AIDS'li sayısı hızla artıyor
Abone olDünyada 15 yaşın altında 14 milyon çocuk AIDS yüzünden anne-babasından birini veya ikisini kaybetti.
Bu rakam 2010'da 42 milyonu bulacak. Dünyada 15 yaşın altında
1.4 milyon çocuk HIV enfeksiyonlu. Bugüne kadar 4.3 milyon çocuk
AIDS yüzünden öldü. FOTOĞRAF: AP Sağlık Bakanlığı'na göre
Türkiye'de 1605 HIV/AIDS'li var. Ancak, belirtilerin geç görülmesi
ve gizlenmesi nedeniyle gerçek rakam en iyi ihtimalle bunun 10 katı
Sinema ve sahne dünyasının tanınan siması 'Murti'ye (Mürteza Elgin)
AIDS (edinsel bağışıklık yetersizliği sendromu) teşhisi
konulduğunda tarih 1985 Kasımı'nı gösteriyordu. 1985, AIDS
taşıdığını belirten ilk ünlü Rock Hudson'ın da ölüm tarihiydi aynı
zamanda. 1981'de Amerika'da erkek eşcinseller arasında görülen ve
bağışıklık sistemini hedef alan hastalıkla ilgili, 5 Haziran 1981
tarihinde Atlanta' daki 'Hastalıkları Kontrol ve Önleme Merkezi'
bir rapor yayımladı. Böylece bilim adamlarının 'AIDS çağı' dediği
dönem başlamış ve dünya bu yeni ve gizemli hastalıkla tanışmıştı.
İlk vaka Mürteza Elgin Dünyada adı sıkça anılmaya başlanan
hastalığın Mürteza Elgin'de görülmesiyle tanışan Türkiye'de ise
şaşkınlık yaşanıyordu. Çünkü ne sokaktaki insan, ne de yetkililer
hastalık hakkında bilgiye sahipti. Korkulan, bilinmeyen hastalığı
taşıyan Elgin, 1992 yılında Haseki Hastanesi'nde sessizce yaşamını
yitirirken, AIDS vakalarının sayısı da artıyordu. Nasıl arttı? Bu
'ilk vaka'nın ardından hastalığın Türkiye'deki gelişimine
bakıldığında uzmanlar şöyle bir tablo çiziyor: AIDS virüsü
yurtdışında çalışan işçilerle, yakınlarında görüldü. Sonra onlar
eşlerine bulaştırdı. Türkiye'ye gelen turistler ve yurtdışına gidip
gelen Türklerle hastalık yayılmaya başladı. Romanya, Gürcistan ve
Rusya gibi ülkelerden 1990'larda gelmeye başlayan hayat
kadınlarının cinsel ilişki yoluyla hastalığı bulaştırması vaka
sayısını artırdı. 'Bize bir şey olmaz!' Türkiye'de 1985'te biri
AIDS, biri HIV (insan bağışıklık yetmezlik virüsü) taşıyıcısı olmak
üzere iki vaka vardı. Yıllarla birlikte bu rakamlar da artış
gösterdi. Artıştaki en büyük neden hastalık hakkındaki cehaletti. O
dönemde gizli kameraya takılan görüntülerde, "Bizde AIDS var" diyen
yabancı kökenli hayat kadınlarına çoğu Türk erkeğinin yanıtı, "Bize
bir şey olmaz" şeklindeydi. Aslında tehlike de burada başlıyordu.
Bu mantıkla hareket eden çoğu erkek, hastalığın yayılmasında etkili
oldu. Sağlık Bakanlığı'nın 30 Haziran 2003 tarihli verilerinden
ortaya çıkan durum da hastalığın Türkiye' deki seyri hakkında
ipuçları veriyor. 1985'te bir hasta ve bir taşıyıcıda görülen AIDS,
18 yıllık sürede sürekli arttı. 1985'ten 2003'ün ilk altı aylık
dönemine kadar vaka sayısı 1605'e ulaştı. 2002 yılı bakanlık
verilerine göre bu sayı 1515'ti. 1985' ten bu yana hastalığın en
çok görüldüğü yıl ise 190 kişiyle 2002 oldu. Erkeklerde daha çok
Bakanlık verilerinin gösterdiği çarpıcı bir durum da hastalığın
daha çok erkeklerde görülüyor olması. Hastalığa yakalananların
503'ü kadın, 1098'i erkek. Yetkililer bunu, erkeklerin daha
tedbirsiz olmasıyla açıklıyor. Tehlikeye karşın tedbirsiz ve
dikkatsiz davranan erkekler hastalığın yayılmasına neden oluyor.
