Ailesini kaybeden o baba ilk kez konuştu
Abone olTürkiye'nin Nisan'da gündemine oturan dört kardeşlerin annelerinin ölümünden sonraki sır dolu intiharının ardından acılı baba ilk kez konuştu
Eşini ve 4 evladını bir hafta içinde kaybeden K.Maraşlı Nejdet Sağocak: Anneleri ağacın gövdesiydi, çocuklar da dalları. O ölünce dallar da kurudu. Defalarca konuştum ama olmadı. Üzerimden 5 ton ağırlık geçmiş gibiyim...
Türkiye, nisan ayında Kahramanmaraş'tan gelen bir haberle sarsıldı. Annelerinin ölümünün ardından canlarına kıyan 4 kardeş; Raden (31), Rulin (30), Sajen (27) ve Beraris (26) günlerce manşetlerden inmedi. Önce 32 yıllık eşi Neyran Sağocak'ı ardından da çocuklarını bir hafta içinde kaybeden avukat Nejdet Sağocak, ilk kez SABAH'a konuştu. Evinin bahçesinden kestirdiği gülleri intihar eden çocuklarına benzeten baba Sağocak hislerini, "Her şey bir emekle meydana geliyor. Bu güller gibi. Onlar da emekle büyümüş pırıl pırıl gençlerdi. Bir ağaç düşünün. Anne gövde, bunlar kolları. Gövde kuruyunca onlar da kurudular" diye anlattı.
ANNE İSTANBUL'DA HASTALANDI
Dört kardeşi intihara sürükleyen travmayı, 63 yaşındaki anne Neyran Sağocak'ın ölümü tetikledi. Kahramanmaraşlı avukat Nejdet Sağocak'ın eşi, ikisi ilk evliliğinden 6 çocuk annesi heykeltıraş ve ressam Neyran Sağocak, İstanbul'da askerlik yapan oğlu Raden'i ziyaret için İstanbul'a gitti. Fakat burada rahatsızlanınca diğer çocukları ve eşi de yanına gitti. Astım teşhisi konulan anne tüm müdahalelere rağmen 15 Nisan'da hayatını kaybetti. Annelerinin cenazesini toprağa veren kardeşler, Kahramanmaraş'a döndü. Acılarını biraz olsun dindirmek için şehrin 5 km. dışında, Dereli köyü yanındaki yazlık eve yerleşti. 21 Nisan gecesi de kendilerini asarak intihar ettiler.
35 yıllık avukat Nejdet Sağocak'ı bürosundan evine dönerken görüp konuşma talebimizi ilettik. Önce, görüşemeyeceğini ancak düşüncelerini kaleme alıp yazılı olarak verebileceğini belirtti. Kendi el yazısıyla, "Bu acıyla bitmesine rağmen tekrar dünyaya gelsem yine Neyran'la evlenirdim. Neyran çocukların her sorunuyla ilgilenen, yeri geldiğinde anne yeri geldiğinde arkadaş olabilen, üzerlerine baskı kurmadan, özgürlüklerini yaşamlarına özen göstererek bunu yapan bir anneydi" diye yazan acılı baba, daha sonra konuşmaya razı oldu. Abdülhamithan Mahallesi'ndeki 3 katlı müstakil evinde 3.5 saat boyunca SABAH'a içini döktü. Evinin bahçesinden kestirdiği kırmızı, beyaz, pembe ve sarı gülleri intihar eden çocuklarına benzeten Sağocak, "Her şey emekle meydana geliyor. Bu güller gibi. Onlar da emekle büyümüş pırıl pırıl gençlerdi" diye başladı söze.
