Ak Parti 2015 seçim beyannamesi tam metin
Abone olAk Parti 2015 seçim beyannamesi tam metni açıklandı. 100 maddelik seçim beyannamesinde pek çok yenilik var.
Ak Parti 2015 Seçim Beyannamesi'ni Başbakan Ahmet
Davutoğlu okudu. Yeni Türkiye Sözleşmesi 2023 kitapçığında yer alan
metin 100 madde bulunuyor. Beyanname'de başkanlık sisteminden
ekonomideki yol haritasına kadar pek çok yenilik var. İşte Ak Parti
seçim beyannamesi
Beyannamede hukukun üstünlüğü, vatandaşlık hakkları, başkanlık
sistemi ve ekonomideki yol haritasına kadar birçok konuda başlık
var..
Yeni Türkiye Sözleşmesi / 2023
beyannamesindeki AK Parti'nin hedefleri;
1 Her siyasal düşünce ve düzen,
insana hitap etmek ve belli bir mekana ve zamana dayanmak
zorundadır. İnsana hitap etmeyen ve zaman ve mekânın
gereklerini gözetmeyen hiçbir siyasal düzen kalıcı
olamaz.
2 Yeni Türkiye, Cumhuriyetimizin 100. yılına yürürken
insana, zamana ve mekâna hakkıyla hitap eden kapsayıcı bir
yenilenmenin ve süreklilik içinde yeniden inşa sürecinin
eseri olacaktır.
3 Yüz yıl önce Trablusgarp, Balkan
ve Birinci Dünya Savaşı’nın acıları üzerinde onurlu bir İstiklal
Savaşı vererek Cumhuriyetimizi kuran neslin torunları olarak bizler
bu onurlu savaş sonunda özgürleştirilen vatanımızın asli
sahipleriyiz.
4 Etnik, dini, mezhebi ve bölgesel zenginliğimiz, kadim ortak
geçmişimizin güzel yansımalarıdır ve vatanımızın asli sahipleri ve
devletimizin eşit vatandaşları olduğumuz gerçeğinin en güçlü
dayanaklarıdır.
5 Yüz yıl önce kadim
coğrafyamızın her bir köşesinden, Anadolu’dan, Rumeli’den, Orta
Doğu’dan, Kafkasya’dan gelerek sömürgeciliğe karşı omuz omuza
mücadele eden dedelerimiz için de, onları Orta Asya’dan Hind’e,
Güneydoğu Asya’dan Afrika içlerine kadar ellerindeki dar imkânlarla
ve dualarla destekleyen mazlum milletler için de İstiklal
Savaşımız, sadece bir milletin var olma savaşı değil, bütün bir
insanlık onuru için verilen kutsal bir mücadele
idi.
6 Bugün de Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin en
temel ilkesi insan onurunun korunmasıdır.
7 Bu ilkeyi, Şeyh Edebali’nin
kadim siyasal bilincimizin ve devlet ahlakımızın temelini dokuyan
‘insanı yaşat ki devlet yaşasın’ ilkesinin çağdaş siyaset dilindeki
karşılığı olarak görüyor ve gelenek ile çağdaşlığı bu çerçevede bir
zıtlık içinde değil, ayrılmaz bir bütünlük içinde
değerlendiriyoruz.
8 İnsan onuruna yakışır bir kültürel ve ekonomik
gelişmişlik seviyesine sahip olmak ‘insanı yaşatmak’ idealinin
ayrılmaz unsurudur ve devletin asli sorumluluğu vatandaşlarının
onurlu bir hayat sürmelerine zemin oluşturacak siyasi, kültürel ve
ekonomik şartları sağlamaktır.
9 İnsan onuru siyasi, ekonomik
ve kültürel düzenimizin de, dış politikamızın da temelini teşkil
etmektedir.
10 İnsan onurunu zedeleyen hiçbir uygulama ve
politika meşru görülemez ve gösterilemez.
