Mart 2011 seçimlerinde eşi Özlem Türköne'nin AK Parti'den bir
kez daha aday olmasını istemeyip kendisi aday olmuştu
milletvekilliği için..
Ne olduysa o adaylığın kabul edilmemesinden sonra oldu...
Önce ufak ufak dokundurmalar yaparak aday gösterilmemesinin hıncını
almaya çalıştı. Dikkate alınmadıkça hırçınlaştı.
Ne yaptıysa olmadı Mümtazer Türköne...
Çıkardığı onca gürültü AK Parti kanadında ancak bir farenin tavan
arasında çıkardığı tıkırtı kadar ses getirdi.
Bir süre önce Abant Platformu'nda rastladım. "Aleviler ve
Sünniler'in barışı" konulu panelde yaptığı konuşmada
utanmasa, Dersim'i de AK Parti'nin bombalattığını söyleyecekti.
Dün ise Habertürk ekranındaydı.
Zaman yazarlarının bir süredir sinsice dillendirdiği o şeytani
sözü, bazı gülünç argümanlarla destekleyip, "AK Parti'ye
kapatma davası açılmalı" diyordu.
Siyasi Partiler Kanunu'na göre siyasi partilerin mali
yükümlülüklerinde, finansman konusunda çeşitli hükümlerin
bulunduğunu anlatıyordu. Para gücüyle propagandanın yapıldığını ve
bu gücün ister istemez oy oranlarına da yansıyacağını iddia
ediyordu.. 17 Aralık soruşturması dahil bugün tartışılan bir çok
konunda, bazı finansman kaynaklarının siyaset için kullanıldığına
işaret ettiğini iddia edip, paraların bir vakıf aracılığıyla AK
Parti'ye aktarıldığını, bu nedenle AK Parti hakkında kapatma davası
açılması gerektiğini söylüyordu.
Şimdi biz kalkıp cemaate mensup yazar çizer tayfasının fitne
yaydığını söylediğimizde bize kızan arkadaşlara "Bunun adı
nedir?" diye sorsak "Yine Gayretullah'a
dokundunuz!" cevabı alacağımız kesin!
Haşa!
Bizim derdimiz Gayretullah'a dokunmak değil. Aksine fitne
yayanları, ülkeye ihanet içinde olanları bertaraf etmek
amacındayız.
Neden fitne diyorum, anlatayım...
Ne Hakan Şükür, İdris Bal ve diğer milletvekillerinin istifası
umdukları fırtınaya neden olmadı.. Baktılar ki bu ayrılıklar
milleti Çin'de bisikletten düşen adam kadar bile
ilgilendirmiyor.
Bunun üzerine AK Parti'yi tek hamlede çökertecek iki ismin ve bir
fikrin üzerinden oynandı kirli oyun. Üzerine oynanan isimlerden
biri, Gülen'e sadakatini her platformda dile getiren Bülent
Arınç'tı...
Bülent Arınç uzun süre bocalama dönemi geçirdi. Bir yanda 40 yıllık
dava arkadaşı Recep Tayyip Erdoğan, diğer yanda gönülden bağlı
olduğu hizmet hareketi. Bu bocalama devletin elindeki o belgeleri
gördüğü güne kadar devam etti. İhanetin belgelerini gören Arınç
"Bunun üzerinize gitmek namus borcumuz olsun"
diyerek tüm gönül bağlarını koparan ilk isim oldu.
İkinci isim ise Cumhurbaşkanı Gül'dü...
Gül'ü irrite edecek çağrılar ardı ardına sıralanmaya başladı.
"Cumhurbaşkanı göreve" diyerek Erdoğan'ın
karşısına onu çıkarmaya çabaladılar uzun süre. Dün güvendikleri
ikinci dağa da kar yağdı.
Cumhurbaşkanı uzun süren sessizlikten sonra, "Görev başında
değil miyim ki göreve davet ediyorsunuz" diyerek tüm
kapıları suratlarına kapattı.
Geriye sadece bir seçenek, daha doğrusu o şeytani fikir
kaldı...
AK Parti'ye kapatma davası açılmasını sağlamak.
Nedeni çok basit.
Türkiye'nin dört bir yanından gelen ve suç niteliği içeren
belgelerin sonucunda savcıların harekete geçeceğini bal gibi
biliyorlardı. Arınç'ın o belgelerden sadece birkaç tanesini görüp
saf değiştirdiğini bir çırpıda anlayacak kadar akıllı adamları var
nihayetinde...
Önceleri Erdoğan'sız AK Parti tezini savunurken, birden bire AK
Parti'ye de tavır almalarının nedeni belli. Devletin savcıları
hizmet hareketini suçüstü yakalamadan, kendi savcılarını devreye
sokup AK Parti hakkında kapatma davası açtırabilmek...
Tek dertleri bu...
AK Parti'den kurtulduktan sonra, arkalarındaki oyun kurucular
sayesinde bu davadan yırtabileceklerine inanıyorlar.
Çember daralıyor.
Devletin savcıları harekete geçti. İhbar üzerine ihbar yağıyor,
gelen her bir belge bir öncekini gölgede bırakıyor.
Ya onlar AK Parti'yi çökertecek, ya da devlet onların milyonlarca
insanın inançlarını suiistimal ederek bir suç örgütüne dönüştüğünü
ortaya çıkaracak...
Dün AK Parti'nin kapısında aday olabilmek için yatan adamlarının,
bugün "AK Parti kapatılsın" demesinin nedeni
işte bu! Bunu ivedilikle istemeleri, hezeyanlar içinde bağrışmaları
boşuna değil.
Biliyorlar!
AK Parti kapatılmazsa duyguları sinelerinde kalacak, önleri
kesilecek ve Türkiye'nin orta yerine saldıkları ateş sadece ama
sadece kendilerini yutacak! Ortalık tuz buz olacak! Tuzu
koyabilecekleri tuzluk bile bulamayacaklar!
Yargıtay'daki diğer imamları deşifre olmadan, AK Parti'nin işini
bitirme telaşına kapılmalarının nedenini şimdi anladınız mı?