Gazeteci elindeki belgeleri yazmakla
mükelleftir.
Yazdığı yazının sonuna not düşerek, "Benim elimde böyle bir
belge var, günü geldiğinde yayımlayacağım" demek,
gazetecilik için utanç vericidir.
Yakın geçmişte, herkesin "Jöleli" olarak tanıdığı
Yiğit Bulut bunu yaptı!
Hem de bir kere değil...
Bir kişiyle ilgili değil...
***
Yiğit Bulut, Candaş Tolga Işık'la ilgili yazdığı yazıların ciddiye
alınmadığını anlayınca, şantaja başvurarak istediğini elde etme
başarısını gösterdi.
Şöyle bir not düştü yazısının sonuna:
"MNG'nin Ankara ofisinde çıkan yangınla ilgili elime ilginç
belgeler ulaştı. Zamanı geldiğinde o belgeleri de
yayımlayacağım."
Aradan üç ay geçti...
Candaş Tolga Işık işinden oldu.
Ama Yiğit Efendi, hala o belgeleri açıklamadı.
Google, Yiğit'in alnındaki bu kara lekeyi de ömür boyu arşivlerinde
saklayacaktır.
***
Başka şeyler de yazdı Yiğit.
Başka tehditler de savurdu.
Başka şantajlar da yaptı.
Kimi boyun eğdi!
Kimi de, bu arkadaşın ağzının payını vererek, işine
baktı.
Aydın Doğan gibi...
Ali Ağaoğlu gibi...
***
Tüm bunlar yaşanırken ve yapılanlar google arşivindeki yerini
korurken, ben esas aldığım haberle dumur olmuştum. Çok
güvendiğim bir arkadaşım arayarak, Jöleli'nin Irak yolunda
istediğini kopardığını söyledi.
Nasıl yani?
Mehmet Metiner ve Yiğit Bulut'a Başbakan adaylık sözü
vermiş arkadaşımın anlattığına göre.
Haber yayıldı ama Jöleli sessiz kaldı.
Ne zaman ki listeler kesinleşti...
Bizimki ciyaklamaya başladı:
-Ben aday değilim!
Hadi canım sende!
Demek öyle...
Sen aday değil misin?
Erdoğan mı seni istemedi?
***
Arkadaşımı aradım tekrar, "yalanmış" dedim.
Bu sefer o tepki gösterdi.
Dedi ki:
-Teşkilatlar ayaklandı.
Niye?
-Her şey ortada!
Gazetecilik kimliğini şantaj için kullanan, milletvekili sıfatıyla
kimbilir neler yapardı?
İşte bu!
Erdoğan'a bu mesele anlatılmış!
O da, elindeki kalemle çiziği basmış!
Kim sebep olduysa, kim engellediyse tebrik ediyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında alenen şantaj
yapan birine yol vermedikleri için.