AK Parti cemaat savaşı biter ama tek bir şartla
Abone olStar Gazetesi Ankara Temsilcisi Mustafa Kartoğlu gündemi İnternethaber'e değerlendirdi.
NESRİN YILMAZ
İNTERNETHABER-ANKARA
HSYK'nın yapısı neden
değişiyor?
HSYK, muhalefetin itiraz ettiği gibi
sadece bir kişiye mi bağlanıyor?
Ergenekon ve Balyoz davalarında yeniden
yargılama neden gündemde?
Hükumet neden yolsuzluktan hiç
bahsetmiyor?
Bu saatten sonra cemaat ve hükümet
arasında sulh sağlanır mı?
Star Gazetesi Ankara Temsilcisi Mustafa
Kartoğlu, İNTERNETHABER'e bu soruların yanıtını
verdi.
Muhalefet "bütün yetkiler bir kişide toplanıyor" diye
itiraz ediyor, HSYK kanun değişikliğini nasıl
değerlendiriyorsunuz?
13 ÜYENİN AÇIKLAMASI KASTİ AÇIKLAMA OLARAK
DEĞERLENDİRİLDİ
"HSYK Başkanı Adalet Bakanı'dır. Bundan önce de başkan Adalet
Bakanı'ydı, bir çok yetki ondaydı. Referandumdan önce HSYK'nın 7
üyesi vardı, neredeyse her şeyi Başkan belirliyordu. Şu anda da
başkan yetkilerinin bir kısmını üyelere ya da başkan vekiline ya da
genel kurula verebiliyor, böyle bir yetki düzenlemesi var. Açıklama
yetkisi bir ara başkana verilmişti, şimdi o yetki geri alındı.
Çünkü, daha önce 13 üyenin yaptığı açıklama hükumetin aleyhine
kasti bir açıklama olarak değerlendirildi."
HÜKUMET, HSYK'NIN TAVRINI KENDİNE YÖNELİK
OPERASYON OLARAK NİTELENDİRDİ
"HSYK'nın 13 üyesi, yaptığı açıklamayla, hükumetin yaptığı bir
yönetmeliğe tavır aldı. Aynı 13 üyenin yaptığı bu açıklama aynı
zamanda İstanbul'da yürütülen iki soruşturmanın, yani Başsavcı'dan
saklanarak yürütülen iki soruşturmanın savcılarına destek veren bir
açıklamaydı. Bu açıklama savcılar ve hakimler üzerinde ciddi bir
tehdit anlamına geliyor. Hükumet bu 13 üyenin çoğunlukta olduğu
HSYK'nın, hata yapan savcıların elinden dosya alma konusunda hiçbir
girişimde bulunmadığını gördü. Çünkü savcılar Başsavcıdan
saklayarak, gizleyerek bir soruşturma yaptılar, UYAP sistemine
girmediler ve Başsavcı bunu ifşa ettiği halde bununla ilgili
herhangi bir girişimde bulunmadı. Ortalık karıştıktan sonra bu kez
Başsavcıyı da kapsayan bir inceleme kararı aldılar. HSYK’nın
tavrını da hükumet kendine yönelik bir operasyon olarak
değerlendirdi."
HSYK ÜYELERİNİN ŞİMDİDEN İSTİFA ETMESİ
LAZIM
"HSYK'nın 13 üyesinin o savcılara destek çıkması, bundan sonra da bazı savcıların hükumete karşı operasyon yaptığını gören Başsavcıların HSYK’dan çekinerek o savcılara dokunamamasına neden olabilir. Bu yüzden hükumet diyor ki; "Evet sizin 21 üyeniz var (Başkan/Adalet Bakanı hariç), bu 21 üyenin hangi işlere bakacağına ben karar vereceğim. Çünkü bu yetki Anayasa'nın 159'uncu maddesinde düzenleniyor, onun son fıkrasında dairelerin oluşumuna ilişkin bir yetkilendirme Anayasa'da yok; ‘kanunla belirlenir’ deniyor ve ben de bunu kanunla belirleyeceğim; 13 üyenin çoğunluğunun insiyatifine bırakmayacağım."
"Eğer bu düzenlemeyle "yargıyı artık hükumet
yönetecek" derseniz, HSYK'nın seçilmiş 21 üyesi arasından
Adalet Bakanı’nın seçtiği 5 üyenin diğer 13 gibi davranmayacağını
peşinen kabul etmiş olursunuz. O zaman ‘13 üye farklı bir
gruptur’u kabul etmiş olursunuz. Durum buysa o HSYK
üyelerinin şimdi istifa etmesi lazım."
