AK Parti kurucusundan bomba Öcalan iddiası!
Abone olDengir Mir Mehmet Fırat'tan çözüm süreci ve Öcalan'la ilgili çarpıcı açıklamalar: "Öcalan, kontrollü olarak kontrolü kaybetmiş gözükür"
İNTERNETHABER -Hükümet ve HDP
arasındaki çözüm süreci krizi aşıldı fakat akıllarda bazı soru
işaretleri kaldı. AK Parti'nin kurucularından Dengir Mir Mehmet
Fırat, HDP, İmralı ve Kandil üçgeninden çözüm sürecini
değerlendirdi.
İnternethaber'e yaptığı açıklamalarda Fırat, Öcalan'la ilgili
çarpıcı bir iddiada bulundu. "Öcalan olmazsa PKK dağılır" derken
yaşanan son olaylarda Öcalan'ın Kandil üzerindeki kontrolünü
kaybetmediğini aksine kontrollü bir şekilde kaybetmiş gibi
gözüktüğüne dikkat çekti.
Hükümetin Selahattin Demirtaş'ı itibarsızlaştırmaya çalıştığını
söyleyen Dengir Mir Mehmet Fırat'ın Kobane olaylarından sonra çözüm
süreciyle ilgili yorumu, HDP'nin de hatalar yaptığı
yönünde.
İşte Didem Tomaslar'ın Dengir Mir Mehmet Fırat'la
yaptığı röportaj:
ÖCALAN OLMAZSA PKK DAĞILIR
-Çözüm sürecinde kırılmalar olduğunda İmralı ile Kandil arasında anlaşmazlık var gibi gösteriliyor. Sizce Öcalan'ın örgüt hakimiyeti güçlü mü değil mi? Yoksa Kandil, Öcalan'ın masada elini güçlendirmek için mi kontrolden çıkmış gözüküyor?
Bana göre Öcalan kontrollü olarak kontrolü kaybetmiş gözükür. Çünkü PKK içinde pek çok fraksiyon var. Abdullah Öcalan olmadığı zaman bunlar dağılır. Örgütü bir arada tutan Öcalan'dır. Öcalan olmazsa PKK bölünür. Yani örgütün kontrolden çıkmasıyla, öyle gibi gözükmesi farklıdır. Bana göre öyleymiş gibi yapılıyor.
KOBANE HDP'Yİ YIPRATTI
MI?
-HDP'nin Kobane'ye destek eylemlerinde yıprandığını veya yıpratıldığını düşünüyor musunuz?
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, "Türkiye'nin Kobane'de ne işi
var" gibi bir çıkışı oldu. Yine cumhurbaşkanının
gülümseyerek "Kobane düştü düşecek" demesi tahrik
edicidir. Bunu açmamız lazım.
Bu ülkede eşit, demokratik vatandaşlık eğer varsa, nasıl Türklerin
Orta Asya'daki soydaşları ile dayanışma içinde olması doğalsa
Türkiye'deki Kürtlerin de Kobane'deki, İran'daki, Irak'taki
Kürtlerle dayanışma içinde olması doğal görülmelidir.
Kobane, Kürtleri başta soydaşlık temelinde ilgilendirir.
İkinci olarak, inanç yönünden baktığımızda dünüm başbakanın,
Gazze'deki dindaşlarının uğradığı zulümlerde gözyaşlarını
tutamadığını görüyoruz. Kobane'de yaşayan Kürtler de
müslüman, aynı dini paylaşıyoruz. Kürtler aynı hassasiyetleri
Türkiye devletinden ve hükümetinden bekler. Üçüncü konu ise
bugün IŞİD dediğimiz insanlık dışı organizasyon orada Kürtleri yok
etme amacı güdüyor. Eğer bu devletin mazlum halklarla bir ilişkisi
varsa Kobane yine Türkiye'yi ilgilendirir.
Diğer bir konu, IŞİD, Türkiye için de tehdittir. Kürtlerin IŞİD ile
yaptığı savaş bir anlamda Türkiye lehinedir. Kürtler bu direnişi
göstermeseydi hedef Türkiye olacaktı.
TÜRKİYE'NİN IŞİD ile HESAPLAŞMA DÖNEMİ OLACAK
Kürtlerin talebi haklıdır. Fakat Türkiye, demokrasiyi
içselleştiremiyor. Kürtlerin varlığına dair inkar kalksa da
Kürtleri, Türklerle eşit vatandaş statüsünde görmek gibi bir eğilim
olmadığını görmek üzücü.
HDP'NİN SİYASİ HATALARI OLDU
HDP'nin siyasi hataları oldu. Yandaşlarını Kobane ile dayanışma için sokağa davet etmesi noksan bir davetti bana göre. Eğer bir siyasi parti, yandaşlarını protesto için sokağa davet ediyorsa bunun sınırlarını da baştan beyan etmesi gerekirdi. Bana göre bunun en güzel yöntemi yakıp yıkma değil, dünya kamuoyunun dikkatini çekecek pasif direniştir. Süresiz oturma eylemi gibi eylemler yapılabilirdi. Bu yapıldığı takdirde HDP'ye ideoloji nedeniyle sempati duymayan Kürtlerin de büyük kısmı bu eylemlere dahil edilmiş olurdu. Fakat HDP'nin bunu yapmamış olması ve kontrol edememesi siyasi hataydı.
