Çelik, şöyle devam etti:
“Sayın Başbakanın çalışma takvimine bağlı olarak bu iki gün sonra
olabilir, 3-5 gün sonra olabilir, temenni ederim ki Ağustos
bitmeden ve Eylül başında bir araya geleceğiz. Sayın Başbakanımız
ile birlikte konular üzerinde, maddeleri üzerinden bir kez daha
geçeceğiz. Son şeklini aldıktan sonra, burada Anayasa değişikliğini
gerektiren şeyler olabilir, Anayasa değişikliğini gerektiren
hususlar olabilir, kanunda çözülmesi gereken bazı şeyler olabilir.
Yönetmelik, tüzük, talimatname vesaire bunlar olabilir. Bunlar icra
organının tasarrufunda zaten. Bir de sadece idari tasarrufla
halledilebilecek hususlar var. Burada da kendisini bir şekilde
haksızlığa uğramış hisseden, eksikliği hissedilen yargı sisteminde
bizim eksik olarak gördüğümüz birçok husus bir araya getirilmiştir.
Ümit ediyorum ki açıklandığı zaman, ’bu da iyi oldu toplum bunu
bekliyordu’ diyebileceğiniz bir manzarayla karyılaşmayı ümit
eduyoruz. Bu çıktıktan sonra, Türkiye’deki demokrasi, dört dörtlük,
bizim ileri demokratik standartlar dediğimiz standartlara ulaşmış
mı olacak? Hayır uzun ince bir yoldur. Yola devam ediyoruz ve
ihtiyaçlar gerektirdikçe bunları yapmaya devam edeceğiz."
“FİTNEYİ BİTİRMEMİZ GEREKİYOR”
Hüseyin Çelik, PKK’nın çekilme süreciyle ilgili de
değerlendirmelerde bulundu. Çelik şunları söyledi:
"Silahları bırakacaksınız, yurt dışına gideceksiniz, eve dönüş
yasası ile mi, bunlar gelecek, pişmanlık yasasıyla mı gelecek daha
başka düzenlemeler mi yapılması gerekiyor, bunlar yapılacaktır,
yapılması gerekiyor. Bizim bu fitneyi bitirmemiz gerekiyor. Bana
meslektaşlarınız soruyorlar, ’bunun bir garantisi var mı, çözüm
sürecinin. Ben size garantisi olan bir şey söyleyeyim, eğer bu
irade olmazsa, bu mesele çözülmezse, biz 30 yıldan beri yaptığımız
gibi her akşam kaç şehit verdiğimiz ve kaç PKK’lının etkisiz hale
getirildiğini saymakla meşgul olacağız, bunları seyrediyor
olacağız. Siyasi ve sosyal olaylarda aspirin gibi tablet gibi bir
çözüm yoktur.
İnsan aklının üretebileceğini, insan vicdanının üretebileceği
çözümler vardır. Hükümet böyle bir sorumluluk almıştır. Ancak BDP
ve PKK cephesinde maalesef bir açıklama enflasyonu var. Özellikle
Abdullah Öcalan’ın televizyon seyrettiğini öğrenen bazı BDP’li
arkadaşlar orada sadakat yarışına girdiler. Biri diyor ki, ‘özgür
olsun’, biri diyor ki ‘başımıza sultan olsun’, biri diyor ki
‘derhal buraya gelsin’. Herkes makul olanla ilgilenmek zorundadır.
Abdullah Öcalan ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkum olmuş bir
mahkumdur. Şu anda da İmralı’da mahkumiyetini yaşamaktadır.
Abdullah Öcalan’ın bir çözüm sürecine bir katkısı olacaksa
eyvallah."
ERTUĞRUL ÖZKÖK’E TEPKİ
Hüseyin Çelik, İslam İşbirliği Teşkilatı Genel Sekreteri ile ilgili
kendisinin Twitter üzerinden bazı açıklamalarda bulunduğunu,
Hürriyet yazarı Ertuğrul Özkök ve Sözcü Gazetesi’nin ise bunun
üzerine kendisine tepki gösterdiğine dikkat çekerek, "Eleştirmekte
ne kadar haklı olduğumu birkez daha anladım. Yani Ertuğrul Özkök
gibi gazetecilikte itibarının sonuna gelmiş veyahut da itibarını
sıfırlamış olan, bütün ömrünü darbelere payandalık yapmış olan,
bütün ömrü verilen talimatlarla manşet atarak gazetecilik yapmakla
geçmiş olan böyle birisi bizi hem de çok kerih bir üslupla susmaya
davet ediyor. Sayın Özkök biz konuşurken de susarken de senin
ağzına bakarak, senden talimat alarak bunları yapmayacağız" diye
konuştu.
Çelik, Ertuğrul Özkök için şunları söyledi:
"Biz entellektüel olarak, biz akademisyon olarak, biz insan olarak,
biz Müslüman olarak, babası İhvan-ı Müsliminin bir muhubbi olan
insan olarak ’sayın genel sekreter neden susuyorsun?’ dedik.
Haklıydık. Ama biz Ertuğrul Özkök’e göre büyük bir günah işlemişiz.
Bakıyorum ona benzer bazı daha yazarlar hemen koroya katıldılar.
Kusura bakmasınlar biz ne zaman konuşacağımızı, ne zaman
susacağımızı bu zadegâna sorarak tayin edecek değiliz"
“ABD, İSRAİL ADINA KONUŞMA HAKKINI NİYE KENDİNDE BULUYOR?”