'SİZ YAŞARSANIZ ANNENİZ DE YAŞAR'
Anneleri öldükten sonra çocuklarını karşısına alıp, uzun uzun konuştuğunu anlatan Nejdet Sağocak şunları anlattı: "Eşimin sağlığına kavuşması için çocuklarım ve ben çok çaba gösterdik. 'Ölenle ölünmez. Ölüme meydan okumak yaşamakla başarılır. Anneleri ölür, çocuklar yaşarsa annelerini ölümsüzleştirirler. Babalar ölür, çocuklar yaşayarak soyunu devam ettirirler. Siz yaşarsanız anneniz yaşar' diye konuştum. Ama olmadı." Baba Nejdet Sağocak, acısını ise şöyle özetledi: "Bir hafta içinde hem hayat arkadaşımı hem de pırıl pırıl çocuklarımı kaybettim. Bir insanın dayanacağı acı değil. Ben dayanmaya çalışıyorum. Dayanmak için mücadele ediyorum. En büyük acıyı yaşıyorum ama böyle bir cezayı hiç hak etmedim. Üzerimden 5 bin ton ağırlık geçmiş gibi kendimi yorgun hissediyorum." Avukat Nejdet Sağocak çocuklarını anlatırken de gözleri doluyor: "Hepsi kitap kurduydu. Zeki, becerikli, azimli ve kabiliyetli gençlerdi. Bir baba olarak onlar için yapılması gereken her şeyi yaptım. Tanıyan herkesin arkadaşlık yapmaktan mutlu olduğu gençlerdi. Her biri, güzel sanatlarda, moda tasarımında, briçte, hakemlikte, birden fazla sertifika alacak kadar üstün yetenekli gençlerdi." Eşi Neyran Sağocak'ı ağaca, çocuklarını ise onun dallarına benzeten baba Sağocak, "Gövde kuruyunca onlar da kurudu. Sevgi ve şefkat dahil hayata tutunabilmeleri için istedikleri her şeyi verdim. Annelerini kaybetmelerinin ardından bir şey yapacaklarını tahmin ediyordum ama bu kadarını beklemiyordum" diye konuştu.
Raden, bölüğünün en sevilen askeriydi
Aile olarak anti sosyal yaşantıları olduğu yönündeki düşüncelerin yanlış olduğunu söyleyen Sağocak bir de örnek veriyor: "En basit örnek, askerden başsağlığına gelen komutanı Raden için 'Bölüğümün en sevilen, en girişken askeriydi. Bölük içinde anket yaptık. 'Birinizi erken terhis yapsak kimin terhis olmasını istersiniz' diye sorduk. Tüm bölük Raden'i yazmıştı. Anti sosyal bir yaşantı olsa böyle mi çıkardı anketin sonucu?.."
'İsimlerde, tarikat izi aramak yanlış'
Çocuklarının isimlerinden yola çıkarak olayda tarikat izi aranmasına tepki gösteren Nejdet Sağocak, o isimlerin ve ailelerinin hikâyesini şöyle anlattı: "O isimler çok ama çok anlamlı. Anneleriyle birlikte çok düşünerek o isimleri bulup çocuklarımıza verdik. Raden 'adalet Tanrısı', Beraris 'temiz kalp', Rulin ise 'değişim' anlamlarına geliyor. Ölümün nedenini isimlerde aramak yanlış. Nedeni açık. Çocukların annelerine olan aşırı bağlılığı... Ölümsüz düşündükleri annelerini kaybetmek ve artık yaşanmayacağını düşünmenin yarattığı travma... Sağocak Ailesi Cumhuriyet'i kuran ailelerden biridir. Kurtuluş Savaşı'nda eşimin dedesi 'Maraş bize mezar olmadan düşmana Gülizar olamaz' diyen kişidir. Kayınvalidem Mevhibe Fettahoğlu da Cumhuriyet'in ilk kadın öğretmenlerinden."
Kahramanmaraş'ta Raden (31), Rulin (30), Sajen (27) ve Beraris (26) isimli dört kardeşin toplu intiharının altından, sıra dışı bir aile çıktı. Baba, şehrin köklü ailelerinden birinin, başarılı bir avukat olan oğlu Nejdet Sağocak'tı. Anne ise daha önceki evliliğinden 2 çocuğu olan heykeltıraş- ressam Neyran Sağocak. 1978'de Ankara'da evlenen ve 1980'de, Neyran Sağocak'ın ilk eşinden olan kızları Seyla (38) ve Serja (35) ile birlikte Kahramanmaraş'a yerleşen aile, dışa kapalı bir hayat yaşıyordu.