11 İnsan onuru ile
taçlandırılan Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşlığı kimliği taşıyan hiç
kimse hiç bir makam ve güç sahibi tarafından tahkir edilemez;
inancı, rengi, cinsiyeti, dili, ırkı, siyasi düşüncesi, felsefi
anlayışı ve hayat tarzı sebebiyle ayrımcılığa maruz bırakılamaz,
herhangi bir şekilde nefret söylemine muhatap
kılınamaz.
12 Devletler ve milletler ancak ve ancak onları
oluşturan bireylerin aidiyet bilinciyle tarih içindeki varlıklarını
sürdürebilirler.
13 Vatandaşların ülkelerine
duydukları aidiyet bilinci ve hiçbir vatandaşı veya vatandaş
grubunu dışlamayan ve ötekileştirmeyen içselleştirici bir siyaset
anlayışı, devletlerin bekasının en temel
garantisidir.
14 Ülkeleri aidiyet bilinci kurar ve ayakta
tutar; ekonomik, siyasi ve askeri güç ise yükseltir ve tahkim
eder.
15 İnsan onuru ilkesinin
anayasal ve siyasal düzenimizdeki dayanakları aidiyet bilincimizi
oluşturan ortak tarihdaşlık ve hak, hukuk ve adalete dayalı eşit
vatandaşlıktır.
16 Ortak tarihdaşlık ortak kadim geçmişimizi ve
geleceğe dönük ortak kader bilincimizi yansıtmaktadır.
17 Yüzyıllardır
Anadolu’da gerçekleştirdiğimiz ortak medeniyet birikimi, bu
medeniyet birikimi üzerinde yükselen Selçuklu ve Osmanlı düzenleri,
yüz yıllık Cumhuriyet kazanımları ve yarım asrı geçen demokrasi
tecrübesine dayanarak son 12 yıllık toparlanma döneminden sonra tam
bir özgüven içinde 21. yüzyılın yükselen güçleri arasına
girmeye hazırlanıyoruz.
18 Bu çerçevede dinamik tarihi akış içinde
hedefimiz, bütün unsurlarıyla milletimizi tarihin nesnesi değil
öznesi; millet iradesine dayanan devletimizi de tarihi akışın
edilgen takipçisi değil, öncüsü kılmaktır.
19 Eşit vatandaşlık ilkesi ise
çağdaş siyasal meşruiyetin temelidir ve bu temel
hiçbir surette ve hiçbir gerekçe ile zayıflatılamaz, göz ardı
edilemez.
20 Bu temel üzerinde Cumhuriyetimizin 100. yılına
yürürken önceliğimiz ülkemizin katılımcı, çoğulcu, özgürlükçü,
demokratik ve sivil bir anayasa ile yönetilmesini
sağlamaktır.
21 Özgürlük, eşitlik ve adalet
değerleri üzerine inşa edilecek yeni anayasal düzenimizin en temel
ilkesi, ahlaki referansı ve ruhu insan onuru
olacaktır.
22 İnsan onuru ancak ve ancak insanın tercih ve
irade gücünü yansıtan özgürlükler ile hayat bulabileceğinden, yeni
anayasal düzenimizin odağında insan hak ve özgürlükleri yer
alacaktır.
23 Kadim kültürümüzde esasları
konmuş olan canın, aklın, neslin, inancın ve mülkün korunması
kamunun sorumluluk alanlarını, çağdaş toplumsal hayatın temelini
dokuyan evrensel insan hakları beyannamesi ise vatandaşların temel
özgürlük alanlarını tanımlar.
24 Bu çerçevede düşünce, inanç, ifade ve girişim
özgürlüğü insan onurunun ve kimliğinin ayrılmaz bir parçasıdır ve
anayasal koruma altındadır.
25 Bu özgürlükleri sınırlayan
yegâne unsur eşit haklara sahip diğer vatandaşların özgürlük
alanları ve onurlarıdır.
26 Her özgürlük bir sorumluluk getirir. Basın ve
ifade özgürlüğü özel hayata saygılı basın ahlakını, girişim
özgürlüğü meşru ve vergilendirilmiş kazanç anlayışını, inanç
özgürlüğü diğer inançlara saygıyı gerektirir.
