AK Parti 2023'e kadar iktidarda
Abone olabancı Üniversitesi Öğretim Üyesi, siyaset bilimci Prof. Ersin Kalaycıoğlu, geride bıraktığımız seçimleri değerlendirdi.
Sabancı Üniversitesi Öğretim Üyesi, siyaset bilimci
Prof. Ersin Kalaycıoğlu, geride bıraktığımız seçimleri
değerlendirdi. AK Parti iktidarının 'hakim parti sistemine'
evrilmesiyle otoriter bir yönetim sergileyebileceği uyarısında
bulunan Prof. Kalaycıoğlu, AK Parti'nin 2023'e kadar iktidarını
kaybetmeyeceğini söyledi.
Prof. Dr. Ersin Kalaycıoğlu, Türkiye'yi çok derinden sarsacak bir ekonomik ya da siyasi kriz yaşanmadığı takdirde AK Parti iktidarının 2023'e kadar iktidarda kalacağını söyledi. AK Parti'nun bu uzun süreli iktidarının bir dönem Hindistan, Japonya ve İsveç'te olduğu gibi 'hakim parti sistemine' yol açacağını belirten Prof. Kalaycıoğlu'nun endişesi ise bu süreçte Türkiye'nin demokratik bir rejim içinde mi kalacağı, yoksa otoriter bir sisteme doğru mu yöneleceği. Prof. Kalaycıoğlu, Türkiye'nin AK Parti iktidarında yönünün demokrasiye mi otoriteye mi çevireceğinini ipuçlarının ise yeni Anayasa sürecinde belli olacağını vurguladı.
Prof. Kalaycıoğlu 12 Haziran Genel Seçimleri ve AK Parti iktidarına ilişkin Vatan gazetesine yaptığı değerlendirmeleri şöyle:
SEÇMEN DAVRANIŞI BİR KUŞAK SONRA DEĞİŞİR
1995’e 25-30 yıl ekleyin, 2020-2025’e kadar böyle gibi. Bu gidiş
değişirse, ancak bu tarihten sonra değişir. Değişim için de seçmen
tipinin değişmesi, başka türlü bir seçmen gelmesi, seçmen
ideolojisinin değişmesi gerekiyor. Mesela önceliği din, iman ya da
etnik kimlik yerine, eğitim, işçi hakları, çevrenin korunması,
iklim değişikliği, hayvan hakları olan bir seçmen. Tıpkı
Almanya’daki, Amerika’daki gibi... Ancak bu şekilde Türkiye’nin
görüntüsü değişebilir. Şu anda öyle bir seçmen yok ortada. Öyle bir
seçmenin partisi olabilecek sol bir hareket de yok.
CHP SOL PARTİ Mİ?
Ben ne kadar sol bilemem. Ama seçmenin gözünde CHP bayağı bir sol
parti. 2010 sonu itibariyle yaptığımız araştırmalardaki veriler
bunu açıkça gösteriyor. Seçmen Ak Parti’yi de bayağı sağ olarak
görüyor, öyle orta sağda görmüyor.
TÜRKİYE'NİN ORTASI ÇÖKTÜ, SAĞI PATLADI
Evet. Biz “Kritik seçmen yeniden saflaşması”
diyoruz buna. Teknik olarak bu oldu Türkiye’de. Yeniden saflar
belirlendi, Türkiye’nin ortası çöktü, sağ patladı, büyüdü. Ve bunun
sonucunda da Refah Partisi iktidara geldi. Bunun devamı olacak.
Bundan sonraki seçimleri de muhtemelen Ak Parti alacak. Ondan sonra
da parti sistemimizi değiştirmiş olacağız. Hakim parti sistemine
geçmiş olacağız. Bir ülkede dört seçim üst üste kazanan parti oldu
mu, sistem hakim parti sistemi haline geliyor.
REJİM TARTIŞMASI YAŞANABİLİR?
Türkiye’de bunları bilebilecek kimse yok. Demin sözünü ettiğim
Hindistan bir ara İndira Gandhi döneminde neredeyse otoriter bir
rejim haline geldi diye eleştirilmekteydi. Ama Japonya’da ve
İsveç’te demokrasi tehlikeye girmedi. Sonuç itibariyle demokratik
bir yapıda gitti bu süreç. Ama iki ülkede de hiçbir şekilde rejim
tartışması yapılmamıştır, onu da söyleyeyim. Başkanlık rejimine
geçilsin mi gibi. Demokrasileri oturmuş vaziyetteydi. Bizim
demokrasimiz henüz öyle bir oturmuşluk kazanmadı. Biz Anayasayı
nasıl değiştireceğiz diye tartışıyoruz. Onun için böyle bir
benzerlik bir yere kadar bize yol gösteriyor. Çok fazla da yol
göstermiyor.
ÖNÜMÜZDE İKİ BİLİNMEZ VAR
Anayasa konusunu seçimden sonraki balkon konuşmasında dile getirdi
Başbakan ama bu konuya büyük bir şevkle girip girmeyeceğini
bilmiyoruz. Çünkü bugüne kadar Ak Parti hiçbir zaman normal bir
demokrasinin, normal bir hükümeti gibi iktidarda bulunmadı. Çok
büyük çoğunluklarla iktidarda bulundu. İlk defa Meclis çoğunluğu
normal, basit bir çoğunluk. Şu anda normal demokrasilerde, AB
ülkelerinde gördüğümüz türden yüzde 50 civarında oyla sandalyelerin
yüzde 59’unu alan bir parti var karşımızda. Seçim sonuçlarının
Meclis’e yansımasında çok büyük bir abartı olmadı. Yüzde 10 barajı
nedeniyle böyle bir abartı oluyordu eskiden. 2002’de yüzde 34 oyla
bunun iki katı kadar sandalye almıştı Ak Parti. Orada büyük ölçüde
temsil yoktu. Neredeyse seçmenin yarısı Meclis’in dışında kalmıştı.
Şimdi böyle bir durum yok. Seçime katılanların oranı neredeyse
yüzde 90 civarında. Bunların da şöyle böyle yüzde 95’i Meclis’te
temsil ediliyor. Dolayısıyla temsil problemi olan bir Meclis’le
karşı karşıya değiliz. Bu Meclis içinde bir uzlaşı üretilebilir.
Bir ikincisi de böyle bir hükümet Anayasa konusundaki uzlaşmayı
sağlayabilir mi? Özellikle 2002’den beri çatışma üzerinden bir
siyaset götürülüyor. Şimdi bu manzaranın 180 derece tersine
döndürülmesi gerekiyor. Bunu becerebilecekler mi? Tabii buradaki
sorumluluklar partilerin sandalye sayılarına göre artıyor. Yani en
fazla sorumlu olan Ak Parti, sonra CHP, sonra MHP, sonra da BDP...
Ne olacağını göreceğiz. Onun için ben mutlaka bir anayasa
değişkiliği sürecine girilecektir diye bir iddiada bulunmak
istemiyorum.