AK Parti döneminde kaç şehit verildi?
Abone olMilli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, 1 Ocak 2002-8 Mart 2012 tarihleri arasında meydana gelen terör olaylarında kaç şehit verildiğini açıkladı.
Milli Savunma Bakanı Yılmaz, TBMM Genel Kurulu'nda
milletvekillerinin sözlü sorularını yanıtladı.
Türkiye'de son dönemde insan haklarının geliştirilmesi konusunda
önemli adımlar atıldığına dikkat çeken Bakanı Yılmaz,
"Gayrimüslim azınlıklar da etnik, dini kökenine
bakılmaksızın, tüm vatandaşlara yönelik hükümetçe sürdürülen
kapsamlı reform sürecinin getirdiği yüksek standartlardan
yararlanmaktadır. Rum Ortodoks azınlığın taleplerinin
karşılanmasına yönelik olarak son dönemde birçok hak sağlanmıştır.
Rum Ortodoks azınlık tarafından bu gelişmeler memnuniyetle
karşılanıyor. Heybeliada Ruhban Okulu'na ilişkin çalışmalarımızda
yapıcı bir anlayışla ve ilgili kurum, kuruluşlarımızla, konunun tüm
veçhelerini dikkate almak suretiyle bir çalışma
sürdürmekteyiz" dedi.
Bakan Yılmaz, 1 Ocak 2002-8 Mart 2012 tarihleri arasında meydana
gelen terör olaylarında 94 polis, 724 asker, 96 geçici köy korucusu
olmak üzere 914 güvenlik görevlisinin şehit olduğunu, 449
vatandaşın hayatını kaybettiğini açıkladı.
"TÜRKİYE, BÖLGEDE KALICI BARIŞ VE İSTİKRARIN KURULMASI İÇİN
ELİNDEN GELEN KATKIYI YAPMAKTADIR"
Bakan Yılmaz, çeşitli sorunlarla örülü Ortadoğu coğrafyasının,
başlıca ilgi alanlarından biri olduğunu belirterek, Ortadoğu
haklarıyla kültürel ve beşeri bağların, bölgedeki gelişmelerin
Türkiye'ye doğrudan dolayı etkilerinin, kendilerini bölge
sorunlarına odaklanmaya mecbur bıraktığını ifade etti.
Bölgedeki ihtilaflara doğrudan taraf olmayan Türkiye'nin, bölgede
kalıcı barış ve istikrarın kurulması için elinden gelen her türlü
katkıyı yaptığını dile getiren Yılmaz, "Suriye yönetiminin,
halkın meşru taleplerini yerine getirmek yerine, halkı baskı ve
şiddetle sindirme yolunu seçti. Bir yönetim, halkına karşı her
türlü şiddet yöntemini kullanan bir mücadeleye girmesi kabul
edilemez. Suriye'de akan kanın bir an önce durmasını, Suriye
halkının haklı talep ve beklentileri doğrultusunda siyasi geçiş
sürecinin başarıyla tamamlanmasını temenni ediyoruz. Suriye'nin
geleceğini, Suriye halkı belirleyecek" diye konuştu.
"İSRAİL, GAZZE'YE UYGULADIĞI İNSANLIK DIŞI ABLUKAYA SON
VERMEDEN, YALNIZLIKTAN KURTULAMAZ"
İsrail'in işlediği suçları kabul ederek özür dilemeden, tazminat
ödemeden ilişkilerde olumlu bir sonuç beklenmemesi gerektiğini
kaydeden Bakan Yılmaz, "İsrail, Gazze'ye uyguladığı
insanlık dışı ablukaya son vermeden, uluslararası platformda içine
düştüğü yalnızlıktan kurtulması mümkün değil" dedi.
Bakan Yılmaz, İsrail'in izlediği politikalar nedeniyle içine
düştüğü yalnızlığın ortada olduğunu, bunu sadece Türkiye'nin değil,
BM üyesi, sağduyu sahibi herkesin dile getirdiğini ifade etti.
Bakan Yılmaz, Türkiye'nin, bugüne kadar 'Büyük Ortadoğu
Projesi' olarak adlandırılan herhangi bir projede hiçbir
rol üstlenmediğini, bu adı taşıyan bir projede bulunmadığını
bildirdi. Büyük Ortadoğu Projesi ile kast edilenin geniş Ortadoğu
ve Kuzey Afrika girişimin olduğunun varsayıldığını anlatan Yılmaz,
bu girişimin, bölgede barış, istikrar, sürdürülebilir kalkınma ve
ekonomik refahı amaçlayan bir dönüşüm projesi olarak ortaya
çıktığını, bu projenin, 8-10 Haziran 2004'te ABD'de düzenlenen G-8
Zirvesi sırasında başlatıldığını kaydetti. Türkiye'nin bu girişim
kapsamında eşbaşkanlık ya da herhangi bir rolünün bulunmadığını
vurgulayan Yılmaz, şunları kaydetti:
"Ülkemiz bölgenin en önemli demokratik ve önde gelen ülkesi
olma vasfıyla, yapılan davet üzerine bu girişime demokratik ortak
sıfatıyla katkıda bulunmuştur. Bu katkı tamamen kendi özgür ve
serbest irademizle, herhangi bir yükümlülük altına girmeksizin
gerçekleştirildi. Ülkemiz, bölgedeki ülkelerin kalkınma ve
demokratikleşme ihtiyaçlarına destek olabilecek, uluslararası bir
çaba olarak değerlendirmiş ve desteklemiştir. Türkiye'de belirli
çevrelerin, uzun zamandır herhangi bir fonksiyonu kalmamış ve
gündemden düşmüş olan bu girişimi, ısrarla ve sürekli olarak
gündemde tutmaya, açıklanan içeriğinden farklı anlamlar yükleyerek,
hükümetimizi veya ülkemizi gizli bir gündemin, komplonun parçası
olarak takdim etmeye çalışması, gerçekle uzaktan yakından ilgisi
yoktur. Hiçbir Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin, bölge ülkelerinin
toprak bütünlüklerine, sınırlarının değişmezliği ve egemenlik
ilkesine aykırı hareket etmesi, bu yönde olabilecek herhangi bir
planın parçası olması düşünülemez. Böyle bir durum geçmişte
olmadığı gibi, bugün de söz konusu değildir. İzlediğimiz dış
politika, bu yönde olabilecek her türlü girişimin önüne bir set
oluşturacak nitelikte olduğu gibi bölgesel barış, istikrar ve
güvenliğin en büyük teminatıdır."