AK Parti cemaati kıskanıyor çünkü
Abone olZaman yazarı Ali Ünal, AK Parti çizgisinin cemaate olan hazımsızlığı ve kıskançlığının altında iki nedenin yattığını iddia etti.
Son dönemde kanlı bıçaklı hale gelen AK Parti cemaat
çekişmesinin arka planında ne var? Tabanları mütedeyyin kesimlere
dayanan iki taraf arasındaki farklılıklar ne?
Zaman si yazarı , "Hizmet'e niye düşmanlar" başlıklı köşesinde bu soruya her iki davanın geçmişinden yola çıkarak cevap verdi.
İSLAMI YAŞAMADA DAHA SAMİMİ OLDUKLARI İÇİN SÖZ KONUSU KESİMLERİN VİCDAN KONFORUNU BOZDU
Hizmet, 1970’lerin başından itibaren Türkiye sathında
dalga dalga yayılırken, illerde ve ilçelerde bazıları köylerden
göçmüş, İslâm, İslâm’a hizmet denince öne çıkan ve nihayet büyük
çoğunluğu AKP’de karar kılan “İslâm hassasiyetli” bazı kesimler
vardı. Günlük hayatlarında İslâm’ı iyikötü yaşama gayretindeki bu
kesimler, “sağ taban”ın Müslümanlığını yetersiz buluyor ve bir
şekilde azçok İslâm’a hizmet etmeye de çalışıyorlardı. Bunlar ve
içlerindeki bilhassa orta veya yüksek tahsil yapanları, İslâm’a
hizmet ederken rahatlarını da çok bozmak istemiyor, dünyalarını da
bir şekilde güzel yaşama peşinde, gençlik çağlarında idealist
(gibi) olsalar da, meslek sahibi olup, evlenip dünyaya karışınca
idealleri pörsüyen gruplardı. Hizmet ise, müntesiplerinin üstün
gayretleri, fedakârlıkları, hizmeti sadece Allah rızası için bir
vazife olarak yapıp, Cennet’i bile hizmete aslî gaye yapmayı ihlâsa
uygun bulmayan samimiyetleri, İslâm’ı yaşamadaki daha derin
hassasiyetleri ile evler, yurtlar ve okullar açarak yayılmaya
durunca söz konusu kesimlerin vicdan konforlarını
bozdu.
DEVLET KADEMELERİNDEKİ HİZMET MENSUPLARI DA
PARMAKLARINA BAL BULAŞTIRMAMAYA AZAMİ GAYRET
GÖSTERİYORLARDI
Hizmet’e düşmanlığa varabilen soğukluğun ikinci sebebini
de islamcılığın tesiriyle siyasileşmeye durmasıyla açıklayan yazar,
sözlerine şöyle devam etti:
Sözü edilen kesimler, uzun soluklu, nefsin ve dünyanın rağmına, almaya değil vermeye ve fedakârlığa dayalı hizmete koyulamayıp, 1960’lardan itibaren yayılmaya başlayan Türkiye İslâmcılığının da tesiri altında siyasîleşmeye durdular. Siyasî yoldan “devlet”e sahip olmayı İslâm’a “gerçek, Tevhidî ve kestirme” hizmet olarak görmek, Hizmet karşısında vicdanlarını da soğutuyordu. Artık kendilerini İslâm’a hizmet yolunun sahipleri olarak görüyor, Hizmet ve benzeri hizmet cemaatlerini Tevhidî olmamak, “düzenci” olmak, “Amerikan İslâm”ına kapılmak gibi suçlamalara tâbi tutuyor ve Hizmet dâhil, bütün cemaatlerin kendilerini şartsız desteklemelerini, hattâ kendilerine biat etmelerini istiyorlardı. Devlet kademelerinde yer almaya başladıkça da bir yandan “devletleşirken”, diğer yandan “tuttukları bal” sebebiyle parmaklarını gittikçe artan miktarlarda yalamaya başladılar. Oysa Hizmet, ilk günkü çizgisinde, aynı temel düsturları temelinde, tamamen kendi imkânlarıyla ve kendisi olarak bu defa bütün dünyada yayılıyor ve her tarafta itibar görüyordu. Devlet kademelerindeki Hizmet mensupları da parmaklarına bal bulaştırmamaya azamî gayret gösteriyorlardı. Bu da, AKP çizgisinde daha bir vicdan rahatsızlığı ve nefsanî hazımsızlık meydana getirir oldu. Ve nihayet, Hizmet’ten kurtulmadıkça rahat edemeyecekleri, vicdanlarını susturamayacakları sonucuna vardılar.