27 Kamu düzenini insan hak
ve özgürlüklerinin hayat alanı olarak görüyor; bu çerçevede
özgürlük ve güvenlik kavramlarını birbirlerinin karşıtı
değil, tamamlayıcı unsurları olarak
değerlendiriyoruz.
28 Özgürlüğü garanti edilmemiş insanın kendi
onurunu koruması, güvenliği tehdit altında olan birinin kendi
özgürlük alanını yaşaması mümkün değildir.
29 Güvenlik adına
özgürlüklerin kısıtlanmasının insan onurunu yok eden dikta
rejimlerine, özgürlük adına güvenliğin ihmal edilmesinin ise kaosa
ve iç çatışmalara yol açtığı gerçeğinden hareketle,
özgürlük-güvenlik dengesini ve uyumunu siyasal meşruiyetin temeli
olarak görüyoruz.
30 Siyasal meşruiyet, siyasal düzenin asli
kurucusu olan vatandaşlar ile bu düzenin görünen yüzü olan devlet
arasında kurulan bir rıza ilişkisinin ve toplumsal sözleşmenin
ürünüdür.
31 Dolayısıyla siyasal
meşruiyetin ve egemenliğin kaynağı da, denetleyicisi de sadece ve
sadece eşit vatandaşlardan oluşan
millettir.
32 İstiklal Savaşımızın yürütülmesinin ve
Cumhuriyetimizin kurulmasının anayasal temelini oluşturan 1921
Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’nun 1. Maddesi’nde de ifade edildiği
gibi “Hâkimiyet bilâ kaydü şart milletindir”.
33 Bu kurucu ilke, ilan
edildiği ilk günkü gibi bugün de geçerlidir; yarın da geçerli
olacaktır.
34 Devlet mekanizmaları toplum üzerinde egemenlik
kurma araçları değildir.
35 Bütün bu mekanizmalar
milletin emrindedir. Yani amir olan millettir, memur olan
devlettir.
36 Meşruiyetini milletten almayan ve milletin
denetimine açık olmayan hiçbir gücün, cuntanın, vesayet odağının,
paralel yapının veya bürokratik seçkinciliğin küllî ya da kısmî
egemenliği kabul edilemez.
37 Meşruiyetini milletten
almış yönetimlere karşı gerçekleştirilen 27 Mayıs, 12 Mart ve
12 Eylül gibi doğrudan, 28 Şubat, 27 Nisan ve paralel yapı
oluşumları gibi dolaylı darbe ve müdahale girişimlerini kınıyor,
meşruiyetini milletten alan demokratik güçler olarak ileride
olabilecek benzer girişimlere karşı ortak tavır alacağımızı ilan
ediyoruz.
38 Demokrasiyi 1947 yılında ‘açık oy-gizli tasnif’ esasına
dayalı muhtarlık seçimlerinde kaçırılmak istenen sandığa “sandık
namusumuzdur” diye kapanarak sadece sandığı değil, millet iradesini
ve vatandaşlık onurunu da koruyan Mersin Arslanköylü yiğit Anadolu
kadınlarının kutsal bir emaneti olarak görüyoruz.
39 Her seçimde
vatandaşlarımızca korunan bu emanet demokrasimizin kökleşmesini
sağlamıştır. Açık ve şeffaf seçimler, bundan sonra da demokrasiye
dayalı siyasi istikrarımızın en temel düsturu
olacaktır.
40 Bu çerçevede sandık ile sembolleşen seçme ve
seçilme hakkı en temel vatandaşlık hakkıdır ve bu hak hiçbir
surette ve hiç bir gerekçeyle sınırlandırılamaz, yok sayılamaz ve
iptal edilemez.
41 Cumhuriyetimizin demokrasi
ile taçlanması geri döndürülemez bir
kazanımdır.
42 Cumhuriyetimiz ortak aidiyetimizin, demokrasi
bu ortak aidiyet alanındaki farklılıklarımızın korunmasının
teminatıdır.
43 Nihai hedefimiz evrensel
ölçekte çoğulcu, eşitlikçi ve katılımcı demokrasiyi hayatın
bütün alanlarında yaşanır kılmaktır.