2010 yılında yaşananları hepimiz hatırlıyoruz, muhalefet
o zaman uyarmıştı "yargının içine başka güçleri sokmayın" diye,
şimdi ne değişti de HSYK'nın yapısı değişiyor?
YENİ ANAYASA ÇIKMAYINCA BU GÜNLERE
GELİNDİ
"Şimdi Anayasa Komisyonu'nda bulunan HSYK düzenlemesi konusunda
o zaman da bir tartışma yaşanmıştı. O dönemlerde yargı
siyasallaşıyor tartışması vardı. Bu söyleme malzeme vermemek adına
yargıda seçim sistemi benimsendi. Fakat bu yapılırken 7 kişilik
eski HSYK'da şöyle bir usül vardı; üye seçimi yapılırken seçiciler
her adaya ayrı ayrı oy veriyordu ve böylece tüm üyeleri çoğunluk
grubu seçiyordu. Anayasa referandumuna giderken bu seçim sistemi
değişti fakat CHP Anayasa Mahkemesi'ne itiraz etti ve seçim sistemi
eskisi gibi kaldı. Böyle olunca iktidarın öngördüğü çoğulcu bir
HSYK oluşmadı. Bu yüzden Anaysa Komisyonu kurulduğunda bu yanlışı
düzeltebilmek için HSYK üyelerinin TBMM’de seçilmesini öngören
düzenlemeye öncelik verildi. Dört partinin uzlaştığı Anayasa
maddeleri arasında bu da var. Yeni Anayasa çıkmayınca bugüne kadar
gelindi.”
KRİZİN MİLADI 13 ÜYENİN KORSAN
AÇIKLAMASIDIR
“Ama krizin miladı HSYK'nın 13 üyesinin, hükumet tarafından da
korsan olarak nitelendirilen açıklamasıdır. O bildiri olmasaydı,
HSYK'nın 13 üyesi tarafını göstermemiş olsaydı, hükümet böyle bir
şey yapmaya gerek duymayabilirdi."
Cuma günü HSYK'nın yaptığı ikinci açıklamayı nasıl
değerlendiriyorsunuz?
O AÇIKLAMA HSYK'NIN DEĞİL, ZEKAMIZA HAKARET
EDİYORLAR
"O açıklamayı HSYK yapmadı. Başkan Ahmet Hamsici'nin yaptığı bir
açıklamadır o. Zaten başında özellikle ‘bu benim kişisel
görüşümdür’ diye belirtiyor. Bu ilk kez oluyor. Başbakan
Yardımcısı Beşir Atalay bunu ‘hile’ olarak
değerlendirdi ama medyada bu bir HSYK açıklaması olarak görüldü,
zaten maksat da buydu. 13 üyenin yaptığı o açıklamadan sonra bundan
sonra yapılacak her açıklamayı bu 13 üyenin üzerinde çalıştığı bir
metin olarak görmek lazım. HSYK'nın Başkan Vekili olmuş bir kişinin
bunu hesaplamamış olması herhalde bizim aklımıza da, toplumsal
zekaya da hakaret olur, eğer onunkine hakaret etmeyeceksek."
KURUMUN DİSİPLİNİNİ SİZ BOZARSANIZ BAŞKA
KURUMLARDAN DİSİPLİN BEKLEYEMEZSİNİZ
"Elbette yargıyla ilgili sorumluluğu bulunanların gördükleri bir yanlışı ifade etme özgürlükleri ya da ilgili yerlere bildirme özgürlükleri vardır ancak bunun binlerce yolu var. Taraf olarak bunu yapmaktan kaçınmalılar. Türkiye'de açıklama yetkisi olan yargı organları var, onlar bunu yapabilirler. Daha öncelerde kendileri açıklama yapamayanlar Barolar Birliği'ne ya da ilgili bir yere söylerlerdi ve onlar yapardı açıklamayı. Ama siz kendi açıklamanızı 8-10 medya kuruluşuna HSYK'nın faksından gönderirseniz bu da HSYK'nın açıklaması haline gelir. Başkan, birkaç gün önce HSYK açıklama yapamaz diyerek bu yetkiyi sizden aldığını söylemiş, eğer kurumun disiplinini siz bozarsanız o zaman hiçbir kurumdan disiplin bekleyemezsiniz."
Zekeriya Öz konusu peki? dün kahramandı bugün kötü adam.
Ergenekon ve Balyoz davalarında yeniden yargılamaya hükumet sıcak
bakıyor, ne değişti, hükumet başına bu gelenlerden sonra empati mi
yapıyor?