Erkeğe bulaşan enfeksiyon eşine, ondan da doğacak çocuğuna
bulaşıyor. Dolayısıyla erkeklerin eğitilmesinin AIDS'in yayılımının
yavaşlatılmasında büyük katkısı var. Üstelik virüsün kadından
erkeğe geçmesi daha seyrek görülen bir durum. Tehlikeli yaş
grupları Erkekten kadına bulaşma oranı, kadından erkeğe bulaşmaya
göre 20 kat daha fazla. Âdet dönemindeki kadınların virüse
yakalanma oranı da daha yüksek. Yine 2003 yılı bakanlık verilerine
göre hastalığa yakalananlar genellikle 30-34 yaş grubundaki
erkekler. Kadınlarda en çok görüldüğü yaş grubu ise 20-24. AIDS'in
'homoseksüel hastalığı' olduğu hurafesi ise yine bakanlığın şu
ifadesiyle geçerliliğini yitiriyor: "AIDS en çok heteroseksüel
cinsel ilişkiyle bulaşıyor. Hastalık 126 erkeğe homo-biseksüel
cinsel ilişki, 94 erkeğe madde bağımlılığıyla geçerken, 439'u
erkek, 376'sı kadın olmak üzere 815 kişiye heteroseksüel cinsel
ilişki yoluyla bulaştı". Çarpıcı bir diğer bulgu da hastalık,
nüfusa paralel olarak sırasıyla en çok İstanbul, Ankara ve İzmir'de
görülüyor. Gerçek rakam bilinmiyor HIV/AIDS'le ilgili resmi
rakamlar gerçeği yansıtmıyor. Zira bakanlık verileri sadece test
sonuçlarına dayanıyor. Hastanelerin Eliza testi sonuçlarını
bakanlığa bildirmeleri zorunlu olsa da belirtilerin yıllar sonra
çıkması, insanların yakalandığının farkında bile olmaması ve
hastalığını gizlemek sayıyı katlıyor. Dünya Sağlık Örgütü'ne (WHO)
göre gerçek rakamlar resmi verilerin gelişmemiş ülkelerde 30,
gelişmiş ülkelerde ise 10 katı. WHO' nun 2001 yılında Barcelona
kentinde yaptığı 'Dünya AIDS Konferansı'nda sunduğu raporda da buna
dikkat çekilmişti. WHO'ya göre Türkiye'de erkek vakaların sayısı
kadınların iki katıydı ve resmi verilerin 30'la çarpılması
gerekiyordu. 'Toplum, hastaları yeraltına itiyor' AIDS Savaşım
Derneği Genel Başkanı Prof. Dr. Selim Badur, resmi verilerin
gerçeği yansıtmamasıyla ilgili olarak hastaların gizlenmesini
gösteriyor. Badur'a göre bakanlığın belirlediği 1605 rakamı 10'la
çarpılmalı. Toplumdaki ayrımcılığın HIV/AIDS vakalarını yer altına
ittiğini belirten Badur, hastaların yaşadığı sorunları şöyle
sıralıyor: "Son vaka da gösterdi ki toplumda bu hastalara karşı
hoşgörü yok. İstanbul'da 40 HIV/ AIDS'liden oluşan bir eylem
grubumuz var. Bu insanlar durumlarını herkesten gizlemek zorunda
kalıyor. Dışlanmaktan korkuyorlar. Bazısının sosyal güvencesi var,
bazısının yok. Onların sorunları daha büyük. Hiç ilaç alamıyorlar.
İhtiyaçları, fazla ilaçlardan ya da ilaç şirketlerinden temin
edilmeye çalışılıyor. Yeşil kart çıkarması gerekiyor ama gittiği
yerde hastalığı ortaya çıkacak diye tedirgin oluyor. İlaçlar da
pahalı. Sosyal güvencesi olanlar bu ilaçların etkili olup
olmadığını anlamak için test yaptırmak zorunda. Ancak test de
güvence kapsamına girmiyor." Badur, 'Toplum bu konuda çok mu
bilgisiz' sorusunu da, "Gerçekten bilgisiz. Hâlâ bu hastalığın
eşcinseller ve uyuşturucu kullanıcılarına özgü olduğu düşünülüyor"
diye yanıtladı. Yıllara göre yaşanan vaka sayısı 1985......2
1986......5 1987......34 1988......35 1989......31 1990......33
1991......38 1992......64 1993......74 1994......86 1995......91
1996......119 1997......143 1998......109 1999......119
2000......158 2001......188 2002......190 2003 (İlk 6 ay) 86
1990'da Romanya'da HIV kapan Selahattin Demirer, uzun süre baskı ve
önyargılara karşı mücadele etti, sonunda yaşama tutunmayı başardı.
Türkiye'de HIV taşıyıcısı veya AIDS hastalarının deşifre olmaları
durumunda, önce önyargıyla savaşmaları gerekiyor. Bunu
yaşayanlardan biri de 1990 yılında çalışmak için gittiği Romanya'da
virüs kapan Selahattin Demirer. Bir kadınla girdiği ilişki sonucu
HIV'le yaşamak zorunda kalan Demirer, önce durumundan habersizdi.
Türkiye'ye dönünce doktor arkadaşının 'Test yaptırdın mı?'
sorusuyla harekete geçen Demirer, HIV taşıdığını anladı. AIDS
hakkında bilgi sahibi olmayışı kendisiyle beraber iki kişinin daha
hayatını etkiledi. Romanya dönüşü evlenen Demirer, bir de çocuk
sahibi olmuştu. Demirer, HIV'le yaşamayı öğrenmeye çalışırken
çevresindekiler de bundan haberdar oldu. Uzun süre insanların
önyargılarına direnmeye çalıştı. Önce çocuğunu, ardından da eşini
kaybeden Demirer, işinden de atıldı. El sıkışmak, kucaklaşmak bir
yana kimse yanına bile gelmek istemiyordu. Bu 'izole hayat'a eşi ve
kızının ölümü de eklenince intiharı düşünür duruma gelen Demirer,
yine de tedavisini aksatmadı. Tüm önyargı ve baskılara direnerek
yaşama tutundu. Bunalımlı dönemi atlatan Demirer, AIDS'le ilgili
bilgilenerek savaşa girişti. 'HIV'le Yaşamak' adlı bir kitap yazan
Demirer, ilgili toplantılara katıldı, yüzünü de gizlemedi. Yeni bir
dünya kurmak isteyen Demirer, doktorunun izniyle ikinci kez
evlendi.