44 Temsili demokrasi bütün unsurları ile
korunurken, çağdaş teknolojik gelişmelerin gerekli kıldığı yeni
katılım kanalları geliştirilerek katılımcı demokrasi
derinleştirilecek ve yerinden yönetim ilkesi ile tabana
yayılacaktır.
45 Bu çerçevede çoğulcu ve
katılımcı demokrasinin zeminini oluşturan sivil toplumun
güçlenmesine imkân sağlayacak ve sivil toplum kuruluşlarının
demokratik yönetime daha aktif katkı sağlamasının önündeki
engelleri kaldıracağız.
46 Güçler ayrılığı ilkesine dayanan anayasal
düzenimizde demokratik hukuk devleti ve milli irade perspektifiyle
denetlenmeyen hiçbir güç olmayacaktır.
47 Millet tarafından doğrudan
seçimle işbaşına gelen TBMM, yasama görevini yaparken hiçbir
şekilde ve hiçbir güç tarafından baskı altına
alınamaz.
48 TBMM’nin 7 Haziran seçimleri sonrasında
öncelikli asli görevi ülkemizin ilk sivil anayasasını uzlaşı
kültürü içinde yazmaktır. Ülkemizin bütün siyasi partilerini ve
sivil toplum kesimlerini bu uzlaşının oluşumuna katkıda bulunmaya
davet ediyoruz.
49 TBMM yeni sivil
anayasanın kabulünden sonra bu anayasal çerçeve içinde yasama
ve denetim faaliyetlerini yürütür. Bu faaliyetler anayasal çerçeve
içinde denetime açık olacaktır.
50 Demokratik hukuk devleti
ilkeleri çerçevesinde yargı bağımsızlığı
esastır.
51 Bu bağımsızlık diğer
anayasal güçler ile ilişkilerde olduğu kadar kendi içinde
oluşabilecek örgütlenmelere karşı da korunacak ve juristokrasi
(yargıçlar iktidarı) benzeri oluşumların önüne
geçilecektir.
52 Yargı bağımsızlığının tamamlayıcı unsuru,
insan onurunun korunması amacıyla hukuk ve adalet ekseninde teminat
altına alınan tarafsızlık ilkesidir.
53 Hukuk düzenine, her bir
yargıcın objektif hukuk normları içinde tek başına ve sadece kendi
vicdanı ile karar vermesini sağlayacak bir işlerlik kazandırılacak;
yargı kararları, demokratik hukuk devleti kuralları içinde denetime
açık olacaktır.
54 Darbe dönemlerinde milli iradeyle işbaşına
gelen hükümetleri sınırlamak için yapılan müdahaleler sonucu
parlamenter sistem özünden ve işleyiş ilkelerinden uzaklaştırılmış;
güçlü yetkilerle donatılmış olmakla birlikte hukuken sorumluluk
taşımayan Cumhurbaşkanlığı makamı ile yetkileri sınırlandırılmış
olmakla birlikte bütün hukuki ve siyasi sorumluluğu üstlenen
Başbakanlık makamı arasında, son olarak 2001 ekonomik krizine de
yol açan, yetki çatışmalarından kaynaklanan krizler
yaşanmıştır.
55 Yetki kargaşası ile malul
hale gelmiş olan idari yapının ve yürütme erkinin yeniden
düzenlenmesine ihtiyaç bulunmaktadır.
56 Yürütme erkinde yetki-sorumluluk dengesinin
hiçbir tereddüde mahal vermeyecek bir açıklıkta ortaya konması
yönetimde etkinlik ve hesap verilebilirlik ilkelerinin hayata
geçirilmesi açısından bir zarurettir.
57 2007 yılında yapılan
anayasa reformunun ilk uygulaması olarak 2014 yılında
Cumhurbaşkanı’nın doğrudan halk tarafından seçilmesi ile
birlikte idari yapının Başkanlık sistemi yönünde yeniden
yapılandırılmasını, yetki kargaşasının giderilmesi ve hesap
verilebilirliğin gerçek anlamda tesisi için gerekli
görmekteyiz.