HÜKUMET EMPATİ YAPMAK ZORUNDA
BIRAKILDI
"Hükümet empati yapmak zorunda bırakıldı. Aslında daha önce de
empati yapmıştı. İlker Başbuğ'un tutuklanması sırasında Başbakan'ın
tepkisi vardı, sabah erken saatlerde yapılan gözaltılar için de
vardı. Geçenlerde de Adalet Bakanı da ‘Biz bunları söyledik
ama belki biraz daha fazla söylemeliydik’ diye özeleştiri
yaptı. Evet, şu anda hükümet daha fazla empatiye zorlandı.”
KAHRAMANLAR DA DEĞİŞİR
“Evet, o zaman yapılan işlerin kahramanı Zekeriya Öz'dü. Devletin
içerisinde güçlü ve hükümetleri dinlemeyen bir yapılanma
hedeflenmişse hükümetler buna destek verir, soruşturmaları yürüten
insanlara da kahraman muamelesi yapılır. Ama devletteki
değiştirilmesi gereken, ayıklanması gereken derin yapılar yada
cuntaları temizlerken aynı anda orada kendinize de yer açıyorsanız;
onlar temizlendikten sonra kendi hükmünüzün başladığı an
gelmiştir kararını vermişseniz o zaman her şey
değişir; kahramanlar da değişir."
HUKUK, KAHRAMANLAR OLMASIN DİYE
VAR
"Hukuk, kahramanlar olmasın diye var. Eğer biz hukuktan kahraman yaratmaya kalkarsak önce hukuku ortadan kaldırırız, sonra kahramanlarımız o kahramanlıklarını kaybetmeye başlarlar. Biz hukuku kaybettik, çünkü kahramanlarla hukuku yürütmeye çalıştık. Eğer cuntalaşmış bir yapılanma varsa devlette ve özellikle polis ve adliyede, savcılar arasında yayılmışsa, daha önce sadece orduda yada bürokrasinin yapısında olan bu yapılar nasıl temizlendiyse bunun da temizlenmesi lazım. Önce bu soruşturmayı bir yapmak lazım, sonra ayakkabı kutusu ne anlama geliyor ona bakmak lazım."
Ergenekon'da yeniden yargılama Zekeriya Öz yüzünden mi
yapılacak biraz da? Şimdi yaptıkları geçmişte yaptıklarıyla aynı
olabilir mi, bu yüzden mi?
HÜKUMET YAPILANLARI
ANLAMADI
“Doğru. Şu andaki soru o. Şu anda yapılan şeye bakıyoruz, ‘bu daha önce görülmedi mi’ diye soracağız. Belki de görülmüştür. Ama hükümetin de, Türkiye'nin de muzdarip olduğu bir konu vardı; demokratik olarak en önem verdiğimiz şey, Türkiye'de darbe olmasın, demokratik reformların önüne bürokratik engeller çıkmasın… Bunu önlemenin yolu da devlet içerisindeki yapılanmayı yok etmekti. Bu o kadar önemliydi ki; eğer bu grubun, başından beri hesabı hükümetin yerine geçmek ise o zamana kadar hükümetin yapılanları anlamaması, tahmin etmemesi son derece normal."
Başbakan kendisi "ne istedilerse verdik" dedi ama. Anlamaması demek doğru olur mu?
ARAYA MASUM İNSANLAR DA KAYNAMIŞ
OLABİLİR
"Bu sözde başka kasıtlar da var. Başbakan ne verdiğini ne olduğunu
tam olarak söylemiyor. Yargılamanın önüne bir baraj yapmadı mesela.
Genelkurmay Başkanı'nın Yüce Divan'da yargılanması tartışması
gündeme geldiğinde Başbakan o görüşe destek vermedi. Belki
verdiklerinden biri budur, bilemiyorum, sadece yorum yapıyorum. Bu
tip konular da savcıların önlerini açtı. Düşünün, demokratik bir
kavga var ve cunta ya da benzeri bir grubu kesinlikle önlemeniz
lazım. Araya masum insanlar da kaynamış olabilir, bu normal sıradan
davalarda da olabilir. O dönemde savcıların önünü biraz fazla
açtığını hükümet de kabul ediyor. Ama verilen kavganın büyüklüğü ve
önemi biraz da orada hükümetin gözünü perdeledi denilebilir.”
Cemaate yönelik büyük bir operasyon beklentisi var, bu
gerçek mi yoksa dedikodu mu?