Abdülhamithan Mahallesi'ndeki 3 katlı müstakil ev, yüksek duvarlarla dış dünyadan ayrılıyordu. Şehrin 5 kilometre dışındaki bağ evi de etraftan soyutlanmış, dikenli tellerle çevrilmişti. Komşuları, akrabaları dahil hiç kimseyle iletişim kurmuyorlardı. Çocukların hiçbiri evlenmemiş, eğitim dışında evden ayrılmamıştı. Yakın çevreden alınan bilgiye göre baba, işi gereği "dışarı" ile bağlantılıydı, ancak ailesi konusunda konuşmuyor, onlarla birlikte sosyal ortamlara girmiyordu. Aile bağları "şaşırtıcı" derecede güçlüydü; birbirlerinden zorunlu olmadıkça ayrılmıyorlardı. Neyran Sağocak (63) 15 gün önce İstanbul'da askerlik yapan oğlu Raden'i ziyarete gitti. Burada rahatsızlanınca diğer çocukları ve eşi de yanına geldi. Hastanedeki tedavi süreci ve tüm müdahalelere rağmen Neyran Sağocak hayatını kaybetti. Eşi ve çocuklarının katıldığı törenle, geçen cumartesi Karacaahmet Mezarlığı'nda defnedildi. 3 kardeş Kahramanmaraş'a döndü. Birliğinden izin alan Raden de onlara katıldı.
'ÖLSEK YANINA GİDER MİYİZ?'
Ancak dört kardeşin psikolojisi bozuldu. Annelerinin hatıralarından kaçmak için Dereli köyü yanındaki bağ evine yerleştiler. "Biz de ölürsek annemizin yanına gidebilir miyiz?" diye konuşmaya başladılar. Salı günü mutfaktaki tüpü açan kardeşler, toplu intihara kalkıştı. Ancak bağ evinin hizmetlisi Hayri Tepebaşı gençleri son anda kurtardı. Nejdet Sağocak, Tepebaşı'na gözetim görevi vererek evdeki kesici ve tehlikeli eşyaları attırdı. Ancak önceki gün 5'er metrelik 4 adet ip satın alan çocuklar, akşama doğru "Karnımız acıktı, bize şehirden yemek getir" diyerek görevliyi bağ evinden uzaklaştırdı. Bahçedeki araçlarının radyolarını açarak sesi en yüksek seviyeye getiren kardeşler bağ evinin 4 odasına dağıldı. Ve ipleri tavana asıp aynı anda, birbirlerini görmeyecek noktalarda yaşamlarına son verdiler. Eve dönen Tepebaşı, müziğin sesini duyunca bir terslik olduğunu anladı. Eve girdiğinde, Beraris'in cesedini girişte, Raden'in cesedini sağ taraftaki odada, Sajen'in cesedini arka odada, Rulin'in cesedini ise üst kattaki odada buldu.
İÇLERİNDEN BİRİ KARAR ALIR DİĞERİ DE UYARDI
Babanın iş ortağı avukat Emine Ağaoğlu ailenin içine kapanık olduğunu, çocukların annelerine çok ama çok düşkün olduğunu belirterek, "Hatıralardan kaçmak için bağ evinde kalıyorlardı. Annelerinin ölümünü kabullenemediler. Çok zeki ve yetenekli çocuklardı. Çok radikal kararlar alabilecek, değişik karakterde çocuklardı. Sıradan insan değillerdi. Hayata bakış açıları çok farklıydı. Bu 4 kardeşin birbirleri arasındaki bağlar da çok kuvvetliydi. Biri karar aldığında diğeri tartışmaksızın buna uyardı" diye konuştu. Baba Sağocak'ın ailesinden hiç bahsetmediğini belirten Ağaoğlu, "Anneleri öldükten sonra Nejdet Bey, 'Ben iyiyim ama çocukları avutamıyoruz' serzenişinde bulunuyordu" dedi. Baba Sağocak'ın dostlarından müteahhit Mahir Güller de ailenin kapalı bir kutu olduğunun altını çizerek, "Aileyle ilgili kimse bir şey bilmez, ayrıca merak da etmezdi. Nejdet de anlatmazdı zaten. Ailesi onun için çok özeldi. Bildiğim bir şey varsa, ailesine çok ama çok düşkün bir insan olmasıydı" dedi.