İKTiDAR, DEMİRTAŞ'I İTİBARSIZLAŞTIRMAK İSTEDİ
HDP'nin siyasi hatası, iktidara fırsat verdi. İktidar özellikle Selahattin Demirtaş'ı medya yoluyla itibarsızlaştırma yönünde çaba sarf etti. Bunun temel nedeni de HDP'nin CB seçimlerinde %10 sınırına varmasını, iktidarın ciddi bir tehdit olarak algılamasıdır. Oy analizlerine bakıldığında Ak Parti'nin Kürt seçmenleri %3 civarında HDP'ye kaydı. Bu da Ak Parti'yi endişelendirdi.
ÇÖZÜM SÜRECİNDE TEMEL YANLIŞ ATILDI
-Çözüm sürecinin geleceğine dair karamsar mısınız?
Karamsar olmak istemiyorum. Ülkenin selameti için çözüme ulaşmak gerekir. Dolayısıyla karamsar tabloya rağmen iyimser olmaya çalışıyorum. Ama çok fazla da iyimser olmanın realite ile uygun olmadığı kanısındayım. Çözümün daralmış olduğu kanısındayım. Belki de bunun nedeni temelin yanlış atılmasından kaynaklanıyor. Baştan beri bunu savunuyorum. Temelde eğrilik varsa düzgün hale getirmeniz mümkün olmuyor.
Yanlış temel konusunu biraz açar mısınız?
Türkiye'nin Kürt sorununu ve PKK sorununu iki ayrı başlık olarak
değerlendirmesi gerekirdi. PKK ilk çıktığında asimilasyona tabi
tutulan bir toplumun temel hak ve özgürlüklerini savunmak için bir
isyan olarak kurulmuştur. Doğrudur. Ancak bu yıllar içinde
PKK sorunu ve Kürt sorunu ayrışmıştır.
Kürt sorunu eşit vatandaşlık, temel hak ve özgürlükler
sorunudur. Temel haklar bir kişi veya organizasyonla
pazarlık konusu yapılamaz. Türkiye derhal temel hakları tanımak
yerine PKK ile masaya oturup temel hakları pazarlık konusu
yaptı.
PKK, ÖZERK YÖNETİM İSTİYOR
PKK, Kürtlerin tek temsilcisi değil. Kürtlerin içinde Marksist düşünceye sempatiyle bakan kesimler olduğu gibi liberal, muhafazakar demokrat Kürtler de var. PKK ile görüşmeler mutlaka yapılmalıydı çünkü kimle savaşıyorsanız onunla masaya oturursunuz. PKK'nın talepleri bellidir. Liderleri Öcalan'ın özgürleşmesi, siyasi hayatın liberalleşmesi, hatta bunun ötesinde özerk yönetimler gibi... Kürt sorunu ve PKK'nın talepleri iki ayrı başlık olarak değerlendirilmeliydi.
OTORiTER SİSTEMDE DE ÇÖZÜM OLUR
- Sürece destek ama otoriterleştiği iddiasıyla iktidarın sürecin tarafı olmasından rahatsız bir kesim var. Sizce otoriter sistemde çözüm mümkün mü? Sosyal demokratlar daha rasyonel bir partner olabilir miydi?
Türkiye'de hiçbir zaman sosyal demokrat bir parti olmadı. Kendini sosyal demokrat olarak tanımlayan CHP'nin 6 okuna baktığınızda nasyonal sosyalizm görürsünüz. Oysa sosyal demokrasinin nasyonal sosyalizm ile ilgisi yok. Otoriter sistemde çözüm olur mu? Evet, olur. Bunu Güney Amerika tecrübe etmiştir örneğin. Otoriterleşmenin önüne geçmek mevcut sistemde mümkün değil. Hangi parti gelirse gelsin bu olur. Hele 10 sene iktidarda kalan partiler devletle bütünleşiyor diyebiliriz. Çevreye saçılmış, merkezde bulunmayan ve merkezin baskısına maruz kalan kesimleri merkeze taşıma iddiasıyla iktidara gelen AK Parti bunun örneğidir. Bugün devletle bütünleşmiştir.
AK PARTİ SÖZÜNÜ UNUTTU
AK Parti "Bürokratik devletten demokratik devlete dönüşüm" sözünü unuttu. Bugün iktidar "benim polisim, benim valim" gibi söylemlerde bulunuyor. Devletle bütünleşti.
Türkiye'de muhalefet boşluğu var. İktidarın sözlerine laf yetiştirmeyi muhalefet sanmak, iktidarın muhalefet üzerinde egemenliği muhalefet boşluğunu gösteriyor. Projesini anlatmayan bir muhalafet güçlü olamıyor.