PARALEL YAPININ HUKUKİ BİR PROSEDÜRÜ
YOK
"Devlet hukukla bağlıdır. Devlet ne yaparsa yapsın onu hukuka uydurmak zorundadır. Herhangi bir informel yapının ise hukuka uyma zorunluluğu yok! ‘Paralel yapı’nın hukuki bir prosedürü yok. Savcılık makamı herkesi suçlayıp karşılığında ceza görmeyen tek makamdır. Sizi her şeyle suçlar sonra, ‘olmadı, istediğim sonuçları bulamadım’ diyebilir. Ama bu sürede hakkınızda medyada yayınlanan her şey Google'da kalır! O yüzden o makamda bulunan insanlar arasında kimlerin nerede ne yapacağı konusunda hükümetin hiçbir fikri yok. Devletin elinde de ‘şu cemaatçidir’ gibi bir liste yok. Hükümet kurallarla bağlı olduğu için görevden alma, dosyayı savcıdan alma konusunda kitapta yazdığının dışında bir şey yapma şansı yok."
Yaşadıklarımız mı operasyon diye nitelendirilen şeyler?
Bunları aşama aşama yaşamaya mı devam edeceğiz?
AŞAMA AŞAMA DEVAM EDECEK
"Bunlar aşama aşama devam edecek. HSYK yasası çıkarsa ve savcılar yürüttükleri soruşturmanın içeriğine dair bilgileri UYAP'a girerse, Başsavcılar bunları görüp, yeterli bilgileri alırlarsa, kimin kasti davranış içerisinde, kimin de rutin bir soruşturma yürüttüğünü ayırt edebilir duruma gelecekler. Hükümetin elinde ‘şu kadar kişiyi alacağız’ diye bir liste olması mümkün değil."
Peki yolsuzluk yok mu, siz ne düşünüyorsunuz?
YOLSUZLUK OLUP OLMADIĞINA MAHKEME KARAR
VERİR
"Benim ‘yolsuzluk var’ demem ne kadar anlamsızsa ‘yok’ demem de o kadar anlamsız. Onun varlığına ve yokluğuna biz ya da savcılar değil mahkeme, yargıç karar verir. Biz yargı bağımsızlığı derken kürsü hakiminin bağımsızlığından söz ederiz, işleyişten bahsetmeyiz. Esas olan hakimin kararıdır, onun bağımsız ve tarafsız olması gerekir, onun dışındakiler bürokratik işlemlerdir. Savcı, yasa gereği sanığın lehinde ve aleyhinde olan belgeleri toplamak zorundadır. Ama lehinde bilgi toplamaz genelde, sadece suç delili toplar. Yani yasal görevinin yarısını yapar. Bu olayda da buna benzer bir şey var.”
Hükumet de pek yolsuzluk konusuna girmiyor, neden?
HÜKUMETİN YOLSUZLUK HAKKINDA KONUŞMAMASI
SAĞLIKLI
"Hükümetin bu konuya girmemesi bence sağlıklı. Çünkü ‘suç yoktur’ demesi yargı üzerine konuşması demektir. ‘Eğer soruşturmayı başlatan savcılar yürütseydi iyi olurdu, başka savcılar hükümet yanlısı bir karar verip bu dosyayı kapatacaklar’ demek, adliyedeki savcıların çoğuna hakaret etmek demektir."
Bir barış olur mu cemaatle hükumet arasında bu saatten
sonra?
BARIŞ BİR ŞARTLA GELİR
"Hükümete yönelik bu komployu cemaat mi yapıyor? Bu soruya ‘evet
cemaat yapıyor, talimatı da Hocaefendi Amerika'dan veriyor’
cevabını vermek mümkün değil. Çünkü kendisi, ‘Benim bu işlerle bir
ilgim yok’ diyor. Ama ortaya çıkan manzara kamuoyunda öyle bir algı
yaratıyor. Çünkü ‘cemaatle bağım yok’ deme lüksü bulunmayan bir
medya grubu da savcıların, polislerin ve suçlamaların arkasında
duruyor. Eğer cemaat ‘bu savcıların yaptığının bizimle bir ilgisi
yok’ diyorsa, Başsavcının o savcılardan dosyayı alma gerekçelerini
de görmek zorunda."
"Elbette barış olur. Ama bu ancak, hükümet, kendi bürokrasisinden
kendisine yönelik bir saldırı gelmeyeceğinden emin olduğunda gelir.
Barışı sağlayacak olan hükümete karşı operasyon niyetinde olanların
ya bu niyetinden vazgeçmesi ya da hükümetin onları tek tek deşifre
etmesidir. Tabandaki barış ise çok daha zor olacak. Cemaatin bir
toplumsal alt yapısı var. Burada bilgi ve algı kirliliği var.
Herkesin her şeyi doğru yerine koyması zaman alacak.”
twitter.com/nsrnylmz