'Sürekli bahçede dolaşıp, konuşuyorlardı'
Abdülhamithan Mahallesi'nin muhtarı olan ve aynı zamanda Sağocak ailesinin evlerine en yakın marketi işleten Ahmet Fındık da "Dünyaları, o evin içiydi. Kimseye bir zararları yoktu. Çok konuşkan değillerdi. 40 defa gelseler belki birinde 'Merhaba' veya 'Hoşçakal' derlerdi" diye konuştu. Bağ evinin yakınında oturan emekli memur Ünver Altınöz ise kardeşleri gören son kişi oldu. Altınöz, o gün yaşananları şöyle anlattı: "15 yıldır komşuyuz ama bugüne kadar hiç yan yana gelmedik. Çocuklar dün sabah 09.00 gibi yüksek sesle müzik dinlemeye başladı. Bir yandan da hep birlikte sağa sola hızlı adımlarla yürüyor ve konuşuyorlardı. Müzik sesinden rahatsız olmadığım için pek aldırış etmedim. Saat 19.00 sıralarında evin yanından geçtim. Yıllardır ilk kez bahçe kapılarını kilitli gördüm. Evin ışıkları yanıyordu. Ama kimse yoktu" dedi.
'MUTLAKA BİR LİDERLERİ VARDIR'
Kahramanmaraş Devlet Hastanesi Psikoloji-Psikiyatri bölümünden Uzman Dr. Erol Bozhüyük şunları söyledi: "Yaşanan acılara dayanma gücü kişiden kişiye değişir. Bağımlılık derecesinde sevilen şeyin kaybı tetikleyici olabilir. Kardeşlerden biri veya ikisinin fikri, diğer kardeşleri de aynı acı sona sürüklemiştir. Bu olayda mutlaka bir lider vardır. Onun söylemiyle benimsenmiş bir karar gibi görünüyor. Anneye olan sevgiyi ispat hareketi. İntihara karşı çıkma, sanki anneyi sevmiyor ya da az seviyor gibi algılanacağı için intihar toplu olmuştur."
YENİ KALP, ANA GEN, YENİDEN DOĞUŞ, YARATILIŞ
Topluca ölüme giden 4 kardeşin isimleri de ilginç. Akrabaları, bu isimlerin İslam öncesi Türkler'de kullanılan isimler olduğunu, Beraris'in "yeni kalp", Sajen'in "ana gen", Rulin'in "yeniden doğuş", Raden'in de "tanrıdan geliş, yaratılış" anlamına geldiğini belirtti.
YANYANA TOPRAĞA VERİLDİLER
Cenazeler Ulu Cami'de kılınan cenaze namazının ardından Şeyh Hadil Mezarlığı'nda yan yana toprağa verildi. Yüksek dozda sakinleştirici verilen baba Nejdet Sağocak cenazeye katılamadı. Vatani görevini yapan Raden'in cenazesini askerler taşıdı. Baba Sağocak'ın yakınlarına, "İstanbul'dan döndükten sonra onları eve götürmeye ikna edemedim. Bağ evinde anneleri ve kendilerine ait ne kadar fotoğraf varsa yok ettiler. Psikolog tuttum. Terapi uyguladılar. Ama başarılı olamadık. Birkaç defa intiharı düşündüklerini söylemişlerdi. Çocuklarım eğitimli, kültürlü insanlardı. Nasıl yaptılar anlamıyorum" dediği belirtildi.
HEPSİ EĞİTİMLİ
RADEN: İngiltere'de Elektrik-Elektronik Mühendisliği okudu.
RULİN: Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Muhasebe'de bir yıl öğrenim gördü. Okulu bıraktı.
SAJEN: Bolu İzzet Baysal Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü öğrencisi.
BERARİS: KKTC'de özel bir üniversitede Radyo-Televizyon Bölümü'nde 1 yıl öğrenim gördü. Okulu bıraktı.