Hüseyin Çelik, bir gazetecinin “Başbakan Erdoğan, ‘Mısır’daki
darbenin arkasında İsrail var’ dedi. Gelen tepkileri nasıl
değerlendiriyorsunuz” sorusu üzerine, “Ben şunu anlarım; şimdi
İsrail’le ilgili yapılan bir açıklamaya İsrail’in cevap vermesini
anlarım. Mısır’la ilgili olduğu için Mısır bir şey söylemiştir onu
da anlarım. Peki Amerika Birleşik Devletleri’ne ne oluyor? Yani
ABD, İsrail adına konuşma hakkını niye kendinde buluyor ki, ben onu
anlamıyorum. Türkiye bir NATO ülkesidir, İsrail değildir. Ama
NATO’daki müttefikimiz olan ülke, İsrail adına bir açıklama
yapıyor. Bizim bugüne kadar alıştığımız şey değildir bu. Bunu
ibretle ve hayretle karşıladık. İlgili mercilerde herhalde
yetkililerimiz Amerikalı yetkililerle elbette bu meseleyi
konuşacaklardır" cevabını verdi.
DİYANET İŞLERİ BAŞKANI’NA DESTEK
Hüseyin Çelik, Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez’in,
Birleşmiş Milletler’den gelen paraya dokunmayacağına ilişkin
açıklamalarını da değerlendirdi. Çelik şunları kaydetti:
"Birleşmiş Milletler’den gelen ödenekler bizim özellikle bazı
sosyal sorumluluk projelerinde harcadığımız ödenekler içinde
okyanusta bir damla değildir. O ödeneklerin sembolik bir anlamı
vardır. Bu uluslararası bir dayanışmasının eseridir. Belli
uluslararası tecrübeden yararlanma, uzmanlardan yararlanma, vesair,
vesair gibi olaylarla ilgili olarak bu uluslararası fonlar, BM’nin
çeşitli kuruluşlarının gönderdiği fonlar bu açıdan bir anlam ifade
ediyor.
Ama ben Sayın Diyanet İşleri Başkanımız Mehmet Görmez’in kesinlikle
açıklamalarına yüzde yüz katılıyorum. Elbette kadına karşı şiddet
uygulanması bizim şiddetle reddettiğimiz, kabul edeceğimiz bir şey
değil. Her zaman söyledim, kadınlar toplumumuzun yarısıdır.
Kadınını önemsemeyen bir toplum aklının yarısını, varlığının
yarısını önemsemiyor demektir, kendi kendisini önemsemiyor
demektir. Burada bir kere tartışma götürmez bir pozisyonumuz var,
ve hükümütemizimin bu konuda attığı adımlar ortada.
Ancak, BM kadına şiddet meselesiyle ilgileniyor. Peki insanlığa
karşı işlenmiş suçla neden ilgilenmiyorsun? İnsanlığa karşı icra
edilen katliamla niye ilgilenmiyorsun? İnsanlığın haysiyet ve
onurunu ayaklar altına alanlarla niye ilgilenmiyorsun ey BM?
Dolayısıyla Diyanet İşleri Başkanımızın buradaki tavrını ben
isabetli bir duruş, bir tavır olarak değerlendiriyorum, ben de buna
katılıyorum. Varsın paraları kendilerinin olsun. Bizim hamd olsun
harcayacak paramız var."
“BÜTÇE AÇIĞIMIZ YOK, BÜTÇE FAZLAMIZ VAR”
Çelik, yurt dışından gelen ekonomik dalgalanmaya yönelik Başbakan
Yardımcısı Ali Babacan’ın somut bir öneri yapıp yapmadığı sorusuna
ise şu cevabı verdi:
"Netice eğer teesir dışarıdan gelirse, hava rüzgarlıysa
panjurlarınızı kapatmanız lazım. Bacalarınıza varıncaya kadar
herşeyi gözden geçirmeniz lazım. Türkiye tabi bunu yapıyor. Yani
bizim kendi içinde sağlam olmamız lazım sağlam bir vücuda dışarıdan
giden mikroplar zarar veremez. Direncin artırılması için tabi ki
alınması gereken tedbirler var. Bizim bütçe açığımız yok çok şükür,
bütçe fazlamız var. Cari açık, ekonomimizin problemlerimizden
birisidir. Onunla ilgili de ciddi mücadele veriliyor. Bu insanların
ayağını yorganına göre uzatamamasından kaynaklanan, malumunuz zaten
şuanda gündemde olan kredi kartlarının belli bir düzene
sokulmasıyla ilgili çabalar var. Finans sektöründe, reel sektörde,
sanayide efendim, ihracat kredilerinde uygulanan faizde, bir çok
konuda şuanda ciddi bir çalışma var. Onunla ilgili de bilgiler
verdi ama bu basın toplantısı kapsamı içerisinde bir ekonomi dersi
verecek değilim.
Biz zulmün olmadığı, haksızlığın olmadığı bir dünya özlüyoruz. Ve
son olarak bir atasözüyle bitireyim ben konuşmamı. Hem Suriye için,
hem Mısır için, neresi için olursa olsun söylüyorum. Atasözümüz der
ki, ’mazlumun ahı tahttan indirir şahı’. Hiç kimse saltanatına, hiç
kimse elindeki silaha, sopaya güvenmesin. Mazlumun ahı şahı
tahtından indirir. Dolayısıyla Suriye’de de, Mısır’da da ben eninde
sonunda, kazanacak olan Mısır halkının ve Suriye halkının olacağına
inanıyorum. Onlarla dayanışmamıza devam edelim.
Hakikaten yüreklerimiz dağlanıyor o çocuk görüntüleri hele hele
gördükçe, o masum insanların böyle boy boy yan yana dizilmiş
cenazelerini gördükçe, insanım diyen insanın bundan etkilenmemesi,
göz yaşı dökmemesi, kahrolmaması mümkün değil. Bütün bu yapanlar
kahrolsunlar ama insanlık var olsun, sevgi dostluk, kardeşlik var
olsun diyorum."
(İHA)