58 Başkanlık sistemini, zikrettiğimiz özgürlükçü
Anayasal çerçevede, yasama ve yürütmenin müstakil olarak etkin
olduğu, demokratik denge ve kontrol mekanizmalarının öngörüldüğü,
toplumsal farklılıkların siyasal temsilinin sağlandığı bir yönetim
modeli olarak tasavvur ediyoruz.
59 Bütün siyasi tarafları ve
sivil toplum kesimlerini etkin yönetim ve hesap verilebilirlik
ilkeleri çerçevesinde bu yeniden yapılandırma sürecine katkıda
bulunmaya davet ediyoruz.
60 Her ne surette olursa olsun yürütme erki
de yasama ve yargı erki gibi anayasal denetime açık
olacaktır.
61 Yürütme erkinin aygıtları
olan sivil ve askeri bürokrasi, kadim siyaset kültürümüzden gelen
ehliyet ve liyakat esasları ile çağdaş bürokrasinin rasyonel ve
profesyonel kuralları içinde yapılanırlar ve
çalışırlar.
62 Üstlendikleri işlevler ve görevler açısından
hesap verme makamında bulunan ve milli iradeyle göreve gelmiş sivil
otoriteye tek tek ve bir bütün olarak tâbidirler.
63 Kamu otoritesi sadece ve
sadece yetkiyi demokratik seçimlerle halktan almış yürütme erki
sahiplerince kullanılır.
64 Bürokraside hiç bir gerekçeyle yatay ya da
paralel örgütlenmelere izin verilmez. Bürokratik hiyerarşiyi
dolayısıyla da devlet düzenini bozan uygulamalara karşı gereken
tedbirler alınır.
65 Sömürgecilikten kaynaklanan
sermaye birikimine ve zengin doğal kaynaklara sahip olmayan
ülkemizin en önemli ekonomik güç unsurları özgürlükçü demokrasisi,
iyi eğitilmiş dinamik insan kaynağı ve jeoekonomik açıdan eşsiz
coğrafyasıdır.
66 Bugün bütün çağdaş örneklerde çok açık
bir şekilde görüldüğü gibi, ekonomik kalkınma ile demokratik hukuk
devleti ilkeleri arasında doğrudan bir irtibat söz
konusudur.
67 Girişim özgürlüğünü teminat
altına alan açık ve şeffaf hukuk kurallarının olmadığı
ülkelerin uzun dönemli yatırımlar çekebilmesi de, sürdürülebilir
bir kalkınma gerçekleştirmesi de mümkün
değildir.
68 Demokratikleşme süreçleri ile ekonomik
kalkınmamız arasında son 12 yıl içinde sağlanan güçlü bağ korunacak
ve derinleştirilerek güçlendirilecektir.
69 3Y olarak tanımladığımız
yasaklar, yolsuzluklar ve yoksulluğa karşı mücadeleyi ahlaki
dokumuzun korunması, adil gelir dağılımına dayalı sosyo-ekonomik
dengenin sağlanması ve demokrasi ile kalkınma arasındaki ilişkinin
güçlendirilmesi açısından bir zorunluluk olarak
görüyoruz.
70 Dünyada hiç bir ekonomik güç kaynağı insan
kaynağından daha önemli ve kalıcı değildir. Kişi başına düşen milli
gelir açısından alt orta gelir grubundan üst orta gelir grubuna
yükseldiğimiz son 12 yıl içindeki kalkınmamızın niteliksel bir
atılım içinde yeni bir aşamaya taşınması ve en kısa sürede yüksek
gelir grubuna ulaşmamız temel hedefimizdir.
71 2023 hedefleri
doğrultusunda İkinci Atılım döneminde temel hedefimiz insan odaklı
kalkınmadır.
72 Ülkemizin insan kaynağını çağdaş dünya ile
rekabet edebilir donanıma kavuşturan ve hayat boyu süren bir süreç
olarak eğitimi insani kalkınmamızın odağına
yerleştiriyoruz.
73 Ar-Ge ve yüksek teknoloji
yatırımlarına büyük destekler vererek teknoloji tüketen değil
teknoloji üreten bir ülke olacağız. Niceliksel kalkınma niteliksel
derinlik kazanacaktır.
