AK Parti, dini Hıristiyanlaştırıyor!
Abone olÖztürk, bu kez de AK Parti'yi İslam Dini'ni Hıristiyanlaştırmakla suçluyor. Gerekçe ise şu:
Öztürk gerekçesini, Star Gazetesi'ndeki köşesinde anlattı. AKP,
Diyanet'e 15 bin kadro verilmesini öngören tasarıyı Meclis
Komisyonu'ndan geçirdi. Türkiye'nin sağlık, eğitim ve güvenlikte
kadro açığı varken Diyanet'e bu kadar büyük bir kadro ayrılması dış
basında da büyük ilgi gördü. BBC, ilahiyat profesörü ve CHP
İstanbul Milletvekili Yaşar Nuri Öztürk'le bu konuyla ilgili
röportaj yaptı. İşte Öztürk'ün açıklamaları: Türkiye camiden
yönetilecek Bu gidişle yakında egemen bir din sınıfı Türkiye'ye yön
verecek ve Türkiye camilerden yönetilecek. Böyle bir gelişme
dünyanın en radikal İslam ülkelerinde bile yok. Bu kadrolaşma
harekatı, son dönemlerin en olumsuz, en rahatsız edici
gelişmelerinden biri. Bu iki şeyi gösteriyor. Birincisi; Türkiye
örtülü bir biçimde bir din devleti olmaya doğru gidiyor. Bu gidişle
yakında egemen bir din sınıfı Türkiye'ye yön verecek ve giderek
Türkiye camilerden yönetilecek. Yani böyle bir gelişme dünyanın en
radikal İslam ülkelerinde bile yok. Türkiye hepsini solladı.
İkincisi Türkiye'de İslam dini artan bir hızla
Hıristiyanlaştırılıyor. Böyle bir Hıristiyanlaştırmanın olacağına
Hz. Peygember zaten dikkati çekmişti. 'Hıristiyanlar'ın
uğrayacaklarına uğrayacaksınız' demişti. Haklı çıktı. Egemen bir
din sınıfının olduğu din, İslam olmaz. Bu Hıristiyanlık'ta olur. Bu
da Hz. İsa Hıristiyanlığı'nda değil, Pavlus Hıristiyanlığı'nda
olur. Şimdi İslam, Pavlus Hıristiyanlığı'na doğru doludizgin
gidiyor. Kur'an'ın yıktığı Ortaçağ engizisyon saltanatı örtülü
biçimde İslam'a sokuluyor. Türkiye'de katmerli yanlışlar yapılıyor.
Halk aldatılıyor. Böyle bir krizde 15 bin kadro almak demek, halka
yeni bir kötülük demek. Halk da bunu bir hizmet zannediyor. Bu bir
din sınıfı yaratma çabasıdır. Bu bir Hıristiyanlaşma eylemidir.
İslam'da ibadet Allah ile kul arasındadır. İslam'da ibadet, bir
sınıfın ya da bir kişinin liderliğinde yapılırsa ibadet olmaktan
çıkar. Bu ibadet, ibadete katılmayanların verdiği paralarla maaşa
bağlanan biri tarafından yaptırılırsa, Türkiye'de olduğu gibi,
ibadet olmaktan çıkmakla kalmaz, zulüm ve günaha dönüşür. Tıpkı
Türkiye'de olduğu gibi... Eğer aksi olsaydı, bu yapılanlar ibadet
olsaydı, Türkiye bugün dünyanın önünde sürünüyor olmaz,
misyonerlerin at oynattığı bir arenaya dönüşmezdi. Dirilişi olmayan
uçurum Şimdi Diyanet'e sağlanan bu yeni kadrolar, bütün altını
çizdiğim bu olumsuzluklara kan ve destek vermekte, Türkiye'yi önü
alınamaz bir engizisyon sürecine sokmaktadır. Yapılanların satır
araları ve arka planı iyi okunursa anlaşılır ki, Türkiye dirilişi
olmayan bir ölüm uçurumuna doğru götürülüyor. Çünkü gerçek din,
hukuk, basiret, insan hakları iflas etmiş görünüyor. Türkiye'ye de,
o muhteşem dinimize de yazık oluyor. Türkiye adeta çıldırmış
İhtiyaçları önce yaratıyorlar. Orman arazilerinde, oraya buraya
koydukları cami dedikleri ucube yerler yapıyorlar. Sonra bunlara
kadro lazım oluyor. Yani minareyi çalan kılıfını hazırlıyor. Bu
olumsuz gelişme, yeni ve daha büyük olumsuzlukların işareti. 100
bine dayanan cami sayısı, 2-3 yıl içinde 120 bine ulaşacak. Bu kez
15 değil, 25-30 bin yeni kadro istenecektir. Böylesine din dışı,
akıl dışı ve insanlık dışı bir olumsuzluk ne bugünkü dünyada, ne de
tarihte görülmüştür. Türkiye adeta çıldırmış, hayatına son vermek
üzere kafasını duvarlara vuruyor. Cinnet bunalımları içindeyiz.
Eğer siyaset ve ülke yönetimi bu ise bizim sonumuz gelmiş demektir.
Dine yalan söyleterek, din hizmeti yapılacağını iddia etmekten daha
korkunç bir zulüm düşünemiyorum. Türkiye'de işte bu zulüm
işleniyor.