74 İnsan onuruna dayalı siyaset anlayışımızın ve
insan odaklı kalkınma stratejimizin en temel araçlarından birisi
bütün vatandaşlarımızı kuşatan sağlık politikalarımız ve sosyal
devlet uygulamalarımızdır.
75 Devlet, geleceğimizin
teminatı olan gençlerimizin bedenî, ruhî ve zihnî donanımı için her
türlü tedbiri almakla yükümlüdür.
76 Pozitif ayrımcılığı anayasal teminat altına
aldığımız kadınlarımızın sosyal hayat içindeki konumlarının
güçlendirilmesi, sosyal güvencelerinin sağlanması ve karar
mekanizmalarındaki etkinliklerinin artırılması en öncelikli
hedeflerimiz arasındadır.
77 Engelli vatandaşlarımızın
toplumsal hayata katılımının önündeki bütün engelleri kaldırmak
devletimizin sadece anayasal bir görevi değil aynı zamanda ahlaki
bir sorumluluğudur.
78 Asya, Avrupa ve Afrika ana kıtasının
merkezinde ve önemli denizlerin ve ekonomik havzaların kesişim
hattında bulunan coğrafyamız enerji, tarım ve ticaret
stratejilerimiz bağlamında en etkin şekilde
değerlendirilecektir.
79 Kadim İpek Yolu’ndan
küresel enerji hatlarına ve ticaret yollarına geçişte öncü bir
rol üstlenilecek ve bu yolla ekonomik karşılıklı bağımlılık
ilkesinden hareketle bölgesel barış alanları oluşturulmaya
çalışılacaktır.
80 Ekonomide nihai hedefimiz ülkemizin her
köşesinde vatandaşlarımızın evrensel standartlarda onurlu bir hayat
yaşamasını sağlayacak gelişmişlik düzeyine ulaşmak, uluslararası
rekabette dünyanın en güçlü 10 ekonomisi arasına girerek
Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün muasır
medeniyetler seviyesine ulaşmak ve onu geçmek hedefini
gerçekleştirmektir.
81 Ekonomik gücümüz ile ulusal
güvenlik ihtiyaçlarımızın kesişim alanında milli savunma
sanayimizin dışa bağımlılığını azaltacak şekilde güçlendirilmesi
milli bekamızın en önemli dayanaklarından
biridir.
82 Bugün çevre bölgelerde yaşanan krizlerin
oluşturduğu ateş çemberi ile kuşatılmış bulunan ülkemizin bir
istikrar adası olma hüviyeti korunacak, bunun için gerekli güvenlik
altyapısı oluşturulacaktır.
83 Dış politikamızda tarihi ve
stratejik derinliğimize dayalı olarak bu siyasi ve ekonomik
hedefler doğrultusunda milletimizin uluslararası alanda onurlu bir
yer edinmesi temel hedefimizdir.
84 İstiklal Savaşımızın temel ilke ve ruhundan
hareketle dış politikamızda her zaman mazlumların ve mazlum
milletlerin yanında yer alarak insan onurunu koruyan değer odaklı
bir yaklaşım benimsenecektir.
85 Bu yaklaşım gerçekçi dış
politika uygulamaları ile hayata geçirilerek bölgesel ve küresel
barışa katkı sağlayan özgün bir vizyon ortaya
konacaktır.
86 Çok boyutlu tarihi ve coğrafi zeminden
hareketle dış politikada benimsediğimiz dinamik ve çok boyutlu
yaklaşım sürdürülecektir.
87 Bu çerçevede uluslararası
kurumlara üyeliğimiz ve ittifak ilişkilerimiz uluslararası
barış ve istikrara katkı hedefine yönelik olarak etkin bir şekilde
değerlendirilecek ve AB üyeliği yönündeki stratejik perspektifimiz
korunacaktır.
88 Komşu ülkeler ile geliştirdiğimiz Yüksek
Düzeyli İş Birliği mekanizmaları her alanda
derinleştirilecektir.
89 Balkanlar, Kafkaslar, Orta
Asya ve Orta Doğu gibi komşu bölgelerde kalıcı istikrar ve
barışı temin edecek öncü ve vizyoner rolümüz pekiştirilecektir.
Özellikle son yıllarda iç gerilimler yaşayan İslam dünyasında ve
gönül coğrafyamızda birlik ve barış ortamının tesisi yönünde
gereken her türlü çaba gösterilecektir.
90 Afrika, Asya ve Latin Amerika derinliğinde
geliştirilen açılım politikaları kararlı bir şekilde
çeşitlendirilecektir.
91 Vicdani diplomasimizin bir
gereği olarak çevremizdeki kriz bölgelerinde ve Afrika gibi yardıma
ihtiyaç hisseden coğrafyalarda sürdürdüğümüz insani yardımların, bu
dost ve kardeş ülkelerde silinmeyecek izler bırakacağına
inanıyoruz.
92 Bütün bu dış politika alanları, ülkemizin
küresel bir güç haline gelmesini sağlayacak şekilde bütüncül bir
strateji çerçevesinde uygulanacaktır.
93 Dünyada hiçbir ülke ve
mekân medeniyet mirası bakımından bizim ülkemiz kadar şanslı ve
birikimli değildir.
94 İnsanlık tarihinin kadim, modernite ve
küreselleşme evreleri, bu topraklarda yoğun bir şekilde yaşanmış ve
yaşanmaktadır. İlk tarım toplumunun yaşandığı Çatalhöyük’ten
kadimin en renkli son örneği olan Osmanlı İstanbul’una kadar kadim
birikimin bütün renkleri bu mekanda hayat bulmuş; modernite ile
kadimin en kapsamlı yüzleşmesi bu coğrafyada yaşanmıştır. Bugün de
küreselleşmenin getirdiği bütün dinamik süreçlere en derinden ve en
yakından muhatabız.
95 Kaynağında derin bir insan,
zaman ve mekân idraki barındıran bu engin tecrübe birikiminin en
doğal sonuçlarından biri çevre ve şehir bilinci konusundaki
duyarlılığımızdır.
96 Varoluşumuzun ontolojik zeminini oluşturan
doğanın ve çevrenin korunması gelecek nesillere olan bir
borcumuzdur ve bu ülkenin havası, suyu, toprağı, güneşi, ırmakları,
dağları, ormanları ve ovaları vatandaşlarımızın mekan bilincine ve
devletimizin sorumluluk alanına emanettir.
97 Mimari, insani ve sosyal
doku açısından en kadim şehir kültürüne sahip olma bilinci ile bu
zengin kültürü koruyarak şehirlerimizi insanlık birikimine
açmamız ve küreselleşmenin meydan okumalarına karşı insan odaklı
bir şehir bilincini yaşanır kılmamız kültürel sürekliliğimizin en
temel şartıdır.
98 Bütün bu engin birikime dayanan
kültürel birlikteliğimizin esası ‘kesrette vahdet’ yani ‘
çoklukta birlik’ ilkesidir.
99 Bu ilke ile içselleştirici,
kuşatıcı ve bütünleştirici bir yaklaşımla büyük bir kültürel
uyanışa zemin teşkil edecek bir harmanlanma gerçekleştirecek;
hiçbir medeniyet birikimini ötekileştirmeyen ve dışlamayan bu
kültürel harmanlanma ile köklü medeniyet birikimimizden evrensel
insanlık kültürüne özgün katkılar sunacak, büyük bir varoluşsal
kriz yaşanan bu tarihi dönemde insan onuruna dayalı yeni bir
medeniyet çağrısının öncüsü olacağız.
100 Türkiye, zengin kültürel birikimi, özgürlükçü
demokrasi tecrübesi, güçlü ekonomisi, insan odaklı siyaset
anlayışı, sağlam sosyal dokusu, dinamik insan unsuru, etkin dış
politikası ile insanlık âleminin onurlu bir üyesi ve küresel
düzenin yükselen gücüdür. Bu yükseliş insan onurunu esas alan Yeni
Türkiye sözleşmesi ile geleceğe taşınacaktır.